7 Haziran 2010 Pazartesi

Tarihin izlerini sürerken...


İnsanı ve toplumsal düzeni geçmişten bugüne anlamanın en öğretici ve heyecanlı yolu; tarihe doğru yelken açmak yani arada bir zamanda yolculuğa çıkmak... Bu yüzden tarihin ve mitolojinin ayak izlerini aradığımız o büyülü kentleri ve kaybolan medeniyetleri keşfetmenin hazzını taşımak, benim için hep heyecan verici olmuştur. Ülkemiz coğrafyasında yer alan önemli antik kentlerin pek çoğunu bu güne kadar fırsat buldukça eşimle birlikte gezip dolaştım. İçlerinde beni oldukça etkileyen birkaç antik kent var ki o mekanlarda dolaşırken adeta zaman tünelinin içinden geçip farklı farklı kimliklerde dolaşıyormuşum hissine kapıldığım çok olmuştur!

Kıyılardan derin vadilere kadar uzanan antik kentler, hem konumlandıkları coğrafyanın o eşsiz güzelliğinden hem de muhteşem mimarileriyle günümüze değin uzanan kalıntıların esrarengiz gizeminden etkilenmemek mümkün değil. Mesela bunlar içinde Ephesus, Arkyanda, Simena, Piriene, Phasalis, Olimpos, Patara, Knidos, Kaunos ve daha pek çok… antik kentin görkemi bende hep derin izler bırakmıştır.

Kimine bir kez yolumuz düştü kimine ise hayran kalıp söz verdik bir kez daha gitmeyi ama kısmetse demeyi de unutmadık. Çünkü insan yaşamı ‘boyunca nerden geldik ve nereye gidiyoruz? ‘ diye merak edilen daha binlerce soruya yanıtlar ararken, sorgularken geçmişin izlerini merak ediyor ve geleceği o geçmişin üzerine inşa eden insanların zaman değişse de insana ait hırsların, tutkuların, sevdaların, kin ve nefretin, hükümranlığın, ezenin ve ezilenlerin hep var olduğunu ve bazı duyguların hiç değişmediğini bir kez daha anlıyor.

İnsan, hangi çağda ve hangi coğrafyada olursa olsun değişmeyen duygu ve davranışlarıyla aslındahep aynı insan! Çünkü ülkeler ve zamanlar yakın olmasa da insan, insana çok yakın. Merak tutkunluğu, kıskançlıklar ve tanrılar, peygamberler, elçiler ve de şarlatanlar!.. Çalkantının arttığı her bunalımda, bu durumdan kendince bir çıkış yolu aramış. Ortak çıkarımlar aynı olunca da kültürel iletişimin en zayıf olduğu çağlarda bile insanlar hep benzer öyküleri yaratmışlar. Bu gerçek ve soyut dünya içinde insanoğlu her geçen gün, insan ilişkilerinin, hatta alışkanlıklarının dahi sanallaştığı bir yaşamın içinde sürekli kendini arar hale geldi!

Doğaya dönüş özlemlerimizin günden güne artması kirli eller’ in dünyayı sardığı bir yaşamın içinde artık daha hissedilir olmaya başladı. Ve elbette değeri fark edildikçe onu yok etmeye çalışan insanlara karşı da bilinçlenmenin gerekliliği daha da gün yüzüne çıkmaya başladı! İşte bu yüzden doğayı ve tarihi adım adım keşfetmek ve anı yaşamak inanılmaz heyecan verici. Günümüze kadar uzanabilen bu değerli mirasa sahip çıkmak “tarihi ve doğayı” yaşatmak ve korumak da hepimizin görevi olmalı, zaman zaman karşılaştığımız hunharca kıyımlar ve talanlar ise insanlık ayıbı!

Murathan Mungan dizeleriyle ne de güzel anlatmış!..


Uzun zamandır derleyip toparlamayı ve yazmayı düşündüğüm gezi notlarıma nihayet dokunabildim. Gezdiğim beldelerden bende iz bırakan ve beni düşündüren mekanların ve düşünürlerin yansımalarını sizlerle paylaşacağım…

Geçen yıl yaz başında gerçekleştirdiğimiz 2 hafta süren Ege bölgesindeki tarihi kentler gezimizi; her zaman yaptığım gibi öncesinde küçük bir araştırma, bilgi ve o bilgilerimle birlikte gezip gördüğüm yerleri daha da anlamlı kılan mitolojik efsaneleri ve kahramanları da yüreğimin bir köşesine koyup yollara koyulduk.

İstanbul’ dan hareketle önce egenin incisi Çeşme’den başlayan ilk durağımız, Selçuk ve Didim çevresindeki antik kentleri gezerek ve kıyı şeridinden devam ederek Güney Egede; Fethiye ve Göcek’ e kadar, oradan ise rotamızı yukarı doğru yöneltip, Pamukkale ve "Hiyerapolis"e, buradan da Denizli’ nin el dokuması şile bezleriyle ünlü beldesi; Buldan’a uğrayarak Buldan hatırası küçük hediyelik eşyalarımızı da alıp “mitolojik yolculuğumuzu” tamamlayarak rotamızı İstanbul’a doğru çevirdik…

Dolaştığım mekanlarda bir düne bir bugüne gelip gidip durdum…
Gözlerimi kapatıp hayallere daldığımda gözlerimin önünde canlanan silüetler içinde ben...

Bazen, Afrodit, bazen Helena, bazen Kibela bazen de Şehrazat oluyorum! Kocaman gövdesine sarıldığım ulu ağaçlar… tüm çağlara şahit, kollarımı açıp kucaklıyorum bir sırra ortak olmanın coşkusu içinde! Mutlaka bulunduğum mekan ile aramda küçücük de olsa gizli bir anlaşma yapıyormuşçasına elimi sürüyorum mühür yerine; taşa, toprağa yada yere düşen bir kozalağa… bazen de mekanın doğasına ait bitkileri topluyorum hatıra olarak. Ve saçlarıma barışı simgelemek için defne yapraklarından taç yapıp poz veriyorum kameraya gülümseyerek… Eşim diyor; “ şimde de bak Kleopatra oldun!”

kayaların arasında kertenkeleler adımlarımla yarışır gibiler ama benden daha hızlılar ve hep bir adım önümden geçip karşıma çıkıveriyorlar. Bazen de kaplumbağalar onca yükü sırtlarında taşıyan sevimli yaratıklar, badi badi yürüyüşleriyle beni güneşin alnımdan öptüğü o dakikalarda kıkır kıkır güldürüyorlar…

Karşılaştığımız olağanüstü coğrafyalar arasında gizlenen bu büyülü kentler, dağların arasında ve bazen de çok zorlu patikalarda zaman zamanda benim için tehlikeli dahi olabilecek macera dolu yollardan sonra karşılaştığımız manzara ile “onca yorgunluğumuza değdi!” diyecek bir güzellikle bizleri onurlandırıyor…

Çağlar öncesinden günümüze uzanan bu eşsiz topraklarda taşa hayat veren insan gücünün ve eşsiz yaratıcılığının izleri karşısında sözler yeterli değil bu güzellikleri anlatmaya!..

Tarihi ve insanı daha iyi anlamak ve öğrenmek için gitmeli, görmeli bu büyülü kentleri. Hayatın tüm acımasızlığına ve doğanın hunharca tahribatına rağmen yaşamak için yüzyılların koynundan çıkıp gelmiş ve hala daha dimdik ayakta durabilen bu taşları, bu toprakları ve koca çınarları kucaklamalı…

Yüreğinin içine macera yolculuğu düşenler ve ruhunda keşfetme tutkusu olan herkes bu yolculukların keyfini sürmeli…


İlk durağımız Çeşme’den tıklayınız
Ege'de tarihin izlerini sürerken >> 

Esin Bozdemir


Fotoğraflar: izler ve yansımalar

10 yorum:

  1. Sevgili Esmir,
    Yaşamımda en duyarlı olduğum ve okumaktan araştırmaktan en zevk aldığım konulrdan birisi olan Arkeolojiye değinmeniz beni çok mutlu etti. (Hala çocuklarımdan Arkeoloji masteri yapmam konusunda baskı görüyorum ama benim için önemli olan konuyu bilmek ve okumak zevki) Blogda bu güne kadar değinemediğim bu merakımı, yazacağınız sayfalarda zevkle izleyeceği. Şimdiden heyecanlandığımı söyleyebilirim. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  2. Arayışı bitmeyen insanın ümitleri de bitmez. Değişimi, tarih,sanat,felsefe ile yoğuran insanın pişireceği ekmek de güzel kokacaktır. :))

    YanıtlaSil
  3. Çokk güzel bir paylaşım.. severim böylesi tarihi, dalarım bazen seyrederken..

    YanıtlaSil
  4. Oldum olası belgeselleri sevmişimdir.Senin de yazın belgesel tadında geldi bana.Zamanda yolculuk gibi bir şey .Kibele olurum kah Helena kah Kleopatra demişsin ya, Ulu ağaçların gövdesine sarılıp bir de kulağını dayasaydın o ağaca tüm çevresinde yaşanılanları belki sayar dökerdi sana. Dağılmış tenlerin toplardın belki parçacıklarını.Devamını bekliyoruz sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  5. Sevgili MehmetBilgehanMerki,

    Arkeolojiye ve tarihe olan ilgim, öğrencilik yıllarımın aksine(malum eğitim sisitemimizden dolayı)gezip gördükçe daha da etkilenmeme sebep oldu. O mistik havası ve taşlara yansıyan yüzyılların izleri...bende inanılmaz bir hayranlık oluşturdu. Uzmanlık alanım değil, sadece çok etkilendiğim ve gezip gördüğüm bu beldelerde fotoğraflara yansıyan ve benim penceremden hissettiğim izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım...
    Esenlikler dilerim...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Güven,
    insanın arayışı elbette bitmemeli!keşfetmek heyecan verici.Güzel yorumunuz için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  7. Sevgili mavi tutku,
    teşekkürler...

    YanıtlaSil
  8. Sevgili suficim,
    dediğini hiç yapmaz olur muyum!tarihe şahitlik eden o yüzyıllık ağaçların gövdesine sarılıyorum kollarım ulaşamasa da ve inan kulağımı dayıyorum! sanki bana anlatıvereceklermiş gibi tüm yaşanılanları!o duyguyu hissetmek çok güzel...

    YanıtlaSil
  9. Özenerek hazırlanmış çok güzel bir paylaşım bu...
    Ruhundan klavyeye akanları seviyor ve keyifle okuyorum gerçekten..
    Devamını da bekleyeceğim..

    Eline sağlık Esinciğim, sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Teşekkür ederim Zeugmacığım,

    Fotoğraflar ve aktarmak istediğim pek çok şey var sırası ile düzenleyip paylaşmak istiyorum canım...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil