2 Haziran 2021 Çarşamba

Korona Günlerinde Ocak-Şubat-Mart ayı günceleri

İnsan yazmaya yazmaya kelimeleri de sus pus oluyor adeta!. Ben kalemime küsmedim ama bu kadar gözden ırak olunca sanırım o bana küstü! 

Kaçtı ipin ucu! Nereden başlasam? nasıl anlatsam? 
Birikenleri toparlayabilir miyim acaba! derken... 

Anadolu yollarına çıkmadan önce -Mayıs ayının ortalarında- 'Korona Günlükleri'ni toparlamak amacıyla yazmaya başladığım ve taslağa bıraktığım yazıyı derleyerek..."nasılsa arkası gelir" düşüncesiyle ipin ucunu yakalamaya çalışıyorum yeniden! Bu defa diliyorum yazı 'taslak'tan kurtulur ve okurla buluşur. Hangi okur? diye sormuyorum. Bu kadar ara vermelerden sonra, bilmem kapımı çalan olur mu? Sonra bu günlükler, okur için de ne ifade eder! Ancak şu bir gerçek ki, bu günlükleri ben, öncelikle kendim için, kendi tarihime not düşmek için yazıyorum. Akan zamana bıraktığım notlar bunlar. Tabi aynı şeyi, dağ tepe bayır demeden yollara düştüğüm, ardından uzun uzun araştırıp, okuyup yazdığım, seyahat ve kültür yazılarım için söylemem mümkün değil. Gelecek olursam sadede taslaktaki yazımın girizgâhı, o günkü ruh durumuma göre şekillenmiş ve şöyle başlamışım sözlerime; 

Çokça kendimle başbaşa olduğum, biraz endişe yüklü, biraz kanıksamış ve zaman zaman gel-gitlerle dolu, içimde dört iklimi yaşadığım tuhaf ve bir o kadar da üretken olduğum bir yılın ardından 2020'yi usulca kapattım. 2020 tüm dünya için unutulmayacak zor bir yıldı. Çok şükür ki sevdiklerimizle birlikte hayattaydık, virüse teslim olmamıştık! 2021'de de öncelikle sağlık diledim kendim için ailem ve sevdiklerim için. Pandeminin son bulması en büyük temennim olsa da, ne covid19'un hemen son bulacağına, ne de, hızla değişen dünyanın, 'daha güzel bir dünya!' olacağına dair bir inancım vardı. Ancak "iyi ki geçmişe dair, yüreğime su serpen kredilerimiz olmuş" dediğim çok oldu. Bu yüzden eski günlere özlemim arttıkça  anılara yolculuk yaptım durdum. Önceden siyah beyaz albümlere bakardım, şimdi onun yerini bloglarımız aldı. Gezdiğimiz, gördüğümüz yerleri, güzellikler kadar an be an değişik duygu hallerimizi, iç dünyalarımızı açtığımız bloglarımız. Tabi bloğuma yeterince zaman ayıramamak, bir mahcubiyet hali bıraksa da üzerimde, hiç boş durmadığımı ve aynı anda, bir koltuğa iki karpuz sığdıramayacağımı bilmenin makul izahı içinde akışa bıraktım kendimi. Sonuçta gönül işleri bunlar. Korona illeti yeterince kafaları bulandırmaya, hayatları tarumar etmeye çalışırken, hırs yapmanın bir alemi yok zaten. Neyse sözün özü şimdi buradayım, yine bir hamle ile bu defa toplu halde olacak bir postla 'korona günlükleri' me kaldığım yerden devam ediyorum. 

 Ocak 2021  

Yeni yıla, lapa lapa yağmasını hayal ettiğimiz karlı bir havada giremesek de, pırıl pırıl içimizi aydınlatan bir güneşle 'merhaba' dedik. Uzun zaman olmuştu bir deniz kıyısında soluklanmayalı!. Denize uzak bir lokasyonda değiliz ama kuralları hiçe sayanlardan, tıklım tıklım karınca misali dolup taşan mekanlardan, araç trafiğinden dışarıya çıkmak bir işkence adeta!. Ama dedik ki, hiç değilse yeni yıla deniz kokusuyla girelim. Maviliğin huzurunu içimize çekelim. Güneşin cazibesine kapılıp, içimizi dürtükleyen seslerle attık kendimizi dışarıya. Trafiğe takılmamak için erkenden çıktık yola. Tabi aynı düşünceyle erken davrananlar olacaktı, olsun varsındı :) Göze aldık, yarım saatlik mesafeyi, aracımızı park edecek yer arayışı içinde 2 saatte kat ederek nihayet Fenerbahçe Parkına vardık. 

İstanbul'da İstanbul'a hasret kalmak böyle bir şey işte!. İstanbul kartpostallardaki İstanbul değil artık!. Yorgun, bezgin, kötü makyajlı rüküş bir kadın gibi, yine de direniyor hayata. Fenerbahçe'de martıların coşkusu,  yüreğimizdeki pusu dağıtmaya yetti! Özlemişiz çok. 

Fenerbahçe Parkı Ocak, 2021

Ve 2021'in ilk karı, Ocak'ın ikinci haftasında
İstanbul'u pamuk tarlalarına bürüyor. 

"Beyaz ipek gibi yağdı kar
Yağdı kirpiklerine bir kızın. Yağdı mavi bir nehre
saçlarıma yağdı. Otobüslere, ağaçlara, evlere (...)" **

Kütür kütür karlarda yürüyorum. Yürürken içimden 'bitsin gitsin artık şu illet yakamızdan' diyorum. Karmakarışık görüntü kirlilikleri bir anda yok oluyor! serçelere yem veriyor, sokak kedilerini gözetliyorum. Kuytu köşelere saklanan kedilerin aklını seviyorum. Kimi, yeni park etmiş bir aracın ılık ortamında, sotalı bir yer bulmuş kendine, kimi çöp kovasının içinde eşelenip duruyor. Kimi şaşkın, kimi uyanık. Kiminin karnı tok, kimi aç ve perişan. Şu hayatın içinde hepsinden var işte!...derken... kadrajıma nefis bir kare giriyor ! 

Ah kalbim :))
bu kareye bayılıyorum ben :) 

"Kalbe giden o ilk bakış! unutulmazzzz unutulmazzz!!!" :))

Geç de olsa karı görmenin sevinci yüreğim(iz)e su serpiyor. Sanki kar, mikropları temizlerken, korona illetini de temizlermiş gibi bir hissiyat içine giriyorum. Ama öyle olmuyor işte. Keşke kovidin vedası, bu kadar çabuk ve bu kadar kolay olsa!. Nitekim her gün değil azalmak, vaka sayılarının daha da arttığını duymak... yeni yılın, bir önceki yıldan daha zor bir yıl olacağını işaret ediyor bize. Bu yüzden sanata tutunmaya, sanatla daha da hemhal olmaya devam ediyorum. Resim çalışmalarım zamanımın büyük çoğunluğunu alıyor. Aralarda gözlerimi dinlendirmek ve başka kulvarlara atlayıp biraz da beynimi boşaltmak, yüreğimi ferahlatmak için film izliyor, yeni aldığım kitaplara göz gezdiriyor, bazen de yarım kalan kitapları okuyorum.  

Resim çalışmalarım son sürat giderken, portrelerden sonra sıra geliyor manzara resimlerine. Yeni yılın ilk manzarası; İstanbul'un simgesi tarihi Galata Köprüsü oluyor.

Yılın ilk ayı sessiz, sakin ve renklerin dünyasında göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. 


İstanbul'un simgesi tarihi Galata Köprüsü,
Yeni Camii ve kayıklar 
2021, (40x60) Soft Pastel

Şubat 2021

Yılın ikinci ayı, Ocak ayına göre daha hareketli geçiyor. Evlere kapandığımız günlerin ardından nihayet Şubat ayında şehir dışına çıkabiliyorum. Karın sevinci üç beş gün, o da eridimi bitiyor! Ama ana ocağı öyle mi! O, hep sımsıcak, hep şefkatli beni bağrında taşımaya hazır bekliyor. Bandırma yetişiyor imdadıma!. Maske, mesafe kuralları... doya doya kucaklaşmalara izin vermese de!. Ruhumuz da, yüreğimiz de daha gördüğümüz anda birbirini sarıp sarmalıyor. Annemin gözleri parlıyor, benim  yüzümde gonca güller açıyor :) kavuşmanın sevinci ve mutluluğu içinde... kâh ağlamaklı, kâh gülmeli oluyoruz. 

