İnsan çocukluğunda okuduğu kitapları, hikayeleri ve benimsediği kahramanları hiç unutamıyor. Doğan Kardeş Dergisini ve içinde yer alan hikayeleri bilirim… Keloğlanı, Pinokyo’ yu, Jules Werne’i, Red Kid’i… ve daha pek çokları..
Anılarım(ız)da saklı kalmış bu kahramanlar, zaman içinde yaşadıkça hayatı, gördükçe anya’yı - konya’yı ve her geçen gün yeni bir şeyler öğrendikçe çok daha başka bir boyutta anlam kazanıveriyor. Ve sandık altına attığım hafızamın bir köşesinden çıkıp karşıma geçiveriyorlar bir anda!
İnsan ömrü ozanın dediği gibi uzun ince bir yol! Bizlerde yolcu, tek biz mi!.. bizimle birlikte etrafımızda dönen her şey yolcu! Oradan oraya sürüklenip durmaktayız… bazen koşar adımlarla, bazen ağır aksak, bazen uçarak… bir de hiç bilemediklerimiz var! nerde, ne zaman, ne olacağını !!!
Baharda yola koyulmak var usumda, belki de yolculuk başka bir diyara? Çıkar mıyım! Yoksa çıkmaz mıyım ! Bilemediğim başka bir zamanda... hangi yolculuğa!
Dün sahilde yürüyordum sporcu edalarında! Bugün kendi mekanımda adeta bir karınca, kısa ama ferah yürüdüğüm kendi salonumda … Başka bir gün, belki bambaşka bir yerde … yollar ve yolculuklara kucak açabilirim! Kimbilir… Belki bende Bremen Mızıkacısı olabilir-im kanımca!
O ülkeden bu ülkeye, o şehirden bu kente, o kıyıdan bu köşeye… oradan buraya… nerelerden nerelere… yollar çokkkk! sen yeter ki gitmek iste!
Anımsadığım bir masal var öykü tadında!
Yaşlandığı ve değirmene eskisi gibi yük taşıyamadığı için sahibi tarafından kapının önüne konulan eşeğin Bremen’e yolculuğu ile başlayan! Aslında eşek kapı dışarı edilmez ama efendisi samanını kesince eşeğimiz; ” en iyisi buralardan gitmek!” diye düşünür ve “Bremen’de Mızıkacılık” yapmayı kafasına koyar ve yollara düşer. Yolda kendisi gibi artık yaşlandığı ve av peşinde koşamadığı için kovulan bir köpekle tanışır. Onu da Bremen’e müzisyen olmaya davet eder. İkili, yine yolda, fare tutamayacak kadar yaşlı bir kedi, sabahları ötemeyecek kadar yaşlı bir horozla, aynı nedenle tanışıp, aynı amaçla birleşerek hep beraber yola devam ederler. Uzun yorucu bir günün sonunda karanlık bir ormanda geceyi geçirirler, bu arada uzakta ışıkları yanan bir kulübe görürler. Karınları çok aç olduğundan ışığın yandığı kulübeye doğru yaklaşırlar. Vardıklarında buranın haydutlara ait bir ev olduğunu anlarlar.
Evin penceresinin önünde, birbirlerinin sırtlarına binerler. Horozda en üstte bir dala tüner. Sonra hep birden, kendi lisanlarıyla şarkı söylemeye başlarlar. Eşek anırır, köpek havlar, kedi miyavlar ve horoz üüürüüüü diye öter ve camı kırarak içeri atlarlar. Haydutlar kaçışır, onlar da evdeki yiyecekleri yiyip eve yerleşirler. Bir süre sonra geri dönen haydutlar, bir kez daha saldırıya uğrarlar, onların birer hayvan odlularını bile anlayamazlar. Haydutlar bir daha hiç dönmemecesine kaçarlar oradan Bremen’e gitmeyi bir süreliğine erteleyen dört kafadar, artık ormandaki o evde yaşamlarını sürdürüler. Ama her gün şarkı söylemeyi de unutmazlar.
Eğer bir gün onları dinleme şansınız olursa, Bremen sakinlerinin ne büyük bir tehlike atlattıklarını anlamanız güç olmaz…
Hiç düşündünüz mü bu öykünün, gerçekten neyi anlatmak istediğini! Bu öykü sahipsiz kalanların öyküsüdür aslında! yaşam alanları ellerinden alınanların, ölüme terk edilenlerin, işten atılanların, ekmeği elerinden alınanların, yurtlarından kovulanların, sömürülenlerin…
Bu öykü ağlayan nehirlerimizin, yakılan, yıkılan ağaçlarımızın, ormanlarımızın, derelerimizin, kuşlarımızın, heykellerimizin, tarihimizin… ve
Anadolu'nun İsyanı' nın da öyküsüdür bir anlamda!
Ve bu öykü, çaresiz ve savunmasız, zayıf ve güçsüz olanların, tıpkı Bremen Mızıkacıları gibi üst üste çıkarak tek vücut olduklarında, birleştiklerinde… barbarları, haydutları yenebileceklerini, işgal ettikleri orman içindeki evlerinden onları kovabileceklerini ve derelerin özgürce akabileceklerini de anlatıyor olmalıdır aynı zamanda…
Esin Bozdemir
Esin Bozdemir
Kolaj: izler ve yansımalar
**********************
Duymadım, görmedim, bilmiyorum diyenler için; Anadolu’nun dört bir yanında devam eden HES çalışmalarının yıkıcı etkisine dikkat çeken Akdeniz’den Karadeniz’e, Doğu Anadolu’dan Ege’ye kadar 20 bin kilometre yol kat edilerek çekilen “Anadolu’nun İsyanı” filmini izlemenizi ve duyarlılığınız gereğince paylaşımlarınızı taktirlerinize bırakıyorum…
Filmle ilgili yapılan açıklama;
“ Bizlerin doymak bilmeyen tüketim alışkanları ve ihtiyaçlarının doğa üzerindeki yıkıcı etkisi her geçen gün biraz daha artıyor. Hiç haberimiz olmasa da, umursamazsak da, gitmesek de, görmesek de bizim bu yaşam biçimimizin bedelini birtakım canlılar, insanlar ödüyor. Bu film; bir yandan Anadolu nehirleri ve doğası için verilen mücadeleleri anlatırken, bir yandan da şehirlerde hiçbir sorun yokmuş gibi yaşamaya devam eden insanlara ayna tutmak ve bu soruna ortak etmek için hazırlandı. Unutmamamız gerekiyor ki, bu ateş sadece düştüğü yeri değil tüm canlı yaşamını yakacak. Bu gerçeğin fakına varanlar Nisan ayında tüm Anadolu’dan Ankara’ya doğru yürümeye başlayacak. Bu yürüyüşe katılmak ve destek vermek hepimizin yaşama karşı ortak sorumluluğudur. Filmin indirilmesi, çoğaltılması ve dağıtılmasında hiç bir sakınca yoktur. Anadolu'nun tüm canlılarına armağan olsun.."
Sinirden boğuluyorum oyh.
YanıtlaSilAnadolunun ve tüm dünyanın canlılarına armağan olsun mu bu güzel yazınız?
YanıtlaSilÇok sevdiğimiz bu şirin masaldan yola çıkarak vardığınız nokta son derece aydınlatıcı. Ben kendi adıma keşke biraz daha genç olsaydım dedim okuduktan sonra. Daha genç ve dinç.
YanıtlaSilAnadoluyu epey gezmiş, doğasının mükemmelliğinin ve insanlarının ataletinin farkında biri olarak bu filmin (henüz seyretmemiş olsam da) önemini hissettim. Çok teşekkürler bu içerikli yazı için...
Sevgiyle kalın...
Konulari, kucuk parcalari birbirine birlestirmedeki ustaligina hayranim. Insana hep degisik bakisacilair veriyorsun. Tesekkurler...
YanıtlaSilBu güzel yazı, bu güzel ruh, bu güzel yürek için teşekkürler.
YanıtlaSilBlog dünyası bu yüzden çok ilginç ve keyifli...İnsan ne kadar güzel insanlarla, ne kadar güzel ruhlarla tanışıyor...
