Öncelikle; iyiyim, burada olduğuma göre yaşıyorum ;)) ne hanemize, ne de çevremize şükürler olsun ki virüs bulaşmadı!..dolanıyorsa da bize çaktırmadı! çaktırmamaya devam etsin diyelim :)
Tekrar Haziran'ın ilk günlerine dönecek olursam eğer, bir hevesle gezi notlarımı kaldığım yerden anlatmaya, Avrupa gezimizin en sevdiğim lokasyonu; İsviçre'nin Cenevre Gölü kıyısında ve Alplere yaslanmış, şahane manzaraları ve refah düzeyi yüksek "kesinlikle burada yaşanır!" dediğim güzel Montrö'yü yeniden gözümde canlandırmaya çalışıp, tek tek fotoğraflarıyla o anları yaşamaya koyulmuş...hatta biraz da olsa yazmaya başlamıştım ki!.. omuzumda //neredeyse ülkemizde Corona salgını başladığı günden bu yana süregelen// ağrılar dayanılmaz hale gelince, virüs kapma endişesi ile sürekli ertelediğim doktora görünme düşüncesi artık kaçınılmaz olmuştu. Öyle ki, bilgisayarın başına oturmak, omuz ağrılarımı bir kat daha artırınca pc.yi dolayısı ile blogu bir süreliğine nadasa bırakmak durumda kalmıştım.
Yine de İstanbul'da doktora görünmek düşüncesine pek de sıcak bakamıyordum...öyle iki arada bir derede kalmış... ama yine de canının kıymetini bilemeyenlerden biri olarak, evin rutin işlerini aynı tempoda yapmaya gayret ederken...."yok artık!" dedim! omuzumdan, koluma, dirseğime doğru ağrılarım yayılmaya başlayınca, nihayet eşim imdadıma yetişti! evdeki rutin iş yükümün bir kısmını özellikle - market alışverişi ve ütü işlerini...- üzerimden aldı. Bir nebze de olsa bu iş dağılımı beni rahatlattı ve ayakta tutabildi!. Yoksa -sevmediğim ütü hariç- evde yaptığım hiç bir iş, aslında iş gibi gelmez bana!. Yaşadığımız şu pandemiyle birlikte, işin tadı kaçtı sadece. Ama belirsiz giden bu süreçte yapacak başka bir şey de yok. Bekliyoruz bakalım!
Önceden alışverişe çıkmak, hele ki organik pazarları dolaşmak en sevdiğim şeylerden biri idi. Tâ ki pandemi çıkıncaya dek!. Sanırım bizi şu corona günlerinde en çok yoran durum; market - çarşı - pazar alışverişi sonrası yapmak durumunda kaldığımız hijyen ritüelleri oldu! Ama artık eskisi kadar takıntılı bir halde değilim. Alışveriş torbalarını - sabunla yıka kısmını geçip- birkaç saat bekletip, kıyafetlerimizi her zaman olduğu gibi havalandırıyor...ardından torbalar çöpe, kimi gıdaları da sirkeli suda beklettim mi "tamamdır" diyorum. Paketteki, şişelerdeki gıdaları deterjanla silmeden dolaba koymuyorum tabi ki! hepimize olduğu gibi bana da yetti çünkü bu çekilmez hareketler! " yoksa virüs bizi esir almadan, ruh ve beden sağlığımız bizi tarumar edecek!.
Derken.... pandemi dolayısı ile aylardır kapalı olan şehirler arasına yolculuk açıldı ve ben yaklaşık dört aydır, göremediğim anneme bir an önce kavuşabilmek için kardeşimle hiç vakit geçirmeden, 'her an her şey olabilir, alınan kararlar değişebilir...' endişesi ile Bandırma yolunu tuttuk. Belki dört aydır toplasam en fazla dört - beş kez sokağa çıkmış olan bendeniz için de bu yolculuk, özgürlüğe kanat çırpmak gibi oldu adeta!
