19 Nisan 2020 Pazar

Haftanın renklerinden yansımalar :)


“İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığın sürece fazlaca bir şeyler yapabilmektir.” demiş Sevgili Friedrich Nietzsche

Corona virüsü gündemimize düştü düşeli hayatlarımız normal seyrine göre şimdi; ‘daha ağır, daha yavaş ve daha durgunlaştı..' derken, biz içine düştüğümüz bu duruma göre şekil almaya başladık bile çoktan.  Artık günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum inanın!. Bu defa tempo, evimizin içinde! E tabi ki istediğimiz gibi özgürce dışarıda olamasak da, evlerimizin içinde, zorunluluktan mütevellit, bir tatlı telaş mı?! desem,  keyif mi? yoksa, bir sınav mı? ceza mı? desem! bilemedim. Çünkü evlerimizin içi de özellikle kültürel anlamda, teknolojinin sağladığı olanaklarla dolu, koskoca bir dünya aslında! Bu anlamda yapacak çok şey var, ancak zamanımın çoğunu alan ev işlerinden dolayı (yemektir, temizliktir, çamaşırdır, ütüdür derken...) o asıl yapmak istediğim güzel şeylere bir türlü sıra gelemiyor. Yine de eylemlerime pozitif imalar yüklemek istiyorum ben! Zira evde olma halimizi daha keyifli kılmak, her zamankinden bir tık daha doğal beslenmek adına çabalarım taktire şayandır :) kendi kendimi, hatta maaile kendimizi taktir etmekteyim. Ne demişler; 'çareler tükenmez, yeter ki yaşam enerjimiz tükenmesin!'

Şu aralar neler mi yapıyorum?

Keşke fırından taze çıkmış ekmek gibi, sıcağı sıcağına yazabilseydim yaptıklarımı. Bir türlü fırsat bulup, bloguma giremiyorum. Yine beni bekleyen sıradaki işleri biraz öteleyip, nihayet kendimi attım klavyenin başına! başka türlü dinlenemeyeceğim, kendi kişisel tarihimize de 'coronalı günleri' not düşemeyeceğim. Okuyunca çokta matahmış sanki demeyin ama ;)

Bu satıra kadar gelip bırakmış, sonra araya dört beş gün girmiş olarak... kaldığım yerden yazmaya devam ediyorum.

Nerde kalmıştık!.
Sondan geriye doğru giderek anlatayım...

Geçtiğimiz hafta sonu, bunca zamandır gözümde büyüttüğüm ve elimin bir türlü gidemediği, ama velâkin yapmasaydım bastıracak olan sıcaklarla birlikte, mutfağımızda hiç görmek istemeyeceğim misafirlerin -güve kelebeklerin- uçuşacak olması ihtimali ile 'tam da zamanı' diyerek, eşimin de yardımıyla kuşburnu pekmezi yaptım.

Kuşburnu pekmezini birkaç kez yapmışlığım vardır. En son sanıyorum beş yıl önce yapmıştım. Kuşburnu pekmezinin yapımı bir hayli meşakkatlidir, yapan bilir. Köylerde genellikle imece usulüyle, kocaman kazanlarda odun ateşinde kaynatılarak ve bir dizi işlemlerden geçirilerek yapılır bu pekmez. Küçük mutfaklarımızda uygun ortamımız ve düzeneğimiz olmadığı için hiç teşebbüs etmiyordum açıkçası. Genellikle hemen her yıl gibi, eksik olmasın kayınvalidem, bazen de annem kuşburnu pekmezini yaparlar, biz de afiyetle tüketirdik.  Artık onlar da yaşlanmaya başladılar, eskisi gibi böyle meşakkatli işlere girişemiyorlar. Dedim ki; “artık sıra bizde!” Hem evde kaldığımız şu günlerde, hazır eşim de hafta sonu evdeyken, zaman bu zamandır.  

Memleket havası kokan, konu komşu hep birlikte imece usulüyle olduğu kadar, anne elleriyle de tek tek toplanıp, bize kışa girerken verilmiş olan organik sepetimizin en nadide ürünlerinden olan kuşburnu meyvelerimiz, nihayet pekmeze dönüşebildi. 

