6 Mart 2017 Pazartesi

Hokkabazların Dünyasına Yolculuk


Yabancısı olduğunuz ve ilk kez ayak bastığınız bir şehirde o şehrin silueti hiç şüphesiz belleğinizde önemli bir yer edecektir. Hele ki baktığınız şehir İstanbul ise!. Muhteşem manzarası hatırınızda saklı kalacaktır. Ancak insanlarının hayata bakışı, birbirleri ile ilişkileri, sosyal ve kültürel hayat, dışarıdan gelenler için etkiyi güçlendiren ayrıntılardır. Kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası olan İstanbul ise dünden bugüne şehrin gündelik yaşantısında ve sosyal ilişkilerinde önemli değişikliklerin yaşandığı çok özel bir şehir kimliğini hep sürdürmüştür. 
Bir zamanlar şehrin sokaklarında çok daha aktif yaşayan, şehirle alış verişi olan esnaflar, İstanbul’un zengin ve renkli kültürel dokusunun belirleyici unsurları arasındaydı. Özellikle bugün nesli tükenmekte olan bu esnaflar, sanat ile zanaatı, iş ile eseri birbirine yakınlaştırmış her biri kendi alanında bir üstat olarak varlıklarını sürdürmüşlerdi. 
Usta çırak ilişkisi içinde sanatlarını yeni nesillere aktararak; kendine has giyim kuşamı ve bir ritüeli olan kadim esnaflık, bir şehrin geçmişinin gelenek hanesinde hatırı sayılır bir yer edinirdi kendisine. Bugün ise ustaların birçoğu, bu geleneği yeni nesillere aktaramadılar. Çünkü bugün 21. Yy. ın modern dünyası bu kadim mesleklerin icrasını geleneksel yöntemler yerine gelişen teknoloji sayesinde çok daha efektif ve daha pratik bir şekilde zaman açısından da konforlu olacak düzeye getirdi. Ancak diğer yandan kültürel belleğin silinip gitmemesi için eskiye olan rağbette bir o kadar arttı.

Evliya Çelebi, 17. Yüzyılın ortalarında kaleme aldığı ‘Seyahatname’de 1109 esnaf ismi veriyor. 
Günümüzde ise geleneksel yöntemlerle sanatını yapan işin erbapları yok denecek kadar az artık. Şehrin geçmişine yolculuk ederken, İstanbul sakinlerinin adım attığı semtlerde dün var olan kültürlerin izlerini sürdüğüm ve az bilinen kadim meslekleri kaldığım yerden anlatmaya devam ediyorum. Daha önce ‘Dalkavukluk’ mesleğini paylaşmıştım. Şimdi ise bir başka meslek ‘Hokkabazlık’ var sırada.
Eski İstanbul’da düzenlenen eğlencelerde; gözbağcılığı, el çabukluğu gösterileri içinde en çok rağbet göreni, en yaygını ve eskisi hokkabazların yaptığı gösterilerdi. Bu gösterileri yapanlar adlarını ‘Hokka’ oyunundan almıştı. Hokka ise Arapça bir kelimedir ve şişe demektir. 
Hokka oyunu, ters çevrilmiş üç kap ve ufak bir topla, boş gösterilen hokkanın içinden top çıkarmak ya da içinde top olan hokkayı boş göstermek şeklinde oynanırdı. 
Hokkabazların oynadığı başka oyunlar da vardı; dik şekilde tutulan bir sopanın üzerinde yumurta yürütmek veya sıçratmak, paraları yok etmek veya çoğaltmak, boş kaptan darı veya su dökmek bu oyunlar arasında sayılabilir. Ayrıca bu oyunların adından yola çıkarak hokkabazlar “tasbaz”, “şübedebaz”, “gözbağcı”, “ayyar”, “efsunkâr”, “sihirbaz”, “mührebaz”, “yumurtabaz”, “beyzabaz”, “yuvarlakbaz” isimleriyle de anılırdı. 
Hokkabazlar çeşitli meslek ve ustalık sahibi 150-200 kişinin bir araya gelmesinden meydana gelmiş "ocak"lar halinde yaşar, çalışır ve kazanırlardı. Bu toplulukların her birine "kol" adı verilir, kolbaşının adıyla Ahmet Kolu, Samurkaş Kolu, Yanaki Kolu diye anılırlardı. Oyuncu sayısı yüzü geçen bir "kol" içinde neler neler bulunmazdı. Çalgıcılar, şarkıcılar, dansçılar, Karagözcüler, Meddahlar, taklitçiler, güldürücüler hep bunlar arasındaydı. 
Bu alanda beceri sahibi olanlar saymakla biter tükenir gibi değildir. İşte bunlardan bazıları : Şişebaz ve destibaz diye anılan meleke sahipleri vardı ki, şaşılacak bir ustalıkla gösteri yaparlardı. Bir testi üzerine dört kollu bir ağaç kurulur, birbiri üzerine içleri su dolu, çiçek koymaya yarayan, vazo biçiminde yirmi şişe sıralanır, bunların üstüne bir tabla, tablanın üstüne de üç büyük şişe konulur ; şişebaz, kalabalık seyircilerin ortasında bu testiyi alıp başının üstüne koyar, o halde dans eder, hiçbir kazaya, devrilmeye meydan vermeden gösteriyi tamamlardı. Görünüşte kolay görünen bu işin ne büyük bir meleke, ustalık ve el yatkınlığına gereksinme gösterdiği ortadadır.

Hokkabazlığı Türkiye’ye İspanya ve Portekiz’den göç eden Yahudilerin getirdiği kabul edilmektedir. Türk hokkabazlığının en önemli özelliklerinden biri, hokkabazın yardımcısıyla yaptığı söyleşilerdir. Bu durum, hokkabazlığa el çabukluğunun yanında dil çabukluğu da katmıştır.  
Hokkabaz bir yandan oyununu oynarken bir yandan elindeki şakşakla yardımcısına vurur, ayrıca bir deniz kabuğunu ara sıra boru gibi öttürürdü. (Yandaki görsel buradan ) Resim: Hieronymus Bosch'un 'hokkabaz' isimli eseri. Ressam bu eserinde, resme bakanların hokkabaza odaklanmasını sağlayarak cüzdan çalan adamın farkedilmesini zorlaştırmıştır. 
Hokkabazlar İstanbul'un eğlenceler topluluklarını oluştururlardı. İstanbul'un belli başlı semtlerinde belirli hanlarda bulunurlar; evlenme, doğum, donanma gibi genel şenlik zamanlarında ise özellikle çağrılırlar, alay halinde giderek gösterilerini yaparlardı.

Tanınmış hokkabazlar arasında Hacı Şahin, Sarılıkçı Bulgar Karısının oğlu Vasil, Kırmızı Burunlu Murad; Tanınmış hokkabaz kahvehaneleri arasındaysa Saraçhane’de Nuri Baba’nın, Draman’da Siirtli Arap Hamdi’nin, Şehremini’de Tatar Nuri’nin kahvehaneleri sayılabilir.  
Esin Bozdemir
©İzler ve Yansımalar
Eski İstanbul'da Bir Tuhaf Meslek
Yardımcı Kaynak: İstanbul'un 100 Esnafı Kitabı. Görseller: Buradan - Buradan

11 yorum:

  1. Çok ilginçmiş,hokkabaz kelimesinin buradan geldiğini bilmiyordum,şimdiki sirk toplulukları giviymiş yaşayışları.Gerçekten ilginç bir yayın olmuş,elinize sağlık.Eskilere de bir göz atayım hemen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Sevda Şahin,
      Bu yazıyı hazırlarken yaptığım araştırmalarda ben de pek çok yeni bilgi öğrendim. Ve bir an hafızamı yoklayınca rahmetli babaannemin 'hokka' olarak isimlendirdiği cam şişeler geldi aklıma. Demek ki 'hokkbazlık'da önceleri bu tür camdan kaplarla sonrasında ise değişik materyallerden oluşan toplarla vs.' oynanan bir oyunmuş :)
      İlginize teşekkür eder, iyi haftalar dilerim.

      Sil
  2. Eski İstanbul'da hokkabazların dünyası oldukça farklıymış. Aslında tarihimizi her yönden öğrenmek güzel.
    Çocukluğumuzda hokkabazları büyük sünnet düğünlerinden, doğum günlerinden hatırlıyorum.
    Bilmem neden, hokkabazlar, palyaçolar hep hüzün vermiştir bana. Kılıktan kılığa girerek, başkalaşarak, insanları eğlendirmeye çalışmak. Çocuklar peşlerinde koşarlar, giysilerini çekiştirirler.
    Geçmişte bir meslek olarak algılanması mutlaka farklı bir itibar kazandırmıştır.
    Çalışmanızı zevkle okudum ama düşününce gene duygulandım.
    Selam-sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Tarihimizi merak edip araştırdıkça bugünü daha iyi anlamamızı sağlayan nice bilgilere ulaşıyor insan.
      Çocukluğunuzda hokkabazları düğünlerde görebilmiş olmanız hem sizin için, hem de çocuklarınıza ve torunlarınıza aktarabileceğiniz ilginç bir anınız olsa gerek. Değerli yorumunuza teşekkür ederim. Selam ve sevgilerle...

      Sil
  3. Eski hokkabazların tarihi oldukça ilginçmiş. Çocukluğumda kurulan sirklere uzunca bir yolculuk yaptım. Emeğinize sağlık Esin hanım. Ayrıca günümüzün politik, medyatik ve yandaş hokkabazlarını anımsamadan edemedim. Onları gördükçe gülmemek elde değil!..

    Ailenizle güzel bir pazar günü dilerim.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Osman Çağlar,
      Hokkabazlıklar, şarlatanlıklar, dalkavukluklar...her yerde her tarihte hüküm sürüyor!. hele ki eline fırsat geçmeyegörsün insan evladının, dün kınadığını bizzat kendi de yapmaktan geri kalmıyor!. Her koşulda 'İnsan' kalabilmek ne kadar önemli..ancak az da olsa yine de eğilip bükülmeyen insanların var olduğunu görmek ferahlatıyor.. Çok teşekkür ederim. Ben de ailenizle birlikte size iyi pazarlar dilerim Mehmet Bey..Esenlikle..

      Sil
  4. Hokka Arapçada 'şişe' demişsin ya, ''baz'' eki de Farçada 'bir şeyin ustası' anlamı verir. Öyleyse hokkabaz = şişe ustası demek:) Şişe ile direkt bağlantılı. Genellikle şişe kullanılan bir nevi illüzyon, sihirbazlığı andıran bir meslekmiş cidden. Yahudiler aracılığıyla ne çok şey girmiş ülkemize sahi.

    Konuyla ilgili epeyce bilgilendim sayende.
    Ellerine, emeklerine sağlık. Sevgiler Esincim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Harika bir tanımlama olmuş. Hokkabaz = Şişe ustası ;) Rahmetli babaannem, arşın ve hokka kelimelerini yaşamında çok kullanırdı. Arapça ve Farsça'dan dilimize girmiş kelimeler. Şimdi de öyle bir Arap Hayranlığı var ki!. 'İstiklâl Marşımızın 96. yıldönümü kutlamalarında bir de bakıyoruz ki marşımız Arapça dillendirilmiş !. Tuhaf zamanlar içinden geçiyoruz. Türk kimliğimiz de kuşatma altında. Bu süreçlerden eğitim de nasibini aldı, eğitim 'eğitim' olmaktan çıktı. İçeride, dışarıda... her şey Arap saçına döndü;)
      Değerli yorumuna teşekkürler Zeugmacığım..Güzel bir hafta dilerim. Sevgilerle...

      Sil
  5. Zamanda yolculukla geçmişe gittim sanki :) "Hokkabaz" sözünün anlamı çok ilginç. Hokka deyince bizim ilkokulda güzel yazı derslerinde içine mürekkep koyduğumuz kap geliyordu sadece aklıma :)

    Bu meslekler dizisi çok güzel:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Ne güzel yakalamışsın. Şimdi yorumunu okuyunca anımsadım ben de. Yakın veya aynı zamane çocukları olabiliriz seninle :) aynen dediğin gibi, ilk okula giderken mürekkep hokkalarımız vardı (kırmızı, mavi, siyah) dolma kalemimizin mürekkebi bittiğinde hokkamızı çıkarıp kalemimizi 'hüppp' diye doldururduk. Hele ki o hokka şişeleri, bir de kazara dökülmeye görsün!..aman aman!..her yer batıp çıkardı :)) 'hokka' bizi geçmişe götürdü gerçekten :))) Teşekkürler Handan'cım. Kültürel gezi rehberi ya hani bloğun adı :)) bazen de geçmişe kültürel bir yolculuk yapıyorum.. Sevgiler..

      Sil
  6. Sevgili Deeptone vesile oldu bloğunuza gelmeme.Çok keyifli ve bilgilendirici bir yazıydı.Sözcüklerin çıkış noktalarını hep merak ederim.Zaman içerisindeki kültürel yolculuklarını da ;)

    YanıtlaSil