Taksim’deki sanat galerileri ziyaretimin ilki Tünel Sanat Galerisi'nde Ressam Mevlüt Akar'ın 'Düş-Görü' Resim Sergisi olmuştu, ikinci durağı ise ANAMED oluyor. ANAMED ise çok ilginç bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri” Sergisi Bahattin Öztuncay küratörlüğünde hazırlanmış. Ömer M. Koç Koleksiyonu’nda yer alan, 19. yüzyıl sonu Osmanlı bürokratı, Hariciye Nazırı, Mutasarrıf, cemiyet adamı ve aynı zamanda oyunbaz bir karikatürist olan Yusuf Franko Kusa Bey’e ait karikatür albümünü ilk kez gün yüzüne çıkarıyor.
Yusuf Franko’nun 1884-1896 yılları arasında bir albümde topladığı, Avrupa karikatür geleneği ile etkileşime sahip karikatürlerinin ilk defa görüldüğü sergide, 19. yüzyıl sonunun zenginleri, yüksek cemiyet mensupları, Osmanlı paşaları, Levantenler, sanatçılar ve diplomatların hiciv yüklü portreleri sergilenmiş.
“Yusuf Franko’nun İnsanları: Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri”, Yusuf Franko ve eserlerini odağına alarak, Franko Kusa ailesinin Osmanlı Devleti’ndeki yeri ve önemine, Avrupa karikatür tarihine ve albümün çeşitli ülkelerdeki uzun yolculuğundan sonra nasıl tekrar Beyoğlu’na döndüğüne de değiniyor. Bu yolculuk serüveni ise inanılmaz heyecan verici.
Sergide Yusuf Franko Kusa’nın albümü ve karikatürlerinin yanı sıra, bu eserlerle bağlantılı, başta Ömer M. Koç Koleksiyonu olmak üzere farklı koleksiyonlardan fotoğraf, belge ve yayınlar da sergilenmiş.
Franko'nun karikatürlerine bayıldım. Karikatüre meraklı, özellikle karikatür çizmeye hevesli olanların da bu sergiyi çok beğeneceklerine eminim.
Karikatürler, özellikle 19. yüzyıl sonunun Beyoğlu / Pera semtini, Yusuf Franko’nun da parçası olduğu renkli sosyal çevreyi ve İstanbul’un küresel mekânlarını gözlemlemek için de son derece önemli.
Kont Roberto Preziosi
Sergiyi gezerken mekânda benimle birlikte dolaşan 3-4 kişilik orta yaşın üzerindeki bir grup Fransızın son derece meraklı gözlerle sergiyi incelemesi dikkatimi çekiyor.
Yusuf'un Dünyasını Haritalandırmak
Sergide ANAMED’in birçok projesinde olduğu gibi farklı sunum teknikleri kullanılmış; bilgi, haritalandırmalar ve çeşitlendirilmiş medyalar aracılığıyla izleyicinin öznel bir anlatı kurmasına olanak sağlayacak şekilde sunulmuş.
Küçük bir tiyatro sahnesi, üstelik hareketli :)
Yusuf Franko’nun eserlerini ağırlıklı olarak mekân ve sosyal ağlar perspektifinden okumaya çalışan sergi, bir yandan Naum Tiyatrosu gibi dönemin önemli mekânlarına değinirken, diğer yandan albümde kendine yer bulamamış, “artık olmayan” mekânları da hatırlatıyor.
Böylece sergiyi çok hoş bir dekorasyon ve dönemle uyumlu klasik müzikleri ( Daniel Barenboim şefliğinde Saint-Saëns’in Danse Macabre’ını ) dinleyerek gezerken bir an siz de 19. Yy. ın renkli Pera’sına doğru yol alıyorsunuz.
Mekanda orijinal belgeler ve dönem fotoğraflarını inceleyebilir, bilgi panolarından yararlanabilir ve interaktif ekranlar üzerinde karikatür albümünün dijital kopyasını da karıştırabilirsiniz.
*****
Franko dar ağacında asılı!
- Albümün finalinde “Karikatüristin Ölümü“ başlığını taşıyan eser bir idam sahnesini canlandırıyor. “Kefaret” olarak adlandırdığı bu karikatürde hicvedilen karakterler (eleştirdiği insanlar) hep birlikte Franko’nun ipini çekiyor. Bir yanda ailesi ağlıyıır, diplomatlar umursamaz bir şekilde sohbetlerine devam ediyorlar. Franko’nun omzunda bir akbaba ve elinden yere düşen ferman ile birlikte çöl ortamını canlandırıyor. Bu da bize kişilerin kaderinin nasıl başkalarının elinde olduğunu gösteriyor. Aslında tüm bunlar Yusuf'un oynadığı 'karikatür oyunu'nun bir parçası ama aynı zamanda da sonu oluyor.
Yaptığı karikatürler gerçekten başına bir iş açmış mıydı, bilinmiyor. Bilinen Yusuf'un bu albümün dışında herhangi bir karikatürünün ortaya çıkmadığı...
Yusuf karikatüristi öldürmüş, albümü kapatmış, oyunu bitirmiş - (*)
‘Yusuf Franko’nun İnsanları’ ile buluşmak heyecan vericiydi. Harika karikatürlere bakarken hem yüzümde bir tebessüm hali, hem de değişik düşünceler içinde gezindim durdum!. Üstelik tarihin önemli portreleriyle tanışırken; siyaset, bürokrat ve iş dünyasının tanınmış isimlerinin nasıl birbiriyle akıl almaz ilişkiler içinde olduğunun bir kez daha ayırdına vardım!.
Bunca birikimi ve unvanları içinde barındıran Franko’nun sergisini gezmek güzeldi.
“Sizin de yolunuz Beyoğlu’na düşerse ANAMED’e uğrayın “demeyeceğim size! Çünkü sırf bu sergi için özellikle yolunuzu Beyoğlu’na düşürün ve “Yusuf Franko’nun İnsanları” ile buluşun derim ben. Çünkü bu sergi aynı zamanda, Beyoğlu’nun da bir hikâyesidir. Sergiyi, 01 Haziran 2017 tarihine kadar ziyaret edilebilirsiniz.
Esin Bozdemir
Ziyaret Günleri
26 Oca 2017 - 01 Haz 2017
Salı-Cumartesi: 10:00-18:30 Pazar: 12:00-18:30
Yusuf Franko'nun Eserleri
26 Oca 2017 - 01 Haz 2017
Salı-Cumartesi: 10:00-18:30 Pazar: 12:00-18:30
Yusuf Franko'nun Eserleri
(*) Sergi panosundan okuntudur.
Ressam Mevlüt Akar’ın - "Düş-Görü" adlı resim sergisi - Düttürü Dünya!
*****
YUSUF FRANKO KUSA BEY KİMDİR?
Lübnan’dan İstanbul’a göç eden, Osmanlı Hariciyesi’nde kendine yer edinen ve buradan yeniden Lübnan’a uzanan Franko Kusa ailesine mensuptur. Beyoğlu’nun meşhur ve öncü sanat mekânı Naum Tiyatrosu’nun kurucusu Michel Naum’la da akraba olan Yusuf Franko Kusa’nın kariyerindeki en yük- sek basamak, 1907-1912 arasında yaptığı Cebel-i Lübnan Mutasarrı ığı’dır.
Karikatürlerinde geç 19. yüzyıl Beyoğlusu’nun önde gelen kişilerini bir araya getirmiştir. Cemiyet davetlerinde boy gösteren Osmanlı paşaları ve yedi düvelin diplomatları, yerli ve yabancı sermayecileri, sanatçı- ları kendine özgü tarzıyla resmeden Yusuf Franko; gerek kendi karakteri gerekse de çizdiği karakterleriyle, uluslararası bir finans, diplomasi ve kültür-sanat merkezi haline gelen bu özel dünyanın bir ürünü ve aynı zamanda tanığıydı.
*****
BAHATTİN ÖZTUNCAY KİMDİR?
1958 yılında İstanbul’da doğan Bahattin Öztuncay, orta ve lise öğrenimini 1977 yılında Avusturya Lisesi’nde tamamladı; 1984 yılında Viyana Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden yüksek lisans derecesi ile mezun oldu. Osmanlı ve İstanbul fotoğraf tarihine ilgisi Viyana’da geçirdiği öğrencilik yıllarında başladı. Bu konudaki ilk araştırmalarını İstanbul’da erken dönem fotoğraf sanatına damgalarını vurmuş olan James Robertson ve Ernest de Caranza üzerine yoğunlaştırdı. “Bulletin of the Scottish Society for the History of Photography” ve “History of Photography” dergilerine her iki fotoğrafçı hakkında makaleler yazdı. Dünya fotoğraf tarihinin önde gelen isimlerinden olan Robertson’la ilgili ilk kitabı “James Robertson -Pioneer of Photography in the Ottoman Empire” 1992’de yayımlandı ve fotoğraf tarihine katkılarından dolayı 1993 yılında “Büyük Britanya Kraliyet Fotoğraf Cemiyeti” muhabir üyeliğine seçildi.
Yaşamı ve yapıtlarıyla tamamen karanlıkta kalmış olan Osmanlı Sarayı Fotoğrafçısı Kargopulo’yla ilgili biyografik araştırma kitabı “Vasilaki Kargopulo – Hazret-i Padişahi’nin Serfotoğrafî” 1999 yılında; 19. yüzyılda İstanbul’da hem yerleşik düzende faaliyet gösteren, hem de seyahat fotoğrafları çeken önemli yerli ve yabancı fotoğraf sanatçılarının biyografilerini ve 850 seçme fotoğrafı içeren iki ciltlik kapsamlı araştırma çalışması “Dersaadetin Fotoğrafçıları” 2003 yılında yayımlandı. 2004’te Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin ileri gelen şahsiyetlerinin imzalı ve ithaflı portrelerini içeren “Hatıra-i Uhuvvet” adlı kitabı hazırladı ve Sadberk Hanım Müzesi’nde aynı adlı serginin küratörlüğünü yaptı. 2006’da T.C. Dışişleri Bakanlığı desteğiyle Viyana’da, Parlamento Binası Eppstein Sarayı’nda düzenlenen ve daha sonra da Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Galerisi’nde ve İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda tekrarlanan “Avusturya-Türkiye İlişkilerinde Zamana Yolculuk” sergisinin küratörlüğünü yaptı ve kataloğunu hazırladı. Aynı yıl içinde Sadberk Hanım Müzesi’nde “Kırım Savaşı’nın 150. Yılı” adlı sergiyi ve kataloğu, 2008 yılında yine Sadberk Hanım Müzesi’nde düzenlenen “Meşrutiyet’in 100. Yılı” sergisini ve kataloğunu hazırladı.
2011’de Ömer M. Koç koleksiyonlarından seçme fotoğraflar içeren “Hanedan ve Kamera – Osmanlı Sarayı’ndan Portreler” kitabını yazdı ve aynı konuda Sadberk Hanım Müzesi’nde hazırlanan serginin küratörlüğünü yaptı. Koç Üniversitesi’ne bağlı ANAMED kurumunda 2014’de Savaş ve Propaganda ve 2015’de Camera Ottomana sergilerinin küratörlüğünü yaptı ve ilgili yayınları hazırladı. Aynı sene içinde Brüksel’de “Europalia” bünyesinde Ömer M. Koç koleksiyonlarından “İstanbul Fotoğrafları” sergisi açtı ve 2016 yılı Şubat ayında da Toronta’da Ağa Han Müzesi’nde 19. Yüzyıl fotoğraflarından seçmelerin yanı sıra, Murat Germen’in çağdaş çalışmalarını içeren “İstanbul İmgeleri” sergisini hazırladı.
Ayrıca “Osmanlı Havacılık Tarihi” üzerine araştırma çalışmaları bulunan yazarın “1. Dünya Savaşı Osmanlı Askeri Posta Tarihi” koleksiyonu, 2012’de Maribor’da düzenlenen uluslararası filateli yarışmasında “Büyük Altın Madalya” ile ödüllendirildi. 2002 yılından itibaren Koç Holding Enerji Grubu ve Aygaz bünyesinde kültür ve sanat danışmanlığı, 2009 yılından itibaren de Vehbi Koç Vakfı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Arter’de genel koordinatörlük görevini yürüten Öztuncay, aynı zamanda “Europäische Gesellschaft für die Geschichte der Photographie” asli üyesi, “Geyre Vakfı – Afrodisyas Kazıları” ve “TEV – Türk Eğitim Vakfı” yönetim kurulu üyesi, “Geyre Vakfı – Afrodisyas Kazıları” Yönetim Kurulu üyesi ve “TEV – Türk Eğitim Vakfı” Mütevelli Heyeti üyesidir. (Özgeçmiş Kaynak : Yeniçıkanlar)
Çok ilgi çekici. 1 Haziran' a kadar İstanbul' a yolum düşerse uğrarım mutlaka.
YanıtlaSil@Turgay Akasoy,
SilÖzel bir sergi gerçekten. Çok tesadüf eseri bulunan albümün dünyayı gezme öyküsü bir hayli ilginç! Halen devam etmekte olan bir sergi olduğu için çok fazla detay bilgi vermek istemedim. Panolarda dönemle ilgili enteresan bilgiler var çünkü. 'Küresel bir sahne 'PERA'. Esenlikle..
Yusuf Franka'nın insanlarıyla buluşma fikri ilginçmiş,Mersin'de açılırsa Mehmet Osman Abi ile gideriz.Veya yolumuz İstanbul'a düşerse..Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil@WarhaWk,
SilMersin'de ANAMED'in bir şubesi var mı? diye nete baktım, Sanat Galerisi yokmuş ama Anamur'da Özel ANAMED Hastanesi varmış :)) demek ki Mersin'e serginin gelme olasılığı pek ihtimal gibi görünmüyor! bu demektir ki tek şansınız, yolunuzun İstanbul'a düşmesi olacaktır ;) Ben teşekkür ederim Cenk. Esenlikle...
İzmir'de görmek isteriz. Müzikte şahane, dönemin heyecanını güzel hissettiriyor. Sana da teşekkür ederim. Bizimle paylaştın.
YanıtlaSil@bahce perim,
SilBen teşekkür ederim bahce perim.
Belki İzmir'e de gelir belli mi olur..Sevgiler..
İki sergiye de bayıldım, dediğin gibi yolumu oraya düşürmeliyim :)
YanıtlaSil@Handan,
Sil'Yusuf Franko'nun İnsanları'nın arasına
vakit varken karışabilirsin sen de.)
Sevgiler
Ne değerlerimiz var ama bizler isimlerinden bile bihaberiz. Bahattin Öztuncay ismini ilk kez duydum. Bu benim ayıbım olmasa gerek. Sanat adına ne çok çabalamış, ne emekler sarfetmiş. Sergiler ne kadar harikaymış. Ne yazık ki İstanbul'da yaşamayanlar için gezip görebilmek bir hayal. İyi ki gezip gördüklerini yansıtıyorsun ve bilgi sahibi oluyoruz. Eserleri de tek tek görüyoruz. Emeklerine sağlık Esinciğim. Sevgilerle...
YanıtlaSil@Zeugma,
SilKim bilir daha gün yüzüne çıkmayan ne çok değerimiz var! Biz ancak sanat galeri ve sergileri dolaşınca öğrenebiliyoruz. Keşke daha çok sergi gezebilsem. Ancak her zaman gidemesem de gittiğim de toptan en az 2-3 galeri dolaşıyorum, böylece gün daha bir verimli oluyor.
Ben teşekkür ederim Zeugmacığım. Sevgilerimle...