Yapımı bir hayli meşakkatli ama faydaları saymakla bitmeyen; kansızlıktan, kolesterole, cilde, kansere, kalp ve damar hastalıklarına kadar... limondan 60 kat daha fazla C vitamini içeren Kuşburnu; Likopen ve A, B, E, K vitaminlerinin yanı sıra magnezyum, demir gibi değerli mineralleriyle de vücut direncini artıran, sinir sisteminde ve hücre yenilenmesinde faydalı bağışıklık sistemini güçlendiren çok özel bir meyvemiz. Hele ki corona günlerinde, değeri kat be kat kıymetlenen... bu yüzden dört elle kuşburnu pekmezini yapmaya koyulduk.


İnternette benim için en pratik yapımlardan birini gözüme kestirerek; Kuşburunları önce iyice yıkayıp, başlarını temizleyip...süzdükten sonra düdüklüye koydum ve göz kararı suyun içinde 35 dakika kadar haşladım. Büyük bir tencerede 4 – 5 saat ön pişirme de yapılabilir. Ben zamandan kazanmak için düdüklüye koydum. Zamanı, tencerenizin veya düdüklünüzün pişirme durumuna göre ayarlayabilirsiniz. Ben baktım yarım saatte yumuşamış ocaktan aldım. Daha sonra kuşburunları kepçe ile azar azar, yavaşça, -kevgir yerine aslında daha güzel işimi gören- çelik süzgüden geçirdim ve toplanan çekirdekli posayı bir yana ayırdım. Çekirdekli posayı da birkaç kez azar azar suyla bir kez daha süzgüden geçirerek olabildiğince tane haline getirdim…

Elde ettiğim kuşburnu püresini tekrar ocağa alıp yeniden -boza kıvamına gelinceye kadar- kapağını açık bir şekilde kaynattım. İndireceğime yakın içine şeker ilave ettim. Ben çok az şeker koydum.  Bu son kaynatma işlemim yaklaşık 45 dakika sürdü. Önceden sıcak suda kaynatıp beklettiğim kapaklar ve cam kavanozlara itinayla sıcacık pekmezi dökerek sıkıca ağızlarını kapattıktan sonra, ters çevirdim. Bir gün sonra tekrar kapaklar üste gelecek şekilde cam kavanozları döndürdüm.

Diğer yandan çekirdekli posaları atmadım. Bunları güneşte kurutabilmek de mümkün. Ben ceviz büyüklüğünde parçalara ayırarak hamur yoğurur gibi şekil verdiğim posaları, poşetlere koyup, derin dondurucuya koydum. Bunları da çay olarak içeceğiz.  Hatta denemek için bir avuç kuşburnu posasını tıpkı, çay demler gibi demledim, içine de birkaç karanfil attım. Tadı nefis oldu.

Kuşburnu pekmezimiz ve çayımız artık hazırdır. Yorulduk mu? Evet. Değdi mi? e tabi ki J Yorulmadan olmaz. Tembellik yapmıyoruz. Ve hazır gıdaları artık hiçbir şekilde evlerimize sokmuyoruz :) ben zaten hazır gıda tüketmiyordum, şimdi daha da itina ediyorum :)


Corona günlerinde, virüse yakalanmamak düşüncesi ile; alışverişe de mümkün olduğunca az gidiyoruz, haftada bir kez gibi. Tabi ki gidince hamallığımız da, evdeki işlerimiz de ritüele dönüşen hijyen temizlikleriyle katmerleniyor. Ama hiçbir şekilde şikayet etmek gibi bir lüksümüz olmadığını biliyorum!  Bu yüzden hem sağlıklı besleneceğiz, hem de köşe, bucak mutfakta ne tür malzeme varsa, her birini değerlendireceğim derken, ne enteresan lezzetler icat eder oldum...ben bile kendime hayret eder oldum! Allahtan kilo almadığımı görmek teselli ediyor beni.  Yada kilolarım gizleniyor, sonra çıkacaklar ortaya, şimdilik bunu dert etmiyorum.