Yolculuğumuzun hem karadan, hem de deniz üzerinden bağlantısı olduğu için.. Eskihisar'dan Topçular'a arabalı vapurla geçmek dahi ferahlık kattı daralan bünyeme!..Tabi ki bu arada, arabalı vapurun içinde ve çevrede kurallara uyanlar kadar, cehaletin, vurdum-duymazlığın göstergesi kuralları hiçe sayanları da gözlemledim. Ve iki hafta sonrasını; virüsün seyrinin artabileceğini, tahmin etmekte de hiç zorlanmadım.
Annem tek başına yaşıyor olsa da, komşular sağolsunlar çok ilgililer ama yine de aklım hep ondaydı. Mesafemiz çok uzak olmasa da pandemi hepimizin elini kolunu bağladı. Bir de kendi aracımızla yola çıkmak, tabi ki hijyen açısından çok daha konforlu...başka türlü toplu taşıtlarla yollara koyulmak elbette çok daha riskli. Haziran'ın ilk haftası büyük şehirlerden akın akın insanlar köyüne, kırsala gittiler. Yazlığı olanlar da sayfiyeye!. Bu yüzden hareketlilik çoktu. Ancak pek çok toplu taşıtın aksine arabalı feribotta ortalıkta fazlaca insan yoktu.
Arabalı feribotta giderken, ister aracından çık, istersen çıkma. Yayaların az, araçlı yolcuların çok olduğu ve çoğu yolcunun da araç içinde kalmayı tercih ettiği bir ortam, bizim için de deniz havasını almamız adına güzel bir fırsattı. Böylece iki kardeş, uzun bir aradan sonra, güvertede martılarla birlikte Marmara Denizini özlemle içimize çektik... nefis gün batımı manzarasını seyre daldık. Ne çok özlemişiz doğayı; denizi, yeşilliği, ağaçları... şu yaşadığımız günler bize, özgürlüğün nasıl güzel bir duygu olduğunu...doğanın gücü karşısında nasıl aciz kaldığımızı ve ona saygı duymamız gerektiğini bir kez daha öğretti! Öğretiler çok! Kimler ne kadar ders aldı? bilemiyorum ?. Akıllanır mı şu insanoğlu!? hiç sanmıyorum!! Dünya daha iyiye mi gidiyor!? pek de öyle görünmüyor!!! yine de umut etmeye devam edelim... Bildiğiniz gibi, umutsuz yaşanmıyor!..
Yazarken beynimden geçenlerle, a'nı yaşarken hissettiklerim 'ringe çıktılar' :)) 'dans ediyorlar' deseydim daha iyi olurdu ama değiller işte :)))
Zaten yeterince savaş hali var her yerde!. Virüsle savaş, düşmanlar(ın)la savaş, kendinle savaş, kafanda taşıdıklarınla, yüreğinde taşıdıklarınla, trafikte, mahallede...hemen her yerde bir savaş hali!. hüküm sürüyor...Çünkü doğadan uzaklaştık! doğamızı da, doğallığımızı da kaybettik! Sentetik oldu her şey, duygular, eşyalar, insanlar...alabildiğine yapaylık, sahtelik, kurnazlık, adaletsizlik, çirkinlikler diz boyu!... Sevgisiz toplumlar ve mutsuz insanlar yığını!...
Bir ayın bilançosu böyle mi çıkar!.. kafamın içi çıfıt çarşısı :)))
Nerde kalmıştık!!! evetttt
Nihayet Bandırma'ya varıyoruz :)
Annem geleceğimizden habersiz, ona sürpriz yapıyoruz...bizi görünce sevinsin mi? şaşırsın mı!? Biz gerçek miyiz, değil miyiz!? kimiz biz? yoksa uzaydan mı geldik!!! insan içine çıkmaya çıkmaya, bizi görünce, endişeli ruh hali içinde, bir an öylece bakakalıyor !. sonra, gözleri doluyor... evlatları maskeleriyle karşısında!. Biz ise öpüşüp koklaşmadan, doğru banyoya!. muhabbetimiz önce suyla!..hijyenimizi tamamladıktan sonra nihayet mesafemizi koruyarak, ana ocağında olmanın haklı sevincini, vicdani sorumluluğunu ve duygu yoğunluğunu yaşıyoruz! ilk gün böyle biraz şaşkın, biraz mahsun ve yol yorgunluğunun üzerimize sinen rehaveti içinde çarçabuk geçiyor.
Liman şehri Bandırma'da yaklaşık iki hafta kadar kalıyoruz. Hem annemizi, hem de ana ocağımızı, toprağımızı, komşularımızı özlemişiz. Bu arada kardeşim işini evden yürütüyor ben ise pandemi dolayısı ile ara verilen atölyedeki resim çalışmalarımı online üzerinden sürdürdüğüm için tuvalimi, pastel takımlarımı yanıma almış...tam techizatlı bir şekilde, odaların birine küçük bir atölye köşesi kuruyorum hemencecik!. ancak tek sıkıntım, çözüme kavuşturamadığım omzumda süregelen ağrılar!..
Virüsün en yoğun yaşandığı İstanbul'a göre, Bandırma'yı daha az riskli düşünerek en sonunda hastaneye gitmeye razı oluyorum. Hiç değilse, ne? nedir? bilirim!. Ve... omuz eklemindeki ağrımın nedeni; - omuz eklemindeki abduksiyon hareketinin ilk 15 derecesini yaptıran supraspinatus kası tendonun iltihaplanması ile ilgili tıbbi durum' olup - Genellikle bu rahatsızlık sporcular da görülse de, gerçek hayatta kuaförler, cerrahlar , mutfak çalışanları,
büro çalışanları ve daha birçok işçi grubu bu sorunu yaşama ihtimali yüksek
olan kişiler. - imiş. Yani kolun belli açıda askıda kalıp, inme durumu!. bu iltihaplanmaya neden oluyormuş.
Sorun nedir öğreniyorum!. Ev kadınlığı en ağır işçilik azizim!. Yıllarca özel sektörlerde çalıştım ben, öyle ki, özel sektörde çalışmak da kolay değildir, yine de evdeki işçilikle yanyana getirince... hangisi daha ağır!. Pek tabi ki çalışılan kurumda huzursuzluk ve aşırı stres varsa, kafa yorgunluğu çok daha fazla yorar insanı, bunu bilirim. Tabi ki tek neden, sadece evdeki iş yükü değildir mutlaka!. yılların birikimi ve belki de yanlış kullanımı da buna sebep olabilir.
Allah'tan, benim supraspinatus kasımdaki tendonun iltihabı azmış, ama yine de hemen geçmezmiş bu ağrı. Düşünüyorum, benim bu ağrıyla cebelleşmem bir dört ay olmuştur, demek ki en az iki ayım daha var. İlaçlar ve egzersizlerle - üzerine pul biber ekmezse şayet resim çalışmalarım- bu sıkıntıdan kurtulurum... Gün itibarı ile ilaçlarımı bitirdim...şimdi tamamen geçinceye kadar egzersizlere devam etmekle meşgulüm. Bir de kolumu fazlaca yormamaya çaba sarf ediyorum. Bu yüzden omuzum tam iyileşinceye kadar şimdilik seçimimi blog yazıları yerine, resim çalışmalarına ayırdım. Yoksa gezi yazılarımı yarım bırakmayı hiç düşünmüyorum...ama şu an ki vaziyetim budur!. duruma göre yazarım her şeyin başı sağlık tabi ki!. Zira, gönül işidir tüm bunlar, yazıp çizdiklerimizin maddi bir karşılığı yoktur. Severek yaptığımız uğraşlar hepsi. Ama sizleri takip ediyor, yorum yapamasam da akıllı telefonlarla oturduğum yerden yazılarınızı okuyorum.
Bandırma'da geçirdiğimiz iki haftalık süreçte özlem gidermiş olduk. Bol bol doğanın içinde, kâh çamlıkta, kâh sahilde yürüdük. Neredeyse hiç maskesiz insan görmedik! diyebilirim. Çoğunluk kurallara uyuyordu. Çarşılarda kurallara tek tük uymayanları gözlemlesek de, genelinde Bandırma halkı virüse karşı tedbirli idi. Biz de daha rahattık. Sakinliğiyle, dinginliğiyle, temizliğiyle, düzeniyle... Bandırma, ruhumuza da bedenimize de, ilaç gibi geldi. Bolca temiz hava aldık, ciğerlerimiz açıldı. Yüreğimiz ana yüreğinin şefkatiyle ısındı, midelerimiz bayram etti.
İstanbul'a dönünce aynı tas aynı hamam...daha dönüş yolunda bir endişe ve telaş hali!. trafik ve kaotik görüntüler!.. Her geçen gün İstanbul'da yaşam giderek zorlaşırken... daha ne kadar dayanacağız bu şehre hiç bilmiyorum.
Gittim, geldim, iki hafta sonra benim domatesler, kendini göstermeye başlamış. İlk önce yokluğumda kuruyanları, vadesini tamamlayanları söküp attım. Tekrar bir elden geçirdim balkonumuzdaki çiçekleri...
Ve Bandırma'dan geldikten sonra yine her yıl olduğu gibi evi kışlık stilden yazlık stile döndürdüm. Gitmeden önce evde halıları kaldırmıştım, kadife perdeleri, yollukları...yünlü ne varsa hepsini. Bu defa bohçadan yazlık aksesurları çıkarttım:) Antreye ve salona orta yere tek parça ince bir kilim attım. Kışlık kırlentlerin yüzlerini çıkarıp yerine ince koton kırlent yüzleri geçirdim. Böylece evimize bir ferahlık, bir sadelik geldi!. evin her yeri havalandı! diyorum ki bu ne hâl "sâfi rüzgâr" :)))
Gittim, geldim, iki hafta sonra benim domatesler, kendini göstermeye başlamış. İlk önce yokluğumda kuruyanları, vadesini tamamlayanları söküp attım. Tekrar bir elden geçirdim balkonumuzdaki çiçekleri...
Ve Bandırma'dan geldikten sonra yine her yıl olduğu gibi evi kışlık stilden yazlık stile döndürdüm. Gitmeden önce evde halıları kaldırmıştım, kadife perdeleri, yollukları...yünlü ne varsa hepsini. Bu defa bohçadan yazlık aksesurları çıkarttım:) Antreye ve salona orta yere tek parça ince bir kilim attım. Kışlık kırlentlerin yüzlerini çıkarıp yerine ince koton kırlent yüzleri geçirdim. Böylece evimize bir ferahlık, bir sadelik geldi!. evin her yeri havalandı! diyorum ki bu ne hâl "sâfi rüzgâr" :)))
Havalar daha da ısınmaya başladı. Bu yüzden öğlen güneşinde balkonda fazlaca kalamıyor, onun yerine ay ışığında balkon sefası yapmayı daha çok tercih ediyorum.
Bu süreçte doğru düzgün kitap okuyamadım desem yeridir. Elime aldığım hiçbir kitabı tam olarak bitiremedim. Sabah okurum.. diyorum ama en fazla yarım saat okuyorum... sonra; gece yatmadan önce okurum! diyorum bu defa da günün rehaveti içinde en fazla 20 sayfa derken...gözlerim kapanıyor. Bu haleti ruhiyede, kullandığım antiinflamatuar ilaçların da bir etkisi var tabii ki. Bu kadarla kalsa iyi, öyle tuhaf yan etkileri var ki ilaçların!. Ancak iltihabı kurutmak için başkaca bir çare de yok!. Bu yüzden şikayet etmekte yok. Ama çoğunlukla dokuz canlı hareketler içinde olup, her yere koşturmaya çalışan, karınca kardeş hallerimden mümkün olduğunca uzaklaşmaya gayret edip, bedenimi biraz daha hoş tutmak konusunda kendime ettiğim nasihatlarim çok!. uygulamaya çalışıyorum. Bilmem ki sözümü tutabilir miyim? "can çıkmayınca huy çıkmazmış" göreceğiz bakalım!.
Kitap okumalarımda istediğim performansı gösterememiş olsam da, onun yerine bol bol film seyrettim. İzlemekte olduğumuz bir dizi vardı... "Cabel Girls" bu sefer nedense bu diziyi bitiremedik!.
