Biz onu en çok söylediği romantik
şarkılarla, konser salonlarında kendine has yorumuyla ve gizemli tavırlarıyla tanıdık. Ama o
sadece şarkı söylememişti, asıl kariyerine şair ve romancı olarak başlamıştı. Yazdığı
yüzlerce şiiri vardı, şarkıların pek çoğunun sözleri kendine aitti. Üstelik öyle
şeyler söylüyordu ki, onun için bilge bir ozan diyorlardı. O kimi zaman yaşadığı düzene sessizce başkaldıran protest bir aydındı. Bazen bir
seyyah! ve bu kimliklerin dışında ona bir de keşişliği ekleyebilirdik. O, yaşamı boyunca çok yönlü bir sanatçı olmuş ve
ilerleyen yaşına rağmen sahnelerden inmemişti. Bahsettiğim sanatçı, sıradışı
yaşamıyla, tutkulu aşklarıyla, yaptığı şarkılarla, söylediği sözlerle bir
efsane olan Leonard Cohen’dir. Ve dünya,
en önemli ozanlarından birini, Leonard Cohen’i , 7 Kasım 2016’da 82 yaşındayken
kaybetti.
70’li yıllar ve öncesini, belki
yeni jenerasyon çok iyi tanımıyor olabilir, ancak Cohen’in benim de çok severek
dinlediğim; “Dance Me to the End of love” , “Suzanne”, “Teachers”, “Master Song”, "Everybody Knows", "Lover, Lover, Lover"şarkılarını duymayan kalmamıştır sanırım. İşte bugün hâlâ bu şarkılar büyük kitlelerce dinleniyorsa
Cohen efsanevi olarak aramızda hep yaşayacaktır diyebiliriz.
Leonard Cohen’in “Kendi Ağzından”
Butik Yayıncılık’tan çıkan kitabını görür görmez bir hevesle alıp, bir an önce sevdiğim
sanatçının biyografisini okumak istedim. Ardından birkaç kitap daha okundu ve bitti. Ve ben araya daha fazla zaman girmeden, heyecanım ve usumda yer eden bilgiler tazeyken okuduğum kitabı tanıtmak istedim.
Kitap alışıldık biyografi
türlerinden biraz farklı. Cohen’i çok yakından tanıyan; Jean-Dominique
Brierre ve Jacques Vassal’ın on yıllar boyunca Cohen’le -kendi ağzından
yayınlanan- röportajları, söyleşileri, şiirleri ve şarkı sözlerini, romanları,
konserlerinde yaptığı konuşmaları ve hakkında yazılanları derleyerek çok kapsamlı bir çalışma yapmışlar. Sanatçıya dair
pek çok detayın yer aldığı koca bir yaşamı, Cohen'in hayatını, tematik bir bütünlük içinde ve bölümler halinde kaleme almışlar.
Her bölüm, okuyucuyu Leonard Cohen’in
farklı bir yüzüyle tanıştırıyor. “Montrealli,
Yahudi, Oğul, Şair, Müzisyen, Sevgili, Hasta, Gezgin, Savaşçı, Romancı, Avcı,
Söz Yazarı, Sahne Adamı, Koca, Baba, Kâhin, Keşiş “ . Her bölümün sonunda ise alıntılara
dair yardımcı kaynaklar ve kısa açıklamaların eklendiği “notlar” vardı. Merak
edenler daha kapsamlı bilgilere buradan ulaşabilecekler. Bir sanatçının yaşam hikâyesi en ince ayrıntısına kadar ele alınmış. Takdir
edilesi büyük bir araştırma, titiz ve özenli bir çalışma örneği.
Kitap, Kanadalı müzisyenin
Montreal yıllarından başlıyor; ailesi, kökleri, Kanada’yla olan ilişkisi
derinlemesine anlatılıyor. Cohen’in şarkı
sözlerindeki, şiirlerindeki ve romanlarındaki detaylardan yola çıkılarak Yahudi
kimliği masaya yatırılıyor. Çok
küçük yaşlarda babasını kaybeden Cohen’in dominant bir karakter olan annesiyle
inişli çıkışlı ilişkisi anlatılıyor. Müzisyenlikten önce asıl kariyerine
şiir kitaplarıyla başlamış olan Cohen’in gençlik yıllarında çıkardığı
kitaplardan bölümler anlatılıyor.
Geçimini bu meslekte sağlayamayacağını anlayınca bu defa kimliğine
‘Sahne Adamı’ eklenecektir. Ve aşkları, eşleri, ayrılıkları….
