28 Aralık 2014 Pazar

Mevsimlerin de tadı kaçtı!.

Artık mevsimler de eskisi gibi değil!.. ne bahar çiçekleri vaktinde filizlenip açıyor ne de bize kışın geldiğini hatırlatan lapa lapa karlar yağıyor!.. Aynı mevsimde iki  yıl  önce gittiğimiz Abant’ta ve Gölcük Gölü’ndeki o karlar yok artık!.. Yerin ve göğün doğal kimyasını öylesine bozduk ki, havalar tuhaflaştı, bünyeler bozuldu, ne yediklerimizde o eski tatlar kaldı, ne de ilişkilerde o doğallıklar kaldı!.. Sentetik idoller' yaşamımızın her anına yayıldı.. Küresel ısınma iklimleri, hissedilir bir şekilde değiştirdi.. velhasıl dünyanın düzeni bozuldu…

Okuduğum dergideki* makalede; Japonya Meteoroloji Ajansı’nın yapmış olduğu istatistiklerde geçtiğimiz Ekim ayı, son 120 yılın en sıcak Ekim ayı olarak kayda geçmiş. Bu yılın Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Ağustos ve Eylül ayları da kayıtlardaki aynı dönemlerle karşılaştırıldığında, gelmiş geçmiş en sıcak aylar olmuş.

2014 yılı da büyük ihtimalle kayda geçmiş olan en sıcak yıl olacak. Buzullar olanca hızıyla erirken, havalardaki anormalliklerde giderek artacak. Üstelik tüm bunlar, ortalama sıcaklıkların sadece 1 santigrat derecede artmasıyla gerçekleşecekmiş. Birçok kaynakta “güvenli sınır” olarak anılan 2 derecelik artış ise, gezegenimizi kökten değiştirecek… kutuplar buzullardan tümüyle arınırken, deniz seviyeleri metrelerce yükselecekmiş. 
Ekosistem değişecek, canlı türleri yok olma tehlikesi yaşayacakmış. Kötü haber ise tüm bunları yaşayacak olma ihtimalinin çok da uzak olmayacağı yönünde. Dünyanın önümüzdeki dönemde yaklaşık 0,8 derece daha ısınacağına (toplam 1,7 derece) artık kesin gözüyle bakılmaktadır.