Bir dönemi yansıtan filmde görseller, oyuncu kadrosu ve çekimler güzel olsa da, filmin senaryosunda öyle çok mantık hataları vardı ki "bu kadarı da olmaz artık!" diyerek... diziyi izlemekten vaz geçtik. Yine de bir şans verip diziyi 7 bölüme kadar izlemişiz.
Bir dönemi yansıtan filmde görseller, oyuncu kadrosu ve çekimler güzel olsa da, filmin senaryosunda öyle çok mantık hataları vardı ki "bu kadarı da olmaz artık!" diyerek... diziyi izlemekten vaz geçtik. Yine de bir şans verip diziyi 7 bölüme kadar izlemişiz.
Pastel ustası, Javad Soleimanpour Hocamızla sanal ortamda devam eden derslerimiz portre çalışmaları ile son derece keyifli geçiyor. Büyük bir konsatrasyonla, detayları takip ederek...sukunet içinde, sabırla, sevgiyle yaptığım resimler şu pandemi sürecinde inanılmaz iyi geldi ruhuma. Resim yaptığım anlarda, hiçbir şey düşünmüyorum... benim için tam bir terapi oldu! Tek dileğim omzumun bir an önce iyileşmesi.
©EsinBozdemir.art
'Babam' 2020
(40x30) Soft Pastel
(40x30) Soft Pastel
Portre çalışmalarıma paralel, serbest olarak yaptığım son çalışmam ise babamın portresini yapmak oldu. Canım babama 'Babalar Gününde' çizgilerimle, renklerimle dokunmak istedim. Resmi yaparken babam, gözleriyle konuştu adeta benimle!. İlk kez pastelde bu ölçekte bir portreyi babamın resmiyle deneyimlemiş oldum. Bana uğur getirsin babam! Ruhu şad olsun...
Rutin ev işleri, omuz egzersizleri, gün aşırı yürüyüşler, resim çalışmaları, keyfe keder hareketler; mutfakta denediğim yeni lezzetler, mercimek ekmeğidir, yorğurttur..beynimde uçuşan kelimeler, geçmiş seyahatlerin anısı ve gelecek güzel günlerin hayalleriyle geçen günler içinde...şaka maka, Haziran'da bitti, Temmuz' da bitecek....Ağustos'tu, Eylül'dü..derken...hayırlısı ile 2020'yi virüssüz kapatabilmek dilekleriyle...tüm okurlarıma ve değerli blogger dostlarıma sevgiler, selamlar...
Kalın sağlıcakla sevgili dostlarım ♥
Kalın sağlıcakla sevgili dostlarım ♥
Esin Bozdemir
Sevgili Esin geçmiş olsun. Güzel resimler ana ocağı, kardeş balkondaki domates Bandırma moral depolamak insana iyi gelir. Bandırmauı severim. Çok yıllar önce abimin evi vardı. Gelmiştim. Tahminen onbeş yıl önce. Erdek güzeldir. Sevgiyle kal. Corannın geçip gittiği 2021 yılını dört gözle bekliyoruz
YanıtlaSil@parıldayan çiçek
SilÇok teşekkür ediyorum. Evet, gerçekten uzun bir karantina halinden sonra ana ocağı çok iyi geldi. Liman Kenti Bandırma ve hemen yakınındaki sayfiye Kenti Erdek ve çevresi güzeldir. Hayırlısıyla şu virüsü bir uğurlayalım ve 2021'e arınmış olarak girelim inşallah. Çok sevgiler, selamlar...
Geçmiş olsun Esin'ciğim. Pandemi süresince yazmak, yazmamak arası gidi gelenlerdeolabilmek dileğimle.
YanıtlaSilSevgiler.nim ben de.
Bir açıldım pir açıldım sonra :) Anne baba evi hala açık olup, hala onları ziyaret edebiliyor olmak bir ayrıcalık. Ne iyi etmişsiniz.
Blog dünyasında daha çok birlikte olabilmek dileğimle.
Sevgiler
Blog gibisi yok gerçekten. Okumak çok iyi geldi. Daha çok buralarda
@tülin,
SilÇok teşekkür ederim Tülin'cim. Bloglara ben 'bloghane' diyorum bu yüzden. İç dünyamızı araladığımız, içimizi döktüğümüz ve tamamen bizim kontrolümüzden olan bu mecrayı seviyoruz hepimiz. Pandemi süreçlerini hepimiz kendimize göre bir şekilde doğru kullanmaya çalıştık. Kimimiz çokça yazdı, kimimiz okudu, kimileri de benim gibi sanatın başka dallarıyla da beslendi ve bu zor günlerde hayata tutundu. Gerçekten baba ocağında olmak ve oradaki canevimizin açık olması her zaman şükür sebebim! Allah anneme, sağlıklı, güzel ömürler versin...İnşallah, temennileriniz benim de temennimdir. Sevgi ve esenlikler dilerim...
Fotoğraflarda çok güzel bir kütüphane gördüm de, geçenlerde yaptığımız kitap mim'ini yapsan diye düşündüm.
SilNeler anlatırdın kimbilir?
Benimkiler;
http://bulutgolgesi.blogspot.com/2020/06/kitap-mimi.html
ve
http://bulutgolgesi.blogspot.com/2020/06/kitap-mimi-2-fasla.html
Buradalar :)
Yeniden yazıp anlatmaya teşvik eden bu etkinliğe belki sen de katılırsın.
@tülin,
SilÇok teşekkür ederim sevgili arkadaşım. Bu hakkımı müsade edersen ben şimdilik (üstteki yazımda belirttiğim nedenlerden dolayı) saklı tutayım. Mimlere pek katılamıyorum ama söz konusu kitap olunca, farklı bi zamanda neden olmasın!. Blogunu ziyaret edip, yazdıklarını merakla okurum tabi ki... Sevgilerimle...
Tamam, beklicem :)
SilBenim de omzumda sorun omuştu. Çok uzun sürdü. Bıkmadan usanmadan egzersiz yaptım. Sonun da bitti. Geçmiş olsun.
YanıtlaSil@hüznün tadı,
Silİlk önceleri omuz tutulması zannettim...geçer diye düşündüm!. Ama bu kadar uzun sürünce endişelerim doğal olarak arttı tabi. Ben de egzersiz yapıyorum. Biraz uzun sürse de geçicektir bir şekilde. Size de çok gelmiş geçmiş olsun. Darısı başıma. Çok sağolun. Sevgiyle,esenlikle kalın...
Geçmiş olsun Esinciğim. Neyse sorunun ne olduğu bulunmuş, geçti geçti.
YanıtlaSilBandırma'ya gitmekle ne iyi yapmışsınız. Benim babam da Bandırma Lisesi mezunu, biliyor muydun, bir senedinde gitmiştik okul arkadaşlarıyla.
Resimlerin çok güzel. Özellikle babacığınınki.
Böyle böyle geçecek bu günler de, aaa ne çok geçmiş üzerinden diyeceğiz.
@Handan,
SilÇok teşekkür ederim Handan'cım. Evet, atlatılabilir bir sorun olduğunu bilmek dahi rahatlattı beni. Ama ciddiye de almam gerektiğini unutmamalıyım.
Bandırma iyi geldi. Aa... demek ki değerli babacığınla aynı okul mezunuyuz. Aynı koridorlarda dolanmışız. Ben de ŞMG'liyim. Tarihi bir yapıdır. Eğitimi başarılıdır. Bandırma'nın ve dolayısı ile ülkemizin kültür hayatına bu okul mezunlarının katkısı çoktur. Senin de ince yürekli, duygulu babacığının ruhu şad olsun.
Çok teşekkür ederim. Babamın portresini yaparken öylesine derin hislerle doluydum ki!. bunu anlatmam mümkün değil!. Benim babam da gençliğinde Balıkesir Musiki Cemiyetinde bulunmuş. Çok iyi cümbüş, ud çalardı. Musikiyi çok severdi. Yüreği güzel, canım babamı çok özlüyorum...Nurlar içinde uyusun. Mekanı cennet olsun.
