20 Şubat 2016 Cumartesi

Beyoğlu'ndan izler ve yansımalar


Uzun zamandır Taksim’e gitmemiştim. Hem güvenlik açısından bir risk taşıdığı için, hem de ardı ardına kapanan mekanlarla içi boşalan bir Beyoğlu artık ne kadar cazip olabilirdi? doğrusu pek emin değildim! Ama illaki yerinde görmeliydim. Ve sonunda gittim Taksim'e. Taksim meydanı gri beton yüzü ile ruhunu kaybetmiş bir halde idi. O, görmeye alışkın olduğumuz ve dünyanın her yerinden gelen turistlerin uğrak yeri olan İstiklâl Caddesi kimliğini kaybetmişti sanki. Kış mevsiminde olsak da aralarda güneş bahar tadında yüzümüze gülerken şimdi bu tenhalık içinde tek tük gördüğüm turistler hiç Beyoğlu manzarasına uygun değildi. Ortalıkta ne bir bey vardı ne de beyin oğlu!. Her yer arabeskin kralı olmuştu adeta. Genellikle İstiklal Caddesi çok daha fazla turisti ağırlardı hep. Şimdilerde ise Suriyelilerin hakim olduğu Beyoğlu’nda, kulağıma gelen sesler içinde de baskın olarak Arapça müzikler duyunca, 'ben neredeyim!' dedim şaşkınlıkla. 'Neredeyim, nereye geldim!.'

Sokak çalgıcıları içinde dahi Suriyeliler sanki daha fazla idi. Oysa Taksim bir zamanlar farklı kültürlerden insan manzaralarıyla dolup taşar; klasik müziğinden, rock müziğine, halk müziğinden, protez müziğine, kafeleriyle, barlarıyla, sanat merkezleriyle, çok daha cıvıl cıvıl olurdu.

Sanatın ve kültürün kalbi İstiklâl Caddesinde o coşkulu kalabalık yerini daha yeknesak bir kitleye bırakmıştı. AKM boynu bükük, müzik ve kitap evleri sessiz, pek çok işletme kapanmış, kimi yıkılmış AVM'ye çevrilmiş, kimi yıkılmakta. Havada bir tedirginlik kokusu, yüzlerde bir keder, ahenksizlik... belki kimi Suriyeliler’de yeni bir umudun kıvılcımı kim bilir?.
İç sesim bana; 'Yoksa her şey aynıydı da ben mi yanılıyordum!..' dedirtse de. Hayır sanmıyorum, gördüğüm Beyoğlu eski Beyoğlu değildi artık!. bu kesin. 

Velhasıl lafı uzatmayayım, hafta başında Beşiktaş’a işim düşmüş ve oradan Taksim’e de uğramış, ardından Tünel’den başladığım yürüyüşümü (pek çok galeri kapanmış olsa da) bazı sanat galerilerini de ziyaret ederek noktalamıştım.

Bunlardan İlki Tünel Sanat Galerisinde /Ziraat Sanat’ın yerinde 15 Şubat’ta açılmış ve 4 Mart’a kadar devam edecek olan Ressam Işıl Dural’ın Resim Sergisi idi. Diğeri ise Fransız Kültür Merkezinde sergilenmekte olan Bülent Kılıç'ın 'Umuda Kaçış' Fotoğraf Sergisi Oldu. 


*****


*****
St. Antoine Katolik Kilisesi 



*****
Beşiktaş İskelesi



Birkaç tarihi mekanı küçük soluklu da olsa ziyaret ettikten sonra bir an önce İstiklal'in o içimi daraltan ortamından uzaklaşmak isteği ile soluğu Beşiktaş iskelesinde aldım. Artık bir hayli eskimiş ve yıpranmış da olsa, İstanbul'un simgesi olan meşhur vapurları ile karşı kıyıya geçtiğim anlar çok daha iyi geldi ruhuma. Püfür püfür esen rüzgâra aldırmaksızın, güvertede kuytu bir köşede oturup, martılarla bölüştüğüm simidimle mesut; deniz, martılar ve ben  'eski İstanbul hayali' içinde yol aldım. 

Günün en kayda değer anları ise, iki ayrı sergiyi görebilmiş olmamdı.

Esin Bozdemir

Devamı;

6 yorum:

  1. Marslı değil Suriyeli istilasına uğradık. Bunun kötü sonuçlarını önce Reyhanlı, en son Ankara saldırısıyla görüyoruz:( Beyoğlu da, başka yerler de bozulacak bu gidişle....:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bücürükveben,
      İkinci dünya savaşından bu yana hiç bu kadar çok yerinden yurdundan edinmiş mülteci akını yaşanmamıştı. Bu insanların da suçu ne? emperyalizm ve onun işbirlikçileri bu hezimeti yarattılar. Şimdi kevgire döndü sınırlarımız! giren çıkan kimdir? belli değil..masumu da giriyor, teröristi de!.maalesef bu gidişata dur diyecek güçlü bir halk sesi gerek!.

      Sil
  2. Hay Allah. Beyoğlu'nun haline bak. İn cin top atıyor neredeyse.
    İstiklal Caddesi öyle değildi benim bildiğim.
    Ne hale getirdiler ülkeyi, güzelim İstanbul'u :(

    Bilgilendirme ve emeğin için teşekkürler Esinciğim...
    İyi haftalar, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Eskisi gibi değil Beyoğlu'da.. O canlı ve dinamik ruhunu kaybetmiş adeta!.
      Memleketin dokusu bozuldu resmen..Her yer mülteci ve ajan kaynıyor. Bu vaktinde Almanya'ya, Fransa'ya çalışmak için giden işçilerin yarattığı (disiplinli, düzenli ve kimliği belli) bir göç değil ki!. Sınırlar kevgire döndü, ipini koparan burada. Ne sanata, ne de sanatçıya, ne doğaya, ne toprağa, ne köylüye..hiç bir şeye değer olmayınca!. tek derdimiz yıkmak ve yerine beton duvarları AVM. leri dikmek olunca...güzelim ülkemiz dört bir yandan işte böyle şirazesini kaybetmiş bir hale geldi. Tek tük ayakta kalan sanat galerileri de, sanatseverin ilgisi ile varlığını sürdürmeye çalışıyor.

      Ben teşekkür ederim Zeugmacığım..Sana da iyi haftalar, sevgilerimle..

      Sil
  3. Okulum Maçka'daydı, ilk gençliğim İstiklâl Caddesi 'nde geçti. Bendeki yeri başkadır. Ama uzun bir aradan sonra geçen sene film festivali için gittiğimde aynı senin gibi düşündüm. Dönüşte baktım, Bahariye Caddesi ondan kat kat güzel olmuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      İstiklal'in yeri elbette bir başkadır ama dediğim gibi eskisi gibi değil artık bu yüzden, Beyoğlu yerine Kadıköy Bahariye, Moda daha akıllı bir seçim..

      Sil