2 Mayıs 2020 Cumartesi

Evde günler, doludizgin geçerken...


Kuş cıvıltıları eşliğinde güne uyanmak! Ve her yeni güne bi ümitle "merhaba" demek! ne güzel :)

Bu sabah gün, ışıl ışıl parlıyordu. Havada taptaze bahar kokusu salınıp durdu. Sitemizin bahçıvanı son bir haftadır toprakları havalandırmakla, çimleri tıraşlayıp yeni çiçekler ekmekle meşguldü. Gece ilerleyen saatlerde de fıskiyeleri açmıştı. Dolayısıyle sabaha kadar toprak, damla damla suyunu, gıdasını içine almıştı. Bu yüzden, çevreye yayılan o misss gibi toprağın, çiçeklerin ve çimlerin kokusu, sabah sabah beni benden aldı. Bir de bu iki kelime; 'bu yüzden';  "Bu yüzden, her gece bennnn, her geceeee" diye başlayıp, ardından cümlemin sonuna ekleyeceklerime, tam olarak karar verememiş ve yine;  'bu yüzden' yazsam mı? yazmasam mı derken!? bu defa da Mirkelam'ın başka bir şarkısı dilime dolanıyor.
Geçip giden zamanları / Bir yerlerde bulsam / Sonra üzülsem /Üzüldüğüme üzülsem / Gözyaşıma dalıp dalıp / Seniiiii hatırlarım / Gittin şimdi sennnnn / Yoksun yanımdaaaa / Bir şey istemem / Neye yarar hatıralarrrr ....
Dünden sonra, yarından önce*

Gün, keyifli başlıyor. Rutin işlerin ardından nihayet bir haftayı aşkın bir süreden sonra, gece yazdığım blogdaki yazıma eklemem gereken bir iki fotoğraf koyup, son bir kez daha şöyle bir göz gezdirip, ardından siz sevgili okurlarıma yeni bir posta bırakıp kalkacağım ekran başından!

Ama neden? Neden hemen kalkacakmışım ki!?

Gelecek olursam sadede, artık uzun dakikalar pc başında kalamıyorum. Belki bir aydan fazla bir zamandır, sağ omzumdan, dirseğime ve bileğime kadar uzanan şiddetli ağrılar beni durduruyor!. Sanki sinir sıkışması var gibi!. Ama şu virüs korkusundan hastaneye de gidemiyorum. Bu ağrılar olmasa, ekran başında eminim daha uzun süre kalırdım! Benim dalıppp dalıp, oradan oraya sörf yaparcasına pc.önündeki zamanlarıma ikazı vermek üzere, işte burada devreye, organlarım giriyor ve sen kalkmayacaksan, ben de sana böyle yaparım dercesine "alarm" veriyor. Bu yüzden, elimden geldiğince sağ kolumu fazlaca zorlayacak hareketlerden kaçınıyorum. Kendimce sorunun kaynağını anlamaya çalışıyorum. Bloguma da aslından biraz da bu yüzden sık giremiyorum. Ancak yazılarınızı, her zaman yorum bırakamasam da, akıllı telefonlarımız sayesinde yattığım yerden bile okuyorum sevgili blogger dostlarım.

Ve evde günler doludizgin geçerken, akan zamana karşı, bütün bir günün sonunda, kendimce sorgulamışım 'sıkılmaları'!. 

Ama önce 'sıkılmalar'a dair bazı anonim sözleri not almışım. Bu sözlerde kimi;
" Hayat bir oyundu. Oynamasını bilen değil oynamaktan zevk alan yaşıyordu. Oyunu bilenler ve oynamaktan sıkılanlar ise gerçeği görüyordu. Hayatın en büyük ironisi mutsuz olmaktı."  demiş... Kimi;  
"O kadar sıkıldım ki insanlardan, keşke herkesten uzakta, tanıdığım kimse olmadan yaşayabilsem. Bir daha başka hayatlara dokunmak gibi bir hata da yapmazdım..." derken...  
Küçük İskender"Bir insan, bir insanı sıkamaz. Bir insan canı isterse sıkılır." demiş 
Amin Maalouf  ise "Hayat insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir." demiş. 
Yine bir başka anonim sözde de; "Kitap aşığı insanların canım sıkılıyor dediğine hiç rastlamadım. "  demiş. 
Ve başlamışım kendi cümlelerimle 'sıkılmalar'ı anlatmaya;

İnsan, kendine yetmeyi öğrenince "sıkılıyorum" diyecek zaman dahi bulamıyor. Bir insan, hele ki bu zamanda, teknolojinin her şeyi önüne serdiği bir çağda yaşıyorken ve yapacak o kadar çok şey varken nasıl sıkılır ki? bunu hiç anlayabilmiş değilim. Evet, zor süreçlerden geçiyoruz. Ancak, artık hepimiz kuralların ne olduğunu biliyoruz. Yapılamaz, uygulanamaz bir durum değil!. Söylemek istediğim şu ki, virüs handikapı çıkmadan önce de, çok da evden dışarı çıkmaya, can atan bir insan değildim ben! Bu, ne gezmeyi, ne de bir 'flanöz'** edası içinde yürümeyi sevmediğimden hiç değil!. Doğanın içinde dağ, bayır dolaşmayı da, bir sahilde ya da, daha önce hiç ayak basmadığım sokaklarda yürümeyi de çok sevmişimdir hep. Hele ki sanat mekânlarını dolaşmak ayrı bir heyecandır benim için. Ancak bir  gerçek var ki, artık İstanbul'da o eski İstanbul değil!. Bazen dışarıdaki işlerimi bitirir bitirmez evde olmak isterdim. Aşırı kalabalık, trafik...enerjimi de, şevkimi de alırdı benden. Aynı zamanda evde de, evin rutin işleri dışında, benim yapmaktan keyif aldığım o kadar çok şey vardır ki!.

Okumakta olduğum, yada okuyacağım...okuyamasam dahi, aklıma takılan bir konuda araştırma yapmak için, dakikalarca bıkıp usanmadan önünde zaman geçirdiğim kitaplığım... yaptıklarım, yapacaklarıma referans beni hem mutlu, hem de motive eden resimlerim, belki çok büyük olmasa da, ama bizim için çok değerli bir sinema ve müzik arşivimizin olması...ve film seyretmenin keyfi, mutfakta - her zaman aynı duygu içinde olamasam da- ancak yine de iyi bir gurme edası içinde, damak keyfime ve el becerilerime göre döktürdüğüm lezzetlerle.. üstelik üşenmeyip sunumuna da ayrı özenerek ortaya koyduğum yemekler... Çocukken giydiğim çiçekli pazen elbiselerim gibi;) beni mutlu eden, minik ama çiçekli ve sevimli balkonumda, bir kahve molası vermek üzere oturduğum ancak elimdeki kitabın satırlarında kaybolmuş bir halde, güneş başıma geçinceye kadar vakit geçirdiğim zamanlar... ve daha pek çok şey tabi ki bana; "evim evim, benim güzel evim" dedirtir!.

Her ev, kendi içinde, kendi dinamikleriyle koskoca bir dünyadır aslında!. "Sıkıldım!" demek ne mümkün!. En fazla vaktimi çalan, ve fakat yapmak zorunda olduğum rutin işler beni gerer bazen. Nedeni? Misal; ya bloguma ayıracak vakit kalmıyordur, şöyle kafamı toparlayıp yazayım! Ya da yapmak istediğim bir resim vardır meselâ, konusu da, malzemesi de tamamdır, ancak bu defa ben 'tamam' değilimdir. Yani o 'an' gelmemiştir. İlham mı dır? beklediğim bilmiyorum, ama havam buna müsait değildir. Sonuçta keyif işidir yapacaklarım. Böyle bir ruh halinde isem eğer, işte ancak o zaman ben 'sıkılıyorum' derim kendime!.  E tabi ki insanız bizde! Duygularımız, ruhumuz var! her günümüz bir olacak değildir ki! Ama şimdi, hiçbir şekile 'sıkıldım' demek gibi bir lüksümüz yoktur!  Özlemlerimizi, sabırla, sukunetle biriktiriyoruz. Sıkılmak yerine, üretmek zamanıdır şimdi.

Bir haftayı nasıl geçirmişim? Özetle ve 
pek tabi ki özlemle anlatmışım...

Neredeyse on gün olmuş bloguma girmeyeli. Burası da, başka bir hanemiz bizim! 'Bloghane' :) herkesin hanesi kendine göre :)) Hanemizi de havasız bırakmamamız gerekiyor. Pencereyi açmamız ve konu komşuya "ben geldim!" dememiz lâzım :)  Bu kadar lakırtıdan sonra diyorum ki; "nihayet buradayım sevgili dostlarım" :)) 

Neler yapmışım neler?

Şu karantina günlerinde farkındaysanız herkeste bir iştah, bir iştah!. Havalar da sıcak malumunuz. Ne zaman mutfak balkonunu açsam, ortak bahçeye bakan karşıki evlerin, üzerime üzerime gelen, o miss kokulu güzel /ve fakat zararlı/ şeyler!! çay hamurları mı desem!. kek ve kurabiye kokuları mı desem!. beni benden nasıl alıyordu! dur, durabilirsen! İnsanın iştahı kabarmaz mı hiç! Normalde uzun zamandır eve ekmek dahi girmiyor, anlayın yani! karbonhidrat sıfırın altında seyrediyor bizde. Daha fazla dayanamadım. Tabi ki börekler, çörekler açmadım, - açamaz mıyım hiç! hem de ne âlâ...hepsi vakti zamanında yapılmıştır -pizzalar, poğaçalar...**- ama artık değil. Şimdi; hafif yollu bir kaçamak, karantina günlerinde "müstehaktır" bize dedim ve uygulamaya geçtim hemen :)


Algılar, beklentiler doğrultusunda açık olunca, sepetime düşüveriyor hemencecik bir ekmek. Üstelik bu ekmek, unla değil de mercimekle olunca "işte budur" dedim. 'Ferdenin Mutfağı'nda karşılaştığım 'Mercimekli Ekmek' tarifini hemen hayata geçirdim. Harika bir ekmek oldu. Aynı tarifi bir zamanlar mercimek yerine, tam buğday unuyla yapardım ben, tarifi görünce anımsadım. Mercimekle de şahane oldu.  Tarifi için 'Ferde'nin Mutfağı'na bkz.

Neler okuyorum?

Bu hafta; "Bir Cemal Süreya Romanı" vardı elimde, hiç bitmesin istediğim. Korana günlerinde, güneşi yakaladığım anda, balkon sefası yapmak bir ritüele dönüştü. Sevdiğim şairlerden Cemal Süreya'da bu hafta balkonumda hep bana eşlik etti.
"Ben nerde bir çift göz gördümse. Tuttum onu güzelce sana tamamladım. Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu..." diyen... 
Duygu yüklü bir yüreğin kelimeleriyle...buluştum. Aşkları, ayrılıkları ve yalnızlıklarıyla sıra dışı bir şairin fırtınalı denizlerinde yüzdüm. 




"Şiirin Efendisi" Cemal Süreya' nın tren vagonundaki sürgünlüğüyle başlayıp, Darphane Müdürlüğüne uzanan çalkantılı hayat hikâyesinin izlerini sürdüm. Galata'da sabahladığı meyhanelerde kuytu köşelerden onu izledim... Kadıköy rıhtımına yakın oturduğu evde ve Moda sokaklarında...onunla birlikte yürüdüm. Duygularını öylesine yoğun yaşayan bir adammış ki Süreya. Sevdiği kadına yanlış bir hareket yaptığını fark ettiği anda, özürünü, bileklerini kesip, intihar girişiminde bulunacak kadar hem de...duygularını diplerde yaşayan bir adam! Aksi olamazdı zaten, yoksa bu şiirler, başka nasıl çıkardı o yürekten!. 

Korana günlerinde, uzun zamandır hiç olmadığı kadar 
dizi seyreder olduk bir de!.

Genelde bizim evde dizi seyretme alışkanlığı pek yoktur. Çoğunlukla sinema filmleri seyrderiz. Ama bu, söz konusu  Netflix olunca ve komut sadece bizim elimizde olunca birde, hemen her gece, bir - iki, bazen de üçer bölüm derken...en az 20 bölümlük dizileri bir haftada bitirir olduk. 


En son geçtiğimiz hafta Marsillia'yı seyrettik. Film önerileri, 'Elegant Avrupa' turumuzun rehberinden gelmişti. bkz Filmler, konularıyla ilginç olduğu kadar, aynı zamanda gezdiğimiz ülkelerde geçiyordu. Elegant Avrupa turumuzda Marsilya'yı da gezmiştik. Bu yüzden filmin pek çok karesinde biraz da kendi ayak izlerimizi sürmenin heyecanını duyumsadık.

