1 Haziran 2010 Salı

Sen ne kadar kendin olabildin!..


Geçen gün uzun zamandır görmediğim ve bir süre birlikte çalışmış olduğum bir  'arkadaş' ??? ile  yolda, hani “burun buruna” derler ya! işte o vaziyette karşılaştım….

“A… ne kadar güzel görünüyorsun canım…Valla onca zaman sonra seni karşımda bu şekilde göreceğime hiç ihtimal veremezdim. Hiç yaşlanmamışsın! hep aynısın…! ”diyerek yüksek sesiyle irkilmeme sebep olan ve şaşkınlık yaratan sözlerine devam ederek konuşmasını sürdürdü. Durduk ve ayak üstü hayatımızdaki gelişmeleri kısaca özetledik birbirimize!...

O, merak etti sordu bense, kayıtsız onun anlattıklarını dinledim. O, beni hiç değişmemiş buldu, oysa aradan geçen birkaç yılın beni biraz da olsa değiştirmiş olabilme ihtimali göz ardı edilebilir miydi ki! Aralarda gizlenseler de saçlarıma birkaç tel beyaz düşmüştü! 2/3 kilo almış ve tekrar vermiştim…Özümdeki ben değişmesek de hayata dair düşüncelerimde zaman içinde değişimler olmuştu elbette!..

O ise sahte konuşmalarının ve ısrarlı sözlerinin ardından! İç seslerimin bana söylediği ve birkaç yıl birlikte çalışırken yakından tanıma fırsatım olan bu insanın, beni ne için ve neden arayabileceğini tahmin etmem hiç zor değildi. Benim onu geçmişte tanıyabildiğim kadarı ile karşımda duran aynı karakterdeki hep o kadındı. Yıllar onu hem görüntüsü ile hem de hayatın içinde yaşadıkları ile daha hırçın, daha hırslı ve daha sinirli yapmıştı. Hele o sahte gülüşü yok mu!.. Gözlerini kısarak ve aşağı eğerek, dudaklarını da hafiften yamultarak tuhaf sesler çıkartan o sahte gülüşü!... Takındığı bu rüküş hali ve karakterine uygun maskesi ile karşımdaki oyununu ( tam tersini yaşadığı hayatına rağmen) yüzüne gözüne bulaştırmış bir vaziyette oynayıp duruyordu!..

Hayatındaki her şey harikaydı! Övündü, övündü durdu!.. Birbiri ardına sıraladı, dizdi döktü anlatmaya:

“ kızlarımın ikisi de birbirinden güzeller, reklam teklifleri alıyorlar vallahi teyzesi! onlara alışveriş için geldim (…) alışveriş merkezine, arabamı zor park edebildim!”

bir de bu arada arabasının markasını da söylemeyi ihmal etmeyen bir görgüsüz!..ilgilenmediğim halde sözlerini sürdürmeye devam etti...Eşim kariyerinde ilerledi.. Şu ülkeye iş gezisine çıktı...ben de fırsat bu fırsattır dedim, doğru alışverişe..vs. vs..

Nihayetinde dayanamadım ve beni yolumdan alıkoymasına daha fazla fırsat vermemesi için, acelem olduğunu ve yetiştirmem gereken çok önemli işlerim olduğunu söyleyerek kaçarcasına yanından uzaklaştım. O ise, kursağında kalakalmış olan, abuk sabuk anlatacaklarını anlatamamış olmanın şaşkınlığı içinde öylece bakakaldı. Çünkü alışkın, biliyor ki kürküme rağbet! ‘Ne kadarsa pulun o kadardır cümle alem kulun!’ hesabı... rağbet göremeyişine içerlemiş bir halde ve yine aynı yapmacık edası ile;

“Aman seni hiç anlayamıyorum nedir bu işlerin vallahi canım! çoluk yok, çocuk yok! bütün dünyanın yükünü sen mi taşıyacaksın!..” Bende içimden “senin gibiler elbette beni anlayamazlar! tıpkı benim de bu insanları hiç anlayamadığım gibi!...” dedim

“Görüşelim bak! tf.’ larım … …” dedi. Ben ise direkt olarak “ararım dersem yalan olur, sanmıyorum! Gerçekten hiç zamanım yok! ” dedim. Gerçek olan ise, benim bu tür saçmalıklarla hayatını yaşayan insanlara ayıracak zamanımın olamayacağı idi. Sahte yarattığı dünyasında, değil sadece karşısındakini aslında kendisini kandırıp duruyordu. Böyle bir hayatın içinde benim yer almam mümkün değildi..

Geçen yıllar içinde bir milim dahi ilerleme kaydetmemiş, üzerine giymeyi çalıştığı elbiseyi bir türlü taşıyamayan, görüntüsü ile traji komik ve rüküş bir kadınla, sürekli markaların ardında kendini gizlemeye çalışan! Bu kompleksli ve hayatına hiçbir değer katamamış bir insanla …ııh, mümkün değildi!...

Giderayak, “Sen hiç değişmemişsin hep aynısın vallahi” dedi…” yoksa cildini mi gerdirdin!”... “ben de istiyorum şu göz altlarımı!

Sözlerinin bir kısmı 'estetik hariç!' belki biraz gerçeğe yakın olabilirdi. Belki görüntü olarak fazlaca değişmemiş olabilirdim. Bu olsa olsa, kilomu elimden geldiğince muhafaza etmeye çalışmaktan olabilirdi belki ama yıllara kim dayanabilmişti ki, eninde sonunda, yaşlanıyorduk işte! Ama eskisine göre hayata ve insana dair düşüncelerim, onu tanıdıkça değişiyordu. Duygularımı ve mantığımı daha gerçekçi bir zemine oturtup ona göre tavırlarıma yön veriyordum. Herkese hak ettiği değeri vermek gerektiğini öğrenmiştim artık. Çünkü, anladım ki, eğer onları kırmamak ve incitmemek adına “mış” gibi yapıyorsam daha çok üzülen ben oluyordum! Hele ki hiç tahammül edemeyeceğim insanlarla bir arada olmak, sırf onlar istiyor diye bu hiç mümkün değildi! Ama çok değerli bulduğum o özel insanlara da hakkını vererek davranan ve onlara zamanımı gönüllüce ayıran biriydim artık…Hayat gereksiz insanlarla vakit kaybedilmeyecek kadar çok değerli ve göz açıp kapayıncaya kadar da çok kısa, bunu biliyorum...

Tesadüf karşıma çıkan bu eski tanıdık yüz ile kendi kendime sessizce konuştum durdum içimden ve bir an düşündüm de;

Tanrı’nın bize bahşettiği zaman dilimi boyunca yaşadığımız süreçlerde ve farklı evrelerimizde pek çok insanla kesişiyor hayatlarımız. Kendimizce doğru bulduğumuz ve değerlerimize yakın bulduğumuz insanlarla dostluklarımız ilelebet sürüyor. Onlarla sık görüşemesek de, konuşamasak da, bir an gelip karşılaştığımızda aynen kaldığımız yerden o kuvvetli enerjiyi ve sıcaklığı yakalayabiliyorum-(uz). Çok kalabalıkların olması gerçek dostlukların var olduğu anlamına da gelmiyor. Yanıltıcı olabiliyor bu kalabalıklar çoğu kez. Çünkü çoğu insan, aslında kendisi gibi değil! Gerçek dostun-muş gibi, yada arkadaşın-mış! gibi davranan, ama aslında öyle olmayan pek çok insan var! Gerçek olan insan, sana sadece senin duymak istediklerini değil, belki kendi dillendiremediğin gerçekleri de sana söyleyebilen ve yeri geldiğinde seni eleştirebilen ve gerçeği senin görebilmeni sağlayan kişidir aslında.

Bu ayırımı yapabilmek ve “hangisi benim için gerçek dosttur!” diyebilmek için bizim kendimizde sorgulamamız gereken ise; Hayatımızdaki önemli kırılma noktalarında, başarılarımızda ve sıkıntılarımızda, çevremizdeki insanların bizlere olan yaklaşımları bu sorunun yanıtı olabilir. Kendin olabilmek ve samimiyet o insanı çok daha özel kılıyor. Güzellik geçici, ama güzel 'iyi ve erdemli' bir insan olmak en mühimi, çünkü kalıcı olan bu!. 

Benimde hayatın içindeki bu süreçleri yaşarken insanlar konusunda yanılgı paylarım oldu elbet. Ama şimdi daha fazla dikkat ediyorum. Ve benim için su gibi geçiveren bu yaşamın içinde, çok değerli gördüğüm ve zamanımı ayırdığım insanların da yaşamımı anlamlı kılacak insanlar olmasına önem veriyorum.

Bazıları hayatımızdan teyet geçip gidiyor ve onları görmesek de duymasak da eksikliklerini hiçbir zaman hissetmiyoruz. Hatta zarar vereceğini düşündüğümüz insanlardan mümkün olduğunca uzak kalmayı tercih ediyoruz. Ama bazıları var ki onların varlığını hep arıyor ve özlüyoruz. Ve onlarla bir arada olmak için hayatın tesadüflerine bırakmadan, varlıklarıyla anlam bulan yaşamlarımızı hep sürdürmek istiyor ve bunun için gereken neyse tüm gayreti de gösteriyoruz. Öyle ki, hayattayken ve bazen bizlerden istemsiz ayrılırken, bu dünyadan göç edip gittiklerinde de onları hep içimizde yaşatıyoruz!..

İşte ben en çok, özü sözü bir olan, gerçek ve samimi insanları sevdim. Saygıyı bilen, art niyet taşımayan, yaşamımdaki olumsuzluklara üzüldüğü kadar başarılarımı ve güzelliklerimi de benimle paylaşan ve sıcaklığını içtenlikle hissedebildiğim insanları…

Bir de kendi yarattıkları dünyayı varlıklarıyla büyütüp paylaşarak çoğaltan, uzakta dahi olsalar hayatlarımıza kattıkları o ışıkla güzel çağları yakalamamıza vesile olan ve silinmeyecek izler bırakan o çok özel insanları !..

Esin Bozdemir


Resim: deviantart

17 yorum:

  1. İşte en sevmediğim insan tiplemesi !
    Şaka gibidirler sanki.İnanamazsın.. Ve düşünürsen; özünde komiktirler :)
    Kurdukları her cümlenin öznesi ''övünmek'' hedefli ve sadece sana değil, gördüğü herkese bu text'i okuyan birer soytarıdır bunlar :) Anlaşılmadıklarını sanırlar o kuş beyinleriyle... :))

    Esinciğim, sinirlenmeyip biraz daha dinleseydin keşke bu maskarayı :)) İnsanoğlunun ne kadar bayağılaştığının okkalı bir örneğiymiş ne de olsa...

    Benim de var bu ara yazmak istediğim bir tip. Aklıma getirdin..
    Ne kadar sen olup empati kurmaya çalışsam da tebessümlerle okudum..

    Öpüyorum seni..
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  2. Karşımdaki kitaplıkta ağabeyim Vedat Varol'un yaşama veda etmeden çok kısa bir süre önce resimlerle anı kitapçığı haline getirdiği "izlenimler/İz birakanlar/ izi kalanlar" kitabına takıldı gözüm..
    "Uzakta bile olsalar hayatlarımıza kattıkları o ışıkla silinmeyecek izler bırakan çok özel insanlar" dan bahsediyor o da senin gibi sevgili Esin'im..
    Tıpkı senin gibi..
    Nefis bir yazıydı.. ellerin ve düşüncelerin dert görmesin.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Esmir,
    Zor bir görüşme olmuş. Bazen gelebiliyor insanın başına. Anlatımınızdan doğrusu etkilendim. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  4. Bunun ek kısa ifadesi "samimiyet" sanırım. Ve samimiyet kadar güzel bir şey olamaz bir ilişkide.

    YanıtlaSil
  5. Görmemezlikten gelmek iyi olurdu lakin insanın gözüne baka baka gördürüyor böyleleri...

    Allahtan hızlı konuşur o yapmacık dilleri de fazla meşgul etmezler.

    Samimiyetsiz, mala mülke kanan insanoğlu, aman uzak dur bizlerden:))

    Sevgi ve selamlar

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Esmir;
    Söylediklerinin hepsine sonuna kadar katılıyorum da, seçim hakkım benim de olsaydı tabi ki ben de sevdiklerim ve muhabbetinden haz aldıklarımla birlikte olmayı seçerdim.Ancak çat kapı geliveren ve sana ve senin söyleyeceğin bir sözle hayatına düzen vereceğine inanan insanlarla birarada olmak zaman zaman bana da boşa geçen zaman gibi görünüyor. (Aslında onlar bizi tekamül ettiriyor orası da ayrı bir konu.)Mesela ben "bırak bu dünya malıyla övünmeyi" diyebiliyorum böylelerine, ancak bunu söylediğim için karşı taraf mutlu olup kendine gelse de, sonradan neden böyle söyledim diye acı çekebiliyorum.Aynı dilden konuşabileceğim dostlar da istesem çevremde (belki de yaşım gereği) hep öğüt almak isteyenler çıkıyor karşıma. İnanırmısın şuan hayatımda deryada iki balık gibi olduğum 2-3 arkadaşa sahibim.Bir de blog dostlarım var.Ben de mükemmel değilim ama bu yolculukta bana da yol gösterecek ve sözüne saygı duyacağım artniyeti olmadığına şüphe etmeyeceğim dostlara ihtiyacım var.Hani bir hikaye var:" adamın biri ölmüş bir kuşa "pırr" der ve kuş canlanır uçar gider, başına biryığın insan toplanır.Ardından çişini yapınca yanında sadece bir kişi kalır" "sen niye gitmedin" diye sorar adam. Yanındakinin cevabı " Ben pırla gelmedim ki şırla gideyim" olur.işte böyle dostlar nasip olsun bizlere inşaallah sevgilerimle. tontini.

    YanıtlaSil
  7. Okurken O kadar çok tip geldi geçti ki gözümün önünden Esmir'ciğim :)Ve yıllardır kendimi uzak tuttuğum tipler:)Kendi olamayan kalabalıklar diyorum ben onlara...Eşyaya,mekana,makama,paraya paye verenler..."Kendimiz olmak" zordur.Kendini inşa etmek ağır bedelleri göze almışlık içerir ve insanın en gerçek,en güçlü halidir.kendi olamayan insanların,başkalarının hayatına da renk katabileceklerini hiç sanmıyorum.
    Çok güzel bir yazıydı :)
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  8. bır ınsan dogdugunda neyse hep oyledır esın ablacım. ya "ben merkez"
    ya da "mutevazı" dogulur.

    bı de "kendıyle alay edebilen,
    egoları sıfıra yakın,esprılı ınsan
    tıpınden korkmam.

    devamlı kendını ıspat havası..ıyyy
    nefrettt..

    sevgılerrr

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Zeugmacığım,

    Dediğin gibi keşke samimi olabilseler ve öyle üstünlük göstermeye olan gayretlerini biraz da insan olabilmek adına sarf edebilseler!..

    sevgilerimle,

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Hasretsenfonileri,

    Değerli ağabeyiniz Vedat Varol'un o duyarlı yaklaşımı, hassasiyeti ve algıdaki farklılığı ile eminim, güzel bir hatıra kitabı "izlenimler/İz birakanlar/ izi kalanlar" bırakmıştır ardında bıraktığı siz yakınlarına.

    Kendisi ne kadar anlamlı ve doğasına has silinmeyecek izler bırakarak bu dünyadan göçüp gitmiş!Özel insanı bende bu vesile ile saygıyla ve rahmetle anıyorum.

    Güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim.Hatasıyla ve sevabıyla bu hayatı yaşamaya ve yaşadıklarımdan ders almaya çalışan bir öğrenciğim ben hala!

    Sevgi ve saygılarımla...

    YanıtlaSil
  11. Değerli Mehmetbilgehanmerki,

    Hem de nasıl!üç beş dakika bana 3-5saat gibi uzun geldi!Allah tahammül edilemeyeck insanlarla bizi bir arada yaşatmaya mahkum etmesin. Ama ne yazık ki bazen şartlar bizleri böyle insanlarla bir arada olmak zorunda bırakabiliyor!Bu yüzden iş hayatındaki yakın plan çalışma arkadaşları oldukça önemli!
    Esen kalın...

    YanıtlaSil
  12. Sevgili mavi tutku,

    Evet samimiyet çok önemli!ama bazen, özellikle de çok toy olduğumuz yıllarda bilemiyoruz karşımızdaki insanın tavırlarının ne kadar gerçek olduğunu!sahte mi!samimi mi!inanmamız ve ardından hayal kırıklıkları yaşamamızda bundan dolayı oluyor!

    YanıtlaSil
  13. Sevgili newbahar,
    bazen ne kadar çok kaçarsan o kadar çok seni bulur derler ya hani!kaçmak yerine gerçek hislerini karşı tarafa net olarak ifade etmek daha akılcı!yoksa münasebetsiz ve yüzsüz insanlar! sen kaçtıkça bir yerlerde sürekli karşına çıkacaktır!

    uzak dursunlar evet:)

    YanıtlaSil
  14. Sevgili sufi,

    Dediğiniz gibi sanki böyle bir misyonunuz varmış da herkes sizden bir nasihat bekler(miş) gibi! kendini sürekli öyle bir görevde olduğunu hissetmek duygusu bazen insana yorucu gelebiliyor.
    Birde elbet insan, dostlarını ve arkadaşlarını kusurlarıyla birlikte taşır!"Kusursuz bir Allah" derdi rahmetli anneannem.Yani benimde hatalarım vardır, karşımdaki arkadaşlarımın da.

    Burada benim anlatmak istediğim asıl karşımdaki insanın samimi ve art niyetsiz olabilmesidir. Birde yaşamın yorduğu yürekler ve uslar biraz da dinlenmek isterler!ve işte bu yüzden sözü ve yüreği özlü insana hasretim daha fazla benim.

    Her zaman ki gibi ne güzel hikayelerin var bizlerle paylaştığın sevgili tontinim:)bu hikayende öyle güzel örtüştü ki burada anlatılmak istenilene.
    Yüreğine sağlık.

    Sağlıkla, sevgiyle ve sımsıcak yüreğini hissettiğimiz dostluğunla ve hep muhabbetle kal...

    YanıtlaSil
  15. Sevgili dalgalarıaşmak,
    Kendimiz olmak" zordur gerçekten. Sözlerinde belirttiğin gibi kendini inşa etmek ağır bedelleri de göze almayı gerektirebilir!ama insanın en gerçek ve kendine en yakın olduğu has halidirde aynı zamanda.

    Kendi olamayan sahte pırıltılarla renkli olduğunu sananlar aslında ne denli boşturlar!

    Teşekkür ederim,
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  16. sevgili ayşegül,

    dediğin evet, insan 7 sinde ne ise 70 de de odur derler. Özü kolay kolay değişmiyor insanın. Genlerinde mevcut olan karakteristik yapısıda öyle. Sadece zaman içinde yaşayarak farklı yapıda ve karakterde insanı tanıdıkça! İnsana ve hayata dair düşüncelerinde farklılıklara yol açıyor! bu da bizim karşımızdaki insanlarla olan ilşkilerimizi sorgulamamıza neden oluyor.
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  17. Bahsetmiş olduğunuz bu tip insanlar gerçekten çok sinir bozucu oluyolar hiç karşılaşmak istemediğiniz için de nedense sizi buluverirler:) benim de hiç tahammülüm yok kendiyle bu kadar övünen insanlara karşı. sırf gösteriş meraklısı olan bu insanlar bence tamamen boş insanlardır kendilerini tatmin etmek için maddi değerlere yönelirler sürekli..diğer yazılarınızı da okudum hoş bir site olmuş elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil