Tarihin derinliklerinde biriken suyun hikayesi - Yerebatan Sarnıcı
Bugün hava bahardan ödünç almış gibiydi. Ve ben günümü Sultanahmet, Ayasofya, Kapalıçarşı, Sahaflar, Beyazıt Meydanı, Cankurtaran arasında… tarihi keşfe çıkmış turist edası içinde geçirdim. Bunda son günlerin popüler dizisi “Muhteşem Yüzyıl” ın ne kadar payı var bilmiyorum! ama zaman zaman tarihi mekanları dolaşmakta fayda var. Çünkü mekanlar ve tarihin izleri aynı yerde dursalar bile! bizler değişiyoruz... Yeni şeyler ve yepyeni bakış açıları öğreniyoruz! böylece o dokulara daha derin nüfus edebilme şansımız oluyor…
İşte bu düşüncelerle... yıllar önce gittiğim Yerebatan Sarnıcını yeniden görme ihtiyacı hissettim. Fena da olmadı!
Efendim her şeyden önce burası geçmişi çok eskilere dayanan çok ama çok tarihi bir mekan! Tarihî Yarımada’nın tam da ortasında bulunan Yerebatan Sarnıcı 542 yılına uzanıyor!.. Kısaca özetlemek gerekirse; Sarnıç, Bizans İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından Büyük Saray’ın su ihtiyacını karşılamak üzere yaptırılmış.
Suyun içinden yükselen mermer sütunların arasındaki ihtişamından dolayı, halk tarafından burası; “Yerebatan Sarayı” olarak da anılmakta olup 9.800 m2’lik dev bir alanı kapsayan ve içinde her biri 9 metre yüksekliğinde, (12 x 28) toplam 336 sütun bulunan sarnıç… Yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahip olup yapının inşasında 7.000 kölenin çalıştığı ve sarnıcın suyunun ise; Valens kemeri ve Mağlova Kemeri yardımıyla şehre 19 km. mesafedeki Belgrat ormanlarından getirilmiş...
Yerebatan Sarnıcı, İstanbul'un 1453 yılında fethinden sonra, bir müddet daha kullanılmış ve padişahların oturduğu Topkapı Sarayı'nın bahçelerine buradan su verilmiş. Durgun su yerine çeşme suyunu yani akan suyu tercih eden Osmanlıların şehirde kendi su tesislerini kurduktan sonra kullanmadıkları anlaşılan sarnıç, 1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul'a gelen Hollandalı gezgin P. Gyllius tarafından yeniden keşfedilmiş. Bazilika Sarnıcı kurulduğundan günümüze kadar çeşitli onarımlardan geçmiş. Osmanlı imparatorluğu döneminde iki defa restore edilen sarnıcın ilk onarımı 18. yy.da III. Ahmet zamanında (M 1723) Mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış. 19. yy.da ikinci büyük onarım Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) zamanında olmuş. Cumhuriyet dönemindeki en büyük onarım 1985 yılında İstanbul Belediyesi tarafından başlatılmış. İçerisindeki 50.000 ton çamurun çıkartılması ve gezi platformunun yapılmasıyla birlikte 9 Eylül 1987 yılında tamamlanmış ve tekrar ziyarete açılmış.
Hala ayakta durabilmiş önemli bir kültür mirasımız olarak yapı bugün de cazibesini koruyor… Böylesine derin bir geçmişe uzanan yapıdan içeriye adım atar atmaz; görkemli bir tablonun içinde ve mitolojinin o gizemli efsane kahramanlarıyla birlikte dolaşıyormuşsunuz gibi! bir duyguyla gezinirken…
Suyun içerisinde yükselen sütunların sıklığı ile ulu ağaçların arasında yürürcesine ferahladığınız ve içinde yüzen gri ve kırmızı renkli, irili ufaklı balıkları ile yanınızda akan bir derenin serinliğini hissettiğiniz uçsuz bucaksız bir ormanı anımsatan! görüntüsü ile büyüleyici bir mekandasınız artık...
Yerin altında olduğunuza inanamayacağınız bir görkemde! Mistik atmosferi içinde, sanki bir şeyler anlatmak istercesine yan ve ters durarak size bakan Medusa başlı sütunlar ile...
Ayrıca bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartmalı tavus gözü, sarkık dal ve gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olan başkaca bir sütun özellikle dikkat çekiciydi.
Bu sütun Bizans devrinde "Farum Tauri" denilen bugünkü Beyazıt meydanında kalıntıları bulunan IV. yy. zamanına ait büyük Theodesiusun (379-395) zafer takındaki sütunların benzeri olan bir sütun imiş.
Bu arada, sarnıcı gezerken yurdum insan manzaralarına da rastlamanız olası! Öyle ki profesyonel ekipmanıyla sütuna odaklanıp çekim yapan bir fotoğrafçının loş ışıkta yakalayacağı kareyi elindeki cep tf.nu’nu uzatarak;
“herhalde burada önemli bir şey var!” diyerek fotoğraf çekmeye çalışan meraklı insan manzaralarına rastlarsanız da hiç şaşırmayın :)
Gelelim bu sütunla ilgili rivayete…
Bu sütunun üzerindeki şekillerin gözyaşına benzemesinin nedeni, Büyük Basilikanın inşasında ölen yüzlerce kölenin anısına dikilmiş olduğu ve çağlar boyunca, onların dramını anlatmak için de buraya simgesel olarak konulduğu yönündedir.
Sarnıcın kuzeybatı köşesindeki iki sütunun altında kaide olarak kullanılan, bizim ise daha önce Didim – Apollon tapınağında da aynı başları gördüğümüz Medusa başları'nın burada da bulunması dikkat çekiciydi! (bkz. yanda)
IV. yy. ait olan bu başların, hangi yapıdan alınarak buraya getirildiği konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Genç Roma Çağı’ na ait antik bir yapıdan sökülerek buraya getirildiği ve sarnıcın inşasında salt sütun kaidesi olarak ihtiyaç olduğu için kullanıldığı görüşü araştırmacılar arasında genel kabul görmekte imiş… kaide olarak kullanıldığı düşünülen iki Medusa başı Roma çağı heykeltıraşlık sanatının şaheser örneklerinden birisi olarak sarnıçta da yerini almış. Ama medusa başları düz değil de ters ve yatık olarak!..
Medusa’yla ilgili mitolojiye dayandırılan birçok efsanenin bu sarnıcı daha da gizemli kıldığı bir gerçek. İç kısmı dolaşırken sizi yönlendiren ok işaretli yolların Medusa Başına çıkması da bunun bir göstergesi olsa gerek.
Bir söylenceye göre Medusa Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgona’ dan biridir. Bu üç kız kardeşten yalnızca yılanbaşlı Medusa ölümlüdür ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülüklerden korumak amacıyla Gorgona kafalarının resim ve heykellerinin konulduğu, Medusa’ nın da bu düşünceyle buraya yerleştirildiği zannedilmektedir.
Bir başka rivayete göre Medusa siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir kızdır. Uzun zamandan beri Tanrı Zeus'un oğlu Perseus'u sevmektedir. Bu arada Athene de Perseus'u sevmekte ve Medusa'yı kıskanmaktadır. Bunun için Athene, Medusa'nın saçlarını korkunç yılanlar biçimine sokar. Artık Medusa kime baksa, baktığı kimse taş kesilir. Daha sonra onu bu biçimde gören Perseus heyecanla Medusa'nın büyülendiğini düşünerek başını keser, kesik başı eline alıp düşmanlarını taşa çevirerek birçok savaşlar kazanır. Bu olaydan sonra Medusa' nın eski Bizans'ta kılıç kabzalarına ve sütun kaidelerine ters ve yan olarak işlendiği söylenmekte imiş…
Pek çok mitolojik efsaneyi içinde barındıran, su ile mekanın buluştuğu ve şiirsel güzelliğine bir kez daha hayran kaldığımız İstanbul’un bu en büyük kapalı sarnıcı olan Yerebatan Sarnıcında geçmişin gizemli dünyasına sürüklenerek tarihe yolculuk yapmak çok güzeldi…
Hele ki bu görkemli mekana ve tarihe eşlik eden irili ufaklı ve renkli balıkların kıvrılarak süzülüşlerini seyretmek ayrı bir keyifti...
Ve mutlaka yaşarken gezilmeli-ler arasına yada İstanbul’a yolunuz düştüğünde görmeniz gerekenler arasına Yerebatan Sarnıcı da alınız…
Benden söylemesi..:))
Esin Bozdemir
©İzler ve Yansımalar
Yine bir okul gezisiyle gidip hayran olduğum yerlerden biridir..
YanıtlaSilDaha sonra tekrar gelip sindire sindire okuyacağım bu aydınlatıcı postunu Esinciğim...
Sevgiler..
Ama bu fotolar çook güzel olmuş.Eline sağlık.O taraflara gitmek için bahane arıyordum yeni makinemle gaza getirdin bak beni.Bu arada tripodlu mu çekim yapıyorsun yere batan sarnıcında ?
YanıtlaSilEline gözüne sağlık bayıldım:)
Sevgiler:)
Fotoğraflar ne kadar iyi gördüğünüzü anlatıyor. Teşekkürler.
YanıtlaSilEsmir'im yerebatan sarayını ne kadar görmek istesem de bir türlü nasip olmamıştı.Belgesel tadında anlattığın hikayesini duyduktan sonra andolsun ilk İstanbul'a gelişimde ben de göreceğim inşaallah.Medusa'nın hikayesine gelince birzamanlar ben de yazmıştım:
YanıtlaSilhttp://sufi-saja.blogspot.com/2009/07/medusa-athena-poseidon.htmlancak kılıç kabzalarına neden ters işlendiği hikayesini bilmiyordum şimdi öğrendim:
Teşekkürler paylaşımın ve emeğin için sevgilerimle.
Zeugmacığım...
YanıtlaSilbende yaklaşık 9-10 yıl önce gitmiştim...yine gitmek istedim...çünkü restorasyonunu duymuştum medyadan...aslında içeride zaman zaman önemli klasik müzik konserleri veriliyor...o zamanda mutlaka bu görkemli ortam çok daha farklı bir atmosfere bürünür!..
Sevgilerimle...
Sevgili izdüşümüm,
YanıtlaSilbak ne güzel fotoğraf çekmek için farklı ışık ve gölge oyunları yakalayabileceğin etkileyici bir ortam!ben flaşlı, flaşsız ve otomatik...herbirini denedim! ama en doğal ve en güzel fotoğraflar flaşsız (otomatik olarak makinanın ayarladığı karanlık modda)olanlardı!.)
Teşekkür beğenin için...sevgilerimle
alizafersapci,
YanıtlaSilbu gizemli atmosferi olabildiğince doğru yansıtmak istedim... gördüklerimi çekmeye çalıştım... ben teşekkür ederim yorumunuz için...
Sevgili sufi...hemen şimdi sitende yazdığın yazını okuyacağım...senin kaleminden çıkan mitolojik hikayelerin tadı bir başka güzel...
YanıtlaSilEvet tam da benim gibi sevgili sufi'nin tarzına uygun bir mekan burası...Hele ki mitolojiye meraklı ise bir insan!..kesinlikle ilgini çekecek bir atmosfer...
Ben teşekkür ederim...sevgilerimle...
Sevgili Sufi,
YanıtlaSilSayfanda yer alan Medusa ile ilgili efsane de çok ilginç...
post'u destekleyici olan bu güzel paylaşımın için teşekkür ederim...
müsade edersen sayfama link vereceğim...Sevgilerimle...
Esmir'im izin ne demek? beni onurlandırırsın canım teşekkürler ve sevgilerimle.
YanıtlaSilbilmukabele canım...mitolojik efsane ablamızsın sen bizim:))yanıtını içsel seslerimle bilmiş olmalıyım ki:)ışık hızıyla yayınlayıvermişim:)sevgilerimle...
YanıtlaSilYerebatan Sarnıçları konuşsaydı ancak bu kadar kendisini güzel tasvir edebilirdi...
YanıtlaSilİstanbul Boğaziçi Üniversitesinde öğrenciyken gezdiğimiz, ancak fotoğraf makinamız olmadığı için kareleyemediğimiz bu olağanüstü resimler ve tanıtım yazısı için çok teşekkür ederim sevgili Esin . İyi ki hepiniz varsınız ve birbirinden kıymetli dostlarsınız.
YanıtlaSilAileye iyi hafta sonu dileklerimle sevgiler...
Keşke beni de çağırsaydın birlikte dolaşsaydık Esin..35 yıl önce gördüğüm yerlerde seninle dolaşmanın akılda daha kalıcı olacağı kesindi.. Şimdi dikkat ettim de ne kadar eğitici tanıtıcı bilgileri zevkle sunuyorsun. Daha önce söyledim mi bilemem ama sayfandaki her bir yazıyı okuduğumda ve fotoğrafı seyrettiğimde kendimi bir müzede gezinirken buluyorum..
YanıtlaSilZahmetlerin ve tüm sunumların için sonsuz teşekkürler..
Belgesel tadında sunumun ve harika fotoğraflar için teşekkürler canım.
YanıtlaSilSevgiler
Edebiyat Pusulası;
YanıtlaSilTeşekkür ederim değerli yorumun için...
Jivago,
YanıtlaSilBahsettiğiniz gibi, gezdiğimiz ve gördüklerimizin en güzel yansımaları fotoğraflara düşen görüntüler oluyor...o zamanlar pek çoğumuz şimdiki gibi olanaklara sahip değildik!..Şimdi eski makinaların yerini dijital kameralar aldı.Değerli düşüncelerinize teşekkürler. Sizlere de güzel bir hafta dilerim...Esen kalın...
hasretsenfonileri,
YanıtlaSilBilseydim bir alo derdim sevgili Gülsen Hocam:)normalde çok kalabalık olan ve uzun kuyrukları olan müzelerden birisi ama!sanırım şanslı günümdeydim, hem hafta içi hem de zamanlama olarak uygun bir ana denk geldim..ben teşekkür ederim ne demek Gülsen Hocam..severek ve büyük bir keyifle hazırlıyorum her sunumu..Güzel bir hafta dilerim..Sevgilerimle..
Çınar,
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim..
Sevgilerimle...
Sayende yeniden gezmis gibi oldum. Ben de okul gezileri sirasinda defalarca gezmistim ama kac kere gitsen az. Birsuru detay vermissin. Ozellikle o sutunun hikayesi cok ilginc. Ustunde kabartmalar olan.
YanıtlaSilSevgili Esmir !
YanıtlaSilO kadar güzel yazıp ellerinin ve gözlerinin ürünü fotolarla bezemişsin ki tekrar gezmiş gibi oldum. Bir kere 80 öncesi görmüştüm, içler acısıydı hali.
Teşekkür ederim ve ellerine sağlık.
Sevgiyle...
didem,
YanıtlaSilbende yıllar önce gitmiştim..anılarımdan geriye kalanlar karanlık bir ortamda suların arasından yükselen sütunlar'dı sadece...yıllar sonra yeniden aynı mekana, farklı bir bakış açısı ile ve daha bilinçli bakmak! bir başka doyurucu...zaman içinde sadece mekanlar değil bizlerde değişiyoruz çünkü...teşekkür ederim düşüncelerine...sevgiyle kal...
Ali İkizkaya,
YanıtlaSilMekanlarda tıpkı insanlar gibi o'na gereken değer verildiğinde güzel...Duyarlı yorumunuz ve düşünceleriniz için ben teşekkür ederim...Esen kalın...
Istanbul'dan bana kalan tek tarihi eser burasi. Nedense baska hicbir yeri almadi beni Yerebatan Sarnici kadar. Ne guzel anlatmis, goruntulemissin bir de calan muzikle huzur verdin kalbime :)
YanıtlaSilUma, İstanbul neresinden ve hangi yakasından bakarsan bir başka derinlik ve anlamı olan bir şehir!tek dileğimiz insanıyla, tarihiyle hak ettiği değeri bulması, yaşatılması olacaktır!Değerli yorumun için çok teşekkür ederim.Huzur daim olsun yüreğinde...sevgiyle kal...
YanıtlaSilOldukça zevkli ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Yerebatan Sarnıcı'nı birde benim gözümle görmeniz için: http://sosyalane.blogspot.com/2013/06/bahsedecegimyere-ilk-ne-zaman-kimle.html beklerim :)
YanıtlaSilBenim okuduğum hikayede, Poseidon Athena'nın tapınağında Medusa'ya tecavüz eder. Athena öfkesini Medusa'yı çirkinleştirerek çıkarır. Ardından Perseus annesini kurtarmak için Athena'nın yardımıyla Medusa'nın kafasını keser. Athena onun başını kalkanına işler.
YanıtlaSil