Bütün gün ne yaptıysam şu üzerime çöken vinç kadar ağır, uyuşuk mu uyuşuk ve tembel kedi gibi miskin halimden bir türlü kurtulamadım. Yetmeyen bir uyku ile güne uyanınca insan sanki başka birine dönüşüyor. Bu beden bu huzursuz ruhun içine bir türlü sığamıyor.
Gün boyu söylenip durdum kendi kendime şikayet ettim her şeye…
Küçücük masum aksaklıklar dahi gözümde büyüdü de büyüdü! İçim daraldı. Bir kavanoz dolusu suyun içinde boğulmadan nefes almaya çalışıyor gibiydim! Balık gibiydim! Sudan çıkmış balığa benzer halim nasılda garip ve tuhaf geliyor bana…
Hiçbir şey yapmadım, yapamadım! Oysa ne çok şey vardı yapılacak. Elim hiçbir işe uzanamadı. Böyle sıkıntılı, tuhaf ve miskin halime hiçbir anlam veremeyerek kızdım durdum kendime! Garipsedim kendimi! Kendime yabancı gelen bir ben vardı benden çok uzak! O ben gitmiş, bir başka ben gelmiş gibi!
Aslında ben kıpır kıpır coşkulu, heyecanlı, koşturan….
Oysa biliyorum bu ruh çabuk değişir, gel-geç olur, gelir-gider hemencecik. Yarına da hiçbir şey kalmaz şaşırtır beni.
İnsan ne anlaşılmaz varlık böyle! Ne karmaşa, ne bilinmezlerle dolu. Halden hale giren, renkten renge dönüşüp duran! ”Kendi kendine dahi şaşırıp kalırken kendinden öte olup bitene şaşırmak niyedir ki! ” demeden edemiyorum.
Hayat bazen öyle, bazen böyle şaşırtıyor bizi! İnsana dair ne varsa, her şey!
Böyle düşüne ede, dala çıka bir o yana bir bu yana savrula dura! Geçirdim tüm günü.
Bu sabah,
Yepyeni bir güne merhaba derken, dünden bir eser yok bende! Pırıl pırıl bir günü kucaklamaya hazırlanırken, perdemin arkasından yansıyan siluetleriyle saksılarıma yerleşen sevimli misafirlerim! Güzel geçecek bir günü bana müjdelercesine tebessüm ettiriyor yüzümü…
Dünde kalan hüzünlerim, rüzgarlara savrulup uzak diyarlara gitmiş, yerini yüzüme vuran meltemlerin hafif serinliği içinde, yüreğime su serpilmişçesine tüy kadar hafifliğe teslim ediyor beni. Dingin, sakin ve huzurluyum bugün…
Ah şu parıldayan güneş, baharın renkli çiçekleri, balkonuma gelen misafir kumrular, öten kuşlar, içimi coşkuyla ferahlatan duygular…
Aydınlanan yüreğim ve sislerden arınmış aklımla, nefes alan bedenim pusulasını güneşe doğru uzatarak yolunu bulmaya çalışıyor şimdi…
Çünkü insan umutla, kendisini gülümsetecek ve yaşadığını hissedecek güzel şeylere tutunmak zorunda!..
Bazen gökyüzünün berrak maviliğine, bazen bir çocuk kahkahasına, bazen mis gibi bir bahar kokusuna,
Bazen de bir kuşun kanadında!....
Uçmak....
Esin Bozdemir
Fotoğraf & Video: izler ve yansımalar
( Video; daha önce yayınladığım
Dumanlı Dağlar bölgesindeki çekimlerimizden oluşturulmuştur.)