Sebzelerin baklagillerle ve baharatlarla buluştuğu şifa deposu çorbalarım. Benzer çeşitlilikte yeşil salataların, türlü otlar ve fındık - fıstık evde ne varsa karıştırıp harmanladığım salatalarım pek bir güzel olmakta. Vakti zamanında öğrencilik yıllarımda Londra’nın en meşhur lezzet duraklarında çalışmışlığım var ne de olsa!. Damak zevkime güvenirim ;) Bir başka postta da başka bir lezzete yer veririm. Bu posta bir sebze çorbası, bir salata ve bir hafif tatlımı görücüye çıkarmış olayım :)

Yaratıcılık senin elinde :)) 

Üstteki çorbamın içinde; havuç, kırmızı lahana, ıspanak, azıcık kara börülce ve kuru fasulye, kuru soğan, baharatlardan, zerdeçal, biraz kara, biraz kırmızı biber attım. Pişirdikten sonra üzerine biraz tereyağı kızdırdım. Ben evde hangi yemeği pişiriyorsam ön haşlama sularındaki baklagillerimden birazcık ayırır difrize atarım. Daha sonra onları çorba ve salatalarımda çeşni olarak harmanlarım. Çorbalarım ve salatalarımdaki zenginliğin sebebi budur :) Allah ne verdiyse işte; bu kırmızı mercimek olur, maş fasulye olur...bakla olur...


Zarif Kuşkonmazım, meze niyetine bir çeşni olabilir. Veya meyvelerle harmanladığım hafif tatlım; çayın, kahvenin yanında, film seyrederken harika bir ikram olabilir kendimize J

Hangi filmleri seyrediyorum?

Önceden hafta sonları film günümüz olurdu. Şimdi Netflix aboneliğimizle şu corana günlerimizde hemen her akşam gibi dizi seyreder olduk. 20 Bölümlük dizileri bir hafta veya 10 günde tamamlıyoruz. Günde peş peşe 2 dizi seyrediyoruz. En son Versailles’ı izledik.

Öğrencilik yıllarımda oda arkadaşımla Paris ve çevresini gezmiştim. Paris’e yakın lokasyonda yer alan ve Fransaya giden herkesin mutlaka görmesi gerek harika yerlerden biri olan Versay Sarayı'da programımız içinde yer alıyordu.  Ancak Saray ziyareti için upuzun kuyrukları görünce Versay Sarayı'nn içini görmekten vazgeçmiş, tercihimizi Versay'ın devasa parkına gezmeye ayırmıştık. Ucu bucağı görünmeyen parkta gezerken büyülenmiş gibiydik. Girişinde görkemli heykellerin yer aldığı devasa bir havuzu olan, ve saat tam 11'de izleme şansına sahip olduğumuz Fransız müzikleri eşliğinde bize bir şölen yaşatan o "muhteşem bahçeyi iyi ki gezmişiz" dedik sonradan. Havuz boyunca bahçeyi ikiye ayıran yol öylesine uzundu ki!  Labirent şeklinde sarmaşıkların ve mitolojik kahramanların heykelleri arasında dolaşırken bir an kaybolacağımızı zannetmiştik. O yıllarda (2000'li yılların başlarında) elimizde böyle akıllı telefonlar da yoktu ki yönümüzü bulalım. Ama serde gençlik olunca, gözü de kara oluyor insanın. Elimizdeki haritalara güvenip gezmiştik. Sanıyorum bahçenin diğer bir ucunda da küçük bir göl ve içinde at heykellerinin olduğu bir havuz daha vardı. Devasa parkın çevresinde gezmek yeterince zamanımızı almıştı. Sarayın içini gezse idik büyük bir ihtimalle bahçeyi gezecek zamanı bulamayacaktık. Ama yine de içini de görebilmeyi çok merak ediyordum. Versailles filmi vesilesiyle bol bol sarayın içini de görmüş oldum.