Geçecektir mutlaka...İlk aylardaki kadar değil ağrılar. Aldığım ilaçlar iltihabı kurutacaktır mutlaka. Tekrar çok sağol arkadaşım. Sevdiklerinle birlikte, senin de günlerin hep gönlünce geçsin...
Hoş geldin Esinciğim. Az çok tahmin etmiştim memlekete gitmiş olabileceğini. İki kardeş ne iyi etmişsiniz onca zaman süren karantina sonrası baba ocağına gitmekle. Epey hadret gidermişsiniz anneciğinizle. Bu arada; babanın resmini ne kadar da şahane yapmışsın. Benim diyen ressam ancak bu kadar güzel yapabilir. Maşallah diyor, kutluyorum. Ruhu şad olsun rahmetlinin. Kol ve omuz ağrın geçti sanıyordum. İyi yapmışsın gitmekle. Hep öyle erteledik sağlık problemlerimizi, ama keşke sen daha önce gitseymişsin. Neyse ki çok kötü bir şey çıkmamış. Tedavi süresince yine de kolunu çok fazla kullanma lütfen. Geçmiş olsun diyor, sevgiler gönderiyorum Esinciğim. Güzel yazılarında yeniden buluşmak üzere 🌸🌸❤
YanıtlaSil@Zeugma,
SilHoş bulduk Zeugmacığım. Evet, şehirler arası açılır açılmaz gitmemiz çok iyi oldu.Özlemişiz çok...bol bol hasret giderdik. Çok teşekkür ediyorum. Yaptığım resmi beğenmene sevindim. Babamın resmini yapmayı çok istiyordum. Javad Hoca'nın sanal eğitimlere portre ile başlaması eğitimlerime paralel, bu düşüncemi hayata geçirmemde önemli bir rol oynadı. Cesaretle başladım. Ben de, resim bittiğinde, sonucu görmekten mutlu oldum. Şimdi canım babam sadece kalbimde değil, aynı zamanda duvarımızda daima benimle...Amin canım.
Yapı olarak kolay kolay canım yanıyor demem. Geçer zannettim ben de, ama geçmeyince endişelerim arttı. Neyse ki sonunda gittim, tedavilerle düzelecektir mutlaka. Değerli yorumuna, dileklerine çok teşekkür ederim canım. Ben de en içten sevgilerimi gönderiyorum sana. Daha güzel haberlerle yeniden birarada olmak dileğiyle...
Cok gecmis olsun Esin.Cok keyifle okudum yazini,Haziran guncesini.Annem de burnumda tuttu,ne kadar zor olsa da iStanbul da:)
YanıtlaSil@Çileksuyu Sibel,
SilÇok sağol Sevgili Sibel. Keyif alarak okumana sevindim. Bilmez miyim hiç! Londra'yı da, gurbette hissedilen o duygu yoğunluğunu da iyi bilirim! Kim bilir nasıl burnunda tütüyordur ana ocağın, yurdun!. En kısa zamanda anneciğine kavuşman dileklerimle...Sevgiyle, esenlikle kal...
Az kalmıştı, iki gündür acaba, diye düşünüyordum ki bu yazın çıkmasa kesin, "hayrola?", diye sormuştum.:) Yllar yıllar önceden hatırladığım, Bandırma Limanının açık, şehirle iç içe bir liman olduğu. Akşam üstü varmıştık ve kıyıda bir lokantada yemek yemiştik, gemilerle burun buruna. İz bırakmıştı; çok da hoşumuza gitmişti.
YanıtlaSilAsıl söyliyeceğimse şuydu aslında: Bütün resimlerin güzel, tarzın var ve bu sana özel... hepsi tamam. Ama yaptığın portre yazdıklarından önce göz alıyor. Sakın abarttığımı ve bunun bir iltifat olduğunu düşünme; portre mükemmel, bunu tartışmam. Ama Babadaki o bakış, yüzdeki ifade ve duyguların dokunulası hali ve şairin "yapabilir misin," dediği gibi, onları resmedebilmek muhteşem.:)
P.S. Bandırma ayağının da içinde olduğu O seyahatimin 15 gününü yazmak istiyorum çok uzun zamandır, yazının anımsattıkları çok hoştu, o coşkuyla yoruma yazılmış ama -okuduğumda pek de manasız bulduğum, ama işime de çok yarayacak kısmı- aldım yorumumun içinden:)
@buraneros,
SilBen de dün tam yorumuna yanıt verecektim ki bir an yazıyı göremeyince "hayrola?" dedim :) Ancak bu mecralarda uzunca bir blog yoldaşlığımız var, neden olabileceğini tahmin ettim desem! inanır mısın? Yazının anımsattıklarıyla, hanidir bekletilen o seyahatin, yazıya dökülecek olmasına sevindim ama ;) bir kıvılcım olmuş ne güzel arkadaş;) Bandırmamız güzeldir. Hiç şüphesiz, hikâye anlatıcısı da hakkını vererek yazacaktır, biz de keyifle okuruz.
Değerli düşüncelerin için çok teşekkür ederim buraneros. Kendimi en iyi hissettiğim anlardan biri de resim yapmak. Aslında bu, çocukluğumdan bu yana var olan bir yatkınlığın - bambaşka kulvarlar içinde yol alırken...- ertelenmiş ve ancak üzerine gitmeye fırsat bulabilmiş bir zaman diliminde açtığım yeni bir pencere bana :) yeni de derken, 2012'den bu yana resim de hayatımın içinde. Ama en çok da son iki -üç yıldır verimliyim :) Sağlığım izin verdiği oranda, resim de hayatımın içinde var olsun istiyorum, bakalım artık. Esenlikle kal...
geçmiş olsun :) yeni keşfettim bloğunu, artık takipteyim. sevgiler...
YanıtlaSil@Arsel'in Okyanusu,
SilÇok teşekkür ederim. Geçecek gibi :) Blogunuzu ziyaret edeceğim. Sevgiyle, esenlikle kalın...
Geçmiş olsun. İsviçreye ben de çok gitmek istiyorum. Aslında uzağımızda da değil ama kısmet olmadı ☺️
YanıtlaSil@Derya
SilÇok sağolun. İnşallah en kısa zamanda siz de gidersiniz. Yeter ki şu pandemi bir son bulsun. O zaman keyifle, gönül rahatlığı ile İsviçre'yi gezersiniz. Ziyaretinze ve değerli yorumunuza ayrıca teşekkür ederim. Esen kalın...
Esin cim bu ikinci yorumum olacak. İlki bir yerlerde ve bir şekilde yok oldu ya da duruyor.Seni okumak, fotoğraflarına bakmak yine çok güzeldi ancak övgü konusunda tekrara düşmek istemediğim için yine kısa kesiyorum. Sen biliyorsun nasıl olsa. İlk yorumumda da yazdığım gibi baştaki isteksiz ve sıkıntılı ifadelerin beni önce endişelendirdi ise de o güzelim ayçiçeği tarlasındaki o güzelim gülüşün içime su serpti. Okuma ve yazma konusundaki çok ufak da olsa isteksizlik durumlarına sakın yüz verme. Sen buralara lazımsın. Bu işin bencil kısmı. Ben o yoksunlukları çok iyi biliyorum. Ben yaşantım yaşım gereği üstesinden gelemedim ama sen hem çok genç hem de çok yeteneklisin. Her zamanki gibi blogunu mutmain ve gülümseyerek terk ediyor, Akçay' dan sevgilerimi yolluyorum.
YanıtlaSil@Asuman Yelen,
SilŞimdi fark ettim ben de! Oysa bu yazınızı cevaplandırmıştım. 2 yorumunuzun 2si de gelmişti hatırlıyorum, hatta cevaplamış bunu bildirmiştim!. Nasıl uçmuş hiç anlamıyorum!
Tekrar çok teşekkür ederim Asuman ablacım. Ziyaretinize, vakit ayırıp yaptığınız yoruma. Sonbahar, en güzel mevsim. Tam da şimdi sayfiyede olma zamanı. Akçay da güzeldir. Keyfiniz, sağlığınız, huzurunuz çok olsun. Ben de en içten sevgilerimi gönderiyorum size. Esenlikle kalın. ❤