17 Haziran 2015 Çarşamba

Mevsimleri dolaşarak geldi Ramazan


Orucun bilgeliğini, paylaşma ve dayanışma duygularının derin manasını hissetmenin zamanıdır şimdi.  Zamanın rutin akışını değiştirip arınmanın, yoksullara empati kurmanın, içe daha bir dokunarak bakmanın, duyumsamanın ve hayata teşekkür etmenin ayıdır Ramazan. Ruhsal şölende diyebiliriz buna. 

Var olan şeylere daha güzel bakmanın esas olduğunu bilerek ‘Ramazan’ı yaşamak/yaşatmak’ ve tüm bunları yaparken de hiçbir şeyin adil olmadığı bu hayatta, ‘bir tek, kuş sütü dahi eksik olmayan sofralarla iftar açmak gibi.. abartılardan‘ gösterişten uzak olmak!.. Ve yılın 365 günü kul ve yetim hakkı yiyerek sadece bir ayda günahlardan affolunmayı beklemek ve dindar görünmenin ‘Ramazan’ın ruhuna uymayacağının’ farkında olmak gerek.

Çünkü ‘oruç tutmak’  sadece aç kalmak değil, benliği bir irade sınavından geçirmektir.

Bugün hızla değişen, dönüşen ve giderek kirlenen dünyamızda din algısı da, içeriği de ne yazık ki çözülmekte artık. 'Allah ile aldatanlar'  dinimizin o içe huzur veren, aydınlık yüzünü bir hayli karartmış olsalar da, biz yine de kadim zamanların içinden süzülerek sizlere; 'bu ayın içinde neler vardır, neler yapılır?' anlatmak istedim. Bilmeyenler için belki hoş bir tanışma, bilenler için de küçük bir anımsatma olsun diyelim biz bunun adına:)



Ramazan Ayında; Tan yeri ağarmadan evvel yenilen yemekle birlikte 'sahur' ile oruca başlanır.. Oruç vaktinde ise iftar saatine kadar yeme-içmeden alıkoymak kendini ve nefsi uzak tutmak gerekir her şeyden. İftar ise bir ay boyunca neşeli hazırlıkların yapıldığı, insanların birbirine daha çok yaklaştığı bir şölendir. İftar ve sahur arasına uzanan vakit 'teravih' vaktidir. Ramazan gecelerinde teravih'in özel bir yeri vardır. Büyük, küçük bütün camiler teravih namazı kılmak için gelen insanlarla dolup taşar. Ayrıca Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’in karşılıklı olarak okunduğu 'mukabele' ler vardır. Mukabele; bir kişi Kur’an-ı Kerim okurken diğerleri de onu sessizce dinleyip okunanları gözleriyle Kur’an’dan takip ederler.

Ben Kur’an-ı Kerim’in ayrıca ve özellikle Türkçe anlamı ile okunması gerektiğini düşünürüm. Nedir, neler anlatılmaktadır. Bunları bilmek gerekir öncelikle.. Ramazan Ayı ancak bu bilinçle aydınlığın ve bilgeliğin bir ayı olabilir.

Ramazan ayının içinde yapılagelen ritüellerin bazıları yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutsa da yıllandıkça gelişip güzelleşen zenginliklerimiz de var/dır. Meselâ, Osmanlı zarafetinin göstergelerinden biri olan ve diş kirası olarak bilinen bir ritüel vardı. Şimdilerde bunu bilen var mıdır ve uygulayan kalmış mıdır? niyet ve yöntem değişime uğramış olabilir!.. ama bir zamanlar Osmanlı devrinde  varlıklı insanların hatta orta gelirlilerin köşklerinde ya da evlerinde verdikleri büyük iftar ziyafetlerinin kapısı, tanıdık tanımadık herkese açık imiş. İsteyen istediği yere misafir olup iftar sofrasına oturabilirmiş. Hane sahipleri ise davetli-davetsiz tüm misafirlerine, orucunu sofrasında açtığı için bir teşekkür niteliğinde bir miktar para ya da kıymetli hediyeler sunarmış.

İşte bu zarif teşekkürün adı ‘diş kirası’ oluyormuş efendim. Yani bir bakıma iftara gelenler, dişlerini davet sahibinin iftar yemeğine kiralamış oluyorlar ve bu kira bedeli hemen orada zarif bir şekilde ödeniyormuş. Bu gelenek, dini bir vazife değil, sadece Osmanlı'ya has bir güzellik oluyormuş.

Ve İslam dininde, ‘sağ elin verdiğini sol elin bile görmemesi’ ilkesine dayanan ve ince zarafetlerle örülen geleneklerimizden biride 'sadaka taşı' imiş. Osmanlı toplumunda, cami ve bazen de büyük meydanlar ile imaret ve kütüphane gibi sosyal hizmet veren mekanların önlerinde veya yan taraflarında bir buçuk veya iki metre yüksekliğinde granit veya granit görünümünde, üst tarafı oyulmuş bir taş bulunurmuş. İşte bu taş, sadaka taşı olurmuş.

Sadaka taşı ile ilgili bir rivayette; 17. yüzyılda İstanbul’a gelen bir Fransız gezgini bir olaya şahit olur ve hayretini gizlemeyerek;  takip ettiği ve üzerinde para olan bir taşa, parayı almak için bir hafta boyunca kimsenin uğramadığını yazmıştır.  Vaktinde sadece İstanbul’da 173 tane sadaka taşı varken bugün sadece birkaç tanesi varlığını koruyormuş. Şimdi ne mümkün böyle sadaka taşları olacak!.. ve bunları da gerçekten ihtiyaç sahipleri alacak!.. (şimdi büyük hırsızlıkların devridir!.. çalan usta!. çırpınan gariban oluyor.. işin komiği tok olanlar hiç doymuyor!.. aç zaten hep aç!.. yerlerde sürünüyor.. neyse konuyu dağıtmadan parantezi kapatıyorum hemen)

En güzel ve en renkli ramazan geleneklerinden biride ‘Mahyalar’dır. İki minare arasına kandillerle yazılan ve sanki gökte asılıymış gibi duran ışıklı yazılara mahya, bu işin ustalarına da mahyacı deniyor. (Daha önce mahyalara yer verdiğim yazı burada bkz.)

Kadir Gecesi ise; Kur’an-ı Kerim’de bu gecenin bin aydan daha hayırlı bir gece olduğu bildirilmiştir. Ramazanın son on gününde ‘sureler’ inmeye başladığı için Ramazan maneviyatının zirveye yükseldiği bir gecedir.

Ve nihayetinde Ramazan Ayı 'bayram’ ile son bulacaktır.

Her gününe varlığımızı borçlu olduğumuz bu hayata ve Yaradan’a dua kokusu sinen şükranlarımızı ileteceğimiz ve içsel duygularla kutlayacağımız bir RAMAZAN AYI daha geldi.

Savaşların son bulması, sözde değil özde ve realitede sevgi, huzur, barış ve kardeşlik ikliminin yaşanması en büyük dileğimizdir bizim. 

Yaradana sonsuz şükranlarımız ve bütün inançlara saygımızla...
Hoş geldin Ramazan. 

Esin Bozdemir

6 yorum:

  1. Yazınızın her paragrafında insanı düşüncelere yönlendiren bir başka güzel anlayış var. "Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi" ne güzel ne düşünceli bir anlayıştır. Ama öte yandan düşünüyor insan, gazetecilerin davet edildiği, fotoğrafların çekildiği göstermelik iftar yemekleri, poz poz fotoğraflar... "Sadaka Taşı" keşke yaşatılsaymış. Dün haberlerde izledim, İstanbul'da bazı fırınlarda kapıya poşetler içinde ekmek asma alışkanlığı başlamış. İhtiyaç sahipleri para ödemeden alıyorlarmış.
    "Bütün inançlara saygımızla" diye bitirmek ne güzel. Bereketli, güzel bir Ramazan olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Dayanışma, sağduyu, paylaşım oldukça mühim. Ama tüm bunları yaparken gösteriş yapmadan, incitmeden, örselemeden yapabilmek çok daha mühim. "Sadaka Taşı" güzel bir uygulama imiş. Aslında bu kadar uçurum, gelir dağılımlarına neden olan etkenler ortadan kaldırılsa da bu uygulamaların hiç birine gerek duyulmasa! İronilerle dolu, yaman çelişkiler. Sömürü düzeni. Ve alabildiğine kandırmaca.. Temennimiz, bütün inançlara, hoşgörü ve saygı ekseninde, Ramazan'ın ruhuna özgü davranışlar silsilesinin hayat bulmasıdır. Hayırlı Ramazanlar ve güzel bir hafta sonu dilerim.

      Sil
  2. Ramazana dair ah ne güzel bir yazı...
    En çok da dokundurmaları sevdim. Onlar ki özellikle bu ayı bekleyen, nerede nasıl show yapsam da dört dörtlük müslüman zannedilsem, şakşaklansam, medyada boy göstersem diyen ve insanı dinden soğutanlar...

    Ve ritüeller ki onları yaşamak-yaşatmak bizlerin elinde.
    Sözde değil, özde barış, sevgi ve kardeşlik iklimlerinin yaşanması ve huzurlu bir Ramazan ayı geçirmemiz dileğiyle..
    Sevgiler Esinciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Dilimin ucundan süzülenler çok oldu ise de, yine de Ramazan'ın yüzü suyu hürmetine sustum ;)
      Dinle imanla uzaktan yakından ilgisi olmayıp senin de bahsettiğin gibi, özellikle bu günlerin gelmesini dört gözle bekleyen çok insan müsveddeleri var!.. bukalemun gibi her dönemin insanları onlar.. Ahlaklı ve dürüst olunca bir insan, ibadetini ve inancını da o doğrultuda yerine getirecektir zaten..

      Temennilerine yürekten katılıyorum, bilmukabele Zeugmacığım.
      Ben de sana ve ailene, güzel bir Ramazan ayı ve iyi bir hafta sonu dilerim.. Sevgilerimle..

      Sil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş, su gibi aktı gitti okurken... Ve ne güzel adetlerimiz varmış eskiden, diş kirası, sadaka taşı... Şimdi sadaka taşının Taksim gibi bir yerde olduğunu düşündüm de, o taştaki parayı alabilmek için birbirini ezip geçer insanlar kesin, nereden nereye gelmişiz ne üzücü aslında di mi :(
    Bu güzel yazı için teşekkür ediyor, hayırlı bereketli Ramazan'lar diliyorum, sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Noni Akgüngör,
      Evet ya ben de yorumunu okuyunca bir an gözümde canlandırdım.. 'Sadaka taşı' Taksim'de olsa!..
      ayhh gerçekten birbirini ezerdi herkes kesin!..artık her şey tepetaklak oldu. Kadim zamanlardan kalan o temiz ve aydınlık yüzlü, imanı tam insanlar giderek azalmakta..son kırıntılar kaldı sadece!.. ne diyelim..yine de biz bize yeteriz :)

      Değerli yorumun için teşekkür ederim sevgili Noni'm, ben de sana aynı temennilerle huzurlu ve bereketli bir Ramazan dilerim. Sevgilerimle..

      Not: Bu arada 'Noni Store' de çok güzel şeyler üretiyorsun görüyorum. Seni ilgi ile takip ediyor, çalışkanlığını taktir ediyorum. El emeği ürünlerinin her biri harika. Ellerine, emeğine sağlık. Ne demişler ; 'Çalışmak en büyük ibadettir.' :) Kolay gelsin..

      Sil