“Hasta” bölümünde; ruhsal dünyasına,
takıntılı kişilikleri- manik-depresiflik durumlarına yer verilmiş. Sanatçı büyük
depresyonlar da yaşamış. Psikiyatri Hastanesi’nde yatmış, intiharın
eşiğinden dönmüş. Kitapta, sanatçının daha önce hiç bilmediğim özelliklerini okudukça, Cohen'in şarkılarındaki o ıstıraplı, kaygılı, hüzünlü notalarla başlayıp, sonra bir anda, o melankoliden ve ıstırabın içinden kurtulmuş gibi daha canlı ve coşkulu bir karaktere bürünen o sesleri-sözleri - tıpkı manik-depresif hallerin birer yansıması gibi - şimdi daha iyi
yorumlamaktayım. Hastaneden
yazdığı şiirlerin bazılarını şarkı sözü olarak kullanmış. Ve en iyi terapiyi
yazmakta bulmuş. Zen Manastırı’nda kalırken yaratma süreci içinde yazdığı
yazılara ve günlüklerinden önemli bölümlere yine ‘kendi ağzından’ yer verilmiş.
Cohen’in ‘yazıya dair’ sözleri de çok anlamıydı.
"Bir yazar için, hatta iyi bir yazar için yaşadığı çevrede kendisini biraz yabancı hissetmesi iyi bir perspektif yakalaması açısından gerekli olabilir. Kanada bunun için ideal bir ülkedir, zira herkes başkalarına karşı kendisini yabancı hisseder. Bu durum büyük bir avantaj sağlamaktadır. Biz Fransızlara karşı, Fransızlar Yahudilere karşı, Quebec Kanada'ya karşı.....Bu ülkede mükemmel bir yabancılık duygusu gelişir. Herkes mutsuzdur, mutsuz değilse bile sıkıntılıdır. Bu nedenle yazmak için mükemmel bir yerdir." Sf.24
"Şiirin ve şarkıların tecrübenin külleri olduğunu her zaman hissetmişimdir. Eğer bu küller iyi yanmışsa tertemiz, bembeyaz toz elde etmek için külleri temizleyip içindeki artıkları ayırarak süzebiliriz. Rüzgârın taşıdığı, insanın kalbinden geçen şeylerdir. " Sf.68
Leonard Cohen yaşamı boyunca dünyanın pek çok yerini gezmiş
ve aynı zamanda bazı ülkelerde yaşamış. Bir ayağı Kanada’da, bazen New York ve
Avrupa’nın kimi kentlerinde geçmiş. Ama özellikle Yunanistan’ın Hydra adası ve
Paris, ozanın hayatında ayrı bir belirleyici olmuş. Yunanistan’daki yaşamı ise,
gönüllü tercih ettiği bir sadelik içinde; elektriksiz ve hatta susuz bir ev
olmuş. Ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu yıllarda bu basit yaşamı ve sıcacık,
ılıman iklimiyle Hydra adası Cohen için adeta bir sığınak olmuş. Bu sade hayat ona, iki roman ve birçok şiir
kazandırmış. Sürekli yazmış, üretmiş.
Ayrıca Cohen’in şarkılarında sadece aşklar ve bireysel öyküler yok. O kimi
şarkılarında bu dünyanın ‘karanlık’ gidişatına dair öngörülerde de bulunur. Sanatçı Musevi olsa da geniş bir bakış açısı
içinde hem Museviliği hem de bütün dinlere karşı sorgulayıcı tutumunu muhafaza
eder. Yolu Zen Budizmiyle de kesişir. Cohen, 90’lı yıllarda her şeyden elini
eteğini çeker. Bu inziva, Cohen’in arayışları içindeki en önemli dönemlerden
birisi olur.
Kitap böyle kategorilere
ayrılmış. Roman tarzının dışında araştırma yönü daha ağırlıklıydı kitabın.Tabi
altını çizdiğim kayda değer, pek çok Cohen sözü vardı. Bu sözleri de, not
defterime geçirerek üzerinden bir kez daha geçtim. Çünkü her biri birer kitap
konusuydu.
Kitapta en ilginç bulduğum detay
ise, keyifle dinlediğim Cohen Şarkısı “Dans with me” nin hikâyesi oldu. Leonard çok belirgin olmasa da kimi
kitaplarında Yahudi soykırımına yaptığı göndermeleri de olmuştur. Anlamlı
başlığı olan Flowers for Hitler ‘Hitler’e Çiçekler’ albümünde yer alan
şiirinde; “Ve sıcak fırınlar önünde, / kurnazlıkla kısacık öpüşmeyi
başardılar,/ asker altın dişlerini sökmeye gelmeden önce .” - “... Yanan kireçte yatan/ tüm uzuvlar büzüşmüş,/
acıdan şişmiş /kimse anlayamaz bunu…” der. Sf. 44
Yapılan soykırım karşısında derin
acılar yaşamıştır. Belki kendisinin “büyük depresif” ününü pekiştirmemek için
şarkılarında üstü kapalı imalarla da olsa bu büyük felaketten kaçınmıştır
Cohen. Bunu sadece bir yerde ima etmiş O da benim de çok severek dinlediğim “Dance
me to the end of love” in orijinal halinin ilk defa 1985’te Avustralya
televizyonunda çalınırken, şarkı sözlerinde neyi ima ettiğini anlatırken ortaya
çıkar. Ben de bunu ilk kez öğreniyorum.
“Başlangıçta Berlin şehri için
yazılan bir şarkıydı “Dance me to the end of love”. Konusu kötülüğün kökleri
olan bu şarkıya birçok dize yazmıştım. Ama ilerlemiyordu. Birdenbire bu
şarkının sözlerinin aşk ve evlilik üzerine olduğunu fark ettim. Çalışma kamplarına getirilen mahkûmlara küçük
orkestralar kurdurduklarını öğrendim, Almanlar öldürme görevlerini yerine
getirirlerken yaylı sazlar dörtlüsüne konser verdirtiyorlarmış, bu gerçek yazdığım
hikâyenin en yıpratıcı tarafıdır. ‘Dans
me to your beauty with a burning violin’(Güzelliğinin şerefine alevli bir
keman eşliğinde dans et benimle dizesi bu olaya atıfta bulunmaktadır.” Sf. 45
Sözlerime, bir aşk ve evlilik şarkısı gibi görünse de aslında “Dance me to the end of love"ın dramatik olan hikâyesiyle son verirken...şimdi bir de bu gözle bir kez daha şarkıyı dinlemek istiyorum... Cohen hayranı iseniz ve bir de biyografilere meraklı iseniz kitabı elbette öneriyorum. Çünkü içinde din, dil, ırk ayırt etmeksizin evrensel bir bakışla; bir sanatçının gözünden ve 'kendi ağzından' hayata dair 'anahtar' olacak inanılmaz sözler var...
"Mevcut tek zafer, kalbin intikama,
umutsuzluğa ve nefrete karşı kazandığı zaferdir."
Esin Bozdemir
Dans et benimle, aşkın sonuna dek / Dans et benimle, güzelliğinle, bir acı kemanın nağmesiyle, Dans et benimle, panik halinde, güvenimi toplayıncaya dek / Bir zeytin dalı misali havalandır beni; evcil güvercinim ol. / Dans et benimle, aşkın sonuna dek…/ Dans et benimle, aşkın sonuna dek…
Ah, izin ver güzelliğini seyredeyim, tanıklar gittiğinde, / Dans ettiğini hissettir bana. Babil’de yaptıkları gibi, / Yavaş yavaş göster, sadece sınırlarını bildiklerimi. /Dans et benimle, aşkın sonuna dek…/ Dans et benimle, aşkın sonuna dek…
Dans et benimle, şimdi düğün, dans et ve sürekli dans et, / Dans et benimle, daha fazla dans et, şefkatle, / İkimizde aşkımızın altındayız, aşkımızın üstündeyiz, /Dans et benimle, aşkın sonuna dek…Dans et benimle, aşkın sonuna dek…
Dans et benimle, çocuklara, doğmak için bekleyen... /Dans et benimle, öpüşmelerimizin eskittiği sona kadar, / Sığınak çadır dik şimdi, her bir dikişi sökülse bile, /Dans et benimle, aşkın sonuna dek…Dans et benimle, güzelliğinle, bir acı kemanın nağmesiyle, / Dans et benimle, panik halinde, güvenimi toplayıncaya dek / Dokun bana çıplak elinle, dokun bana eldiveninle; / Dans et benimle, aşkın sonuna dek…/ Dans et benimle, aşkın sonuna dek… Çeviri: Cem Ertem tıklayınız
Ne çok özelliğini bilmiyormuşum... Teşekkrler
YanıtlaSil@tülin,
SilBen de sanatçının bilmediğim pek çok özelliğini kitabı okuyunca öğrendim.
Sevgilerimle..
Çok detaylı ve titiz bir çalışma olmuş gerçekten de... Bilmediğimiz nice dalları varmış hayatının... Gerçek sanatçılardan diyebileceğimiz kişilerden benim için.
YanıtlaSilYorumuna sağlık Esincim ♥
@Oytunla Hayat,
SilCohen'in hayatına dair kitapta daha neler yoktu ki! Hayata dair sözleri çok ama çok derin. Kendini aşmış, atlatmış, o ince çizginin dışına taşmış... ve sanki biraz da ermiş gibi!. böyle ilginç insanların hayatları hep ilgimi çeker. Okuyup öğrenince de, o şöhretli kimliklerin ardında ne büyük dramlar, acılar olduğunu görürüm. Üstteki kolaj fotoğrafı düzenlerken, gençlikten yaşlılığa uzanan fotoğraflarına baktım...uzun ince bir hayat yolu!. Ömür dediğimiz şey işte!. hepimiz bu sarmalın içindeyiz. Sanatçıyı saygıyla anıyorum. Bizlere de kalan ömrümüzde güzellikler diliyorum :)
Değerli yorumuna çok teşekkür ederim Şebnemcim... Sevgilerimle...