Teşekkürler Esmir:)
Sevgi ile
Seni bir kere daha BİN kere kucaklayıp kutluyorum sevgili Esin.. Bu zor bulunan görüntüleri içeren videoyu Face book sayfamda günlerce önce yayınladım.. Bir tek yorum, ya da illet olduğum "beğenme" işareti almadım!!!
YanıtlaSilİçlerinde ahbap olduklarım arkadaş olduklarım dost zannettiklerim hatta sevip baş tacı ettiklerim de var orada..
Bir kere daha gözden mi geçirmelitim o listeyi dersin??? :))
Sana bu sayfayı okuyan herkesin şükran duyması gerekir..
ne güzel bir yazı olmuş..
YanıtlaSilinsanın karnı tok olsada gözü aç kalmış..
ben bir tek insanı anlayamadım bu dünyada.
hem doğayı hem kendini yiyor. ve bunu göremiyor. şaşkın kere şaşkınım.
Harika bir post hazırlamışşsın yine.
YanıtlaSilHiç düşünmemiştim Bremen Mızıkacıları'nın bu kadar çok detayda neye tekabül ettiğini, aslında neyin hikayesi olduğunu.
Brüder Grimm sağolsun...
Bahara az kaldı. Sen o usundaki yollara koyulma hikayeni gerçekleştir lütfen sevgili Esinciğim....
İyi ki varsın!
Teşekkür ediyorum, sevgiyle...
Sevgili Esmir'im;
YanıtlaSilÇok kritik ve ince, içler acısı bir konuyu öyle bir masalla bağlayıp gerçeğin taa içine taşımışsın ki kalemine yüreğine sağlık demeden geçemeyeceğim.Kucakladım seni duyarlı dost sevgilerimle.
Çocukluktan başlayıp, Bremen Mızıkacılarıyla "Derelerin Çığlığına" doğru, dolu dolu bir
YanıtlaSilbirikimle naif akıcı geçişler ve akışlar yaparak bu önemli konunun içeriğini bir kez daha belleklerde hatırlanmasına yaptığın katkılar için kutlarım sevgili Esin.
Çevremize yönelik bencil olmayan davranış ve eylemler, anlam kazanarak, arkamızdan gelecek nesillere en büyük miras olacaktır.
Sağduyulu ve duyarlı yüreğini kutluyorum dostum. İyi ki varsınız.
Dostluk, sevgi, esenlikle kalın.
kalemine sağlık esmirim bu masaldan bağladığın sonuç muhteşem.. şu sanal blog dünyasında tek dostumsun :) sen benim...sevgiler :)
YanıtlaSilSevgili esmir artık okumak istemediğim gazeteleri ve neredeyse
YanıtlaSiltamamına uyuz olduğum köşe yazarlarını senin yazılarını okumaya davet ediyorum.Bir kalem ancak bu kadar gerçek ve bu kadar duyarlı olabilir eline yüreğine sağlık.seni sivri sinek adasının baş yazarı ilan ediyorum
@K.C.S.
YanıtlaSilEtkilenmemek ne mümkün!
@nani,
Anadolu'nun ve tüm Dünyanın canlılarına Umut vaadedecek ve o umutları hayata geçirecek güzel oluşumlara ve katkı sağlayacak güzel insanlara ihtiyacı var!
@Asuman Yelen,
Siz zaten çok gençsiniz:) o sımsıcak güleryüzünüz ve pozitif enerjinizle hep genç kalacaksınız eminim :) Anadolumuzun her bir köşesi ayrı güzel!o güzellikler incitilmemeli!toprak küstürülmemeli, ağaçlar ve nehirler ağlamamalı!bu güzelliklere sahip çıkmak hepimizin görevi olmalı...
Asuman Hanım değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim...Sevgilerimle
@didem,
YanıtlaSilSevgili didem, teşekkür ederim değerli yorumun için. Hepimizin yoğurt yemesi farklı! Yeter ki niyet-ler olumlu ve pozitif olsun! birbirimizden aldığımız bu farklı renklerle besleniyoruz:) Ben de sizlerden hayata dair çok değişik bakış açıları öğreniyorum.
Ben teşekkür ederim.
@kırmızı bandana;
Tüm güzel düşünceler, güzel yüreklerin tezahürü bir anlamda!Sizin gibi:)Çok haklısın bloglar bu yüzden yaşamlarımıza çok ayrı farkındalıklar kattı!.
Ben teşekkür ederim..
Hep Sevgiyle kalın...
@Hasretsenfonileri,
Değerli Gülsen Hocam, sizin ve bizim gibi düşünen ve sorumluluk duyan kişiler konuya duyarlılık göstererek yayınlıyor ve paylaşımlarda bulunuyorlar..Film yeni olmakla birlikte 3 gün içinde 50bin seyirciye ulaşmış! Siz bu duyarlılığı göstermiş ve face.de paylaşmışsınız.Belki benim gibi sadece blog yazılarını paylaşmak amacı ile faca.e çok nadir giren arkadaşlar bu yüzden görememiş olabilirler bu önemli paylaşımınızı...Asıl ben size saygı ve şükranlarımı sunarım Hocam...Sevgilerimle...
@zeynep,
YanıtlaSilŞaşırmamak elde değil sevgili zeynep!şu insanoğluna boşuna dememişler; "çiğ süt emmiş diye!" onu doyuran, besleyen, nefes aldıran doğal varlıklarını katlediyor!bu kadar vefasızlık olabilir!..ne insana, ne doğaya, ne hayvana, ne vatana, ne atalarımıza saygı kalmadı!o zaman tüm bunları yaratan'a! hani Yaradan'a Saygı!nerede!!!
bende tüm bu olup bitenlere çok hem de sizin gibi şaşkın kere şaşkınım:)
@Zeugma,
Sevgili Zeugma, yaklaşık 7-8 yıl önce Almanya'ya yaptığımız gezimizde Bremende mızıkacıların heykelini görmüştüm...ve kent meydanlarında daha pek çok masal kahramanlarının heykellerini! Heykellerin mutlaka insanlara vermek istedikleri anlamlı mesajları var! Doğu kültüründe Dede Korkut ne ise batıda Grimm kardeşler aynı ilgiye sahipler!Çocukluğumuzda öğrendiğimiz bu masallarda hafızamızda kalanlar genelde yüzeysel bilgiler ve daha çok sevimli görseller oluyor.Ancak ilerleyen yıllarda öğrendiğimiz şeylerin gerçek derinliğini daha iyi anlayabiliyoruz.
Yazarları hk.da (Brüder Grimm)verdiğin anımsatıcı detay için teşekkür ederim. Bence de Grimm kardeşler sağolsun... İyi ki hem ülkemizde hem de dünya edebiyatında böyle iz bırakan sanatçılar var...
Bakalım gönül yollara çıkmak ister.:)kısmet.)
Sevgilerimle...güzel bir haftasonu dilerim...
@Sufi,
YanıtlaSilBen de sevgili dileği:) ve tüm Sufi Ekibini sevgiyle, saygıyla kucaklıyorum...Konuya duyarlılık gösteren tüm dostları...Gerçek toprağını seven-ler nasılda belli oluyor:)
@JİVAGO,
Daha güzel ve daha anlamlı bir gelecek bırakabilmek herbirimizin görevi olmalı...gitti-gidiyor demek yerine azıcık ucundan tutmak dahi önemlidir..hepimiz yolcuyuz!bu fani dünyada!biz her şeye rağmen yeşili, dereyi, ormanı görebildik!bizden sonra gelecek olan nesillere güzel değerleri ve anlamlı yaşama bilincini verebilirsek o'na sahip olabilmek kadar o'nu koruyabilmeyi de sağlamış oluruz kanımca:)
Size de güzel bir haftasonu dilerim. Dostlukla ve esenlikle kalın...
@lityummm,
YanıtlaSilDeğerli sanal dostum:) sanal demek ne demek!reelde ruhuna dokunamadığın ama sanalda dokunabildiğin oluyor ise o zaman gerçek hangisi sanal hangisi:)teşekkür ederim yüreği güzel dostum lityumum:)iyi pazarlar dilerim. sevgilerimle..
@HÜSEYİN USTA,
Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim Ustam:)bu güzel koloniye baş yazar Gülsen Hocam var!.ben de arada mırıldanırım ya da vız vız..sivrisinek gibi:)Esen kalın...