Ana ocağının kokusu, anne yemeğinin lezzeti, sohbeti hiçbir şeye benzemiyor. Kavuşmaların ardından özlem gideriyor, dar zamanları olabildiğince doldurmaya çalışıyoruz. Tabi sadece benim değil, anemin de evlerde kapalı kalmaktan bünyesi pek tabidir ki daralmış. Ama 'of' demek gibi bir lüksümüz olmadığını biliyoruz. İçine düştüğümüz pandemi süreci bize sabretmeyi öğretti. Bunun için ruhu da, bedeni de dengede tutmamız gerektiğini de. 

İstanbul'la kıyaslanamayacak kadar kolay ve ulaşımı çok daha rahat kaçış rotalarımızdan biri olan  Erdek ve Tatlısu en fazla 15-20 dakika. Çamlıklar ise burnumuzun dibinde, yürüyerek 5-10 dakika.

Soluğu her zaman ki gibi Çamlıkta alıyoruz.
Çam havasını koklayarak uzun uzun yürümeleri özlemişiz.

💚

Biraz da deniz havası almalıyız. 


Tatlısu'yun hırçın dalgaları kıyıları vurdukça
denizin iyot kokusu da, yosun kokusu da savruluyor havaya!.. 
Miss! bize hepsi lâzım!.

***

Termosta çayımız, yanında aparatif yiyeceklerimiz, bir de
Tatlısu'yun meşhur fırınından baston simitlerimizi de alınca 'işte budur!' diyoruz.
Kuytu bir köşeye portatif sandalyelerimizi ve masamızı açıp, kuruluyoruz.

Manzaramıza da, keyfimize de diyecek yok! Ohhh sefamız olsun!
Bu kadarını da çok görmüyoruz kendimize! Karantina günlerinden sonra
hakkımızdır değil mi:)  Bazen de insan, keyfinin kâhyası olmalı! 

***


Derin özlemler, kavuşmalar...hasret gidermeler;
Ana kokusu, deniz kokusu, sevdiğimiz duraklar, damağımızda kalan tatlar...
hoş sohbetler...derken...günler ana ocağında çabuk geçiyor. Ve yine veda zamanı geliyor.

"İlk fırsatta geleceğiz annem!"

***

Sonrasında 'iyi ki gitmişiz' diyeceğiz! Çünkü, İstanbul'a döner dönmez
o haftadan itibaren yeniden kapanmalar başlıyor. Zira Covid'in pusulası şaşırmış bir halde,
vakalar arttıkça artıyor. Hal böyle olunca şehirlerarası yasaklar da yeniden uygulamaya konuyor. 


Mart 2021

Ve... Şubat ayının ardından Mart ayı'na giriyoruz. Eve döner dönmez ayağımın tozuyla resim işlerine dalıyorum yeniden. Zira manzaralara geçiş yapsak da, portre çalışmalarımızın finalinde bir de ödev olarak tamamlamam gereken bir portre var.


Anthony van Dyck'ın Cornelis van der Geest 
Portresinin reprodüksiyonu
Soft Pastel (36x45) Mart, 2021

Hocamız,  Anthony van Dyck'ın 1620'li yıllarda yağlı boya ile yapmış olduğu Cornelis van der Geest (1575 - ö. 10 Mart 1638) portresinin reprodüksiyonunu toz pastele uyarlamamızı istiyor. İçimdeki ses ise; 'sanatçının yağlıboya yorumunu toz pastele uyarlamak yerine keşke direkt olarak bir fotoğraftan çalışsaydık!' diye geçiyor. Sonra başkaca düşüncelere de gark olurken, daha fazla dağılmadan asıl yapacaklarıma odaklanıp; 'ödev ödevdir, hepsi birer tecrübedir!' diyorum. 

