18 Ocak 2020 Cumartesi

Beyoğlu'nda Sanat Mekânlarına Yolculuk - 1

Yeni yılı, lapa lapa kar yağarken karşılamalıydık. Gecenin bildik karanlığını, karın aydınlığıyla parlatmalıydık. Sonra, beyaz karlar arasında yürümeliydik. Sokak lambasının ışığında rüzgârın ince ince savurduğu karları seyretmeliydik meselâ... ama öyle olmadı. Mevsimler de pusulasını şaşırdı. Lâkin, bunu sorun etmiyoruz elbette! Bir zamanlar tv.de bir hava durumu spikeri vardı hani! o, ne derdi hep; "havalar nasıl olursa olsun, yeter ki sizin havanız iyi olsun". Hava, yağışlı da olsa, kuru da olsa her haliyle güzeldir aslında. Yeter ki içimizdeki güneş hep ufukta yükselsin. Beklediğimiz kar gelmedi ancak yine de havanın soğuğu ayazı yerindeydi. Şimdi en güzel şey, bu soğuk kış günlerinde sanat yolculuğunun keyfini sürmede... 

Yeni yıla, sayılı günler kala, yeni yılı, renklerin dünyasında ve sanatın kalbinde karşılayalım istedik  ve  Beyoğlu'na gitmeye karar verdik.

Medyadan takip ettiğimiz üzere, görmeği çok istediğimiz  güncel sergilerin pek çoğu Beyoğlu'ndaydı. Bir de, 'İstanbul Modern' geçici bir süreliğine Taksim'de, -Pera'ya çok yakın bir lokasyonda- etkinliklerini düzenlemekteydi. "Önce İstanbul Modern'e ardından Pera'daki sergilere ve biraz da Beyoğlu - İstiklal'de takılırız." dedik. Planımız bunlar olsa da, biliyoruz ki, Beyoğlu'nun sürprizleri muhakkak ki olurdu. Ne de olsa burası Beyoğluydu! Hoş, 'Beyoğlu'nun artık sadece adı kaldı. Orası şimdilerde ne sadece beyefendilere, ne de hanımefendilere yol...orası her geçen gün artan Asyalı, Afrikalı ve Ortadoğulu vatandaşların oluşturduğu kozmopolit yapısıyla ve ilginç insan manzaralarıyla...bambaşka bir hâle dönüştü. O eski ruhu pek kalmasa da, Beyoğlu'nu ayakta tutan, belli başlı sanat galerinin mevcudiyeti, bizi yine de, yılda en az beş - altı kez yolumuzu İstiklal'e düşürmeye yetiyor.




Hadi, ver elini Beyoğlu!

Günlerden pazar, trafik, diğer günlere nazaren daha bir sakin. Hava sanki kar yağacak gibi! görünürde kar yok, ama ayazı yerinde. Çok uzun uzadıya plan yapmasak da, yola çıkmadan önce gideceğimiz sanat galerilerini tasarlamıştık zaten. Aracımızı eski Tüyap Merkezi'nin olduğu alandaki çok katlı 'Tarlabaşı Otoparkı'na bırakıyoruz ve en kestirme yoldan, Pera Palas'ın sokağına doğru uzanarak... geçici süreliğine hizmet veren İstanbul Modern Binasına ulaşıyoruz.

Girişte, 'Müze Kart'larımızın geçerli olduğunu öğrenmek ise, günün ilk bonusu oluyor bizim için. Artık renklerin dünyasına dalma zamanı. En üst kattan sırasıyla galerileri dolaşıyoruz. Ve;

LÜTFİ ÖZKÖK'ün siyah/beyaz PORTLERi ile nostaljik bir yolculuğa çıkıyoruz.  

Sergi, Lütfi Özkök'ün İsveç'teki arşivinden derlenerek hazırlanmış. 1950'li yıllardan itibaren edebiyat ve sanata yön veren 80 ismin, siyah beyaz fotoğraflarından oluşan sergi, aynı zamanda porte fotoğrafları üzerinden bir döneme de tanıklık ediyor.


Fotoğraflarda kimler yok ki! Nazım Hikmet'ten Rene Char'e, Sait Faik'ten Alber Camus'a, Henry Miller'den T.S. Elliot'a efsane edebiyatçılar ve pek çok sanatçı bulunuyor. Edebiyata hep meraklı olan Özkök'ün, İstanbul'daki yakın arkadaşları arasında da; Salah Birsel, Oktay Akbal, Fahir Önger, Limasollu Naci, Nermi Uygur gibi isimler mevcut.


Nâzım Hikmet Ran Fotoğrafı (1902-1963), Stockholm, Sweden, 1959 / Lütfi Özkök 

Lütfi Özkök'ün portre fotoğrafları, öylesine gerçek ki!. 
Sevdiğimiz sanatçıların anlamlı duruşları arasında dolaşmak bir hayli etkileyici.


İnsanın yüzü ile ruhu arasındaki bağlantıyı 
böylesine güzel fotoğraf karelerine yansıtmak işte bu olsa gerek! 


***


Lütfü Özkök'ün eşyaları;
 not defterleri, kimlik kartları, karneleri, başarı belgeleri,  fotoğraf makinaları...




Lütfi Özkök kimdir? sergiyi gezerken bu sorumuzun yanıtını öğreniyoruz. Çünkü panolarda Özkök'ün hayatından kesitler de yer alıyor.

Lütfi Özkök'ün serüven dolu hayatı 1943 yılında yurt dışına gidişiyle başlamış. O yıllar ki 2. Dünya Savaşı'nın en hararetli olduğu yıllar.  İlk önce Viyana'ya daha sonra Paris'e giden sanatçı 1950 yılında, uygarlık tarihi dersinde, daha sonra yol arkadaşı olacak;  Anne-Maria ile tanışır ve aynı yılın Noel sabahında birlikte İsveç'e giderler. Burada 15 yıl bir şehircilik bürosunda çalışır ve diğer yandan, İsveçli şairlerin eserlerini Türkçeye çevirir.

Özkök aynı zamanda şairdir de!

Ondaki sanatsal cevheri ilk keşfedenlerden biri Muhsin Ertuğrul'dur. Ve fotoğraflarına baktığı anda Oktay Akbal'a "Bu fotoğrafları çeken kişi şair olmalı" der. Gerçekten çektiği usta fotoğraflarda onun şiirselliğini gözlemleyebiliyorsunuz.

Özkök'ün İsveç'te yaşadığı yıllarda kendince amatörce ve keyfi olarak çektiği fotoğraflar öylesine ilgi çekiyor ki, gazetelerden ve dergilerden profesyonel olarak bedeli karşılığında portreler istiyorlar. 

Hele ki Samuel Beckett'in Nobel ödülü'nü almadan önce çektiği fotoğraf ona dünya çapında ün kazandırır. 35 yıl boyunca İsveç'te, İsveç'li ve Nobel ödülü alan yazarların fotoğrafını çeker. Fotoğrafa bakış açısını ise Özkök, kendi sözleriyle şöyle anlatmış; "Işıksız hiçbir obje boyut alamaz. Ben işin grafik tarafını severim, yüzleri birbirinden ayıran kontrastlığı... Portreleri çekerken gri skalanın uçlarını yeğliyorum."

Portrelerini çektiği kişilerin, kişiliklerinin birer yansıması olan; yüzlerindeki o ifade öylesine başarılı ki!. buradan çok derin bir gözlem, bu kişilerin sanatsal yapıtlarıyla kurduğu ilişkilerin de izlerini görebilmek mümkün. Yaptığı çeviriler, araştırmalar bunun birer göstergesi.

1950'lerden 1990'ların sonuna uzanan ve sanatçının kişisel hikâyesi üzerinden bir dönemin fotoğraflarından oluşan sergiyle bir anlamda insanlık tarihinin günümüze kadar gelişini okuyoruz.

***

İstanbul Modern'de 2. Sergi
ŞİMDİNİN PEŞİNDE

Şimdinin Peşinde Sergisi, insanın kentle, doğayla, fiziki çevresi ve kendi benliği ile kurduğu  ilişkiye odaklanmış. Son yıllarda 3 boyutlu sanat eserlerine; hem işitsel, hem görsel ve aynı zamanda inter aktif katılımın olduğu sergiler yapılmakta. Bu sergide de günümüzün gelişen teknolojisi ile birlikte giderek çoğalan yeni uyaranların insan üzerindeki etkilerine olan yansımalarını görüyoruz. Neşeli objeler, düşündüren, duygulandıran, çarpıcı resimler, heykeller, tasarımlarla...bu sergi de bir başka dünya.


Hans Op de Beeck'in "Uyuyan Kız / Sleeping Girl"

İnsanın fiiziki çevresiyle kurduğu ilişkinin dinamiklerini konu alan 
'Şimdinin Peşinde' Sergisinde, 33 sanatçının çalışmalarına yer verilmiş.
Murat Akagündüz, Rasim Aksan, Alaettin Aksoy, Deniz Aktaş, Peter Anders, Mehtap Baydu,Ramazan Bayrakoğlu, Sabri Berkel, Taner Ceylan, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Olafur Eliasson, Tracey Emin, İnci Eviner, Mehmet Güleryüz, Balkan Naci İslimyeli, Hüsamettin Koçan, Azade Köker,Maro Michalakakos, Sarah Morris, Hans Op de Beeck, Angel Otero, Kemal Önsoy, İrfan Önürmen, Necla Rüzgar, Sarkis, Güneş Terkol, Canan Tolon, Tunca, Ömer Uluç, Zhan Wang, Nil Yalter, Jérôme Zonder.
Küratöryel Ekip: Öykü Özsoy, Deniz Pehlivaner, Ümit Mesci

Üst soldaki eser: Adnan Çoker, Macenta Kare, 1996
Sanatçı öğrencilik yıllarından başlayarak;
“doğa nasıl çözümlenir?” sorusunun yanıtını aramış.



***


Ramazan Bayrakoğlu, Yangın 
Yanan bir ev fotoğrafıyla Bayrakoğlu; tükenme, yok olma ve anıların uçuculuğu gibi 
dramatik kavramları tek bir imge üzerinden düşünmeye sevk ediyor. 


Akıntıya Karşı, Güneş Terkol
 Kumaştan pankart çalışmasında Terkol, hayatın birçok alanında karşılaştığı
zorluklara, sıkıntı ve haksızlıklara rağmen, haklarını korumaya çalışan
 ve direnen kadınların mücadelelerini gözler önüne sermiş.

***
İstanbul Modern'de 3. Sergi
CANAN TOLON: SEN SÖYLE

Sanatçı Canan Tolon'un 1980'li yıllardan günümüze uzanan sanatsal birikiminden bir kesit sunan "Sen Söyle" enteresan yerleştirmelerle, çizimler ve fotoğraflarla, farklı teknikteki resimler ve kendine özgü teknikleriyle oldukça ilginçti. Sanatçının kendince yorumlamak istediği çalışmalarının odağında kendini sürekli yenileyen ve devinim halinde olan doğa ve kültürel bir girişim olarak mimarlığın bıraktığı izler yer alıyor. Tolon, her iki varoluşun; doğanın ve mimarinin, birbiri üzerindeki etkileşimlerini, çelişki ve sonuçlarını tasarladığı görsellerle, sanatseverleri düşünmeye sevk ediyor.

Sergiden ilginç kareler...


***


Zhan Wang’ın “Jia Shan Shi (Yapay Kaya)” 
Çıkış noktasını, Çin kültürü ve felsefesinden alan Sanatçı heykelinde damarlar, boşluklar, kavisler oluşturarak detaylara dikkat çekmiş. Çünkü kaya, Çin Kültüründe özel bir yeri olan metafordur. 

Necla Rüzgar, "İç Fauna"


Soldaki Eser: Burhan Doğançay, Dikenli Afişler 1989, 
(Tuval üzerine kolaj, akrilik ve fümaj)

Canan Tolon, Time After Time, 2012

Canan Tolon, Acil Çıkış, 2007
"Özellikle de daha büyük resimlerde, çok sayıda odak ve kaçış noktalarıyla sonsuz mekânlar inşa etmem yapıtlara mimari nitelik veriyor. Doğrudan yerdeki tuval üzerinde çalıştığımdan onları kelimenin tam anlamıyla inşa ediyorum diyebilirim." 

6 Eylül 2019'da başlayan
Canan Tolon'un SEN SÖYLE 'YOU TELL ME' SERGİSİ
2 Şubat 2020'ye kadar devam edecek...

21 Aralık 2019'da başlayan 
LÜTFİ ÖZKÖK: PORTRELER SERGİSİ 
3 Mayıs 2020'de sona erecek. 

Sömestre tatilinde İstanbul'da sanat galerileri arayanlara 
Beyoğlu'ndaki İSTANBUL MODERN'i ziyaret etmelerini öneririm. 
Her katında ayrı bir sergi yer alıyor. 

Ayrıca yarıyıl sanat atölyeleri de var. Hatırlatmış olayım. bkz  
Bir de; salı günleri müze; 18-25 yaş arası gençlere 14.00 - 18.00 saatleri arasında ücretsiz!
perşembe günleri de müze; akşam 20.00'ye kadar yine ücretsizdir. ;)

Sevdiklerinizle birlikte, kültürle, sanatla dolu güzel bir hafta sonu 
ve sömestre tatili dileklerimle...

Sanatla kalın sevgili dostlarım :) 

Esin Bozdemir

Beyoğlu'nda Sanat Mekânlarına Yolculuk
 devam edecektir

10 yorum:

  1. Hafif bir soğukalgınlığı başlamıştı akşam, saat 3 gibi uyandım, bir ıhlamur yaptım, sonra da ekranımı açtım; uyku gidince vakit harcayıp geri getirmek lazım:) Bir de ne görim: blog listeme gecenin yarısının hemen ertesinde bir yazı düşmüş, tazecik, üstelik Beyoğlu; üstelik sanat mekanları ve üstelik de yurt dışında bir sergide şahane resimleri sergilenmiş bir Sanatçı gözünden gezmelik. Çok uzatmaya meylim fazla an itibari ile, ama kendimi tutacağım. Beyoğlu ne olursa olsun bizim, ben onu bozan görüntüleri ayıklamayı becerebiliyorum, görmüyorum. Gecenin sessizliğinde, ne sesli ve ne güzel -molalı- bir gezinti oldu anlatamam:) Bazı blog yazarları iyi ki var, demeliyim, bir kez daha!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros
      Nedense ıhlamuru soğuk algınlığı yaşamadan tüketmiyoruz, oysa içimi nefistir. Ihlamur kokusu şimdi burnumun ucuna kadar geldi.) Şifalar dilerim. İstanbul alabildiğine kaos ve her geçen gün, daha bir zor şehir olmasına rağmen, yine de her daim göz bebeğimiz ve sanatsal açıdan da -giderek hırçınlaşan dünyaya inat- ters bir ivmeyle yükselişte. Sanata olan ihtiyaç nasıl da kendiliğinden doğuyor. Güzel Sanatların her dalı ayrı güzel. İnsanın, ruhuna, yüreğine esenlik katan sanat iyi ki var. İstanbul’da öylesine çok sanat etkinlikleri yaşanıyor ki! Hele ki Beyoğlu, sanat galerileriyle dolu! “Ulaşım bu denli sorun olmasa, daha çok etkinliğin içinde olabilsek !” derim. Tabii ki buna da çok şükür. İstanbul Modern'in geçici bir süreliğine Beyoğlu'nda hizmet vermesi de bir bakıma artı bir avantaj. Bir yarım günde, en az 3 veya 4 mekânı ziyaret edebilmek mümkün. Serinin devamı pek yakında gelecek :) Zarif düşüncelerin için çok teşekkür ederim Değerli buraneros. Bilmukabele! dost kalemler hep var olsun.

      Sil
  2. Bol emek ve bol sanat;çok teşekkürler Esin;başka gezegenleri,dünyaları hep çok uzaklarda arar insanlık;oysa çok yakındır;belki kuytu bir mahallenin bir köşeciğinde bir mekanda,belki Beyoğlu'nda...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @GÜVEN SERİN,
      İnsanoğlunun arayışı hiç bitmiyor. Herkes hayatına kendince bir anlam yüklemeye çalışıyor. Oysa hiç usanmadan, sürekli olarak dönmekte olan dünyaya bakınca; sürekli bir devinim hali!. Herkes aynı yuvarlağın etrafında dönüyor ve tekrar başa geliyor. Aslında yörünge kendisi! Tüm bu sanatsal etkinliklerde insan, ne çok şeyi sorguluyor. Kültürel, estetik, sosyolojik, psikolojik ve ideolojik birçok katman sürekli içiçe ve birbiriyle etkileşim halinde dünyayı ve insanı bizi- bize anlatıyor!.
      Her şey derinden bakabilmekte! Farkına varınca, uzaktakilerin hepsi yakın!. Beyoğlu, kim bilir ne çok insanın hatırında!. Değerli yorumuna çok teşekkür ederim Güven. Esenlikle...

      Sil
  3. Serginin güzelliğini, sanatın modernliğini yaşattığınız detaylı yazınız için emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Beyaz Yakalı,
      İ.M'deki sergilerin her biri ayrı ayrı güzeldi. Lütfi Özkök'ün 'portreler'i ile sanatçı hk. da geniş bir bilgiye sahip olurken; "Şimdinin Peşinde" adlı koleksiyon sergisiyle günümüz dünyasında insanlık hallerine odaklandık. Canan Tolon'un Çim tohumu ve su gibi doğal malzemeleri kullanarak tuvallerin üzerine yerleştirdiği çalışmaları da oldukça ilginçti. Modern sanat, sanata çok daha farklı açıdan bakmamızı sağlıyor. Beğenilerinize çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Soğuk kış gününde yapılacak en güzel aktivitelerden biri :) İstanbul Modern'in yeni binasına hâlâ gitmedim desem? Olmadı valla, en kısa zamanda yolumuzu düşürmeli.
    Keyfiniz bol olsun, sanatla kalın sevgili tatlı Esincim benim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Klio'nun Şarkısı,
      Bir de aktivitelerin arasında, küçük bir mola verip, Beyoğlu'nun hoş ambiyansında, şık bir kafede oturup salep içmek... çok iyi olur değil mi Sezer'cim :) çok teşekkür ederim canım. Hepimizin sağlığı, neşesi, huzuru yerinde olsun. Sanatın bir ucundan tutalım hep. Seni çok öpüyorum canım. İçten sevgilerimle...❤

      Sil
  5. Beyoğlu benim çok sevdiğim bir yer. Başlı başına tarih kokan bir yer. Bu tür sergiler daha da renk katıyor. Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Sanatın kalbi her daim Beyoğlu. Her ne kadar son yıllarda eski ruhunu kaybetse de, yine de hayatın ve sanatın nabzını tutuyor! Ben teşekkür ederim.

      Sil