27 Şubat 2018 Salı

Dünya Sinemalarından: 3 Idiots (3 Aptal)

Aamir Khan’in filmleri sayesinde Hint Filmlerini daha bir sever oldum. En son 3 Aptal Filmi’ni seyrettim. 2009 Hindistan yapımı olan film; dram, komedi ve romantik türündeydi. Film: 170 dakika, neredeyse 3 saat sürse de, filmi izlerken; serüven dolu hikâyeye öylesine kaptırdım ki kendimi, bu yüzden zaman nasıl geçti hiç anlamadım, hatta film bitmesin istedim!   
Gelelim 3 Aptal (3 Idiots) Filminin konusuna; 
Film özel bir yatılı okulda okuyan ve mühendislik eğitimi gören 3 arkadaşın yıllar sonra sözleştikleri yerde buluşmasıyla başlıyor. Ve film sondan başa dönerek, 3 genç öğrencinin, Hindistan'ın en iyi mühendislik okulundaki hayatını anlatıyor. Daima bir yarış üzerine kurulu ve ezbere dayalı olan eğitim sistemini sorguluyor. Bu sistem içinde; öğretmenler kadar, ailelerin baskıları da gençlerin okul hayatını zorlarken, diğer yandan 3 arkadaşın birbiriyle olan dayanışması, zorlukların üstesinden gelebilmelerinde önemli bir rol oynuyor.   

23 Şubat 2018 Cuma

Bandırma'da hayattan ve sanattan yansımalar

Yaklaşık bir iki haftadır buralarda yoktum sevgili okur, bilmem yokluğum fark edildi mi! Kısa bir süreliğine de olsa ana-baba ocağına ve benim de gençlik yıllarımı geçirdiğim Bandırma’da soluğu aldım. İstanbul öyle sanıyorum ki bu şehirde yaşayanları soluksuz bırakıyor. Böylesine kaos ortamında ve yoğun tempo içinde nefes alamıyoruz adeta. Herkes çok yorgun ve stres yüklü. Farkında olmadan sanki için için ölüyoruz. Bu yüzden fırsat bulduğumuz an bu şehirden uzaklaşmakta fayda var.  Tabi bunu çok istesek de hadi deyince olmuyor. Bazen iş-güç, bazen varsa çoluk çocuğun okuludur, kursudur, yok sağlıktır, yok şudur budur derken… yada birbirini beklerken zamanı bir türlü denkleştiremiyor insan. Ancak bazen, amasız ve fakatsız çıkmak gerekir yollara. İnsanın can yoldaşı veya yol arkadaşı dışında bir de tek başına yollarda olma hali de güzel. Birlikte paylaşımlar kadar, zaman zaman insanın kendisiyle de baş başa kalması bir gereklilik diye düşünürüm. Çünkü insan bazen - şu zor hayatın içinde- sevimsizce, kendisinden bile uzaklaşmak istiyor. Sonra arınmış, durulmuş, yenilenmiş bir şekilde, sıfırlayarak kendini yeniden özlemle yuvaya dönmenin keyfi de bir başka oluyor.

8 Şubat 2018 Perşembe

Portekiz ve Endülüs Okumalarım

2017 yazında gerçekleştirdiğimiz Endülüs turu öncesinde, Portekiz ve İspanya ile ilgili genel olarak coğrafi ve tarihi bilgilerin ışığında yola koyulmuş,  yanımıza aldığımız rehber kitaplar ve seyahat boyunca bize eşlik eden tur rehberimizin anlatımlarıyla Portekiz ve Endülüs'ü (Güney İspanya) gezmiştik. Okyanus kıyısındaki Portekiz öncelikle ‘Kaşifler Ülkesi’ demekti, simgesi horozdu. İspanya ise matadorların, flamenko’nun vatanı idi, simgesi siyah boğalardı, bir de narıydı sonradan öğrendiğim. Ama en önemlisi, insanlık tarihinin en büyük uygarlıklarından biri olarak, tam 800 yıl boyunca Endülüs Medeniyeti’nin egemen olduğu özel bir coğrafya idi. Bu yüzden görmeği çok istediğimiz bir yerdi. Bu hayalimizi gerçekleştirmiş olmanın huzuru içinde; tatil dönüşü gezdiğimiz coğrafyaların bizde bıraktığı etkiyle bu bölgeleri çok daha kapsamlı anlama ve tarihsel izlerini sürmek ihtiyacı hissettim ve bu doğrultuda özellikle ‘Endülüs’ ile ilgili çeşitli kaynaklar topladım, okuyup inceledim ve notlar aldım. Bu benim için Endülüs’ü çok daha farklı boyutlarıyla tanımam da oldukça etkili oldu.

1 Şubat 2018 Perşembe

Kadıköy'de bahar tadında bir günden yansımalar

Kim der ki biz kış mevsimindeyiz! Kış ‘gelmem’ deyip duruyor, bahar da ‘gitmem’! Havalar böyle bahar tadında olunca ben de uzun zamandır gidemediğim ve özlediğim Kadıköy’de aldım soluğu. Kadıköy'e vardığımda, daha metrodan dışarıya adım atar atmaz, güvercinlerin, martıların cıvıl cıvıl sesleriyle karşılanmak da ayrı bir güzellikti. Kuşlar bile bu havaların şaşkınıydı sanki! Ama güneşli ve pırıl pırıl bir gün yaşanır da bu havaya hangi canlı tepkisiz kalabilir ki zaten! Onların bu pür telaş ve kıpır kıpır halleri benim de yönümü sahil istikametine doğru çevirmeme neden oldu. Romenler rengârenk çiçeklerini satma telaşında, çocuklar, gençler, sevgililer kimi el ele, kimi sarmaş dolaş, kimi; elinde valizi, belli ki transit yolcu, zaman geçirmekte, kimi; işsiz, güçsüz belki ama güneşin rehavetiyle kaygısız bir duruş içinde, aheste aheste etrafına gelen geçene bakınıp, denizi, martıları seyretmekte. Bense “çıtır çıtır simitlerim var!“ diyen seyyar satıcının sesiyle, kokusu burnumun ucuna kadar gelen simitlerden alıyorum birkaç tane. Simitler kendim için değil, onlar sevgili martı kardeşlere!