22 Aralık 2009 Salı

Sarık


Bir fakih, yani din alimi, bez parçalarını toplamış, sarığının içine doldurmuştu. Böylece de bir meclise, bir mescide girince, sarığının pek büyük görünmesini sağlamıştı. Eski elbiselerden bez parçaları kesmiş, onlarla sarığının dış yüzünü süslemişti. Bulabildiği kirli paçavraları da, eze büze sarığının içine sokuşturarak onu büyütmüştü. Sarığının dış yüzü, görünüşü cennet elbisesine dönmüştü ama, içi münafığın içi gibi kirli idi, rezil idi, çirkindi.

Böylece; parça parça kirli bezler, paçavralar, yünler pösteki parçaları sarığın içine gömülmüştü. Bu gösterişli kıyafetle, geçim elde etmek için sabahleyin erkenden medresenin yoluna düşmüş gidiyordu.

13 Aralık 2009 Pazar

kısa ve öz


“Kelimeler anlamlarını,
sadece taşıdıkları duygular içinde bulurlar”

(*)




(*) Söz: Müzisyen: Julien Jacob
Görsel: 1x.com : Rolan A. Diapari

10 Aralık 2009 Perşembe

Bu yılbaşı bir fazla hediye paketiniz daha olsun! kısmetlisi ise ...


 
Siz de bu yılbaşını, küçük bir çocuğun yüzünde güller açacak gülümseyişin yankılarıyla çok daha anlamlı geçirebilir! gönlünüzden koparak vereceğiniz hediyelerinizle küçücük yüreklerde büyük sevinçlere aracı olmanın heyecanını taşıyabilirsiniz...

1MK "Birmilyonkalem" sitesinin başlatmış olduğu yeni kampanya ile; Adıyaman 80. Yıl Rehabilitasyon Merkezinde ve Adıyaman Sevgi Çocuk Yuvasında yaşayan çocuklar için düzenlenecek olan, yeni yıl kutlamasına sizde destek vermek istiyorsanız eğer;

haydi uzatın ellerinizi!
içinizden gelen ne ise, hazırlayın renkli paketlerinizi...

çocuk kahkahalarıyla parlayan gözlerin,
çok uzakta da olsa size doğru uzanıp gelecek ışığı ile
yüreğinize dokunacak o iç huzuru içinde karşılayın yeni bir yılı!..

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız

4 Aralık 2009 Cuma

Bugün Ömer Hayyam’ın rubailerini okurken düşündüm durdum!

             
Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti;
Derede akan su, ovada esen yel gibi.
İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok:
Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.

*
Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırına ermişim az çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiç bir şey bildiğim yok.

*
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.

(*)

Esin Bozdemir



(*) Ömer Hayyam (d. 18 Mayıs 1048 - ö. 4 Aralık 1131)
Dip Not: Tarihte bugün neler olup bitmiş ve kimler gelip gitmiş diye bakınırken; öğrendim ki bu gün Ömer Hayyam’ ın ölüm yıldönümüymüş! Ünlü düşünürün, o her biri birbirinden güzel ve anlamlı rubai'lerini okurken, doğrusu bende düşünmeden edemedim! Sebahattin Eyuboğlu çevirisinden....

2 Aralık 2009 Çarşamba

Siz Harbiye Askeri Müzesini gezip bir de Mehter Konserini izlediniz mi hiç!

Uzun zamandır süregelen sisli havaların etkisi ile kapalı kaldığımız mekânların yeknesaklığı içinde geçirdiğimiz bir haftadan sonra, nihayet diğer günlere nazaran daha açık bir Pazar sabahına uyandık ilk kez! Böyle açık bir havayı yakalamışken, parlayan güneşi görünce de “kim tutar bizi!” diyerek soluğu dışarıda aldık. Hanidir, şöyle endamı seyir etmediğimiz ‘Beyoğlu istikametine doğru uzanmak’ fikrinde karar kılarak ama bu sefer kendi aracımıza binmeden gitmeyi yeğleyerek yola koyulduk. Çünkü tahmin edeceğiniz gibi hava böylesine güzel olunca İstanbul trafiğine çıkmak, artık keyif olmaktan çıkıp işkence haline dönüşünce, bir daha arabaya binmeye tövbe eder hale geliyor insan. 
Önce İstiklal’de hummalı bir kalabalıkla yürümenin, yürürken; kitap kokusu, sokak çalgıcılarının ahenkli sesleri, tempolu rock müzikler, jaz müziği, elinde gitarı ya da bağlaması ile özgün müziği, türküsü, senfonisi, ideolojilerini ve politik düşüncelerini dillendiren, slogan atanların, yazan-çizen ve dergi dağıtan gençlerin, sinema afişlerinin renkli görüntüleri… Taksim meydanında toplanan ve haykıran yürekli seslerin, bir yanda çiçekçi kadınların elinde bir demet gül ile sana doğru uzanıveren kolları, güvercinlere yem atan çocukların neşeli çığlıkları arasında dolaşmanın hoşluğu içinde…

1 Aralık 2009 Salı

Büyük Hüner


     İnsanları sevmek kolay değil,
     bir hürriyet bu;
     çetindir memleketimde.

     Ben ille varım dersen,
     bir gün pusuya düşersen,
     insanları sevmek
     büyük hüner…

     Bu dünyada yaşadığın şu kadar yıl,
     gerçekten, güzellikten, yiğitlikten,
     payına düşeni alabilmişsen,
     vermişsen payına düşeni;
     gerçek için, güzellik için,
     gücüne karşı konmaz
     korkusuz, direnirsin…

     Bilirsin,
     bir kere korku düşerse adamın içine,
     bir kere koparsa sevdiklerinden,
     mümkünü yok,
         gitti gider…

     Söner gözlerinde güzelim ışık,
     kararır, çirkinleşir yüzü.
     Önceleri, utanır belki,
     sonra, vız gelir,
     umurunda olmaz dünya.

     İnsanları sevmek büyük hüner,
     insanlarla beraber!..


(*)Arif Damar, 1955, İstanbul
Resim: Deviantart