Bir fakih, yani din alimi, bez parçalarını toplamış, sarığının içine doldurmuştu. Böylece de bir meclise, bir mescide girince, sarığının pek büyük görünmesini sağlamıştı. Eski elbiselerden bez parçaları kesmiş, onlarla sarığının dış yüzünü süslemişti. Bulabildiği kirli paçavraları da, eze büze sarığının içine sokuşturarak onu büyütmüştü. Sarığının dış yüzü, görünüşü cennet elbisesine dönmüştü ama, içi münafığın içi gibi kirli idi, rezil idi, çirkindi.
Böylece; parça parça kirli bezler, paçavralar, yünler pösteki parçaları sarığın içine gömülmüştü. Bu gösterişli kıyafetle, geçim elde etmek için sabahleyin erkenden medresenin yoluna düşmüş gidiyordu.
Alaca-karanlıkta, elbise soyan bir hırsız, yolda durmuş, hünerini göstermek için uygun birisini beklemekte idi. Fakihin başındaki süslü, kocaman sarığı görünce dayanamadı. Satarak yararlanmak için onu kaptı, koşmaya başladı.
Fakih, hırsızın arkasından; “Oğul!” diye bağırdı.
“Sarığı aç da öyle götür! Böyle, dört kanatla uçarcasına götürdüğün o armağanı aç da içine bak! Önce onu aç, sonra elinle yokla! Ne olduğunu anla da, istersen götür; onu sana helal ettim!” dedi.
Hırsız, kaçarken sarığı çözdü. Çözer çözmez de yola yüz binlerce parça dökülüp saçıldı. O kocaman sarıktan, hırsızın elinde kala kala bir arşın kadar eski bir bez parçası kaldı. Hırsız, bu bez parçasını da yere vurup;
“ Ey ayarsız kişi; bu hile ile beni işimden gücümden, kazancımdan alıkoydun!” dedi.
“ Ey ayarsız kişi; bu hile ile beni işimden gücümden, kazancımdan alıkoydun!” dedi.
Fakih; “Evet!” dedi.
“Hile yaptım, seni aldattım; ama, daha önce öğüt yolu ile seni uyardım; ‘Sarığı çöz de öyle götür!’ dedim.”
Dünya da bunun gibi bir hoş açılıp saçılmıştır ama, bağırıp vefasızlığını da söylemiştir.
...
Dün olduğu gibi bugün de çalan, çırpan ve çaldığını bir güzel kitabına uydurup kılıfına yerleştirenler hep var imiş-!..mış!..
'miş! mışlar!..' hep bir araya gelmişler ve sürüleri hep uyutmuşlar! ama bizim koyunlar öyle uzun yıllar uyumuşlar ki! 7 uyurları dahi sollamışlar .. ve ayıldıkları zaman, altlarına serecek ve yatacak şilteleri dahi kalmadığını görmüşler!...ve, neden fukara kaldıklarını? çok geç de olsa anlamışlar !.. mııı ???? dersiniz ?! acaba !!!
Mesnevi Kitabı- Ali Dündar-Hakan Büyükdere
Sayfa.127-128
Bugün çalan çırpanlar anlayacak mı dersin sevgili Esmir...
YanıtlaSilSevgili Esmir,
YanıtlaSilÇok ilginç geldi bana bu hikaye.
Her iki kahraman da birbirinden ilginç.Biri hırsız biri sahtekar.Üstelik ikisinin de özürleri kabahatlerinden büyük.
Ve söylediğin gibi dünya bunun gibi bir hoş açılıp saçılsa da yine de vefasızlığını bağırarak söylüyor.
Keşke başımıza din alimi kesilen diğerleri de bu şekilde bizi nasıl aldattıklarını bağırarak söyleseler, ilan etselerdi.
Ama sarıkları elden gitmeden yapsalardı bunu ki yıllarca koyun gibi uyumaya devam edecekler uyanabilselerdi.
Yoksa başka türlü uyanmaya ve içi boş sarıklılara inanmaya devam edecekler..
Nedense bu şekilde bir bağlantı kurdum.
bu ders veren güzel paylaşımın için teşekkürler canım.
Sevgilerimle...
Gözümüz ve meylimiz hırkada tacda tahtta oldukça; ne menem manasız bir arşın bezin peşinde fuzuli geçen zamanlarımızın bir gün farkına varacağız inşaallah.Soytarısı yalancısı hilekarı düzenbazı demagogu ile oyalanıp duruyoruz bu dedi, bu kodu diye diye."geçmişi ile patatesler öğünür" diye bir söz var ya biz de geçmişimizle övünmeden de duramıyoruz.Ne zaman uyanıp sarığın fos olduğunu hepbirlikte göreceğiz işte o zaman ereceğiz ESMİR'im. sevgilerimle.
YanıtlaSil@dalgaları aşmak,
YanıtlaSilumarım bir gün anlayacaklar...
Sevgili Zeugma,
YanıtlaSilMevlana'nın öğreti dolu öykülerinden alınacak ne çok dersler var öyle değil mi! o'nu doğum ve ölüm yıldönümlerinde ve Şeb-i Aruz törenlerinde sadece anıyor görünmek! ne kadar yeterlidir ki ! demek ki anlayamamışlar ki! bizler bunları yaşıyoruz!..
Son zamanlarda üst üste yaşanılan acı dolu haberlerden dolayı olumlu şeyler yazamıyorum ne yazık ki! ama hiç değilse tekrar tekrar da olsa belki + bir kişi dahi uykudan uyansa! yarardır! diye düşünüyorum...
ben teşekkür ederim...
sevgilerimle...
Sevgili Sufi,
YanıtlaSilDüşüncelerine aynen katılıyorum.
Bu insanlıkta böylesine açgözlülük oldukça ve o gelip geçici dünya malına böylesine zaafiyet gösterdikçe başımıza bunların gelmesi o kadar doğal ki! Öyle ki doyumsuz zaafları yüzünden ve yitik akıl sağlıkları ile; kendi kişiliklerini iki paralık ettikleri gibi, onurumuzu da yerlere sermekteler! tüm bunlar artık utanılası şeyler!
Gerçek Müslüman böyle yapmaz! Gerçek Vatan sever, vatanına ihanet etmez!..
Elbet bir gün derin uykudan uyanacak bu insanlar! ama ne yazık ki o gün geldiğinde hiç bir sarık, yaraları sarmaya çare olamayacak!
ne gözü yaşlı anaların, eşlerin derdine çare olacaklar!
ne gidenler geri gelebilecek! ne de yerine yenisi konabilecek! yüreklerde unutulmaz acılar kalacak
ve tarih bu yaşanılanları asla unutmayacak! en çok da gözü yaşlı analar...eşler ve yetim kalan çocuklar... hiç unutmayacaklar!
ama hırsız on numara adammış. hem suçlu hemde güçlü. fakhi dövmediği kalmış.
YanıtlaSil