Zengin bir çalışma;iyi emek;teşekkürler Esin;yol gösterici...
YanıtlaSil@Guven,
SilYol gösteren! yolumuza ışık olacak sonsuz seçenekler var aslında!.marifet; görünenin dışında görünmeyenlere bakabilmekte.Sanatçının arayışı da tüm yaşamı boyunca sürmüş zaten!!.Ben teşekkür ederim Güven. Esenlikle...
Depresyonları, psikiyatri hastanesine yatıldığını filan üzülerek okudum, büyük sanatçıların çoğunun hayatları onun gibi inişli-çıkışlı oluyor galiba, benim çok iyi bildiğim biri değil, sadece tek şarkısını biliyorum ama sayende diğer şarkılarını da dinlemek istedim. Eline sağlık Esin'ciğim, çok güzel bir paylaşım olmuş. Sevgiler:)
YanıtlaSil@bücürükveben,
SilSıradışı bir yaşam ve sıradışı bir karakter. Hayatını okuyunca ben de oldukça etkilendim. Severim Cohen'i , şarkılarını. Yandaki widgte'a Cohen şarkılarını koydum, dinleyebilirsin :) Çok sağol Müjde'cim. Sevgilerimle...
Selçuk, çok ama çok sever Cohen'i. Ben de severim ama onunki biraz tutku sanırım. O sebepten Cohen kitapları bizim evde de görür görmez Selçuk'un hemen edindiklerinden. Ben okumadım; okurken onu izledim, çoğunlukla da dinledim. Kitabı okurken biraz zorlandığını anımsıyorum. :) Aman duymasın. Senin de belirttiğin gibi titiz bir çalışma olduğu belli. Okurken ara verdiğini, zaman zaman derin nefesler aldığı aklımda. Ağır, demişti. :)
YanıtlaSilBen bu ara başka şeylere verdim kendimi. Önceleri Selçuk'la benzer okumalar yapardık; şimdilerde biraz yolları ayırdık. :)
İnanır mısın bilmem, ben elimde bir Anna Karenina ile dolaşıyor, Tolstoy'u anlamaya çalışıyorum. Kamelyalı Kadın'ı mı okusam ardından diye düşünüyor, sonra aklıma Babil Kitaplığına yöneltiyorum. Şaşkın bir tavuk ararsan, tam karşında. Haberin olsun. Seni de, yazılarını okumayı da çok seviyorum Esin.
Hep yaz, olur mu?
Sevgiler
@Özlem Öztürk
SilCohen'in kitabı farklı bir biyografi çalışması idi. Tematik bir bütünlük içinde ve bölümler halinde yazılmış. Okurken pek zorlanmadım ben, belki de daha önce hiç bilmediğim kimi özelliklerini ve bazı şarkıların çıkış hikâyelerini öğrenmek ilgimi çektiği için olabilir. Bizde de kimi kitapları ilk okuyan eşim olur daha sonra aynı kitabı ben okurum, bazen de tam tersi. Heyecanla kitap anlatımları yaparız birbirimize :) kitaplar hayatımınızın olmaza olmazlarından. 'Anna Karanina'yı Liseli yıllarımda okumuştum. Bazı kült eserleri bir kez daha okumak, bugünkü 'ben' ile yeniden yorumlamak, anlamaya çalışmak kesinlikle yerinde bir hareket. Çünkü zaman içinde bizler de değiştik, biraz daha geliştik...ben bunu ilk blog yazılarımda dahi görebiliyorum. Kendimi dünden bugüne karşılaştırıyorum ve aradaki farkları görebiliyorum. Tabi bizim okumak ve yazmak serüvenimiz, bitmeyen bir yolculuk... Bu arada ben yeniden resim atölyesine başladım. Çünkü resim yapmayı da en az yazmak kadar çok seviyorum. Ayrıca evde resim yapsam da atölye ortamı gibi olmuyor. Eşim desen bağlama çalara biraz da gitar...bir de kamança eğitimi alıyor. O çalıyor ben söylüyorum ;)) Anlayacağın bizde de bir cümbüştür gidiyor :)
Güzel sözlerin için çok teşekkür ederim Özlem'cim. Ben de seni ve yazılarını, uslubunu çok seviyorum. Henüz biraraya gelemesek de, kalplerimiz birdir, duygularımız karşılıklıdır. Öpüyorum yanaklarından. Yazmaya, çizmeye...sevdiğimiz şeyleri yapmaya devam edelim. Sevgilerimle