20 Kasım 2024 Çarşamba

Anadolu Hisarı Müzesi'nden panoramik boğaz seyri!

Lokasyon gereği yakınlığıyla genellikle sıkça tercih ettiğimiz Anadolu yakasında yer alan; Küçüksu, Göksu ve Anadolu Hisarı Kalesi veya diğer adıyla Güzelce Hisarı, İstanbul'un Beykoz ilçesinin Anadoluhisarı semtinde, Göksu Deresi'nin İstanbul Boğazı'na döküldüğü yerde yer alan bir Osmanlı kalesi. 

Anadolu Hisarı, tıpkı Kız Kulesi, Galata Kulesi ve Rumeli Hisarı gibi İstanbul’un en önemli simgelerinden biri. Tarihe tanıklık etmiş olan bu önemli yapıların çok daha uzun yıllar varlığını sürdürebilmesi ancak gereken restorasyonların aslına uygun bir şekilde yapılmasıyla mümkün. Çevre düzenlemelerinin de bu yapıların ihtişamına gölge düşürmeyecek şekilde dizayn edilmesi oldukça önemli.

Anadolu Hisarı uzun zamandır restorasyondaydı.2 yılda restorasyonu tamamlanan ve 2023 bahar mevsiminde müzeye çevrilerek ziyarete açılan Anadolu Hisarı hep aklımızda ‘ziyaret edilecekler’ listemizdeydi. Yazın kavurucu sıcakları yavaş yavaş ılık ve rüzgarlı havalara bırakırken Eylül ayı ortasında bir hafta sonu Anadolu Hisarı Müzesi’ni ziyaret ettik. 

17 Kasım 2024 Pazar

'Son Sümer Kraliçesi' Muazzez İlmiye Çığ, eserlerinle daima yaşayacaksın!

Muazzez İlmiye Çığ
(1914 - 2024)

O, Cumhuriyetimizin Çınarı ve 'Son Sümer Kraliçesi'ydi!
Mezopotamya uygarlığını dünyaya tanıtan Sümerolog,
arkeolog, dilbilimci ve yazardı. 
O, Laik Cumhuriyetin yılmaz savunucusu ve çağdaş bir Türk kadını olarak
bizlere rol modeli oldu. Yolumuza ve tarihimize ışık kattı.

110 yaşında bugün aramızdan ayrıldı. 

Ruhun şad olsun, ışıklar içinde uyu güzel insan.


***

16 Kasım 2024 Cumartesi

Mevsim artık sonbahar!

'Sen bir büyüsün yaz' da takılı kaldım halâ! Oysa artık mevsim sonbahar!.. güz de bitmekte, hatta kışa doğru yelken açmaktayız bile!. Geç gelse de mevsimler, yine de hiç aksatmadan rutin döngüsünü tamamlıyor! Şu aralar, tıpkı mevsimler gibiyim ben de!.. hem ona, hem buna yetişeceğim derken, bazı şeylere geç kalıyorum. Hiç istemesem de, bloğumu bir hayli ihmal ettim!. Neredeyse 3 ay oldu hasbihal etmeyeli!. Bu kadar uzun sürünce söze nereden başlayacağımı da bilemiyorum. Anlatacaklarım birikti. Uzun uzun anlatmayı da severim aslında. Ama velâkin uzun yazıların da artık okunmadığının farkındayım. Bu yüzden sözlerimi kısa keseceğim. En son Haziran ayı güncesini anlatmışım. Bu postta 3/4 ayı toparlarsam çıkarım feraha :) O halde başlayayım anlatmaya...

1 Eylül 2024 Pazar

Antik Çağın Şifa Merkezi: Asklepion / Bergama

Bergama çağlar ötesinden sesleniyor bize!  

Kültür ve sanat bende, ilim ve irfan bende, şifa bende, ben hayatım!’ diyor.   

Bu davetkâr çağrıya kulak veriyoruz biz de! Ve, antik çağın en önemli üç sağlık merkezinden biri olan Asklepion’a gitmek üzere bu defa rotamızı Kuzey Ege’ye; İzmir’in Bergama ilçesine çeviriyoruz.   

Antik çağın ve Anadolu’nun en önemli sağlık merkezlerinden olan Bergama’daki Asklepion aynı zamanda dönemin ünlü hekimlerinin yetiştiği bir tıp okulu ve dünyanın ilk psikiyatri hastanesi olarak da tarihe geçmiş. Radyoaktif özellikleri günümüzde keşfedilmiş şifalı suları, yüzyıllardır insanlar tarafından sağlık amaçlı kullanılmış.

13 Ağustos 2024 Salı

Sen Bir Büyüsün Yaz*

Ben hep yollar düşledim derin yollarda yürürken / yollar gül sesleridir beni yazın ta içine çağıran  / gitsem mi? yoksa daha erken mi akşamın kovanında / anılar oğul verirken

senin gittiğin yollar bana dolanan yollardır / solduğum bir büyük ormandır acılarım /  geçmişten ve gürgen ve derin bulut sözleri olarak / yazlar kalbime girerken

ah bellek, acı bellek! hem arısın sen / hem kimbilir hangi gülden kalma diken? / ve ne uzun bir büyü’sün, yaz! / gurbetler senin ülken, yalnızlar senin ülken

ben hep yollar düşledim / derin yollarda yürürken * 

21 Haziran 2024 Cuma

Akdeniz'in incisi Kekova ve Simena Antik Kenti

Işık ülkesi Lykia’nın zengin mirasını, yörük geleneğinin ilginç yaşamıyla harmanlayan; sırları halen daha çözülememiş batık bir kent, insansız bir ada; antik kentler ve şirin köyleriyle dünyanın en güzel mavisiyle dalgalanan koyları arasında Akdeniz'in incisi Kekova.

Antalya'nın Demre (Eski adı ile Kale) ilçesine bağlı Üçağız'ın merkezinde yer alan bu bölge adını kıyıya paralel uzanan Kekova Adası’ndan alıyor. Theimussa Antik Kenti ile iç içe olan Üçağız, Kekova bölgesinde karayoluyla ulaşılan tek yer. Doğal bir liman görünümünde olan bu koyda her yer antik kalıntılarla dolu. 1. Derece doğal ve tarihi sit alanı olan Üçağız’da yapılaşmaya izin verilmiyor.

Dantel gibi koyların, turkuaz mavisiyle bütünleşmiş yemyeşil ormanların arasından geçerek, harika bir yol seyrinin ardından Üçağız’a ulaşıyoruz.  Üçağız’da gözümüze çarpan ve yamaçları boydan boya kaplayan katırtırnakları, burcu burcu kokan kekik ve adaçaylarının dört bir yanımızı saran doğal esansı içinde gönlümüzü çelen Kılınçlı Köyü'nde küçük bir mola veriyoruz.

31 Mayıs 2024 Cuma

Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel *

- Sergiler ve resim çalışmalarımla sanatsal yönden oldukça hareketli geçen Şubat ayı'nın ardından, yine verimli ve çokça ürettiğim bir ayı daha geride bıraktım. Üretmek = Mutluluk. Bazen peş peşe ürettiğim, bazense üzerime çullanan bir rehavet içinde elimin işlemediği ve hiçbir şey yapmak istemediğim günler de oluyor tabi ki. Böyle anlarda izin veriyorum kendime. Bolca yürüyüş, okumalar ve film izlemelerle motorlarımı çalıştıracak enerjileri topluyorum yeniden. 

Bu arada kış göremeden içinin karartısını atmak istercesine paldır kültür gelen bahar mevsimi de şaşkın! 

Ağaçlar çiçek açtı! montlar, kazaklar, ceketler, bereler fora derken... hafta sonu, soğuk hava yine geri geldi. Bir sıcak, bir soğuk hava bünyelerimizi etkiledi. Bütün kış hiç grip, soğuk algınlığı yaşamayan ben, birkaç gündür yutkunmakta zorlanacak şekilde boğaz ağrıları çekiyorum. Nasıl üşüttüysem artık! Neyse sıcak içecekler, pastil ve şuruplarla geçecektir elbet. Yeter ki kafayı üşütmeyelim :) 

1 Mart 2024 Cuma

Ocak, Şubat...derken dallarımız çiçeklendi yeniden!

Ne kışlar eskisi gibi, ne de hayatın seyri!.. büyük bir karmaşa ve koşuşturmaca içinde geçiyor günler, aylar, mevsimler!. Ocak, Şubat...derken, kar yüzü göremeden, dallarımız çiçeklendi yeniden. Oysa kütür kütür karlı yollarda yürüyecektik daha! El emeği göz nuru ördüğüm atkımı takacaktım boynuma, yüzüm kızaracak, ellerim kartopu oynamaktan bitap düşecek, yine de içimdeki çocuğun enerjisiyle, bana mısın demeyecektim! :) bir de kardan adam yapıp selfiler çekecektik ki, anı defterimize not düşecektik bunu da! Ama olmadı işte! Ne diyelim!. Yine de belli olmaz, eskilerin deyimiyle, belki "mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!" ne malum! :)) 

Hayat pür telaş, dolu dizgin ve bir o kadar da kaotik bir biçimde akıp giderken; bense elimden geldiğince bu heyulaya kapılmamaya gayret ediyorum. Ama tabi ki, tamamen de izole edemiyorum kendimi. 

Şairin dediği gibi; "Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpâre, geniş bir ânın / Parçalanmaz akışında *" yım adeta!