Uzun zamandır okunacaklar listemde ön sıraya koyduğum ama ancak bayram tatili yolculuğum esnasında gemide okuma fırsatı bulduğum ve her satırında yazarın söylediklerini destekleyerek onayladığım Amin Maalouf’ un “Çivisi Çıkmış Dünya” kitabını bir solukta ve büyük bir zevkle okudum.
Türk okurunun daha çok tarihsel romanlarıyla tanıdığı Maalouf, bu kez “medeniyetler çatışması” adı altında kuramsallaşıp yasallaşan ve dünyadaki bütün kültürler ve halklar için felakete yol açacak politikaları eleştiriyor.
Maalouf’ un bu eseri, her şeye rağmen birbirimize saygı duymayı ve birlikte yaşamayı başarmak isteyenler için bir tür pusula olabilir.
Çivisi Çıkmış Dünya bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.
Maalouf, 21. Yüzyıl’ın başında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, her şeyin hızla değiştiği ve insanlığın bir çeşit şaşkınlık yaşadığına inanarak; gördüğü “kaybolma, yönünü şaşırma, çığırından çıkma” belirtilerini örneklerle anlatıyor. Komünizmin çöküşünün ardından kapitalizmin de erimeğe başladığının ve ideolojilerin yerini alan kimlik siyasetlerinin dünyayı kamplara ayırdığından bahsederek; Sorunları çözmek için evrensel değerlerde birleşeceğimiz vaktin de olanca hızıyla azaldığından söz ediyor.
Kitabı okurken, hem dünya ülkelerinin hem de kendi ülkemin de ‘çivisi çıkmış bir ülke’ olduğunu düşünmeden edemedim. Maalouf’ un tüm dünya için sözünü ettiği akıl karışıklığını biz yurdumuzda da yaşıyorduk. “ Hepimiz biriz! “ derken, bölünmek için gösterilen çabalar, birlik söylemlerini hafife alıyorken; kimlik kavgaları içinde yaşadığımız kafa karışıklıklarımızla herkesin kabul gördüğü değerlerin de yavaş yavaş yok olduğu yadsınamaz bir gerçeklik haline dönüştü. Son zamanlarda askeri-siyasi-sosyo-ekonomik ve politik pek çok konuda; “Uzlaşma” kavramı üzerinde bile uzlaşılamadığına tanık olduğumuz günleri yaşamaktayız.
Çivisi çıkmış bir dünyada çivisi çıkmış bir ülke!
Maalouf bunu “bir tür yer çekimsizlik hali” olarak betimliyor: “Hiçbir yetke, hiçbir kurum, hiç kimse gerçek manevi inandırıcılığa sahip olmadığında” dünyanın ve ülkelerin başlarına çok kötü şeyler gelebileceği uyarısını yapıyor. Meşruiyetin yerine yeni şeyler konmadan sürekli aşınmasının sonu kaostur, kargaşadır diyor. (‘Çivisi Çıkmış Dünya’, çev. Orçun Türkay, YKY, 2009, s. 130)
Çivisi Çıkmış Dünya bir yandan küresel ısınma, enerji kaynakları ve doğal felaketlerle, bir yandan da yanlış ve çıkarcı politikaların doğurduğu ekonomik ve siyasal krizlerle mücadele eden insanlık için bir yol haritası... Kitabın satır aralarında Amerikan politikaları, Avrupa Birliği, 20. yüzyıl Arap siyasi tarihi ve Türkiye’den bahsediliyor.
Maalouf, 21. Yüzyıl’ın başında hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, her şeyin hızla değiştiği ve insanlığın bir çeşit şaşkınlık yaşadığına inanarak; gördüğü “kaybolma, yönünü şaşırma, çığırından çıkma” belirtilerini örneklerle anlatıyor. Komünizmin çöküşünün ardından kapitalizmin de erimeğe başladığının ve ideolojilerin yerini alan kimlik siyasetlerinin dünyayı kamplara ayırdığından bahsederek; Sorunları çözmek için evrensel değerlerde birleşeceğimiz vaktin de olanca hızıyla azaldığından söz ediyor.
Kitabı okurken, hem dünya ülkelerinin hem de kendi ülkemin de ‘çivisi çıkmış bir ülke’ olduğunu düşünmeden edemedim. Maalouf’ un tüm dünya için sözünü ettiği akıl karışıklığını biz yurdumuzda da yaşıyorduk. “ Hepimiz biriz! “ derken, bölünmek için gösterilen çabalar, birlik söylemlerini hafife alıyorken; kimlik kavgaları içinde yaşadığımız kafa karışıklıklarımızla herkesin kabul gördüğü değerlerin de yavaş yavaş yok olduğu yadsınamaz bir gerçeklik haline dönüştü. Son zamanlarda askeri-siyasi-sosyo-ekonomik ve politik pek çok konuda; “Uzlaşma” kavramı üzerinde bile uzlaşılamadığına tanık olduğumuz günleri yaşamaktayız.
Çivisi çıkmış bir dünyada çivisi çıkmış bir ülke!
Maalouf bunu “bir tür yer çekimsizlik hali” olarak betimliyor: “Hiçbir yetke, hiçbir kurum, hiç kimse gerçek manevi inandırıcılığa sahip olmadığında” dünyanın ve ülkelerin başlarına çok kötü şeyler gelebileceği uyarısını yapıyor. Meşruiyetin yerine yeni şeyler konmadan sürekli aşınmasının sonu kaostur, kargaşadır diyor. (‘Çivisi Çıkmış Dünya’, çev. Orçun Türkay, YKY, 2009, s. 130)
Bu uyarı ülkemiz için de geçerli değil mi? Erozyon çok hızlı. Her şeye rağmen, Maalouf gibi ben de hem dünya hem de ülkem için iyimser olmak ve hayata daha pozitif bakmak istiyorum.
Ama nasıl olacak? Bilemiyorum !..
Esin Bozdemir
Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla !
Daha ilk aylardan başlayarak, dünyanın hepten çivisinin çıktığını düşündüren kaygı verici olaylar meydana geliyor; üstelik bunlar birçok alanda birden gerçekleşiyor - entelektüel dünyanın, finans dünyasının, iklimin, jeopolitiğin, etiğin çivisi çıkmış durumda.
Şurası da bir gerçek ki arada sırada umulmadık, yararlı dönüşümlere de tanık olunuyor; o zaman da açmaza sürüklendiklerini fark eden insanların, öyle ya da böyle, sanki bir mucize eseriyle bu açmazdan çıkmanın yollarını bulacağına inanmaya başlanıyor. Ama bunun hemen sonrasında bambaşka, daha karanlık, daha sıradan insani etkileri açığa vuran başka kargaşalar açığa çıkıyor ve türümüzün manevi yetersizliğinin eşiğine varıp varmadığı sorgulanıyor yine; tabii eğer hâlâ ilerlemeyi sürdürüyorsa; ya da birbiri ardında sıralanan onca kuşağın kurmaya çabaladığı şeyi yeniden tartışma konusu edebilecek şekilde gerilemeye başlamadıysa.
Burada söz konusu olan ne bir binyıldan diğerine geçerken hissedilen akıldışı sıkıntılar, ne de değişimden ödü patlayanların ya da değişim hızından korkanların ezelden beri ortaya attıkları, durmaksızın yineledikleri lanetler. Benim derdim bambaşka; Aydınlanma Çağı’nın bocaladığını, zayıfladığını ve kimi ülkelerde sona ermek üzere olduğunu gören bir Aydınlanma yanlısının; bir zamanlar özgürlüğün, dünyanın tamamına yayılmakta olduğuna inanan, şimdiyse ona yer olmayan bir dünyanın biçimlendiğini gören, eli kolu bağlı biçimde fanatizmin, şiddetin, dışlamanın ve umutsuzluğun yükselişine tanık olan bir özgürlük tutkununun; her şeyden önce de, aslında sadece, pusuda bekleyen yok oluşa boyun eğmek istemeyen bir yaşam âşığının endişeleri benimkiler.
Hiçbir yanlış anlama olmasın diye ısrarla belirtiyorum: Şimdiki zamana burun kıvıranlardan değilim ben. Çağımızın bize sağladığı şeylerin hayranıyım, son icatları yakından takip edip zaman kaybetmeden gündelik yaşamıma katıyorum onları; tıp ve bilgi-işlem alanlarında kaydedilen ilerlemeler nedeniyle, önceki bütün kuşaklardan çok daha ayrıcalıklı bir kuşağa dahil olduğumun bilincindeyim. Ama gelecek kuşakların da modern yaşamın meyvelerinin tadını çıkarabileceğinden emin olmadan, onların rahatlıkla tadına varamıyorum.
(*) Amin Maalouf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder