Yaşadığı çağa damgasını vuran ve uygarlık tarihinin ilk müzakerecisi ve adaletin temsilcisi olan Priene'li Bias'ın adalete olan inancı, erdem sahibi eğitmenlerin yönlendirmesiyle Priene meclisindeki ticaret davalarında savunma hakkını kullanmak isteyenlerin yanında duruşu ve güçlü hitabet özellikleriyle de yıllar içerisinde, yaşadığı zamanın ruhuna uygun bir sembol isim haline gelmiş...Ve antik çağın yedi bilgesi arasında adından çok söz ettiren bir insan olmuştu. Öyle iken, antik çağda bilgeliğin ödülü olarak kabul edilen üç ayaklı bronz sehpayı dahi;
“Bilgelik tanrılara yakışan bir ünvandır ve onu en çok hak eden Apollon’dur. Ben ise, bir ölümlü için en yüce olanı, adil bir adam olarak anılmayı isterim” sözleriyle geri çevirmiş, böyle de mütevazi bir insan olarak antik çağın iz bırakan isimleri arasında yerini almıştır.
Bouleuterion - Meclis Binası
Priene diğer ‘polis’ site devletlerine göre daha mütevazi, ama demokrasisi daha gelişmiş bir yerleşimdi. Priene ‘ Ephesos ‘ Efes ya da Atina’nın yarısı kadar bile değilken, meclis binası en az onlarınki kadar büyük ve görkemliydi.
Ayrıca, Priene mahkemeleri en zor davalarda dahi öyle adil kararlar alırdı ki, bu yüzden tüm Ege Coğrafyasında adını altın harflerle tarihe geçirmiş bir kent olarak yerini almıştı.
"Adalet arıyorsan eğer, Priene’ye git!" denilmekteydi. Çünkü Bias’ı döneminin diğer bilgelerinden ayıran en önemli özelliği savunma yeteneği idi. Bu yeteneğini hep doğrunun, iyinin ve haklının tarafını tutarak ve haklıları savunarak hayata geçirmiştir. Bias’tan sonra, "hakimsen, bir Prieneli kararı ver" denilmeye başlanmıştı.
''Bütün servetimi yanımda taşırım'' diyerek bilginin en büyük servet olduğuna vurgu yapan Bias'a asıl ününü ise Lidya'nın efsanevi kralı Alyattes ile yaptığı bir konuşma kazandırmıştır.
(Bazı tarihçiler bu karşılaşmadaki kralı Alyattes’in oğlu olan 'Karun kadar zengin' deyimindeki Karun' adının da sahibi ‘Kroisos’ olarak da anarlar). Gelelim Bias'la Alyattes’in arasında geçen o olayı anlatmaya:
Lydia’nın İonia’daki tahakkümünün arttığı ve karadaki tüm kentlerini haraca bağladıkları dönemde Bias, Lydia Sarayına arabulucu olarak gönderilir. Tahtında mağrur bir edayla oturan Alyattes adalılara karşı bir donanma hazırladığını, yakın bir zamanda sefere çıkacağını söyler. Bias bunun üzerine adalıların binlerce at satın aldıklarını ve önce davranıp karaya çıkarak Lidya’yı işgal etmek istediklerini söyler.
Alyattes; “Denizden başka bir dünya tanımayan halklar nasıl olur da karada savaşırlar” diyerek yanıtlar. Bias; “Siz denizi ne kadar biliyorsanız, onlar da karada savaşmayı o kadar iyi becerirler” karşılığını verir.
Alyattes, Bias’ın kendisine vermiş olduğu bu bilgi ve yorum karşısında onu kutlar. Ardından Bias bu haberin aslında doğru olmadığını söyler. Böyle bir örnekle Bias, kendisine göre doğru görünenin gerçekte ne kadar yanlış olduğunu kanıtlamak istemiştir. Bunun üzerine Alyattes adalılara saldırmaktan vazgeçer, çünkü çok az bildiği denizcilik yöntemleriyle adalılara karşı işgal girişimini göze alamaz.
Bir başka örnek ise; Alyattes, Bias’ın gençlik yıllarında Priene’yi kuşattığında bir başka oyunla Alyattes’i yola getirir. Kuşatmadan sonra kentte ciddi bir kıtlık baş gösterir. Bias iki katır alıp bunları kısıtlı imkanlarıyla besleyerek tıka basa doyurup şişirir. Bu durum karşısında herkes deli gözüyle bakmaya başlar kendisine. Oysa Bias'ın bir bildiği vardır elbet. Bir sabah bu gürbüz katırları Alyattes’in ordugâhının bulunduğu araziye salıverir. Alyattes bu karınları şiş sağlıklı katırları görünce Priene’de uzun süre yetecek kadar erzak stoğu bulunduğunu düşünür. Gönderdikleri elçiyi büyük bir salonda ağırlar. Dev kum yığınlarının üzerini elindeki son mısır taneleriyle kaplar. Bolluk görüntüsü vermeye çalışır, ve elçinin inandığı bu tahıl bolluğu karşısında ardından Lydialı’lar kan dökmek yerine makul bir haraç anlaşması yaparak evine döner. İşte, Bias kendine has uzlaşmacı yöntemiyle onları alt etmiştir.
Priene'li Bias yaşadığı çağda insanlığı; adalete, doğruya, iyiye yönlendirir, O’nun haksızlığa tahammülü yoktur ama her zaman temkinli olmayı tavsiye eder:
"İşe başlamak için acele etmeyin, ancak işe başladığınızda sıkı sıkıya sarılın" - “Yaptığınız şey üzerinde düşünün!” - “Çok dinleyin, yerinde konuşun.” - “İkna ederek alın, zorlayarak değil!”
“Yanılmamak için erken konuşmaktan nefret edin; ardından pişmanlık gelir.”
“Size mirasım açıktır; merhamet sahibi olun ve birbirinizin halinden anlayın. Topraklarınıza ancak bu sayede barış ve huzur gelecektir.” der.
Bugün, her zamankinden çok, adalete ihtiyaç duyduğumuz süreçlerden geçerken… antik çağlardan gelen bu öğretilere kulak vermeli..
Esin Bozdemir
Tüylerimin diken diken olduğu güzel anekdotlar ve de doğrular. Sevgiyle kal.
YanıtlaSil@bahce perim,
Silbu özel coğrafyada, kadim çağların derin izleri var!..nice bilgeye ev sahipliği yapmış...
ve onların öğretileri binlerce yılın ardından bugün hâlâ kılavuz olacak nitelikteyse demek ki insanlık ne geçmişinden gereken dersi almış, ne de o kadar da çok yol almış!. Sevgilerimle...
güzel anlatım , müthiş emek , sevgiyle...
YanıtlaSil@KİTAP EYLEMİ,
Silteşekkür ederim,:) yazılarımı severek,araştırarak büyük bir özenle hazırlıyorum..
beğenileriniz de beni hoşnut kılıyor...sevgilerimle..
Kurumlardaki yöneticilere, hatta tüm yöneticilere eski çağlardaki bilgelerin deyişlerini içeren kılavuz kitapçıklar verilebilse keşke.
YanıtlaSilDoğruyu, iyiyi, haklıyı akıl ve mantık çerçevesinde öğrenmeye nasıl da ihtiyacımız var.
Esenlikler dilerim.
@Makbule Abalı,
SilKesinlikle bu öneriniz çok yerinde. 21. yy. da bugün insanoğlu, onca gelişen teknolojiye, kültüre ve çok dil bildiği 'konuşup-yazabildiği' halde, hâlâ birbiriyle savaşıyor, anlaşamıyor!. ve uzlaşmak konusunda ortak bir dil kullanamıyorsa eğer...demek ki hayatın öğretilerinden ve tarihten ders almamışız demektir!. Oysa bu topraklarda, asırlar öncesinden, yaşadıklarından dersler çıkarıp, insanlığın gelişimine engin tecrübeleriyle öğretiler sunan ve geleceği okuyan bilgelerimiz olmuştur. Onların öğretileri özellikle yaşadıkları çağa damgasını vuran bilge insanların, liderlerin sözleri bizim için son derece önemlidir. Çünkü hiç biri hayal mahsulu değildir. Yaşanmış ve deneyimlenmiştir.
Esenlikler dilerim..
Geçen sene yine Kasım ayında paylaştığınız gezi anı postunuz asla güncelliğini kaybetmez. Bir klasik olarak değişik versiyonunu aynı heyecan ile okudum.Antik Çağ'ın büyük düşünür ve bilgesi Priene'li Bias, adalet ve hukuk savunuculuğu bilgi ve becerisinin yanı sıra sahip olduğu dahiyane zekası ile önlediği savaş; sizinde betimlediğiniz gibi, her zamankinden çok hukuk ve adalete ihtiyaç duyduğumuz süreçler ve içinde bulunduğumuz beceriksizce savaş ortamının yaratılmasına sebep olanlara çok önemli ve çarpıcı bir referans olarak bütün çıplaklığı ile önümüzde durmaktadır. Milattan önce yetişmiş ve yeşermiş fikirler olduğunu düşünürsek, 2500 yıl sonrası için alınacak ne çok dersler var!..
YanıtlaSilGeçmişle günceli birleştirip, Bias'ın adalet çağrısı ile düşündüren bu çok önemli postunuz ve emekleriniz için teşekkür eder, güzel bir Pazar günü dilerim Esin hanım.
Esen kalın
@Mehmet Osman Çağlar,
SilDünya bir yana, memleketimiz bir yana !. ne değerli bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz öyle değil mi!.
İster Roma'lı olsun, ister Kafkasya'lı, ister Ermeni, ister Süryani!.. doğduğu değil, doyduğu toprakları vatan bilen erenler, bilgeler, filozoflar ne güzel öğretiler bırakmış bu topraklara!.. ve ne güzel kaynaştırmışlar insanları birbirleriyle!. dış güçler ve fitne fesat sokanlar o zaman da olmuş elbette!.. Ama uyanık, adil, hümanist ve bilge insanlar, dahiyane zekaları ile o düşmanlıkları alt edebilmeyi başarabilmişler!.. Bu dünya hepimizin!.. bu gök kubbenin altında hep birlikte insanca yaşayabilmek asıl hüner..savaşıp didişmek değil!.. Şimdi o seslere, kadim çağlardan uzanıp gelen o değerli bilgelerin öğretilerine, iz bırakan dünya lideri Atatürk'e (hiç bir komplekse düşmeden) bugün yine kulak vermeli!.. rehberimiz onlardır bizim!..
Değerli yorumunuz ve güzel düşünceleriniz için ben teşekkür ederim Osman Bey..Esen kalın..
Haklısınız, Atatürk'ün dahiliği şüphe götürmez Esin hanım. Gelmiş geçmiş en büyük liderimiz, övünç kaynağımızdır o... O'ndan komplekse düşenler, kendi komplekslerinin tuzağına düşenlerdir.
SilBen teşekkür ederim Esin hanım. Esen kalın...