Yaz mevsiminin en sıcak ayı olan, Ağustos ayını da geride bıraktık. Ve Eylül ayı ile birlikte bir sonbahara daha 'merhaba' diyoruz. Yazlıkçılar panjurlarını yavaş yavaş indirip, yaz sezonunu kapatırken...kimi emeklilerin tercih ettiği gibi, bizim için de sezon yeni başlıyor diyebiliriz. Havaların hafiften serinlediği, yağmurların toprağa düşmeye başladığı, efil efil rüzgârların nefes aldırdığı ve ören yerlerinin daha sakin olduğu bu vakitler 'izler ve yansımalar' ekibinin de yollara çıkma zamanıdır dostlar:) Yakın bir tarihte 'kısmetse' yollarda olacağız...Yollara çıkmadan önce rotalarımızı belirleyecek, üzerinde biraz çalışacağız; nerelere gitmeli, nerelerde konaklamalı, hangi antik kentler, hangi ören yerleri, vs. vs... derken geri kalanını da hayatın akışına bırakacağız..keşif merakımız bizi nelerle karşılaştıracak bilinmez ama bildiğimiz, bu duyguları yaşamanın 'bizim için' ne kadar özel olduğu/olacağıdır! kendimizi iyi hissedeceğiz...bunu biliyorum.
Ülkemiz yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla ve muhteşem doğasıyla eşsiz bir coğrafyaya sahip. Özellikle kara yolu ile araç içinde bakına bakına gitmenin keyfi...bulduğumuz bir ağaç gölgesinde uzanıp, termosdan çayımızı içmenin, dağlara doğru tırmanırken mis gibi orman dokusu içinde karşımıza çıkan bir çeşme başında kısa bir mola verip 'su hayattır' demenin... ve doğayı kucaklamanın tarifsiz duygusunu yaşıyor olacağız...yine de; inşallah diyelim:)))
Tüm bunları gerçekleştirirken, kendi aracınızın olması insanı daha bir özgür kılsa da, yok ise de sorun değil inanın! çünkü artık şehirler arası otobüsler o kadar konforlu ki... hiç bir şey bunları yaşamanıza engel değil! yeter ki siz isteyin, yeter ki gezgin ruhunuzun ortaya çıkmasına izin verin...
Ülkemizin pek çok köşesini bazen trenle, bazen de dört tekerlekle dolaşmış; Marmara'dan Kuzey Ege'ye, Ege'den Akdeniz kıyılarına, Marmara'dan Batı Karadeniz'e ve Doğu Anadolu'ya kadar uzanmış... onlarca antik kenti görmüş ve bazen de kahverengi tabelaların bizi yoldan çıkarmasına izin vererek, esrarengiz yolların kapılarını aralamıştık ;) Bu gezilerimiz içinde karşılaştığımız nice antik kent, mağara ve ören yerleri oldu ki...henüz bunların hepsini sizlerle paylaşabilmiş değiliz!.
Ve işte o spontane gelişen keşiflerimizden biri de;
Ege'nin güneybatı kıyılarında seyir halinde, Didim'e doğru yol alırken, Milas'a yaklaşık 12 km. kala aniden karşımıza çıkan kahverengi tabelanın dayanılmaz cazibesi ile ;) kendimizi bir anda devasa sütunlarıyla oldukça görkemli ve ortasında da bir tapınağın olduğu Euromos Antik Kenti içinde bulmamız olmuştu.
Meğer karşımıza çıkan tapınak, Anadolu’daki en iyi korunmuş tapınaklardan biri olan Zeus Tapınağı imiş. Milattan sonra 2.yüzyılda inşa edilmiş olan ve 17 sütundan oluşan tapınak 16’sı üst kirişleriyle hala dimdik ayakta idi. Tapınağın sütunlarından dolayı "ayaklı" da denilen bu yer Euromos'tur. Euromos ise antik çağda Mylasa'dan sonra yörenin en önemli kentidir.
Tapınağın içinde ve çevresinde dolaşırken sütunların üstlerinde ilginç kabartmalar gördük. Bu kabartmalardaki çift ağızlı balta şekilleri buranın bir Karia kenti olduğunun bir göstergesi oluyormuş.
Kentin adı Helen döneminde Euromos, daha önceki yerli halk döneminde ise Hyromos / Kyromos imiş. Her iki adın Helen dilinde bir anlamı olmamakla birlikte Bilge Umar'a göre; "Kyromos'un aslı, K(uwa)-ura-(u)-ma öğelerinden 'Yüce Ana, Tanrıça'nın halkı' anlamında Kurama idi ".
Günümüze kadar sağlam kalabilmiş olan Zeus Tapınağı'nda bereket simgesi olarak bildiğimiz gövdesi geniş ve bol memeli olan o meşhur yontu bu tapınağın içinde barınırmış.
Bunun kanıtı ise; Euromos’un bastırdığı sikkelerde tıpkı Efes (Selçuk) Müzesi’ndeki Artemis heykeline benzeyen, bereket sembolü olan kabartmalı figürlerin olması imiş. Bunu öğrendiğimizde gözlerimizi kapatıp bir an antik çağ dönemine doğru yol alıyoruz :) bkz
Tapınak sütunlarının üzerinde ise bir takım harfler, bizim çözemeyeceğimiz yazılar bulunuyordu. Bunlar ise vaktinde tapınağa bağış yapan insanların isimleri oluyormuş.
Hangi çağda olursa olsun insanlar bir şekilde iz bırakmak ve o izleriyle sonsuzluğa mühür basmak istiyorlar...
Öğrendiğimize göre tapınağın 5 sütununu bağışlamış olan hayırsever hanım Tryphania, kent yöneticisi olan ünlü bir hekimin kızı oluyormuş.
Bu antik kentte tapınağın dışında, bir de zeytin ağaçlarının arasında yaklaşık 1800 kişilik bir tiyatro, konut kalıntıları ile karayolu arasında bulunan agora ve stora ile nekropol ve kent surları da bulunuyormuş. Bunları biz ne yazık ki göremedik, çünkü gözümüze ilişen ne bir patika, ne de antik kent alanında böyle bir tiyatronun olduğuna dair bilgi vardı. Yalnız son öğrendiğim bir bilgi oldukça ümit verici, o da Euromos Antik Kenti’ndeki 1800 yıllık Zeus Tapınağı'nın restore edilecek olması idi.
Böylelikle Karia'nın önemli kentleri arasında yer alan Euromos Anik Kenti ve Zeus Tapınağı ülke turizmi ve bölgenin tanıtımı açısından da artı bir fayda sağlayacaktır.
Euromos Antik Kenti'nden sonra yine yola koyulma vaktidir... Bu defa Karyalılar'ın izinde yepyeni keşiflere doğru yelken açacağız...
Esin Bozdemir
Euromos Antik Kenti ile taçlanmış bilgi ve görselleri, tekrar ilgi ve merakla izledim. Paylaşım ve emekleriniz için teşekkürler Esin hanım. Şimdi, Güney Ege gezilerinin, Karyalılar'ın izleriyle yeni keşiflere yelken açması sevindirici olduğu kadar heyecan verici. Eylül ayının ılıman havasıyla efil efil esecek yeni antik kentlere iyi yolculuklar dilerim.
YanıtlaSilSize ve aileye güzel bir Pazar günü geçirmesi dileklerimle esenlikler dilerim.
@Mehmet Osman Çağlar,
SilDaha önce gerçekleştirdiğimiz ve içinde Halikarnas'ın da yer aldığı Karya kentleri gezimizi yollara çıkıncaya kadar tamamlamak istiyorum. Kısmetse bu yıl ki gezimiz Doğu Karadeniz'e olacak.. Yaz boyunca taşınma telaşları ve eksiklikleri giderme süreçleri ile geçti günlerimiz..Umarım ülkemizde ve komşularımızda terör son bulur..ve özlediğimiz barış dolu günler yakın olur..bizde iç huzuru içinde yollara çıkarız. Güzel dileklerinize çok teşekkür ederim Mehmet Bey. Ben de size ve ailenize güzel bir pazar dilerim..Esenlikle kalın..
Çok güzel bir paylaşım olmuş hayırlı pazarlar diliyorum.
YanıtlaSil@Siyah kuğu,
SilTeşekkür ederim Siyah kuğu...
ben de size güzel bir hafta dilerim..
Merhaba,
YanıtlaSilNe güzel bir rastlantı olmuş o tabelayı görmeniz. İyi ki gitmiş, iyi ki yazmışsınız. Harika bir yazı, kaleminize sağlık :)
@Gazeteci,
SilKesinlikle iyi oldu..sonradan böyle bir antik kentin varlığını öğrenip de, atlamış olduğumuzu fark etseydik, 'hay Allah!' diyebilirdik.. değerli ziyaretiniz ve yorumunuz için teşekkürler, iyi haftalar dilerim.
Geçen ay Didim' gittim ama o tabelayı görmedim. Görsem iyi olurmuş :) Güzel fotoğraflar elinize sağlık. Memlekette görecek çok yer var.
YanıtlaSil@Turgay Aksoy,
SilBiz de son anda fark ettik! hani kimi ören yerlerin ve antik kentlerin o mahalle varmadan çok öncesinde en az 3-4 kez 'kahverengi' duyuru panosu olur ya!. bu öyle değil! gördünüz gördünüz!. :)
Memleketimizde bilinenlerin dışında, gün yüzüne çıkmayı bekleyen kim bilir daha ne çok antik kent vardır! bunun için epey bir dikkat edip, keşfetmek için çabalamak gerek....beğenilerinize teşekkür ederim.
Yaz aylarında birkaç kez önünden geçtiğim ama aşırı sıcak hava nedeniyle durup gezmeyi göze alamadığım bu kenti benden önce gezmenizi kıskandım doğrusu. yıllardır içimde kalmış durumda. (Yaklaşık bir hafta önce de yine önünden geçtim)
YanıtlaSilUmarım gelecek zamanlarda gerçekleştiririm. (Bu arada, yazlığımın son derece yakınından geçmişsiniz. Bilseydim ağırlamayı çok isterdim.)
Sevgiler, saygılar.
@Mehmet Bilgehan Merki,
Silİnsan bazen en yakınındaki yerlere 'nasıl olsa her zaman gidebilirim' diyerek sürekli erteler ve o gün bir türlü gelmez olur..sizin de öyle olmuş sanırım. ıskalamamak gerekiyor ama hayat telaşesi işte hepimizin yapageldiği şeyler..biz sanırım eskisine nazaran bu duygudan kurtulduk..biliyoruz ki 'yarın' olmayabilir! başımıza her an bir taş düşebilir ;) bu yüzden iş gereği dahi olsa, İstanbul için de bile bir yerden bir yere giderken ayrıntılarda gizli kalmış ve görmediğimiz yerleri artık teğet geçmemeye çalışıyoruz. Zarif davetiniz için çok teşekkür ederim Mehmet Bey.. size ve ailenize sevgi ve selamlarımızla..İyi haftalar dilerim..
Gözümden kaçmış yine bu harika yazı;hatırlattığın için çok teşekkürler Esin'ciğim.İyi ki bu antik kentler var yılın belirli zamanlarında sığındığımız,büyüsü ile mutlu olduğumuz.Teşekkürler,sevgiler.
YanıtlaSil@Arzu Sarıyer,
SilSosyal medya içerikleri öylesine çok ki artık..hepimizin gözünden kaçabiliyor. Ben de bazen takip ettiğim blog dostlarımın kimi yazılarını kaçırdığım olabiliyor.
Kesinlikle. Antik kentler genellikle bakir alanlarda ve özellikle gözlerden uzak doğanın içinde olunca, bizim için; hem tarihi keşif oluyor, hem de doğanın içinde yaşadığımız huzur iyi geliyor. Ben teşekkür ederim Arzu Öğretmenim. İçten sevgiler, selamlarla..Size ve ailenize güzel bir haftasonu dilerim.