Büyükada gezimizin ilk rotası 'Adalar Müzesi' idi, diğer bir rotası ise Aya Yorgi Manastırı olmuştu. Büyükada'ya en az beş- altı kez gitmiş ama bir türlü Aya Yorgi'yi gidip görme fırsatımız olmamıştı. Nihayet bu defa Aya Yorgi Manastırını görebildik. Amacımız tarihi mekanı yakından görmek ve bir de İstanbul’u manastırın bulunduğu tepeden seyretmekti.
Aya Yorgi Manastırı’nın bulunduğu ve halk arasında “Yüce Tepe” denen yere ulaşmak için orta halli bir yokuşu tırmanmanız gerekiyor. Biz havaların henüz çok sıcak olmadığı bir mevsimde bahar ayında adaya gitmiş ve dolayısı ile bu yokuşu da çıkmak konusunda tereddüt etmemiştik.. ama yazın ortasında o kavurucu sıcaklarda bu yokuşu çıkmaya yeltenirseniz bir hayli yorula-bilirsiniz...sakın demedi demeyin, bunu özellikle belirtmek isterim.
Eğer ilk defa gidiyorsanız Aya Yorgi’ye aklınızda bulunsun; bu ünlü yokuşu çıkarken konuşmamak gibi bir batıl inanç var. Zaten o kadar dik ki yokuş konuşmamanız nefesiniz açısından da daha iyi olacağına emin olabilirsiniz…
Hristiyan inanışına göre; Aya Yorgi'ye yürüyerek çıkan insanların ulaşmış olduğu yarı hacılık mertebesi, Efes'te bulunan Meryem Ana’nın evini ziyaret ederek tamamlanmaktadır.
Sedef Adası
Bu yokuşu insanlar iki nedenle çıkıyor. Birinci ve en çok yaygın olan neden, insanların buradaki Aya Yorgi Manastırından (Ayios Yeorgios) şans dilemesi.
Bir münasip eş bulmaktan, iş bulmaya, çocuk sahibi olmaktan, mal-mülk sahibi olmaya, üniversiteyi kazanmaktan, sağlık dilemeye kadar …geniş bir yelpazesi için bu manastıra geliyorlar. Ama buraya sadece Ortodoks manastırına inanan Rumlar değil, her halktan ve inançtan insan gönlünde dileği sırtında çantası ile bu dik yokuşu tırmanıyor. Öte yandan yılın belli günlerinde ( 23 Nisan ve 24 Eylül ) dileklerin kabul olmasında büyük etkisi olduğuna ilişkin inanç, o tarihlerde burada inanılmaz yığılmalara ve izdihama neden oluyor. Ama biz tarih olarak bu günlerin dışında adaya gittiğimiz için çok fazla izdihamla karşılaşmıyoruz.
Buradan dileği olan insanların en yaygın adak yöntemi klasik hale gelen ağaçlara çaput bez bağlamak.. ama bir diğer yöntem var ki!.. özellikle bahtının açılmasını isteyenlerin uyguladığı; yokuşun başlangıç noktasından itibaren bir makara ipi aça aça Manastır yolunun bitimine kadar bu şekilde yolu yürümeleri!..
önceden gerilmiş olan ipleri görüyoruz çalıların arasında.. bir de bunun yanı sıra toprağa akide şekeri gömmek ve üstüne dilenen şeye ilişkin harfler yazmak, manastırda mum yakmak da bu adak biçimlerinin bir parçası.
Aya Yorgi’ye tırmanan ikinci kesimin dileğiyse tıpkı bizim gibi, daha çok burayı tanımak ve bu tepenin sunduğu muazzam manzaranın tılsımı içinde zaman geçirmek oluyor.
Yaklaşık 15 – 20 dakikamızı alan yokuştan sonra nihayet manastırınbulunduğu alana varıyoruz. Biraz soluklandıktan sonra önce manastırıniçine giriyoruz.
Aya Yorgi Manastırı
Aya Yorgi Kilisesi, nam-ı diğer 'Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı' 1751’de yapılmış. Adını M.S. 3. yüzyılda Hıristiyan inancından dolayı öldürülen Kapadokyalı Aziz Georgios’tan (Aya Yorgos-Aya Yorgi) alan bu iki katlı, kiremit örtülü küçük yapı “Eski Kilise” diye de biliniyor.
Bugün gördüğümüz Aya Yorgi Manastırı’nın kilisesi ise 1905’te inşa edilmiş.
Manastırın en çok göze çarpan motifi bir ejderhayı mızrağı ile öldüren Aziz George (AyaYorgos) ikonasıdır.
Aziz George (AyaYorgos) ikonası
Çeşitli yazılarda ise bu ikonun aslında birçok ruhsal anlam taşıdığı ifade edilir. Bu ikonalar hakkında anlatılan ve manastırı böylesine önemli bir ziyaret & adak merkezi haline getiren bir de efsane vardır.
Rivayetlere göre; Bizans döneminde işgal altında bulunan Aya Yorgi Manastırındaki ikona ve kutsal cisimleri kurtarmak isteyen Rahipler, söz konusu ikonaları toprağa gömerek üzerlerini kapatırlar. Aradan geçen uzun yılların ardından Aziz Yorgi, bir çobanın rüyasına girerek ona manastıra uzanan yolu tırmanmasını, çan sesini duyduğu yerde durarak bulunduğu yeri kazmasını söyler.
Gördüğü rüyayı fazla dikkate almayan çoban, aynı rüyayı 3 gece üst üste görünce "bu işte bir iş var" diyerek çıplak ayakla ve hiç konuşmadan Manastıra uzanan uzun yokuşu tek başına tırmanır. Aynı gördüğü rüyada Aya Yorgi’nin kendisine tembihlemiş olduğu gibi Manastıra yaklaştığı sırada çan sesleri duyar ve bulunduğu yeri kazarak yıllardan beri toprak altında gömülü kalan ikonaları gün yüzüne çıkartır. Çıkartılan ikonalardan birisinin ise mucizevi bir şekilde gömülmüş olduğu gün kadar yeni olduğu söylenir.
Adı geçen ikona ve diğer eşyalar, bugün Aya Yorgi Manastırında sergilenmektedir. Manastırın kapısında yer alan yazılı bilgilere göre; Şu anki mevcut Manastır, ikonaların ilk saklandığı yapı olmamakla birlikte yenilikçi bir Papaz tarafından yaptırılan ve daha sonra restore edilen iki yapının sonuncusudur. (Toplam inşa edilen 3 manastırın sonuncusu)
Aya Yorgi Rum Ortodoks Manastırı Giriş Kapısı
Hristiyanlar tarafından 2 haç noktasından biri olarak kabul edilen Aya Yorgi (diğeri Efes yakınlarında bulunan Meryem ananın evidir) Ortodoks mezhebinde Yorgoların isim günü olarak anılan 23 Nisan ve bir Azize olan Ayie Thekla’nın anıldığı 24 Eylül tarihlerinde ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Aya Yorgi Rum Ortodoks Manastırı Çan Kulesi
Ortodoks mezhebinde Yorgoların isim günü olarak anılan 23 Nisan ve bir Azize olan Ayie Thekla’nın anıldığı 24 Eylül tarihlerinde, tüm bu hengame arasında yokuşu konuşmadan çıkarak Manastıra girmeyi başarabilen şanslı ziyaretçiler, manastır da dilek dileyerek Manastırdan kendilerine verilen bir adet çan veya anahtarı teslim alırlar. Daha sonra dilekleri gerçekleşen kişilerin manastıra geri dönerek aldıkları objeyi geri vermeleri gerekmektedir. Ayrıca bu kişilerin yanlarında biraz yağ getirmeleri de tercih edilir.
Aya Yorgi Rum Ortodoks Manastırı'nın yan cepheden görüntüsü
Ada halkına da bir ticaret kapısı açan bu özel gün sayesinde Aya Yorgi Manastırına çıkan yokuş boyunca sağlı sollu tezgahlarda çeşitli dilek taşlarının ve kolyelerin adalılar tarafından satıldığı gözünüze çarpacaktır.
Manastırın keşişleri eskiden şarap üretip satarmış. Bugün ise burada belki şarap üretimi yapılmıyor ama bu geleneğin günümüze uydurulmuş bir versiyonu olarak, manastırın hemen yanındaki küçük bir işletmeyi görebilirsiniz.
Yücetepe Kır Gazinosundan Sedef Adası ve İstanbul Kartal manzarası
Dinlenmek ve harika manzarayı uzun uzun seyredebilmek için kilisenin hemen yanındaki Aya Yorgi ‘Kır Restoranı’na oturuyoruz. Soğuk bir şeyler içerek manzarayı seyrediyoruz doyasıya.. Ve unutulmuş bir efsaneyi anımsıyoruz yeniden.
Büyükada Yücetepeden Sedefadası
Efsane der ki; Buradan denize bakmak, sildiği için insanın gamını kasvetini, her dileğin başı olan o ilk dilek de gerçekleşmiş olur.
Siz ister şarabınızı yudumlayın, isterseniz çayınızı… ama Büyükada’ya geldiğinizde bir de Yüce Tepe'den seyredin manzarayı... veeee kaldırın kadehlerinizi önce sağlığa!..ve teşekkür edin bu hayata! her şey olur zamanla.
'Kim demiş ki olmaz diye!.. Yeter ki sen candan iste!..
Bir ışık var gözlerimde.. Ötesini hiççç düşünme...
Olur olurrrrrrrrr bal gibi olur!.
akan sular sularda durur!.. ':)
Esin Bozdemir
O atların ne şartlar altında tutulduğunu göz önünde bulundurursak tırmanmak en iyi seçimdir. Oldukça kapsamlı bir yayın olmuş, çok beğendim.
YanıtlaSil@Yazdan Kalan,
SilKesinlikle çok haklısınız. Bizim de dikkatimizi çekti ve atlara çok ama çok üzüldük :(
Zavallı atlar hoyrat ellerde öylesine hırpalanarak o yollarda koşturuluyor ki!..iyi ki Yüce Tepe yoluna girişleri yok, iyi ki!..
Tam da söylediğin gibi bu yıl Ağustos'un ilk haftası, yani aşırı ötesi sıcaklarda gitmiştik Büyükada'ya. O nedenle 200 metre olduğu söylenen tepeyi tırmanmayı göze alamadık ve kalmış gitmişti burayı görmek Esinciğim. Ama ne gam! Şu an inan görmüş kadar oldum. Ve bayıldım bayıldım. Ellerine, emeğine, en çok da tırmanan ayaklarına sağlık :) Bilmediğim ne çok detay öğrendim sayende. Burada tutulan dilekler gerçekleşirse bir kez daha gitmek ve hediye olarak zeytinyağı alıp götürmek gerekiyormuş bilgisine ulaşmıştım ben de.
YanıtlaSilİçimde ukde kalmış Aya Yorgi Kilisesi ile ilgili bu harika postun için çok çok teşekkür ediyorum.
Sevgiyle....
@Zeugma,
SilHele ki bu yıl Ağustos ayı ülkemizde her zamankinden daha aşırı sıcaklar yaşanmıştı..O sıcaklarda perişan olurdunuz, eminim..bazı yerlere uygun mevsimlerde gitmek gerekiyor..ama bazen de yazın ortasında kışı, kışın ortasında baharı da yaşamak olası! ;) sağlık olsun.. birbirimizin paylaşımlarıyla -her ne kadar gerçeği yaşamak gibi olmasa da- yine de gitmiş kadar oluyoruz.. en azından bilgi sahibi oluyoruz..Bu arada çok iyi oldu anımsatman Zeugmacığım. Evet, Aya Yorgi manastırına gelen ziyaretçiler dilek dileyerek Manastırdan kendilerine verilen bir adet çan veya anahtarı teslim alırlar... daha sonra dilekleri gerçekleşen kişilerin manastıra geri dönerek aldıkları objeyi geri vermeleri gerekirmiş. Bu objeleri alamayanların ise yanlarında biraz yağ getirmeleri de tercih edilirmiş.Değerli düşüncelerin ve verdiğin bu ek bilgi adına ben teşekkür ederim Zeugmacığım..
Sevgilerimle..
İstanbul'a gittiğimde çok görmek istemiştim Büyükada'yı ama hava muhalefetinden son anda iptal etmiştik. Sayende görmüş gibi oldum ve çok güzel bir gezi oldu, teşekkürler :)
YanıtlaSilSevgiler
@Çınar,
SilÇınar'cım..insan her yere yetişemiyor ki!..bazen de ya hava muhalefeti ya da istemsiz başkaca bir şey engel olabiliyor..
Ne diyelim, ömrümüz var oldukça, yaşanacak ve görülecek daha nice güzel günlerimiz olsun.. ben teşekkür ederim :)
Sevgilerimle..
herşey çok güzel anlatılmış.anılarım tazelendi.ben ve kuzenim birlikte gitmiştik. bize orada bi adalı rehberlik yapmıştı.tamamen yürüyerek gezdik aya yorgiyede çıkmıştık.ömrümüze ömür katan bi gün yaşamıştık.ben samsun bafralıyım yolum istanbula yine düşerse mutlaka tekrar gitmek isterimmm
YanıtlaSil@bafra,
SilDeğerli düşünceleriniz için çok teşekkür ederim.
Umarım tekrar yolunuz İstanbul'a düşer ve görmek istediğiniz yerleri tekrar ziyaret edersiniz.Esenlikle