Yani demem o ki; bırakın küresel ısınmanın gelecek nesilleri tehdit ettiğini… bizi de o tehditler çoktan kuşattı bile.. artık kendi başımızın çaresine bakma zamanıdır şimdi.. Bu gidişle kutup ayıları sadece mazide kalan hoş görseller olarak anılacaklar.. Karlı dağlar, yavaş yavaş çoraklaşırken, insan bağışıklığı iflas edip ölümcül hücrelere teslim olurken.. içtiğimiz sular, teneffüs ettiğimiz hava, yediğimiz içtiğimiz ürünler, doğal yaşamın parçası olan tüm bitkiler, hayvanlar ve insanlar… tükenmektedir artık..
Bu iklim değişiklikleri bugün dünya üzerinde yaşamın bildiğimiz haliyle sürmesinin önündeki en büyük tehdit unsurudur. Dünyamız  hepimizin ortak evi ve bizler de kiracıları isek dünyanın, o ev artık alarm vermektedir!. O halde bu dava küresel bir davadır ve tüm uygarlığın karşı karşıya olduğu en büyük davadır. Toplumları ve bireyleri çok yakından ilgilendiren bu dava üstelik kriz noktasındadır artık. (Görsel.buradan)
Elizabeth Kolbert’in The Sixth Extinction: An Unnatural History (Altıncı Yokoluş: Doğal Olmayan Bir Tarih) kitabında net olarak özetlediği gibi; “ Şu anda insanlık tarafından tetiklenen altıncı yokoluş dönemine ya girdik ya da girmek üzereyiz. Bu, daha önceki büyük yokoluş dönemleriyle karşılaştırıldığında belki de en yıkıcı ve hızlı yokoluş dalgası olacak.”
Peki dünyamız durduk yerde mi böyle oldu!..
Vahşi kapitalizm, bütün doğal kaynakları birer birer tüketirken, yerküremizi de tüm canlılarıyla birlikte hızla yok oluşa doğru sürüklüyor.
Sorunun kaynağı nedir? ve bu krizi nasıl çözebiliriz!.. Bilinçlenerek, yapılan yanlış uygulamalara, projelere, sessiz kalmayarak elbette. Köylümüz, kentlimiz, gençlerimiz boşuna mı sokaklarda direnişteler!.. Sadece kömür bile tek başına küresel karbondioksit emisyonlarının neredeyse yarısından sorumlu. Kömüre, petrole ve gaza olan bağımlılığımızdan acilen vaz geçmeliyiz. Termik santrallere bir an önce son vermeli, asla yenilerine müsaade etmemeliyiz. Ve bizi yok edecek olan bu şuursuz projelerle (Kömürlü santraller vb.. adına) yüzlerce yıllık ağaçları kesmemeliyiz, kesilmesine asla ve kat’a izin vermemeliyiz.  Vahşi kapitalizmin kuklası oyuncağı olmamalıyız..
Yerüstü ve yeraltı bakımından oldukça zengin doğal kaynaklara sahip ülkemiz yanlış politikalar ve alınan yanlış kararlarla çok büyük tehdit altında ne yazık ki.. Ama her uyanış umuda bir yolculuktur, bunu bilmekteyiz yine de.
Yeşil enerji bizim can yeleğimizdir. Güneşi, suyu, toprağı, doğayı ve havayı doğru kullanalım.. Kendimiz üretelim, doğal yaşamaya, sade yaşamaya ve insanca yaşamaya gayret edelim. Bu bilimden uzak, etik dışı ve insanlık dışı çılgın projelere asla müsaade etmeyelim.. 3. Köprü, 3. Hava alanı, Hes’ler, özelleştirmelere dur diyelim artık..  Ayrıca aşırı lüks içinde abartılı ve dengesiz, adaletsiz, görgüsüz, bilgisiz yaşam modellerinden de vaz geçelim.. Bu çılgın projeler ekolojik dengeleri şimdiden bozmaya başlamıştır bile.. Düşünün 3. Köprü için koca bir ormanlık alan talan edildi, kesilen onca ağaç ve o doğal hayatın birer parçası olan hayvanların yaşam alanları yok artık.. Diğer yandan 3. Havaalanının yapılacağı yer, kuş göçlerinin en yoğun yaşandığı bir bölge. Bu sene 20 bin leylek ortada kaldı. Çünkü onların yurdu, barınağı olan ağaçlar yok artık. Yerinde beton yığınları sardı dört bir yanı. Ormanlardan kaçan hayvanları, kurdu, tilkiyi, ayıyı, domuzları…  artık şehrin ortasında görebilir olduk. Onlar da şaşkınlar.. Bu gidişle, fantastik, bilim kurgu filmlerinde seyrettiğimiz senaryolar korkarım ki, gün gelecek gerçek olacak.. Tabiat ana isyan edecek, çok büyük doğal felaketler olacak.. geride kalan ve bir şekilde kaçıp kurtulan hayvanlar viraneye dönmüş olan şehirlerde yaşam mücadelesi verecek.. Felaket ve ürkütücü bir durum!...
İklim değişikliklerine yol açan nedenler üzerinde bilgi seviyemiz farklı düzeylerde olsa da, yine de toplum olarak artık durumun ciddiyetinin farkındayız sanırım!. Bu yüzden bu farkındalığın daha da somutlaşması için 2015 yılı tahminimce baştan sona eylemler yılı olacaktır!.. Çünkü iklim krizi bugün karşı karşıya olduğumuz en büyük ortak davamızdır. Bu krizi küresel olarak çözmezsek diğer tüm krizlerimizin bir önemi kalmayacaktır.
Bunun için 2015’tede var gücümüzle mücadele edeceğiz hep birlikte; yılmadan ve inanarak… Birdenbire güllük gülistanlık olamayacak bunu biliyoruz ve mucize beklemiyoruz elbette ama en azından bu gidişata ‘dur’ demek elimizde!.  Çünkü bizler yemyeşil ormanları soluduk, pırıl pırıl denizlerde yüzdük, mis gibi toprağın kokusunu içimize çekerken, dalından taptaze meyvesini yedik, bir ağacın gölgesinde serinlemeyi de, hayaller kurmayı da bildik.. Bildiğimiz o güzelim iklimlerde köylümüz, çiftçimiz tarımını yaparken ve hasadını alırken, meralarımızda hayvanlarımızı otlatırken hissettiği duyguyu bizler yaşadık. Ve bu güzellikleri çocuklarımızda yaşamalılar, onlar yeşil ağaçların, kuşların, yaşamlarımıza renk katan güzel varlıkların, hayvanların sadece ‘fotoğraflarını değil, gerçeğini’ de görebilmeliler.
Suya, havaya, toprağa yazdığımız türkülerin ve nihayetinde gökyüzünün hepimizin müştereği olduğunu… ve bu müştereğimizi savunmanın, onu korumanın bir yaşam hakkı gerçeği ile; ‘hayatı yaşamanın’ ancak bu doğal koşullar var olduğunda ‘yaşamak’ olduğunu bilerek… Zamanında dört mevsimi yaşamak için ve yeşil bir dünyada var olmak için; 2015’te daha çok çalışalım ve mücadeleye devam edelim. Sevgiyle, barışla, umutla dolu…

 Esin Bozdemir

(*) Sabit Fikir, Aralık-2014 - Sf.20 - Görsel: Buradan 

10 yorum:

  1. Ne güzel, aydınlatıcı, bilgilendirici bir şekilde özetlemişsiniz. Bu yaz felaketin habercisi gibiydi Yayla yollarında deniz seviyesinden 1000 m. yükseklikte bile asfaltlar eridi. Pınarlarıyla meşhur sular çekildi. Eskiden sürülerle gelen kuşlar gelmez oldu. Yaz başındaki beklenmedik soğuklar yüzünden kayısı, ceviz gibi erken çiçek açan ağaçlar meyve vermedi.
    Ne yazık, doğayı da, ürünleri de küstürdük. Dileriz 2015'de zamansız mevsimler yaşamayalım.
    Her şeyin ölçülü ve yeterli olacağı bir dünya dileyerek...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mevsimler birbirine karıştı resmen. Yazlar daha yakıcı bir sıcaklıkta. Asfalt eriyorsa eğer, düşünün bir de direkt olarak güneş ışığında cildimiz ne hale geliyor: Eğer ki koruyucu sürmeden ve güneş ışıklarının dik olduğu anlarda güneşe çıkmak gibi bir gaflette bulunanların bence hiç şansları yok!. Hastalıklara davetiye çıkarmaktır tüm bunlar. Diğer yandan yaz sebze ve meyvelerini artık kışın da bulabiliyoruz. Bu duruma sevinmeli miyiz!..bence 'hayır' uzmanlar her ürünü mevsiminde yememiz gerektiğini özellikle vurguluyorlar. Bu bozuk düzen ve kafalar değişmeden, tehlikelerden kaçışımız mümkün olamayacak.. Bu kapitalist sistemde insanın hükmü yok çünkü.. Evet bize; ölçü ve denge gerek...temennilerinize yürekten katılıyorum Makbule Hanım...Esen kalın...

      Sil
  2. Yazdıklarınıza aynen katılıyorum. Toprak ana ve doğaya yapılan bunca zulümden sonra, şimdi sıra onlara geldi. Daha fazla rant, daha fazla insan sömürüsü, termik santraller, kesilen yok edilen ormanlar, yandaşlara peşkeş çekilen korumalı kamusal yeşil alanlar, vb. onlarca kapitalist sistemin acımasız vahşiliği sonucu.

    Belki böylesine bilgilendirici, içimizi acıtan posta yakışmayacak ama yeni yılda(llarda) insanların bilinçlenmesi dileklerimle, sizin, eşinizin, ailenizin ve sevdiklerinizin yeni yılını içtenlikle kutluyorum Esin Hanım... Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Osman Çağlar,
      Her yeni yıla girerken bir önceki yılın ağırlığı, yorgunluğu üzerimizde olsa da umutlarımız her daim bizimle..
      Daha yeşil bir dünya, daha sade ama daha anlamlı bir yaşamın içinde üreten ve kendi kendine yeten bir ülke istiyoruz hepimiz.. önceliğimiz bu, biliyorum.. ve ülkemiz topyekûn yenilensin istiyorum...

      Ben de size ve ailenize sağlık, huzur ve mutluluk dolu güzel bir yıl diliyorum Mehmet Bey.. Esenlikle kalın...

      Sil
  3. İyi yıllar dileriz! Yaşamak, yaşamak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @ali zafer sapci,
      Bilmukabele..
      Ben de size ve ailenize iyi yıllar dilerim..

      Sil
  4. Ben şu anda kış mevsiminin uzayıp uzamayacağını merak ediyorum. Meşhur tıp bu gidişle hastalıkları zor tedavi edecek. Doğa geri dönülmez bir tahribatta. İnsan olarak yapabileceğimiz her şeyi yapalım, diyorum. Gelecek nesillerin de yaşamasını diliyorsak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahçe perim,
      Tüm şifreler doğanın içinde, bu yüzden doğayı korumak hepimizin görevi..
      Gelecek nesiller için elimizden geleni yapma zamanıdır şimdi :)
      Sevgiler..

      Sil
  5. Bizim çocukluğumuzda boyle degildi.Karsa kar,Yağmurda yagmur,soguksa iliklerimize kadar üşürdük.Butun mevsimler birbirine girmiş durumda.Ama evreni bu hale getiren bizleriz.Aci ki cok acı..
    Aydınlatıcı post icin tsk'ler
    Bu arada iyi yıllar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Daha lüks yaşayacağız derken, dünyayı aç gözlülüğümüzle kirlettik.. Dengeler bozuldu, küresel ısınma doğaya da canlılara da artık zarar vermekte.. Bunda birey olarakhepimiz sorumluyuz.. yanlış uygulamalara (güç birliği ile)direnmeliyiz..
      Ben teşekkür ederim..Size de iyi yıllar dilerim..
      Esen kalın..

      Sil