Öykümüzün başlangıç yeri Girit Adası’dır. Öykümüzün kahramanlarından Ali Bey (Baş topçu) , yüzyılın başında Girit Adası’nın Suda Limanı’nda fener memuru olarak çalışmaktadır. Meyve ve çiçekçiliğe çok meraklıdır. Boş vakitlerinde evinin bahçesinde meydana getirdiği doyumsuz güzellikteki bahçe dillere destandır. Özellikle üretimi çok zor olan, beyaz iri çiçekler açan, Manolya fidanları ile ünlenmiştir. 1920’li yılların başlarında adada iyiden iyiye bozulan huzur sonucu Türk ve Yunan Hükümetleri arasında imzalanan bir anlaşmayla Büyük Mübadele olarak adlandırılan bir nüfus değişimi başlar. 1923’te başlayan mübadele sonucu yaklaşık birmilyon (1.000.000) Rum Anadolu’dan Yunanistan’a, beşyüzbin (500.000)Türk Yunanistan’dan Anadolu’ya göç eder.
Girit Adası’ndan gelen gemiler Çanakkale ve Ayvalık limanlarına mübadilleri ‘Girit Türklerini’ getirirler. Buralarda Rum ahaliden boşalan evlere yerleştirilirler. Ayvalık’a gelenler arasında ailesiyle birlikte Ali Bey de vardır. Ali Bey, onca kargaşa arasında gelirken yanında çok sevdiği çiçeklerini ve özellikle manolya fidanlarını getirmeyi de unutmamıştır.
Aile Ayvalık'taki yeni yurtlarında yeniden huzur bulmuştur. Ama Girit Adasını da sık sık hatırlamaktadır. Ali Bey, Girit’teki bahçesinin aynısını Ayvalık'ta da yapmış hatta o nazlı manolya fidanlarını bile yetiştirmiştir. Bu arada Ali Bey’in çiçeklerinden çok sevdiği küçük kızı Fatma büyümüş, gelinlik bir kız olmuştur. Pek çok taliplileri arasından talih Çanakkale’den Mehmet Bey’e gülmüştür. Ali Bey, sevgili kızını Çanakkale’ye gelin gönderecektir. Gelinin çeyizleri hazırlanır. Ali Bey çeyizlerin arasına üç adet manolya fidanı katarken damadına da bu çok nazlı manolya fidanlarını Çanakkale’de bu işten anlayan birine diktirmesini tembih eder.
1933 yılının yazında Fatma Hanım ile Mehmet Bey (Tosun) Çanakkale’de nikâhlanırlar. Bu arada Mehmet Bey, kayınpederinin tembihini unutmamış yine bir Giritli Mübadili olan ve belediyede bahçıvan olarak çalışan İbrahim Çapkan’ la görüşüp, manolya fidanlarının dikimini sağlar. Üç fidandan birini, kendi evlerinin bahçesine, diğerini bahçıvanın evinin bahçesine, sonuncusu da nikâhlarının kıyıldığı belediye binasının bahçesine dikilir. 1933 yılında dikilen bu fidanlardan evlerin bahçesine dikilenler ne yazık ki kururlar. Fatma Hanım’la Mehmet Bey’in mutlu günlerinin anısına belediye bahçesine dikilen fidan zamanla büyür kocaman bir ağaç olur. Beyaz iri çiçekler açtığı zaman yaydığı emsalsiz güzellikteki mis gibi kokularla kordondan gelip geçen herkesi selamlar.
Belediye binası zamanla yıkılmış yeri değişmiştir. Ama 1933 doğumlu bugün 75 yaşında olan manolya ağacı (yukarıda fotoğrafını gördüğünüz) halen yerinde durmakta ve tarihe, Çanakkale’ ye tanıklık etmektedir. (*)
Esin Bozdemir
Yazı: Arşivdendir. İlk yayın tarihi 26.07.2013 - (*) Öykü, Çanakkale Kent Kitabı (2008)
Manolya ağacı Fotoğrafı: izler ve yansımalar, Yer: Çanakkale İskele Meydanı - Görsel: buradan
Manolya ağacı Fotoğrafı: izler ve yansımalar, Yer: Çanakkale İskele Meydanı - Görsel: buradan
Manolya ağacının görkemli görüntüsüyle, güzel kokusuyla çevresinde oluşturduğu güzelliklere yıllarca tanık oldum. Nasıl da narin nadide çiçekler açar. Çok dokunulursa kararıverir.
YanıtlaSilDeğişik amaçlar doğrultusunda durmadan onlarca yıllık yararlı ağaçların kolayca kesildiği günümüzde böyle bir gerçek öyküyü yazmanız ne güzel.İnsana "kıyaslama" imkanı veriyor.
Uzun ve zorlu bir yolculukta yanında fidan getirmek, geldiği yerde onların dikimini sağlamak, ağaçlara sahip çıkmak, kalıcılığını sağlamak için çaba harcamak...
Bazı insanlardan, bazı öykülerden alacağımız ne çok ders var...
Ne güzel bir hikaye. Teşekkürler
YanıtlaSil