Versailles dizisi, Fransa'nın "Güneş Kralı" olarak bilinen 14. Louis'nin aşk ve siyasetin acımasız savaş alanına dönüşen entrikalarla dolu hayatına odaklanıyor. Biz O'nu çoğunlukla bilmeden; tarihe kazınmış olan bir sözüyle anarız... O söz de "Devlet benim!" sözüdür.

Versailles Sarayı'nda yaşanan iktidar oyunları ve ikili ilişkileri konu alan dizi hem aksiyon dolu...hem de sarayın görkemini ve burjuvanın kokuşmuş yüzünü gözler önüne seren tarihi bir film. Tuvaletin olmadığı en önemli hacetlerin sarayın köşelerinde, perdelerin arkasında giderildiği.. bu yüzden sarayın pis kokularının yıllarca çıkmadığı  söylenir. Kötü kokuları yok etmek için de, o zamanların parfümleri olarak amber ve misk gibi hayvansal kökenli aromalardan oluşan kokuların ve kıyafetlere de dikilebilen lavanta keselerinin oldukça yaygın olarak kullanıldığını öğreniyoruz.

O yıllarda Veba Salgını vardır. Sıcak suların hastalık yaydığına ve başka bir görüşe göre de içilecek temiz su bulunamamasından dolayı şarabın ne denli çok tüketildiğini... ve daha pek çok şeyi bu tarihi filmin içinde görebilmeniz mümkün. Tabi ki Fransa'nın en uzun süre tahtta kalan kralıdır O. 72 yıl Fransa krallığı yapmıştır. 14. Lois'in Fransa'ya kültürel anlamda yaptığı katkıları gözardı edemeyiz. Heykel sanatına, resim ve müziğe, mimariye düşkün bir kraldır. Ancak pornografik görüntülerin -neredeyse beş dakikada bir sevişme sahnesinin- yer alması biraz abartılmıştı.

Netfilx filmleri güzel güzel olmasına, fakat özellikle Versailles'de cinselliğe vurgu inanılmaz çok fazla idi! Her çeşit erotik sahnenin hiç bir kısıtlama olmaksızın  filmde yer alması sanki bilinçli bir politika gibiydi. Yani sakın ola ki çocuklarınızla yada ebeveynlerinizle birlikte izleyeyim demeyin bu filmi. +18 uyarısına lütfen çok dikkat edin. 17. Yüzyıl Fransasında yaşananlar üzerine odaklanan Versailles, özellikle ilk 10 bölümünde oldukça sürükleyici  idi. Genel olarak film güzeldi. Oyuncular oldukça başarılıydı. Tarihi filmleri sevenlere Versailles'i önerebilirim.


Hafta içinde araya bir sinema filmi de sıkıştırdık. Çocuklarınızla izleyebileceğiniz "The Boy Who Harnessed The Wind" /  'Rüzgarı Dizginleyen Çocuğun Filmi'ni kesinlikle öneririm.

13 yaşındaki William Kamkwamba, Malavi’deki köyünü kıtlıktan kurtarmak için bir fen bilgisi kitabından esinlenerek, rüzgâr türbini inşa eder. Gerçek bir yaşam öyküsü. Ve oldukça etkileyici.

Kitaplara gelecek olursam. 

Hangi kitabı okuyorum?
Genellikle öğlen güneşi görünce, küçük ama içime huzur veren, çiçekli balkonuma atıyorum kendimi.
Biraz D vitamini, biraz edebiyat.. biraz da hava almak lâzım diyorum ;)


Elimdeki kitap biraz sürünse de azimle okumaya gayret ediyorum yine de. Zira konu mühim! Yazar, bir doğa bilimcisi, araştırmacı, ama dili samimi, eğlenceli ve çokça bilgi dolu. Son yarım milyar yılda tam beş kez kitlesel yok oluşu irdeliyor. Dünyada yaşam çeşitliliği aniden ve dramatik ölçüde azalırken, yeni bir kitlesel yok oluşun yaşanılır olma ihtimali içinde hatta öngörüsü ile '6. Yok oluş' İhtimalini anlatıyor.

Ve; " İnsan kendi yarattığı yok oluşun kurbanı mı olacak?!" Konu ürkütücü gibi gelse de, şu içinde yaşamakta olduğumuz süreçleri düşününce, pek de olasılık dışı görünmüyor. Araştırmaya dayalı bilimsel tezleriyle birlikte, iyi bir öngörü. Kitabın ilk baskısı 2016. Evet, daha içimi ferah tutacak bir konu olsaydı iyiydi ama gerçeklerden de kaçamayız ki!.


Başucumdaki kitapların hepsi mesut ve bahtiyar :))

Öyle, kâh keyifli beni güldüren, kâh diyar diyar gezdiren ve eski günlere götüren kitaplar da var başucumda, hatta bir değil, dördü-beşi bir arada! Ruh durumuma göre, yani havama göre nasipleniyorum hepsinden...

Biraz da renklerin dünyasına dalıp…özlediğimiz doğayı bütün renkleriyle tualime taşıyorum...





Bu yıl Javad Soleimanpour Atölyesi’nde pastel çalışmaktaydım. Atölyede halen yarım kalan işlerim var. Ancak görünen odur ki bu karantina günlerimiz pek kısa süreceğe benzemiyor. Bu yüzden pastel çalışmalarımı evin ışık alan köşelerinde sürdürmeye devam ediyorum. Evimizin her köşesi şimdilerde birer küçük resim atölyesi:) Yeni bitirdiğim son çalışmam da işte budur... Madem ki doğaya çıkamıyoruz, o halde doğa bizim evimize gelsin :) diyorum. Bu arada pastele meraklı dostlarıma önerimdir. Javad Hoca online derslere başladı. Uzakta olup da gelemeyen, veya atölyede yer bulamadığı için pastelin ustası Javad Soleimanpour'dan eğitim alamayanlar için online dersler harika bir fırsattır. Detaylı bilgileri şu linkten alabilirsiniz.

Dilerim karantina günlerimiz çokta uzun sürmez... bizler yine eskisi gibi; parklarda, bahçelerde...
sevdiklerimizle birlikte özgürce dolaşırız. 💖

Şimdi kurallara, sabırla uyma zamanıdır. Evde kalalım ama üretmekten geri kalmayalım sevgili dostlarım. Yeni haftayı da sağlıkla, sevgiyle...umutla karşılayalım.
Şimdiden herkese iyi haftalar, keyifli üretimler diliyorum. 💕


Esin Bozdemir


* Üstteki Görsel: İBB Florya Sahil Parkından.Yıl: 2018

14 yorum:

  1. Yok aslında birbirimizden farkımız, diyesim geldi. Çünkü ben de bu günleri bazen bir keyif bazen de ceza olarak niteleyebiliyorum. Evin keyfini çıkarmaya bakmalı olabildiğince, başka çaremiz yok. Evden uzakta bir gezide, seyahatteyken bazen evi o kadar özlerdim ki. ''Ah şimdi evde olsam da kanepeye uzanıp biraz dinlenebilsem, mis gibi bir ev yemeği yapsam sonra, üzerine de kahve'' minvalinde özlemle anardım evimi. Al işte şimdi dilediğince keyfini çıkar. Haa, koronavirüs mü? Her ne hikmetse çaresinin bulunacağından o kadar eminim ki. O yüzden hiç kondurmuyorum. Kurallara dikkat ediyorum tamam oluyor (Bu arada rahat davranıp vaka sayısını artıranlar, pik yapmamızı ve inişe geçişi engelleyenler deli ediyor beni, o ayrı). Bu günler geçecek, belirli bir süreye ihtiyacımız var sadece, umarım uzamaz o süre...
    Kuşburnu pekmezi miydi onun adı? Bir ara ben çok yaptım. C vitamini deposu olması birinci etkendi. Sonra şeker katıldığı için ya da artık bıktığımdan mı nedir bıraktım. Marmelat diye biliyorum ben onu:) Güle güle, sağlıcakla tüketin. Çekirdeklerden çay süper fikirmiş bak;) Doğal beslenmek gibisi var mı? Ben de bağışıklığa etkisi çok güçlü diye kefir mayamı canlandırdım bu günlerde. Çok da fazla güçlenmesi iyi değilmiş, ayarı kaçırmaya korkuyorum bir taraftan.
    Kuşkonmazlı atıştırmalığın da şahane. Gizli, gizli kilo alıyor olabilirim diye ben de çok korkuyorum ama değişmeye de niyetim yok. Her zamankinden daha çok yediğimiz kesin çünkü. Hareket peki? Her zamankinin yarısı bile değil. Ne güzel, özel yetenek gerektiren bir uğraşın içindesin. O yaptığın tablo harikaymış. Ellerine sağlık Esinciğim. Devam etmeni dilerim, şahanesin.
    Ama ben ne çok yazdım böyle. Sen bana tek tek anlattın, ben de dinledim tek tek yanıtladım adeta:)) Korona günlerinde keyifli uğraşlara devam etmek dileğiyle, kolaylıklar Esinciğim. Arayı fazla açmadan yaz yine. Şu virüs yok olup gidecek, mutasyona uğrayıp ağzı yüzü yamulacak, vantuzları kopacak inşallah :) Dünyanın dört bir tarafında çalışmalar yapılıyor, az kaldı. Mutlu bir pazar diliyorum o halde. görüşmek üzere, sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma
      Evde kaldığımız şu günlerde hepimizin yaşamakta olduğu durumlar, hemen hemen aynı sanırım. Ben, elbette 'hiç yoktan iyidir!' diyerek küçük de olsa, bir balkonumuzun olmasına seviniyorum. Ama şu karantina günlerinde hiç değilse içinde dolaşacabileceğim minik bir bahçemin olmasını çok isterdim. Çocukluğumuzun geçtiği o bahçe içindeki müstakil evleri şimdi mumla arıyoruz. Yine de çok şükür halimize. Sağlıkçılar ne yapsın! yaşlı bir ninenin benzetmesiyle 'astronot gibi' kıyafetlerin içinde, bütün bir günü geçiriyorlar. Onlara minnettarız gerçekten.

      O kurallara hiçe sayanlara ben de çok kızıyorum. Otur işte oturduğun yerde!. Sanki başkalarının canı can değil!. En çok da boş gezenler ve normal hayatlarında da hep tembelliği, avareliği tercih edenler bu kuralları ihlal ediyor!. Korkarım ki süre bu aymazlar yüzünden uzadıkça uzayacak!.

      Kuşburnu güzel oldu Zeugmacığım. Pekmeze de, marmelata da benzedi :) Ama nasıl olursa da kabülümüzdü zaten. Değerlendirmiş olduk. Yoksa yazık olacaktı. Şimdi hiç değilse midemizi şenlendirecek. Organik ürünlerin kıymeti her zamankinden çok daha fazla artık. Dilerim şu yaşanılanlar doğamıza da gereken kıymetin verilmesine neden olur. Hâlâ daha kanal projesi yürürlükte...oraya aktarılan gereksiz masraf, Konya Ovası'na yada GAP'a aktarılsa, tarım arazilerimizde kullanılsa...üretime geçsek fena mı olur!. Bireysel olarak kurallara uyuyoruz ama asıl beni düşündüren çalışmayan ve hiç bir yerden geliri olmayan insanlarımız!. Acil üretim planları yürürlüğe girmeli...Zorlu süreçlerin içinden geçiyoruz. Bakalım, gelecek günler neler gösterecek.

      Evet sabah, öğle, akşam...evdeyiz. Ertesi gün yine aynı, yine aynı derken...rutine dönüşen işlerim arasında, evdeki yaşamı renklendirmeye çalışıyorum kendimize göre. Daha çok yazabilmek ve sevdiğim uğraşlara zaman ayırabilmek istiyorum. Artık olabildiği kadar. Sonuçta makina değiliz! bu uğraşlar da keyifle olursa güzel. Evde, kesinlikle yetersiz hareketlerimizden dolayı kilo almışızdır. Veririz...yeter ki sağ olalım da :) Dilerim arayı fazla açmadan yazabilirim :)