Tablonun orjinalinin sergilendiği ve benim de öğrencilik yıllarımda birkaç kez ziyaret ettiğim, National Gallery' deki  Anthony van Dyck'ın yaptığı Cornelis van der Geest * portresini inceliyor, portredeki şahsın olabilecek en yakın ten rengini vs. detaylarına kafa yoruyor, füzen kalemle sayısız eskizler çiziyorum. Ve nihayetinde portreyi, hocamızdan öğrendiğimiz teknikleri uygulamaya çalışarak, bizden istenilen sürede (3 Mart 2021) tamamlıyorum. Portre bitince üzerimdeki yük de kalkıyor.  Hayatımızın sınavları hiç bitmiyor :))  

***

Veee...uzun saatler boyu tuvalin karşısında oturmaktan tutulan omuzlarım, odak yapmaktan yorulan gözlerim, oksijensiz kalan, daralan bünyem için biraz da temiz hava almamız gerek ;)


Küçüksu - İstanbul Boğazı

Mart ezelden tescilli bir ay. Boşuna dememişler; "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!" diye  Yağmuru, fırtınası, ayazı ile 'Mart' dolu dolu karşılıyor bizi. Ama yorulmuşuz, karışmışız bir hayli!. Haftalarca kapanmışız! nihayetinde ilk açılan hafta sonu uygulamasıyla, soluğu boğazda alıyoruz. Ne rüzgâra, ne fırtınaya, ne de bizi zorlayacak trafiğe aldırmadan Anadolu Kavağı'na kadar uzanıp, boğaz havasını soluyoruz çokça.  Ardından Küçüksu'da martılarla buluşup onların coşkusuna eşlik ediyoruz. Bünyemiz rahatlıyor, ciğerlerimiz nefes alıyor, ruhumuz ferahlıyor.


Bitirdiğim ama hafta sonu karantina uygulamalarından dolayı sokağa çıkamadığımızdan  çerçevelettiremediğim resimlerimi de bu vesileyle çerçeveciye bırakıyor, derin bir nefes alıyorum. Zira, pastel boya yağlı boya gibi değil! Çerçeveye girmediği müddetçe korunması bir hayli zor. Böyle böyle, biraz ruhu, biraz bedeni, biraz da kafamdaki düşünceleri boşaltıp, yapılacak işleri de hallettikten sonra...kuş gibi hafifliyorum. 

Bir yandan rutin hayatım, bir yandan renkler, içerideki-dışarıdaki işler, bir yandan başkaca sorumluluklar. Beden uzakta da olsa, eli ayağı tutsa da yine de aklım ana ocağında. Gün aşırı gibi annemi arıyorum. Akıllı telefonlar sağolsun. Görüntülü konuşunca daha bir rahatlıyorum. Ama bu defa görüntüdeki yüz beni endişelendiriyor. Çünkü annem "gözlerimden birine aniden bir perde indi. Bazen hafif bulanık, bazen de kapkara" diyor!. Tabi benim de daha o dakikada eteklerim tutuşuyor!  Annemin kataraktı vardı ve fakat pandemi dolayısıyla ertelenmişti!. Hemen göz doktoruna randevu alıp, organize oluyor ve iki kardeş düşüyoruz yeniden Bandırma yollarına. 

Daha iki gün önce telefonla konuşup, kelimeler soğumadan bizi karşısında görünce...şaşırmıyor elbette:) zira haberdar;) Annemde tempomuza ayak uyduruyor! O da yapmış hazırlıklarını, hazırlamış valizini.  Tek gözüne güvenerek, sevdiğimiz yemeklerle donatmış sofrayı. 

Hafta sonunu Bandırma'da geçirdikten sonra. İstanbul'a dönüyor ve bir gün sonrasına aldığımız randevu gününde de aynı gün hem muayene oluyor hem de katarakt operasyonu. İlerleyen kataraktın operasyonu zorlu da olsa, şükür ki operasyon iyi geçiyor ve gözünü kurtarıyor. Sonrası gerekli tetkiler, damlalar, ilaçlar...ardından göz bantı çıkarılıyor, 2. ve 3. kontrol sürecinden sonra... annemin operasyonlu gözü nihayet  %80 görüyor. Tabi bitmiyor diğer gözü de fazla uzatmadan aynı işleme tabi tutulacak. Ama biraz zaman gerek. 


Kapanmaların ardından, kısa süreli de olsa hafta sonu şehirler arası açılıyor. Annemin gözleri biraz daha iyileşiyor ve biz yeniden Bandırma'ya dönüyoruz.  Annemin ihtiyaçlarını gideriyor, alınacak, yapılacak işler derken... biraz da havamızı alıyor, motivasyonu elden bırakmıyoruz. Dört-beş gün de olsa, küçük bir doping hepimize iyi geliyor. 


