1935 yılından bu yana müze olarak hizmet veren Ayasofya'nın iç mekânını gezdikten
sonra, sırada Ayasofya Kompleksine bağlı
olan diğer yapılarda. Genellikle Ayasofya Müzesine yapılan ziyaretlerde, eğer ki bir
tur aracılığı ile gitmemişseniz, sadece müze olarak hizmet veren ana
yapı gezilir, nedense diğer ek binalar göz ardı edilir. Oysa
Ayasofya’nın tarih içindeki varlığını ve misyonunu anlayabilmek için diğer ek binaları da
gezmek gerekir. Bizans’a tanıklık yapıp
Osmanlı’yı yaşayan ender ve abidevi yapılardan biri olan Ayasofya’nın, Osmanlı
Dönemi’nde hüküm sürmüş olan Padişahların ve Şehzadelerin türbelerini ziyaret
etmeden, diğer mekanların işlevlerini öğrenmeden zamanın ruhuna tam olarak dokunduğunuzu hissedemezsiniz.
Üstelik onlar ki bizlere; ister padişah olun, ister kral, isterseniz dünyanın en yücesi, en büyük lideri de olsanız, gideceğiniz yerin toprak olduğunu ve dünyanın faniliğini... bize anlatmaya yeter de artar bile!..
Gelelim biz yine bugüne .) Ayasofya Müzesi’nden dışarıya, yani avluya adım attığımız anda karşımıza gösterişli mimarisi ile büyük
bir şadırvan çıkıyor. Bu arada biz de kendimize, yerli ve yabancı turistlerin arasında küçük bir dinlence molası veriyoruz. İçerideki ruhani ve ulvi havanın aksine dışarıdaki pırıl pırıl güneşli ve cıvıl cıvıl kuş seslerine karışmış olan, heyecanlı ve dinamik bir yaşam coşkusu bizi kendimize getiriyor bir anda .)
Bu Şadırvan, Sultan
I. Mahmud (1730- 1754) tarafından 1740 yılında yaptırılmış. Ayasofya Şadırvanı, Osmanlı Mimarisi'nin bir
şaheseri olup, İstanbul'daki en büyük ve en güzel şadırvanlardan biridir.
Şadırvan'ın altın renkli tunçlarla süslü üst bölümü inanılmaz incelikte bir işçilik örneği. Kubbenin üzerinde üst kısmı tunçtan lale şeklinde istifli oyularak "Allah"
ve alt kısmında aynalı olarak "Muhammed" yazılı imiş. Mermer revakın üst
ve iç kısmında ise "Kaside" bulunuyormuş. 16 dilimli olan şadırvanda,
her dilimin ortasında tunç musluklar bulunuyor. Muslukların üzerinde yer alan
dilimli tunç şebekelerin birleştiği kısmın üstünde ise, tunçtan lale şeklinde "Biz
Her Şeyi Sudan Yarattık" ibaresinin yazılı olduğu alemler
bulunmakta imiş.
******
Veee ardından avluda Ayasofya’nın derinlerinde ve çevresinde dönemsel olarak yapılan kazılarda bulunan bazı antik kalıntılar var.. Önce antik buluntuları inceliyoruz. Sonra Şadırvanın etrafında dolanıp, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid`in hünkar mahfeli, muvakkithanesinin ardından Padişah ve Şehzade Türbelerini ziyaret ediyoruz.
*****
Masklı Sütun Başlığı Bizans Dönemi
7. Yy. Ayasofya / İstanbul
Payandalar
Ayasofya'nın duvarları, kubbesinin ağırlığı dolayısıyla, hem
Doğu Roma, hem de Osmanlı döneminde dışa doğru açılma tehlikesi göstermiş.
Bu yüzden Doğu ve batıdaki esksadralarla genişletilmiş olan yarım kubbeler, yan
neflerdeki sütünlar, onları birbirine bağlayan kemerler ve tonozlar ile ana
kubbenin çeşitli yönlere baskısı karşılanmaya çalışılmış, ancak bunlar yeterli
olmamış. Önce Doğu Romalılar, ardından da Osmanlılar yapının dışından
payandalar yaparak, kubbenin baskısını önlemişler. Tabi ki bu durumu kim önlemiştir? elbette mimarinin ustası Koca Sinan. Mimar Sinan bu sorunu
çözmek için, kubbeyi taşıyan payeler ve yan duvarlar arasındaki boşlukları
kemerlerle takviye etmiş, bunun yanı sıra ağır dayanak duvarları yaparak yapıyı
destekleme yoluna gitmiş. Ayrıca Doğu Roma Dönemi'nde yapılmış olan destek
duvarları yeniden örülerek, taş muhafazalar içine alınmış.
Ayasofya'nın 24 adet payandası bulunmakta imiş. Bu payandalardan 7 tanesi doğuda, 4 tanesi güneyde, 4 tanesi kuzeyde, 5 tanesi batıda ve diğer 4 tanesi de ağırlık kuleleri olarak yapıyı desteklemekte imiş
Ayasofya'nın 24 adet payandası bulunmakta imiş. Bu payandalardan 7 tanesi doğuda, 4 tanesi güneyde, 4 tanesi kuzeyde, 5 tanesi batıda ve diğer 4 tanesi de ağırlık kuleleri olarak yapıyı desteklemekte imiş
Ayrıca Ayasofya'da üç tane güneş saati yer alıyor. Bunlardan biri çıkışta sebil ve turnikelerin arkasında bahçede (görüntü bahçede yer alan güneş saatidir), diğeri çıkış kapısının bulunduğu cephede duvarın üst kısmında, üçüncü saat ise batı cephesi duvarında görülüyor. (biz ne yazık ki bu defa gözden kaçırmışız güneş saatlerini .) bir daha ki ziyaretimizde güneş saatlerini fotoğraflamayı unutmayalım diyerek.. not düşüyoruz kendimize)
*****
Osmanlı Döneminde halkın namaz vakitlerini öğrenmesi için
yapılmış olan 38 adet muvakkithaneden günümüze kadar gelmiş olan 29 âdetinden
bir tanesi de Ayasofya'da bulunan bu yapıdır. Sultan Abdülmecid (1839- 1861) zamanında,
Ayasofya'nın onarımını yapan Fossatti Kardeşler tarafından, 1853yılında yapılan
yapı, kendi türündeki muvakkithaneler içerisinde en güzel ve en
görkemlilerinden biridir. (Muvakkithane; yukarıdaki fotoğrafta sol alttaki küçük yapıdır)
Ayasofya’nın güneybatı avlusu içerisinde yer alan Sıbyan
Mektebi, Sultan I. Mahmud tarafından 1740 yılında yaptırılmış. Yapılışından
müze dönemine kadar mektep olarak kullanılan yapı, daha sonra müze lojmanı
olarak kullanılmış..
Sebiller
Sebil, genellikle camilere bitişik yapılan, özel bir
mimarisi olan ve karşılık beklenmeden hayır için içme suyu dağıtılan yapılar
oluyormuş. Ayasofya'da da bu amaçla yapılmış iki sebil bulunmaktadır. Bunlardan biri, Ayasofya'nın Vestibül Kapısından avluya çıkıldığınızda sağda, güneybatısındaki beden duvarına bitişik olan yapının, mimari üslubundan dolayı takriben 18. Yüzyıl olduğu düşünülmekte imiş. Ayasofya'da Osmanlı Klasik mimarisi sebil örneğini yansıtan ikinci sebil ise, Sultan İbrahim (1640- 1648) tarafından, Ayasofya'nın dış avlusundaki duvarın güneydoğu köşesine yaptırılmış.
Hazine Binası
Ayasofya'nın kuzeydoğu köşesinde yer alan yuvarlak ve üstü
kubbeli yapı Doğu Roma Dönemi'nde kutsal eşyaların saklandığı Hazine Dairesi imiş.
Osmanlı Döneminde ise Ayasofya İmarethanesi'nin erzak deposu olarak
kullanılmış.
İmarethane
Ayasofya İmarethanesi, Sultan I. Mahmud (1730-1754)
tarafından 1743 yılında Ayasofya'nın kuzeydoğusuna, yoksul ve kimsesizlere
yiyecek dağıtmak için yapılmış hayır kurumudur. İmarethanede değişik tarihlerde
yapılan onarımlar sırasında, kapıların üzerine onarım kitabeleri yazılmıştır.
İmarethanenin Bab-ı Hümayun tarafına bakan büyük merasim kapısı barok üslubun,
İstanbul'daki en güzel örneklerindendir. Bu kapı üzerinde Hattat Beşir
tarafından yazılmış, 1155 tarihli bir kitabe vardır.
Ayasofya’nın Minareleri
Ayasofya camiye çevrildikten hemen sonra, Fatih Sultan Mehmed tarafından, yarım kubbelerden birinin üzerine ahşap bir minare yaptırılmış. Fakat bu minare günümüze gelememiş. Güneydoğuda bulunan tuğla minare üslup bakımından incelendiğinde Fatih Sultan Mehmed veya II. Bayezıd Dönemine tarihlendirilebilir. Güneybatı ve kuzeybatı yönündeki eş minareler ise, Sultan III. Murad zamanında yine Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. 15, 16. ve 19. yüzyıllarda yapılan onarımlarda minarelere dönemin değişik süslemeleri eklenmiş.
Avluyu ve çevresini dolaştıktan sonra şimdi de; Padişah ve şehzadelerin türbelerini gezeceğiz. Ayasofya’nın ön cephesinden baktığınızda üç tane yan yana kümbetli yapılar görürsünüz. İşte o yapılar gezeceğimiz türbelerdir.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Ayasofya`daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Ayasofya`daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Sultan II. Selim Türbesi
Sultan II. Selim
Türbesi, İstanbul Türbeleri'nin en güzellerinden biri olup, ünlü Türk mimarı
Sinan'ın yaptığı 18 türbeden biridir. Sultan henüz hayatta iken Mimar Sinan'a
kendisi için Ayasofya'nın yanında bir türbe yapmasını emretmiş, ancak 1574' te
öldüğünde türbe henüz bitmemiş olduğundan, türbenin inşasına devam edilerek üç
yıl sonra (1577) tamamlanmıştır.
Sultan III. Murad Türbesi
Sultan III. Murad
Türbesi, 1599 yılında Mimar Davud Ağa ve yardımcısı Dalgıç Ahmet Ağa
tarafından, III. Murad'ın 1595 yılında ölmesinden 4 yıl sonra, II. Selim ve
Şehzadeler Türbesi arasına inşa edilmiş.
Türbe içersinde pencereler üç sıra hâlinde yapılmıştır, alt sırada kapaklı pencere aralarına ahşap kündekâri dolaplar yerleştirilmiş. Türbenin kündekâri tarzındaki giriş kapısı, geometrik şekilli sedef kakmalarla süslüdür. Ayrıca, kapının sağ kanadında "Herkes ölümü tadacaktır", sol kanadında ise "O'na döndürüleceksiniz" ile Dalgıç Ahmed Ağa yazılıdır. Türbe içerisinde, Sultan III. Murad, eşi Safiye Sultan, kızları, saray mensubu kadınlar ile Şehzadelere ait 54 sanduka bulunmaktadır.
Türbe içersinde pencereler üç sıra hâlinde yapılmıştır, alt sırada kapaklı pencere aralarına ahşap kündekâri dolaplar yerleştirilmiş. Türbenin kündekâri tarzındaki giriş kapısı, geometrik şekilli sedef kakmalarla süslüdür. Ayrıca, kapının sağ kanadında "Herkes ölümü tadacaktır", sol kanadında ise "O'na döndürüleceksiniz" ile Dalgıç Ahmed Ağa yazılıdır. Türbe içerisinde, Sultan III. Murad, eşi Safiye Sultan, kızları, saray mensubu kadınlar ile Şehzadelere ait 54 sanduka bulunmaktadır.
*****
Sultan III. Mehmed Türbesi
Sultan III. Mehmed
Türbesi, padişahın 1603 yılında vefat etmesi üzerine, oğlu Sultan I. Ahmed
tarafından 1608 yılında Mimar Dalgıç Ahmed Ağa'ya yaptırılmış.Türbe dıştan mermer kaplı, 8 köşeli ve çift kubbeli olup, ortada büyük bir mekân ve giriş tarafına bitişik iki kısımdan oluşmaktadır. Türbeye girişi sağlayan revaklı kısmın yan taraflarında yıldız, çiçek ve manzara resimleri yapılmış olup, bu özelliği ile dönemin klasik süsleme unsurları dışında bir üslup sergilemektedir.
Türbe içersinde Sultan III. Mehmed, Sultan I. Ahmed'in annesi Handan Sultan, Sultan I. Ahmed'in şehzadeleri ve kızları, Sultan III. Murad'ın kızı Ayşe Sultan ile diğer şehzadelerle birlikte toplam 26 sanduka bulunmaktadır.
Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi
Sultan I. Mustafa ve Sultan İbrahim Türbesi olarak kullanılan yapı Ayasofya'nın güney batı yönünde kalıyor. Burası bir zamanlar en önemli ek yapılarından biri olan, vaftizhane imiş. Fetihten sonra ise Ayasofya'nın kandil yağları deposu olarak kullanılmış, daha sonra Sultan I. Mustafa'nın 1639'da aniden ölmesiyle burası türbeye çevrilmiş. 1648 yılında vefat eden Sultan İbrahim de buraya defnedilmiş. Türbe içerisinde Sultan I. Mustafa, Sultan İbrahim, Sultan I. Ahmed'in kızları, Sultan IV. Murad'ın kızı Kaya Sultan, Sultan II. Ahmed'in şehzadeleri, kızları ile bazı hanedan mensupları gömülü olup, toplam 19 sanduka bulunmaktadır.
Şehzadeler Türbesi
Kaynaklarda, Şehzadeler Türbesi'nin, Sultan III. Murad'ın
annesi Nurbanu Valide Sultan için, Mimar Sinan tarafından 1580'lerin başında
yapıldığı, ancak veba salgını nedeniyle ölen genç şehzadelerin buraya gömülmesi
nedeniyle Valide Sultan'ın, Sultan II. Selim'in Türbesi'ne gömüldüğünden
bahsedilmektedir. Türbe içerisinde Sultan III. Murad'ın 4 şehzadesi ve 1 kızı
gömülü olup, toplam 5 sanduka bulunmaktadır.
*****
*****
Ziyaretin sonunda ise, çıkış yolu üzerinde hizmet veren hatıra eşya reyonuna uğrayıp burada; Ayasofya armalı kart, kitap, magnet, DVD gibi çeşitli hediyelik objelerden bir tane alarak isterseniz siz de günün anısına kendi tarihinize unutulmaz bir not düşebilirsiniz… bizden söylemesi :)
Esin Bozdemir
Detaylı Bilgi için bkz:
Ayasofya Müzesi
Ayasofya Müzesi
Merhaba:)
YanıtlaSilSevdicaan blog keşif etkinliğinden geliyorum .Blogunuzu takibe aldım.Benim blogumda da blog keşif etkinliğim var herkesi beklerim.
http://www.sosyalmedyakafe.com/2014/12/blog-kesif-etkinligi-bloglar-listesi.html
Bloglarınızda yayınlayıp bizlere destek olursanız seviniriz :)
İyi günler :)
YingYang,
SilSayfama hoşgeldiniz.. Başlatmış olduğunuz etkinliğe dair, tarafımızdan istemiş olduğunuz destek amacı ile bloğumda duyurusunu yaptım. Bundan sonrası elbette yapacağınız nitelikli paylaşımlarınız olacaktır.. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Fırsat bulduğumda bloğunuzu inceleyeceğim.Kolay gelsin..