      Değerli ziyaretine ve yorumuna çok teşekkür ediyorum...sohbet eder gibi, yanıtlamaktan keyif aldım. Ben de sana iyi haftalar diliyorum Zeugmacığım. Lütfen sen de kednine çok dikkat et. Sevgilerimle...✿☀✿

      Sil
  2. Esin Hanımcığım yazınızı zevkle okudum dolu dolu geçirdiğimiz zamanlar ben de örgü örmeye başladım. . Evde kalan yünler değerlenir. . Kuşburnu toplamıştım ..Kurutmuştum Güneşte Düdüklü tencerede sizin tarif gibi yapayım ..Her şey gönlünüzce olsun..Mualla Süllü Öksüzler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mualla Hn

      Merhaba Sevgili Mualla Hanımcığım, ziyaretinize çok teşekkür ediyorum. Örmeye başlamakla ne iyi yapmışsınız. Örgüyle yapılan ne hoş yaratıcı işler var. Renk, renk iplerle örgü örmeyi ben de çok severim. Renkli iplerimin ve malzemelerimin çoğunu anneme verdim, evde olsa bu zamanlarda herhalde ben de değerlendirirdim :)

      Düdüklüde çok pratik oldu Kuşburnu pekmezimiz. Mutlaka sizin de çok güzel olacaktır. Güzel dileklerinize çok sağolun. Ben de size, keyifli üretimlerle, gönlünüzce güzel bir hafta diliyorum. Sevgilerimle... ❁❀❁

      Sil
  3. Ne güzel bir post bu böyle. İçim açıldı Esincim. Yemeklerin şahane görünüyor. Senin sağlıklı yemek alışkanlığını biliyordum ama böyle görünür olunca ciddiyetinin farkına vardım:) Kuşburnu pekmezi için epeyi uğraşmışsınız. Bravo! Afiyetle yiyin.
    Resim çalışmaların her zamanki gibi çok iyi. O kadar uğraşın içinde resmi ihmâl etmemeni gönülden takdirle karşılıyorum. Cansın sen. Sağlıkla kal, keyifli uğraşların daim olsun Esincim. Kocaman öpücükler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Klio'nun Şarkısı
      Hepsi şu corona günlerinde; canımız sıkılmasın, gönlümüz şen, midemiz şen olsun diye!. Sonra gönül şenliği, ruhumuzu da besleyecek...sağlığımız diri kalacak...virüs hz. leri bize yaklaşamayacak! yaklaşacaksa da bize çaktırmayacaktır!..diyedir :)) öyle umut ediyoruz işte ;)
      Çok teşekkür ederim Sezer'cim. Ne diyelim; 'Hayat eve sığar, 'Sanat eve sığar'ı tatbik ediyoruz. Ben de seni sevgiyle kucaklıyor, çok öpüyorum canım. Lütfen sen de kendine çok dikkat et. Sevdiklerinle birlikte, sağlıkla, esenlikle kal...Sevgilerimle ☀♥☀

      Sil
  4. Hepimiz bir şekilde yoğunuz sanırım. Evlerdeyiz ama zaman nasıl geçiyor anlamak mümkün değil. Kuşburnu çok faydalı gerçekten. Annem çok yapardı eskiden, pekmezi, marmeladı vs. Yapımı zor epey, hiç benlik değil:) Eline sağlık...
    Pastel çalışman harika olmuş bu arada, tebrik ederim. Online derslere bir bakayım nasıl ilerliyor, bir yerden katılabilir miyim bilmiyorum. Sağlıcakla kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mutlu Eller,
      Zorlu süreçlerden geçerken yine en büyük güç biz kadınlarda. Kadınlar hayatın her anında, eşlerine,çocuklarına, ebeveynlerine destek...daima görev başında :)) İdare etmek, çekip çevirmek, bu sıradışı günleri evde daha bir keyifli hale getirebilmek...hep bizim elimizde :) Bu defa nedense pekmez yapımında pek de zorlanmadım. Çünkü bilek kuvveti gerektiren safhalarda eksik olmasın eşimin yardımı işimi kolaylaştırdı. Düdüklü de zamandan kazandırdı.

      Çok teşekkür ediyorum. Pastel çalışmak, benim için de keyifli bir terapi oluyor.
      Sevgili Semi, eğer ki resme ilgin varsa, kesinlikle pastelin büyük ustası, Javad Soleimanpour Hoca'nın online derslerini kaçırmamalısın. Çünkü bu gerçekten büyük bir fısrat. Ben, uzun zamandır Javad Hoca'dan ders almak istiyordum ama atölyede ne mümkün, yer olmadığı için eğitimlerine katılamıyordum. Nihayet bu yıl böyle bir şansa sahip olabildim. Javad Hoca çok iyi bir eğitmen, çok iyi bir öğretici. Verdiğim linkteki ig hesabını takip edersen, çalışmalarını ve online hesaplarını da görebilirsin. Bu vakitler, imkanı olanlar için sanatla uğraşmaya uygun zamanlar. Lütfen sende kendine dikkat et. Sevdiklerinle birlikte, sevdiğin uğraşlarla, sağlıklı ve keyifli günler dilerim sana. Sevgilerimle...❁❀❁

      Sil
  5. Ne güzel yazmışsın öyle Esin, hem ilham oldun hem içimi açtın...
    Kurburnu pekmezin eminim ki çok güzel olmuşturç Bu sıralarda bende salatalarımda bakliyat çok kullanıyorum. Özellikle haşlanmış nohut ve fasulye. Hem proteim ihtiyacımızı karşılıyor hem de bizim ergenin salata yeme oranını yükseltiyor.

    Yaptığın tabloya hayran kaldım, o kadar güzel ki ♥

    Sevgiyle kucaklıyorum seni :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @oytunla hayat,
      Kuşburnu pekmezimiz iyi oldu gerçekten. Geçtiğimiz hafta hava da güzeldi. Sanki güneşin bol olduğu günlerde insanın enerjisi de yüksek oluyor. Meselâ son dört beş gündür hava İstanbul'da kasvetli ve soğuk. Böyle bir havaya kalsaydı, içimden pekmez falan yapmak gelmezdi. :) İlham gelince kaçmadan eyleme geçmekte fayda var demek ki!. Salataları bakliyatlarla harmanlamakla doğru yapıyorsun. Oğluşun gelişme çağı. Ben de böyle çeşnili salataları seviyorum. Kiloları şimdilik düşünmüyoruz.
      Resmi ben de severek yaptım. Renklerle oynamak keyifliydi. Beğenmene sevindim. Çok teşekkür ederim Oytun'cum. Ben de sana sımsıcak sevgilerimi gönderiyorum. Keyfin, sağlığın yerinde olsun. Esenlikle kal... 💕

      Sil
  6. Oh sonunda gelebildim😃. Merhaba Esinciğim. Bu olağanüstü günlerede yine harikalar yaratmışsın o güzel evinde. Zor işler başarmışsınızdır (Pekmez), ne mutlu size. Afiyetle tükensin. Ellerinize sağlık. Sanat, edebiyat, yemek dolu dolu bir yazıdan ben de nasibi sldım, bilgilendim yine. Teşekkürler, selam ve sevgiler 💞.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Hoşgeldiniz Arzu Öğretmenim. Evet, pekmez yapımı gözümde büyüyordu ama bu defa eşimin de yardımıyla biraz daha kolay oldu benim için. Corona günlerimizde 'ne olacak!' kaygısı yerine evdeki üretimlerle zamanı değerlendirmek her açıdan iyi oluyor. Değerli ziyaretinize ve yorumunuza asıl ben teşekkür ederim. Sağlıkla, sevgiyle, esenlikle kalın...♥✿♥

      Sil
  7. Aslında biraz durup, hayatın farkına varma fırsatı bulduk sanki ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Derya,
      Kesinlikle, genellikle bir telaş bir koşuşturmaca hali içindeydik. Düzen, bunu gerektiriyordu çünkü. Şimdi bir virüs, herkesi kendine getirdi sanki ;) Ziyaretinize teşekkür ederim. Esenlikle ❁

      Sil