Her ne kadar diziye başlarken; Marsilya şehri üzerinden dönen siyasi rekabetler ve entrikalarla dolu geçen ilk bir iki bölümde diziye ön yargıyla yaklaşmış ve pek ısınamamış olsam da, sonraları gelişen  olaylar döngüsü içinde; politika'dan, mafyaya, göçmenlerden aile içi sorunlara, entrika ve futbola kadar Marsilya'ya dair, önem arz edecek, ne varsa dizide yer  alıyordu. Bol bol da Akdeniz manzarası ve Marsilya'nın simgesi Notre dame de la Garde Bazilikası neredeyse filmin her karesinde odak yapılmıştı. Film çokça da Marsilya Belediye Sarayı'nda geçiyordu. İçini göremediğimiz Sarayı bu vesileyle de görmüş olduk.  Üstelik başrolde muhteşem karakter oyuncusu Jerard Depardieu olunca, filmi ilgiyle izledik. Oyuncuların hemen hepsi çok başlarılıydı. Hele ki filmin jenerik müziği çok etkileyiciydi. Ya da bana öyle geldi!. Hatta üşenmeyip şarkının sözlerini de buldum. Ve, altta videoyu izlerken ve beraberinde şarkıyı dinlerken, sözler de size eşlik etsin istedim.


  Ya Sidi
 'BAYIM' 

Duygularımı incitmenize izin vermeyeceğim
Daha fazla hikâyemle eğlenmenize de
Haysiyetimi çiğnemenize izin vermeyeceğim
Onurumu ayaklarınız altında çiğnemenize izin vermeyeceğim
***
Kalbim erise / Ahlar etse de
Hayatta olduğumuz sürece
Kalbim sizi dinlemeyi reddedecek
Bayım, bayım, bayım ben tövbe ettim!

Orange Blossom - Ya Sidi 
tıklayın

*
Bu arada, corona münasebetiyle 'You Tube' kanallarına da ilgi bir hayli arttı öyle değil mi! Artık neredeyse herkesin kendine ait bir kanalı var. Ha bu arada, benim de 'izler ve yansımalar' kanalımı bir an önce hayata geçirmem şart oldu. Çünkü yansıtamadığım daha pek çok güzel şey var :) Takibe aldığım bazı kanalları bu süreçte ben de merakla izlemekteyim. Anlaşılan o ki, televizyonlar da artık tedavülden kalkacak. Geçen haftanın iç dökümleri sadece bunlar değil... ama şimdilik buraya bir virgül koymuş olayım. Devamı, yakında gelecek diyeyim!  

Sağlıkla, esenlikle ama hiç sıkıldım artık! demeden, 
evde kalın sevgili dostlarım...  ♥
biz bize lâzımız daha  ツ

Esin Bozdemir


 Kapak fotoğrafı 
Mihrabat Korusu'nda çekilmiştir. bkz

*
Bir Zuhal Olcay Şarkısı
**Flanöz bkz


***Pizzalar bkz

Elegant Avrupa Gezi Notları buradadır 
Marsilya Gezi Notları buradadır

14 yorum:

  1. İyi geceler Esinciğim, önce geçmiş olsun diyeyim, dilerim tez geçsin. Sonra tam sıkıldım galiba derken yazın çıktı karşıma. Esti İzmir meltemi gibi, ferahladım. Umutlandım yine, teşekkür ederim. Çokca selam ve sevgilerle... 🌻🌞

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Çok teşekkür ederim Arzu Öğretmenim. Yazmak, çizmek hep sağ elimle olunca, bu tarafın üzerine fazlaca yüklendim herhalde. Şimdi mümkün olduğunca sağ elimi az kullanmaya ve dikkat etmeye çalışıyorum, geçecektir. Umut her daim bizimle. Benden de çok sevgiler, selamlar..İyi pazarlar diliyorum. ☀❀☀

      Sil
  2. Bu içten sohbeti gülümseyerek ve keyifle okudum yine. Nadıl da iyi geldi. Yumuşacık cümlelerle yazılmış sonuna kadar hak verdiğim öneriler içimi ısıttı. Ne de güzel anlatmışsın Esinciğim. Aynen ben de öyle düşünüyorum. Hiç evde sıkılınır mı? Hatta gün geliyor vakit bile yetmiyor. Yapılacak ne çok aktivite, gerektiğinde uzanıp dinlenecek ne çok zaman var. Daha önce bu şartlar altında yaşamak bizim için bir lükstü, ne çabuk unuttuk? Misal, Kurban Bayramı 9 gün olsun, dinlenelim diye içi giden, Allah'a yalvaran ne çok insan gördüm ben. Zamanını çok güzel değerlendirmektesin, daha ne olsun, misss. Kaliteli zaman geçirmek başka bir şey. Kutluyorum. O glisemik indeksi düşük mercimekli ekmek tam benlikmiş. Hemen iilgileneceğim. Balkonda güneş varken kaçırmamak gerek. Hepimizin ciddi D vitamini gereksinimi varmış ve bunu yiyecek ya da D vitamini ilaçlarıyla takviye edemezmişiz. İlle de güneş olucak. Devam Esincim:) Geçen yıl ördüğüm motif battaniyeden sonra benim de sağ kolum benzer şekilde ağrımıştı. Önerim hünnap bulman. O kadar çok fayda etmişti ki. Tabii kurusu var şu an. O da etkili. Bence hemen yemeye başla. Günde 1 avuç kadar. Başka faydaları da var tabii.
    Sohbete doyamadım yine:) Sözlerimi burada bitireyim o halde, şimdilik. Görüşmek üzere, sevgiler, esenlikler Esinciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Oysa ne çok şey var yapılacak öyle değil mi! Keşke zaman, hayal ettiğimiz her şeyi hayata geçirebilmemize yetebilse! Olduğu kadar elbette. Ancak biz çalışmayı, araştırmayı ve yaptığımız işleri sorumluluk bilinciyle olabildiğince iyi ve doğru yapmaya çalışıyoruz. Tüm bunlar, beklentisiz birer gönül işi. Bu anlamda kafamızda çok projeler var. İşte şimdi senin de bahsettiğin gibi hep istenilen o zamandır belki de!. İnsanoğlu böyledir! Niyeti samimi ve gerçek değilse, her şekilde mazeret üretebilir!. Kolumu çok yordum sanırım. Bu durum aslında bir aydan fazladır sürmekte. En son resim atölyesinde çok şiddetli ağrım oldu. Organlarıma fazlaca yüklendim sanırım. E, tabi ki yaş da alıyoruz ;) organlarımızın da bir ömrü ve dayanma gücü var!. Her ne kadar ruhum genç olsa da ;) frene bastım tabii ki! Hiçbir şey yapmadan duramam ben. Ancak şimdilerde pc başında daha az kalıyorum. Evde çalışmakta olduğum resimlerin ebatlarını küçülttüm vs. Anlayacağın durumuma göre şekil almaktayım:) Biraz daha iyiyim, düzelecektir mutlaka. Ortam normala dönsün film çekitiririm yine de. Battaniyeni anımsıyorum. Ördüğün battaniye çok güzel oldu. Güle güle kullan. Benzer el, kol hareketleri. Demek ki sende de oldu. Hünnap'ı not aldım. İlk alışverişte temin eder, dediğin gibi günde bir avuç tüketirim. Doğal hayat, doğal beslenme. Öz insan, çok üretim. Her şeyin doğalı yani :) Korana herkesi hizaya getirecek diye ümit ediyorum! Buna inanmak istiyorum. Ben de ziyaretine, sohbetime eşlik etmene çok teşekkür ediyorum Zeumacığım. Sağlıkla, esenlikle, keyifli üretimlerle geçecek umut dolu günler diliyorum...Sevgilerimle ♥❁♥

      Sil
  3. Cok cok keyifle okudum Esin,hos geldin ve lutfen arayi fazla acma! Ben de sIkIcI INSAN sIkIlLIr diye dusunenlerdenim.Hos benim evde kalma sansim olmadigindan sIkILmaya da vaktim olmuyor,hayatim neredeyse Corana oncesi gibi devam ediyor bazi degisikliklerle.Bir hafta izole oldugumda,gayet mutlu mesuttum.Insan hic bir sey yapamasa umutluyum.Dilerim dedigin gibi Korona insanlari hizaya getirir.Kocaman sevgiler! Cok gecmis olsun bur arada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Çileksuyu Sibel,
      Keyif alman ve ziyaretin de beni çok mutlu etti :) Hoş buldum Sevgili Sibel. Aslında bloguma daha çok yazı girebilmeyi ve sitelerinizi ziyaret etmeyi ben de çok istiyorum, şu kolum biraz iyileşsin. Çok zorlamayayım ki, şu riskli zamanda başıma bir iş açmasın!. Senin sözün de çok yerinde bence. Evet haklısın, 'Sıkıcı insan sıkılır' Peki bu insanlar, kendilerinin ne denli sıkıcı olduklarının farkındalar mıdır acaba?. Aman, bu tür insanlar çevremizden uzak olsun. Negatif enerjilerini başka yere kanalize etsinler. Bu zorlu günler, gerçekten dayanışma günü. Stresten uzak ve olabildiğince motivasyonu yüksek tutmak zamanı. Dilerim Korona hizaya getirir!?.. :) Çok teşekkür ediyorum. Benden de çok sevgiler ve iyi haftalar ❀☀❀

      Sil
  4. Çok geçmiş olsun Esincim inşaallah çabuk iyileşirsin. Sanırım korona bizi biraz yordu her ne kadar evimizde olsakta verdiği endişe hatırı sayılır cinsten. Harika bir yazı bir solukta okudum.Şarkı muhteşem 3 defa dinledim. Film ve dizi hiç seyredemiyorum uzun süre ekran karşısında duramıyorum,beni yoruyor. Kitap okumaktan ziyade küçük yazılar, şiirler tam bana göre. Kitap alıntıları, güzel sözler ile okuma zevkimi yerine getiriyorum. Mercimekli ekmek iyi fikir denemek istiyorum fakat mayalı ekmek isteği ağır basıyor:)) Gerçekten evde yapacak çok şey var ama insan özlüyor dışarı cıkmayı hele de şu bahar aylarında. Korona bize çok şey öğretti en başta özgürlüğün ne kıymetli şey olduğunu. Öpüyorum seni iyi günlerde görüşmek dileği ile. Selamlar, Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @benim elimden,
      Çok teşekkür ederim Semra ablacım. İnşallah geçecek! Evet, Korona'nın en bereketli yeri İstanbul olsa da, tüm ülkeye ve dünyaya yayıldı bir kere. Grafik aşağıya indikçe endişelerimiz azalıyor ama her karantinanın ardından sokakların yine kalabalıklaştığını görünce bu defa kaygımız da, endişemiz de tekerrür ediyor yeniden. Film güzeldi gerçekten. Bizim evde tv neredeyse hiç açılmıyor! artık her şey internette çünkü. Sadece korona günlerinde netflix dizilerini seyretmek bize iyi geldi. Normalde hafta sonları tv.de sinema filmleri izleriz ama ;) Mayalı ekmeğin yeri ayrı tabi ki...ama mercimekli ekmeği de dene bence. Ben bugün de yaptım ve içine biraz da zahter tozu kattım, az ceviz kırıntısı, ayçiçeği ve tarifte yer alan malzemeler; susam, çörek otu, lor, yoğurt, zeytinyağ...derken doyurucu bir ekmek oldu. Korona'nın öğretileri çok oldu. Ders çok. Ve süreç halâ işliyor. Diliyorum virüs, çok daha fazla can almadan, bir an önce dünyamızı terk eder. Ben de çok öpüyorum. Aynı temennilerle, iyi günlerde görüşmek ve hasret gidermek ümidiyle...Sevgiler, selamlar. ❁❣❁

      Sil
  5. Öncelikle geçmiş olsun, bu araların modası da olabilir; sağ koldaki ağrı meselesi. Seninki kadar olmasa da bende de var, fakat bende belli bir açıya gelince ve biraz bükünce hissediliyor:) Oysa çalışan demirleriz de ama!..:))

    Yazı şu aralar kendini iyice hissettiren güneş kadar sıcak ve yine kendini hissettirmeye başlayan bahar kadar hoş kokulu ve iç ısıtıcıydı. İlk gününde okumuştum aslında, ama birde tadını çıkara çıkara okumak denen bir şey var di mi:) Hem de şu kapanılmış günlerde!.. Bir kahve ama sütlü kahve olmalıydı kesinlikle... Günün yoğunluğuna ve işlere dalmadan önce, usul usul, dura dura ve yönlendirmelere gide gide okunmalıydı; öyle yaptım ben de:) Flanöz'ü çok zevkli bir seyahat dönüşü okumuştum; bayılmış ve hatta kendimle de gurur duymuştum:) Sonra bir yazı yazamadım üstüne, yetemedim çünkü; fakat ne oldu; bir baktım ki Sevgili Esin yazdı, ne zevkle okumuştum ama, üstelik okuduğum bir kitap üzerine yazılmış bir yazıyı.

    Bir kısa düşüncemi de bırakıp çekileceğim hemen: Flanöz'ü içinde gezme aşkı olan ama bu gezmeleri yürümeden yapıp da etrafı sınırlı gözlerle gözleyen, sonra da "ama orada söylendiği kadar güzel bir şey göremedim ben" diyen herkes okumalı, işte o zaman belki "neden ben bazılarının gördüklerini göremiyorum demeyip, bir kaldırım taşının bile aslında ne hoş olduğunun tadını çıkarmayı öğrenirler; insan kendine iyilikler de yapmalı kanımca... okumalı yani:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros
      Çok teşekkür ederim. Sana da geçmiş olsun. Aslında kolumdaki ağrı tıpkı senin de belirttiğin türden. Sanki bir yeri var ve ona denk geldiğinde ağrıyor ama en çok da gece ağrılar artıyor. Hiçbir şey yapmadan, duramayız ki;) Eldi, koldu, bacaktı derken, acaba nazar mı değdi bize 'bayım'? yoksa yaşlılık alâmetleri midir bu!? ;) Çalışan demir pas tutmaz yine de! belki biraz fazlaca yüklenmişizdir kendimize! Biraz mola verelim, daha az pc başında olalım ve ağrıyı da bir an önce uğurlayalım :) az kaldı gittigidiyor!

      'Flanöz'ü ben de çok severek okudum. Her satırda kendimi buldum adeta! Gezgin ruhların izdüşümleri de, hissedişleri de çokça benzer birbirine. Klasik bir söz olacak belki ama, 'görmekle bakmak arasındaki farktır bu!.'Pek çok insan bakmayı bilmiyor! Bu farkındalıklar durduk yerde oluşmuyor elbette. Kesinlikle çok okumakla, engin bilgileri olan insanlara ve kaynaklara ulaşmakla, gezmekle, görmekle, araştırmakla oluyor. Tüm bunlar insanı besleyen şeyler. Böylece insan, derinlik kazanıyor. Ve gezginlik dıştan içe doğru kayarak bu defa 'kendi Everest'ine tırmanmaya başlıyor'sun. Yaşam baştan sona öğretilerle dolu ve biraz da öğrenme oyunu!. Evet 'bayım' bu oyundan keyif almak ve hayatı güzellştirmek lâzım :) Teşekkürler buraneros, ziyaretine ve değerli yorumuna...Esen kal ☀

      Sil
  6. Sevindim, sizden bir nefes, bir iz bulduğuma. İnanın hep gözüm arıyordu. İnstagramda da göremedim. Ben de bir yıldır kısa kısa İnstagramda yazdım. Bu arada epey rahatsızlıklar yaşadım. Blogda sanki herkes değişmiş gibi geldi. Yeni arkadaşlar gelmiş.
    Ben de evde sıkılmayanlar grubundanım. Başta çiçekler kendime çok uğraş yaratabiliyorum. Büyük geçmiş olsun. Yazı da, müzik de harikaydı. Keyifle okudum.
    Sevgiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Oysa benim izlerim her yerde :) Ben de sizi aylardır sosyal platformlarda göremiyordum. Öncelikle çok geçmiş olsun. Her şeyin başı sağlık. Corona günlerinde evde zaman nasıl geçiyor hiç anlamıyorum. Yapacak çok şey var. Çiçekler, böcekler, kitaplar, şarkılar, doğal hayat hepsi ruha şifa. Teşekkür ederim. Esenlikle kalın...

      Sil
  7. @Milentry
    Thank you very much. I will visit your site.

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar,

    Birçoğumuz corona virüse karşı önlem alma amaçlı evlere kapanmış durumdayız. Hem kendi sağlığımız için hem de başkalarının sağlığı için temizliğe dikkat ettiğimiz gibi insanlarla olan temasımıza da dikkat etmemiz gerekiyor. Bu zor süreci çoğunlukla evde geçirecek olanlar için faydalı olabileceğini düşündüğüm bir yazı yazmıştım ben de. İzninizle okumanız için sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/evde-yapabileceginiz-7-keyifli-aktivite/

    Bu zor günleri umuyorum çabucak atlatırız,
    sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil