Günümüzde Ege Denizi'nin
kıyısında; İzmir Seferihisar'a bağlı Sığacık'ta, küçük bir yarımadanın
kıstağına kurulan Teos, bir zamanlar Ionia Bölgesi'nin 12 kentinden biriydi.
İki limanı sayesinde, deniz ticaret ağının da önemli bir merkezi olmuştu. Çok
katmanlı bir geçmişi olan kent, Helenistik dönemin en ünlü mimarlarından
Prieneli Hermogenes'in görkemli eseri 'Dionysos'a ithafen yapılan, Dionysos
Tapınağı'ndan dolayı; 'Tanrı Dionysos'un Kenti' olarak da anılıyordu.
Teos M.Ö. 3. yüzyılın ikinci yarısından M.Ö. 2. yüzyıl ortalarına kadar antik çağın sanatçılarına da ev sahipliği yapar. Kentte uluslararası saygınlığa sahip şairler, filozoflar, hatipler, hekimler, arp virtüözleri, flütçüler, aktörler ve şarkıcılardan oluşan 'Dionysos Sanatçıları Derneği' kurulur. Strabon Teos'u kuranın Athamas olduğunu ve söz sahibi olan lirik şair Anakreon'un bu nedenle kente 'Athamantis' adını verdiğini belirtir.
Antik kentte, Türkiye’deki en büyük Dionysos Kutsal Alanı’nın yanı sıra, akropol (yukarı şehir), antik tiyatro, Demeter ve Kore Tapınağı, sarnıç, agora, agoradaki küçük tapınak, bouleuterion, antik liman iskelesi gibi Helenistik ve Roma Dönemi yapıları yer almaktadır.
Ünlü tarihçi Herodotos'a göre Teos, merkezi konumu ve elverişli iklimi nedeniyle övgüler alıyordu. Antik kenti görünce aynı duygular içinde oluyoruz biz de! Çünkü Teos, bu övgüleri fazlasıyla hak ediyor. 'İyi ki geldik ve iyi ki bu kadim kenti gördük biz de!' diyoruz. Geçmişin izlerini takip ettiğimiz patikalarda, zeytin ağaçlarının altında, asırlık taşlar ve sütunlarda antik çağın şairleri, mimarları, bilgeleri arasında zaman tünelinde bir yolculuğa çıktık adeta. Heybemizi doldurduk. Bilgilendik, yenilendik, hafifledik...
O halde Ege gezimizi, daha fazla vakit geçirmeden kaldığımız yerden anlatmaya devam edelim. Sığacık Kale içinde konakladığımız tesiste yaptığımız yöresel kahvaltı faslından sonra, Teos Antik Kenti'ne gitmek üzere yola çıkıyoruz. Sığacık ile Teos Antik Kenti oldukça yakın mesafede. Mandalina bahçeleri ve zeytinlikler arasında süren kısa bir yolculukla (yaklaşık 1,5 km sonra) Teos Antik Kenti'ne ulaşıyoruz. (
Haritada bkz )
Yılın ilk müze kartını Teos'tan alırken, içimden; 'dilerim bu yıl müze kartını çokça kullanırız!' diye geçiriyorum.
Ve antik kentin, kadim sokaklarındayız artık!. heyecanla ve meraklı gözlerle karşımıza çıkan ilk tanıtım tabelasından; "Hoşgörünün, eğlencenin, coşkunun, neşenin, özgürlüğün, bağ ve şarap ile birlikte, bereket ve bolluğun tanrısı Dionysos'un kenti Teos'a... " diye başlayan cümlelerle...Teos'un tarihine dair kısa bilgiler edindik sonra... zamanda yolculuğumuz başlıyor.
Antikçağda İonya olarak adlandırılan bölge altın çağını yaşarken, Helenistik Dönemde doğal kaynakların zenginliği ile üretim ve ticarette atılımlar yapar ve kent en parlak dönemini yaşar. Bilim, kültür ve sanat tarihinde yetiştirdiği ünlü kişilerle de tarih sahnesinde ön plana çıkar.
Arkaik dönemden itibaren seramiğin üretim merkezi olur. Mermer ocaklarından çıkarılan 'Teos Grisi' ve eşsiz Lucullus mermeri (africano) kenti daha da meşhur kılar.* Zenginlik ve refah ile birlikte artan kültür ve sanat faaliyetlerinin yansıması olarak kent, Antikçağ'ın lirik şairi Anakreon'u yetiştirir (MÖ 570). Anakreon ayrıca Dionysos'ta Sanatçılar Birliği'nin kurulmasına da önayak olur.
Tarih sahnesinde; MÖ 545'li yıllarda Persler'in tüm Batı Anadolu'yu ele geçirmesiyle Teos, Pers egemenliğine girer... Lade Deniz Savaşı, Mykale Muharebesi, Pelponnoses Savaşı, Spartalılar, Antalkidas Barışı ile yine Persler, ardından Büyük İskender, Seleukos Hanedanlığı, Ptolema...akabinde Pergamon Kralı 1. Attalos'un kontrolü altına girer. 204 yılında Suriye Kralı Büyük Antiokhos'un yanında yer alan kent, Attalos'un topraklarını vasiyet yoluyla Roma'ya devretmesine kadar özgür bir kent olarak yaşamını sürdürür. Teos MÖ. 129 yılından itibaren Roma'nın Asia Eyaletinin bir parçası olur. Roma İmparatorluk Dönemi'nde önemini koruyan Teos varlığını Orta Çağ'a kadar sürdürür.
Anlayacağınız katman katman kültür ve tarih hepsi bu kentte hüküm sürmüş...
Tarihi bilgiler eşliğinde, antik kentin bizi yönlendiren tabelaları aracılığı ile yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Bir yön Akropol'u gösteriyor. Bu biraz daha kısa bir tur. Diğeri Hellenistik Sur, Dionysos Tapınağı ve Meclis Binası ile Güney Liman- Şapel'i gösteriyor. İlk turumuzu uzun güzergâha, güney istikametine yöneltiyoruz.
Dionysos Kutsal Alanı içindeyiz. Bu alanda antik harabeler içinde
aynı zamanda kent surlarına ait kalıntıları da görüyoruz.
Üstteki tabeladan da öğrendiğimiz üzere, antik kentte karşımıza çıkan surlar
(şekilleri ve formlarıyla) bizlere hangi döneme ait olduğunu gösteriyor.
Teos'taki Kent Surları;
Arkaik - Klasik - Hellenistik ve Geç Roma
Dönemine tarihleniyor.
Antik çağda, üzümün, şarabın ve tiyatronun tanrısı olarak kabul edilen
Dianysos'a adanmış olan bu kutsal alan, Teos'un en önemli yapısını oluşturuyor.
Kutsal alan içinde günümüzde sadece sütun parçaları kalsa da
( üstteki temsili şemada görüldüğü gibi )
Bir zamanlar burada oldukça görkemli bir tapınak yer almakta imiş.
( Antik kentleri gezerken mümkün olduğunca tanıtım levhalarını okumaya çalışıyoruz. Okuyamadığımızda ise mutlaka kayıt altına alıyoruz ki,
bu tabelalar daha sonra bloğumda yazarken bana hem birer kaynak oluyor,
hem de mevcut bilgilerimi tazelemiş oluyorum. )
Dionysos Kutsal alanında ilerlerken karşımıza
Teos Antik Kenti'nin kadim zeytin ağacı
Umay Nine Ağacı çıkıyor.
O doğanın ve yaşam döngüsünün sessiz tanığı!
Dili olsa da konuşsa bizimle!. Kim bilir neler gördü?
nelere şahit oldu?
Üzerinde halâ meyveleri var. Dayanıklılıklarıyla yıllara meydan
okuyan zeytin ağacı.
Umay Nine; Anadolu ve Orta Asya mitolojisinin en köklü figürlerinden
biri.
Teos Antik Kenti'nde Umay Nine’nin adıyla anılan zeytin ağacı yaklaşık 1.800 yaşında imiş.
Türk mitolojisinde sık sık yüceltilen ağaçlar, annelik, doğurganlık ve koruyuculuk olgusuyla iç içe geçmiştir. Anlatılarda 'Umay Ana' olarak da anılan 'Umay Nine' figürü de yine mitolojide bu kavramlarla (annelik, doğurganlık) yüceltilen ağaçlar olarak özdeşleşmiştir.
Kadınları hamileliklerinde, çocukları da büyürken koruyup kollayan bu tanrıça,
doğa ile insan arasındaki kutsal bağı temsil eder ve çeşitli kültürlerde ağaç,
kuş, çiçek ve güneş sembolleriyle ifade bulur.
Vakur edalarıyla, dimdik ayakta duran ve anne şefkatiyle,
ziyaretçilerine kollarına açan Umay Nine bizi de sevgiyle kucakladı.
Konuştuk birbirimizle, sarıldık...
Çok etkilendik çok!.. Ona dokunduğumda, pıt diye meyvesiyle
yüzüme düşen küçük bir zeytin dalını çok manidar buldum o anda!
Bu minik zeytin dalı, günün en güzel armağanı oldu benim için.
Bir hayli zaman geçirdik Umay Nine Ağacı'nın altında...
Yeni ziyaretçiler gelmeye başlayınca bize de yol göründü!..
***
Mandalina ve asırlık zeytin ağaçlarının altında, patika yollarda yürürken,
cıvıl cıvıl kuş sesleri de bize eşlik etti. Sadece kuşlar mı!
Çok süratli hareket ettikleri için kadrajımıza giremeseler de,
antik kenti gezerken sincap ve gelincikleri de görüyoruz.
Burası aynı zamanda doğal bir park alanı. İçinde
Sincap, kunduz, tilki ve domuz gibi memeli hayvanların da yaşam alanı.
Domuzlar ve tilkiler çoğunlukla gece aktif oldukları için onları göremiyoruz.
İyi ki de göremiyoruz! yoksa korkarım ben ;(
aniden karşıma çıksa nereye kaçarım!?
herhalde en yakın zeytin ağacının tepesine çıkarım :))
Geniş bir alana yayılmış olan
Meclis Binası uzaktan görünüyor.
Teos Antik Kenti'nin günümüze ulaşan
en iyi korunmuş yapısı olan Bouleuterion
kentin danışma meclisi ve yönetim merkezi olduğu kadar,
başka amaçlar için de kullanılır.
Bu yapıda eğitim ve genel okul sınavlarının yapıldığı, ayrıca
yapıya eklenen sahne ile (odeon) müzik salonu olarak da kullanıldığı
(kentte bulunan yazıtlar aracılığıyla) tespit edilir.
Sahne almadan önce ben de sıramı beklerken,
Odeon'un
eşsiz gri mermerlerine oturup;
‘Daima sarhoş ve âşık ihtiyar’ **
Teoslu şair Anakreon'u dinliyorum.
DIONYSOS’A YAKARIŞ
Ey, genç boğa Eros’la,
kara gözlü perilerle ve erguvanlar giymiş
Aphrodite ile oynaşan,
dağların ulu zirvelerinde dolaşan efendim!
dizlerine kapanıyorum,
biricik duamı işiterek lütufla gel bana,
Kleobulos’a iyi akıl ver,
ey Dionysos, aşkımı kabul etsin!
**
DUYGU ZITLIĞI
Yine hem âşığım,
hem değil,
hem deliyim,
hem değil.
***
***
Teos'ta yaşayan ötücü kuşlara bakar mısınız!
Nasıl güzel bir doğa parkın içindeyiz. Tarih ve doğa iç içe!
***
Ve karşımızda antik tiyatro.
Güney Liman’a doğru yönlendirilmiş olan antik tiyatro,
Akropolis’in güneyindeki tepenin (Kocakır) yamacına topoğrafyaya
uygun olarak at nalı planında inşa edilmiş.
Yaklaşık 7.000 seyirci kapasitesine sahip tiyatronun
Roma Dönemine ait olduğu düşünülmekte imiş.
***
Patikalarda, her an hoş bir sürprizle karşılaştığımız
bu doğal parkın içinde
zaman nasıl geçiyor, hiç anlamıyoruz.
(gidiş, dönüş en az 3-4 km yürümüşüzdür.)
***
Ören yerindeki ziyaretimizi tamamladıktan sonra...
Güney Limana gitmek üzere aracımıza biniyoruz yeniden.
Altta haritada lokasyona bakabilirsiniz.
Yaklaşık 10 dakika sonra antik limana ulaşıyoruz.
***
TEOS ANTİK LİMANI
Teos Antik Kenti'nin Kuzeyde ve Güneyde bilinen iki limanından
kuzeydeki limana ait görünür bir kalıntı günümüze ulaşmamış.
Ancak Güney Limana ait iskele Anadolu kıyılarında antik çağa ait
en iyi korunmuş iskelelerden biri olarak kabul ediliyor.
Dalgakıran
Güney Limanda Teos'un işlenmiş Lucullus mermer bloklarına rastlanmış.
Bu blokların güney limandan gemilere yüklendiğini açıkça ortaya koyuyor.
Liman Kilisesi
Güney limanın iskele formunun doğu ucunda, dalgakıran duvarına bitişik
küçük bir kilise/şapel kalıntısı yer alıyor.
***
***
Ve Sığacık gezimizi Teos Güney Limanı ile sonlandırıyoruz.
Tabi gezimizin anlam ve önemine binaen ;) Teos Güney Lima'nın dalgakıranında
bir hatıra pozu vermeden ayrılmak olmazdı ;)
***
Harika doğasıyla, tarihiyle, kültürüyle; Bir Ortaçağ kalesi içine kurulmuş olan ve
Türkiye’nin ilk Sakin Şehri (Citta Slow) ünvanını taşıyan Sığacık'ı biz çok beğendik.
İçimizi ısıtan renkli ambiyansı içinde, Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürüdüğümüz
Kaleiçi pazarında maharetli kadınların el emeği,
tadı damağımızda kalan yöresel lezzetleriyle buluştuğumuz,
iskelesinde yürüyüp, tekne turuyla turkuaz mavisi denizine açıldığımız ve
bizi Antik Çağın Limanı ve Sanatçılar Kenti Teos' unda zamanda yolculuğa çıkaran
Sığacık'ı... anılar defterimize eklerken...
Önerimdir, bu güzel beldeyi mutlaka siz de görün isterim.
Sığacık notlarım burada son buluyor.
Ancak Ege Gezimiz devam ediyor. :) Takipte kalınız değerli dostlarım ❁
Esin Bozdemir
Sığacık Gezi Notları
3-
Antik Çağın Sanatçılar Kenti Teos bu sayfa :)
* Deseni ve Renkleriyle eşsiz
Lucullus 'Africano Mermeri'nin Hikayesi burada
Fotoğraflar şahane, sayenizde gitmiş kadar oluyoruz Esin Hanım. Umay Nine'nin zeytin ağacıysa adeta tarihi bir sanat eseri...
YanıtlaSil@Leylak Dalı,
SilÇok teşekkür ederim Nurşen hocam, beğenmenize memnun oldum. İyi ki bloglarımız var, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı kayıt altına alıyor ve paylaşarak çoğalıyoruz. Teos anılarımızda, ilk aklımıza gelen 'Umay Nine' ağacı olacak. Gerçekten çok etkileyiciydi. Esenlikle kalın...
Merhabalar.
YanıtlaSilİzmir Seferihisar için, el değmemiş bakir alanları olan, güzel ve şirin bir ilçe diyorlar. Antik Çağın Sanatçılar Kenti Teos'un da İzmir'in Seferihisar ilçesinde olması, benim Seferihisar'a olan ilgimi artırmıştır.
Teos'u bize anlatırken kullandığınız fotoğraf karelerinde hem de asırlık ve muhteşem görünümlü zeytin ağaçlarının yer alması, zeytin ağacının önemini bize hatırlatmakla birlikte, zeytin ağacına kutsiyet de kazandırıyor.
Okumaktan ve incelemekten zevk aldığım, keyifli ve çok güzel bir paylaşım olmuş. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.