 💙



Erdek Kurbağalı


Yuvama döndüğümde ne hoş karşılanıyorum :)
Ah kalbim nasıl çarpıyor :)))
💓
Sağlıkla, sevgiyle...birlikte...daha nice güzel günlere!...

Ana ocağının yeri başka, kendi yuvanın yeri bir başka :)  bir yanda çiçeklerim,
bir yanda çerçevelenmiş resimlerimle; 
'dünyam' diyorum! 'hayat' diyorum...
ve daha ne diyeyim '
teşekkür' ediyorum. :))

Sabırla, sevgiyle; ilmek ilmek işlenmiş, hepsi birer emek! 
Ve yeni bir resme daha başlıyorum.

 Devamı yakında...


13 yorum:

  1. Hoş geldin Esinciğim, şükür kavuşturana:) İpin ucunun kaçması konusunda çok haklısın. İnsan rutini bozup arayı açtıkta yazma isteği de doğru orantılı olarak körelmeye başlıyor. Ama öyle güzel toparlayıp rayına oturtmuşsun ki yazdıkların aktı gitti. Tebessümler içinde okudum. Senin adına çok mutlu oldum. Her şey yolunda çok şükür. Sağlık ve afiyettesin. Fotoğrafların her biri ayrı güzel, ancak o kar çerçeveli kalp nasıl bir güzelliktir? Kalp kalbe karşıdır derler. Karlar ülkesi sana özel bir güzellik sunmuş:)
    Portrelerden sonra geçtiğiniz Galata Köprüsü resmin de muhteşem. Ayrıca toz pastel çalışman neredeyse aslından bile güzel. Maşallah diyorum. Nazar değmesin. Esinciğim iyi ki sanatla, resimle bu kadar iç içe oldun. Pandemide fazla sıkılmaya vakit bulamadın her şeyden önce. İnşallah sergi imkanın da olur o güzel resimlerinle. Annene çok geçmil olsun. Dilerim diğer gözü için de başarılı bir ameliyatla tam şifayı yakalar.
    İyi ki geldin ve yazdın. İnan çok özlemişim kelimelerini. Görüşmek üzere, sağlıcakla ve huzurla kal Esinciğim. Sevgilerimle ☺❤💐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Hoş buldum Zeugmacığım, ah sorma! Neyse ki birikenleri biraz da olsa toparlayabildim. Bir hamle daha yaparsam Haziran'a gelebileceğim. Zira gezip gördüklerimi sıcağı sıcağına yazmak istiyorum. Bloglarımız keyfi bir alan bizim için. Zamanı biz belirliyoruz. Hoş burada da istikrarlı olmak yazma isteğini hep sıcak tutmak önemli tabii ki. Ama resim çalışmalarım öyle değil. Belli bir program içinde olunca orada da belirlenen zaman diliminde resimleri tamamlamamız gerekiyor. Eğitim Eylül'de bitecek az kaldı. Sonra özgürüm :) Evet, karlar ülkesinin bu hoş sürprizi tebessüm ettirdi. Belki de bizim görme biçimlerimiz daha da derinleşti :) Sen de öylesin. Ne hoş kareler yakalıyorsun. Doğa fotoğraflarına bayılıyorum. Üstelik sayende pek çok çiçeğin adını, hikâyesini ve daha pek çok şey bilgi öğreniyorum. Bu yüzden 'takip ettiğim' blogları seviyorum :)

      Güzel düşüncelerine çok teşekkür ediyorum. Pandemide sıkılmaya vaktim hiç olmadı. Resim çalışmalarım hayatımın her anını kapladı. Karma sergiler için pek çok galeriden teklif alıyorum. Ama acele etmiyorum. Öncelikle eğitim bitsin. Daha sonra Hocamızla birlikte büyük bir karma sergimiz olacak. Bu benim için çok daha zarif ve anlamlı olacak. Bağımsız yaptığım çalışmalarımı her zaman sergileyebilirim tabi ki. Ancak şu pandemi sürecinde onlar da biraz bekleyebilir. Şimdi en büyük sergi alanı sosyal medya. Orası da ayrı bir dünya!. Dengeyi ve mesafeyi korumak gerek :)
      Gözler de zamana yenik düşüyor. Şükür ki annemim gözünün birini kurtardık. Diğerini de fazla gecikmeden yaptırmamız gerekiyor.
      Duygularımız karşılıklı. İyi ki sen de ziyaret ettin, çok mutlu oldum Zeugmacığım.ツ İnşallah arayı fazla uzatmadan, görüşmek dileğiyle...❤ Benden de çok sevgiler, selâmlar...✮💖✮

      Sil
    2. Not: Resim eğitiminin süresini yanlış hesaplamışım ヅ (Eylül'de sergi fikri olunca bir an kafam karıştı) eğitim toplam 18 aydı. 12 ayı bitti, geriye 6 ay daha kaldı. Yeni yıla kadar devam...sonrası zaten; hep, hep, hep... yazmak, çizmek, çizmek, yazmak :))) yeter ki Allah sağlık versin. Üretmeye devam edelim. Sevgilerimi gönderiyor, şimdiden güzel bir hafta sonu diliyorum Zeugmacığım. ツ❤☀

      Sil
  2. Güzel bir gün bugün duygusu kadar güzel ne olabilir ki? Özlüyoruz elbette ama anlıyoruz da tabii ki, sanatçımız yoğun, bundan öte çalışkan bir öğrenci. Fakat ilginç olan şu ki daha yazının giriş bölümünde yüzüme bir gülümseme oturdu, bir ısındım güne anlatamam... baştan sona gülümseyerek gittim, öyle içindeyim ki yazının ve öylesine de bir keyif... Bir ara dedim ki git bir kahve yap, hatta koca kupayla sütlü ve şekerli bir kahve yap, sonra dön öyle oku yazıyı... Nasıl dürtüyor bu istek beni ama! Bir yanım da saatte mi, diyor. Erdek'di, İstanbul'du, tablolardı, baston simitlerdi falan derken ve ama sürekli sıcak bir tebesümle okurken bir bakıyorum ki sona gelmişim; ama orada güzel insan olmak bu, dedirten ve gülümsenerek okunmuş yazıyı muhteşem bir mutlu sona bağlayan ve okuyanı alkışlatan bir demet var... Bu mudur? Evet budur! Sana teşekkürler Sevgili Esin ve Beyefendiye kocaman alkışlar:) Annenize de geçmiş olsun, sonuç olumlu olunca okunanın tadı da bir başka oluyor tabii ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      Ve...parlayan gözlerle ışıl ışıl, tebessümle 'merhaba' demek için, ne güzel bir gün bugün!. İnsanın ruhunu okuyabilen, halden anlayan dostlarının 'dost kalemleri'nin olması ne hoş. Kahveler, çaylar ikramımdır:) Sadece bilmukabele diyorum :) Konuşur gibi yazarken, kelimelerimiz de adeta ete, kemiğe bürünüyor. Ne de olsa ilhamımızı 'buraneros'tan alıyoruz. Eskisi kadar bloğuma giremesem de, yazma isteğimi dürtükleyen bloggerları aralarda hep ziyaret ettim tabii ki. Ben resim dünyasının içindeyken, kelamlarını sevdiğim (az-ama öz) bazı bloggerların da maşallahı vardı. Edebi dünyamıza katkı veren yazılarını(zı) hep keyifle okudum. Ellerinize, emeklerinize, yüreğinize sağlık. Zarif duygu ve düşüncelerine çok teşekkür ediyoruz(m). Bu mecraları öncelikle kendimizi iyi hissetmek için kullanıyoruz. Her şeyin başı sağlık, ardı iyilik ve hoşluk olsun. Hayat akıp geçiyor işte. Geriye güzel izler bırakabilirsek ne mutlu bize:) Karadeniz'in dalgalarına, bizden de çok sevgiler, selâmlar olsun. ☀ヅ☀

      Sil
  3. Selam Esin hoşgeldin geçmiş günlerin özeti içinde ben neler yaptım diye düşünürken senin anılarına daldım. BANDIRMA2ya gittim. Uzun yıllar önce görmüştüm. Yaptığın resimlere daldım. Fotolara bayıldım. kar manzarasında benimde favori fotoğraflarımdan biridir. Kırmız beyaz denge içinde. Annenize geçmiş olsun. Dört beş yıl önce doktor bana katarak dedi olmadım. İlerledikçe zor mu oluyor. Pandemi bitince yaptırayım.Anne evi ayrıdır. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sevgili Zehra, hoş buldum:)
      Anılar, anıları tetikliyor değil mi! Kış geldi geçti, mevsim şimdi yaza girerken sanki havaların da ibresi şaştı. Son bir haftadır İstanbul, yer yer yağmurlu, kapalı ve serin geçiyor. Kırmızıyla beyaz birbirini tamamlıyor. Teşekkür ederim beğenilerin ve geçmiş olsun dileklerin için. Kataraktınızı kesinlikle geciktirmeyin derim. Vaktinde olursanız kazancınız çok ( hem gözlük kullanmıyorsunuz hem de bu operasyonla astigmat gibi diğer problemler de ortadan kalkıyor) ama biraz zaman aşımına uğrarsa operasyon çok daha zorlu oluyor hatta gözü kaybetme riski dahi taşıyor. Dr lense yapışan ve bir hayli kalın olan kataraktın temizlenmesinin çok zor olduğunu söyledi. İnce bir matkapla temizliyoruz adeta dedi!. Zor olduğu kadar bir de sonrasında gözün iyileşmesi de biraz zaman alıyor. Yoksa diğer gözünü de peş peşe yaptıracaktık. Şimdi biraz bekliyoruz. Ama çok da gecikmek istemiyoruz ki aynı riskle karşılaşmayalım. Pandeminin ne zaman biteceği belli değil. Bence geciktirmeyin, öncelikle muayenenizi olun. Bu operasyon en fazla yarım saat, daha kısa da sürebiliyor. Doğru zamanlamayı dr.nuz mutlaka size söyleyecektir. Evet, annelerimizi Allah başımızdan eksik etmesin. Benden de çok sevgiler, selamlar... ❣ 💗 ❣

      Sil
  4. Merhaba sevgili Esin. Ne güzel, nasıl dolu dolu bir dönüş bu. Sevgiyle, özlemle okudum. Devamı hemen gelsin istedim. Ne iyi ettin. Ben de bazen sık, bazen seyrek yazıyorum ama kopamıyorum bloğumdan. Senin de kopmamana çok sevindim.
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @tülin,
      Merhaba sevgili Tülin. Bu yıl yazıda anlattığım gerekçelerle bloğuma fazla zaman ayıramadım ama tabi ki bloğumdan asla kopamam. Aralarda fırsat buldukça gelirim. Burası bizim sanal hanelerimiz :) Ziyaretine teşekkür ederim. Sevgilerle...❀☼❀

      Sil
  5. Anneciğine geçmiş olsun.

    Anlatacaklar birikince insan üşenmeye başlıyor, sevindim senin yazdığına.

    Fotoğraflar da çok güzel.

    Yeni gezini de merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Çok teşekkür ederim Handan'cım. Aynen dediğin gibi yazmayınca, bir sus-pus hali içine giriyor insan. Bir hamleyle toparlayayım istedim. İkinci bir hamle daha yaparsam Haziran'a gelebileceğim. Sonra da kelimelerim soğumadan gezi yazılarımızı yazmak istiyorum. Ziyeretine teşekkür ediyor,sevgilerimi gönderiyorum. Güzel bir hafta sonu dileklerimle...❀ツ☀

      Sil
  6. İnanın duygularıma tercüman olmuşsunuz adeta. Paylaşımınızı okudum ama daha rahat bir zamanımda sindire sindire okuyacağım. Kapıyı çalmak deyişinize aynen katılıyorum. Ben de uzun bir rahatsızlık döneminden sonra benzer duyguları yaşamıştım. O güzel, kaliteli yazılarınızı, yorumlarınızı nasıl özlemişim bilseniz.
    Sevgiyle, dostça.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Zor süreçlerden geçiyoruz. Koronadan değil ama onun getirdiği aşırı stres yükü ve bu kadar kapalı kalmak bünyelerimizi bir hayli zorladı. Size de çok geçmiş olsun. Ziyaretinize ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Resim çalışmalarımdan arta kalan zamanda, seyrek de olsa bloğuma giriyorum. Siz de sağlıkla, esenlikle kalın. 💕✿❀

      Sil