Bugüne kadar Anadolu'ya sayısız seyahatlerimiz oldu. Kimi zaman Doğu Ekspresi ile Anadolu coğrafyasını bir uçtan bir uca gezdik, kimi zaman da İstanbul'dan farklı şehirlere kara yoluyla gidip bu yolculuklarımızı çizdiğimiz rotalar üzerinden konaklamalı gerçekleştirerek daha önce hiç görmediğimiz şehirleri daha yakından gezip görme fırsatı elde ettik. Ayrıca Erzincan'dan Kars'a yine Doğu Ekpresi ile yolculuk yapmış akabinde Kars'ı gezmiştik. Tren camından bakarken gördüğümüz manzaralar aklımızdan hiç çıkmaz! Batı ve Doğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz, Marmara'yı tamamına yakın gezsek dahi yine de görmek istediğimiz; Orta Anadolu'da, Güney ve Doğu Anadolu'da daha pek çok yer var. Anadolu biter mi hiç! Ne yollar biter, ne de her yeri görmeye bir ömür yeter!
Pandemi herkesi olduğu gibi bizim de planlarımızı sekteye uğrattı. Yine de yeter ki sağlık olsun diyoruz! Öncelikle aşılarımızı olduk, az da olsa kafamız rahatladı ama bu demek değil ki tedbiri elden bıraktık! Hayır... ilk günkü kadar tedbirliyiz!. Ama kendi içimizde endişeye mahal verecek durumda da değiliz. Bu yüzden geçen yıl gerçekleştirmeyi planladığımız Anadolu gezimizi pandemi kuralları ölçüsünde bu yıl gerçekleştirmeye karar verdik ve Mayıs Ayı'nın ikinci haftası yine yeniden yollara koyulduk. Bu defa istikametimiz Türkiye'nin diğer ucunda yer alan ve haritaya baktığımızda ilkokul yıllarımızdan itibaren hafızalarımızda yer edinen, ülkemizin en büyük gölünün kıyısına yerleşmiş Urartu Uygarlığının başkenti Tuşpa, yani Van. İkinci durağımız ise eşimin çocukluk yurdu Erzincan.
Yolumuz uzun olacaktı. Ama zaten bizim de acelemiz yoktu. Yollara çıkmak düşüncesi bile yüreğimizi pır pır etmeye yetiyordu. Uzun zamandır korona handikapı yüzünden dört duvar arasında sıkışıp kalan bünyelerimiz ve ruhumuz bu vesileyle feraha çıkacaktı.
Önce rotamızı belirledik. İstanbul'dan Van'a değişik güzergahlardan gidebilmek mümkün. Biz D300 üzerinden gitmeye karar verdik. İstanbul, İzmit, Ankara, Aksaray/Kırşehir, Kayseri, Malatya, Bingöl, Muş Ovası kıyısından, Bitlis yolu...ve Van. Gönlümüz tarihi ve kültürüyle Anadolumuzun bu kadim şehirlerini sokak sokak gezmeği, efsanelere konu olan doğa harikası dağlarında, vadilerinde, ovalarında dolaşmayı, tarihi antik çağlara uzanan asırlık taşlarına dokunmayı ve geleneksel hayatın içinde hâlâ özgün kimliğini sürdüren güzel insanların arasında olup onların hikâyelerini dinlemeyi çok istesek de içinde bulunduğumuz pandemi koşulları gereği bu defa Anadolumuzun kadim şehirlerinden sadece transit geçeceğiz.
Hazırlıklarımızı tamamlıyoruz. Valizimize mümkün olduğunca az kıyafet koyup, buz çantamıza aparatif yiyecekleri, yollarda dinleyeceğimiz müzikleri, kameralarımızın şarzlarını...ve alınacak/yapılacak ıvır zıvır son kontrollerimizin hepsini tamam edip, mobil telefonumuza da komutumuzu verdikten sonra... artık hazırız!.
Sabah erkenden yola çıkıyoruz. İstanbul'da gün henüz yeni doğmuş, güneşin ışıltılı yüzü aracımızın camına dokunurken bizim de içimiz kıpır kıpır. Uzun zamandır beklemişiz bu anı! Heyecanlıyız :) trafik de sakin akıyorken bir an önce beton yığınlarıyla çevrili İstanbul sınırlarından çıkmak istiyoruz. İnsan doğanın bir parçası! Beton yığınları arasında nefes alamaz olduk adeta! ayaklarımız toprağa değmeği, gözlerimiz yeşillikleri görmeği, masmavi gökyüzünün derinliklerinde kaybolmayı ne çok özledik!
İstanbul'u ardımızda bırakıp Anadoluya uçarcasına yelken açıyoruz! Ve bundan sonra söz fotoğrafların.
Kimi fakir kimi zingin beylerin ilen
Kazaların nahiyelerin köylerin ilen
Gönlümün içinde yerin kırşehir"*
*Şirin Kırşehir
Kırşehir'in kıyısından geçerken nevigasyon bizi
küçük bir bulvara çıkarıyor. O bulvarda da
'Uğur Mumcu Basın Heykeli'nin önünden geçiyor,
Uğur Mumcu'yu saygıyla anıyoruz.
Kafası karışan nevigasyon bizi kısacık da olsa
Kırşehir sokaklarında dolaştırıyor.
Rota yeniden oluşuyor ve yine otobandayız.
Sıcaktan kavrulan ve su içmek içmek için hayratın başına gelen
ama hiç kimsenin önüne geçmeden sırasını bekleyen sarı kızları sevgiyle izliyoruz.
Hazır gölgelik bir ağaç altı bulmuşken biz de kumanyalarımızı
çıkarıp hafif bir şeyler atıştırıyor, soğuk ieçceklerimizle ferahlıyoruz.
Ve tekrar yola devam...
Rotamız Kayseri
Kayseri'ye yaklaşmak üzereyiz,
Erciyes Dağı tüm ihtişamıyla bizi karşılıyor.
Kayseri'den sonra rotamız Malatya
Malatya yolumuz yeşillikler içinde bağ ve kayısı bahçeleri arasında geçiyor. Dağlarımız, ovalarımız, derelerimiz, göllerimiz, akarsularımızla... ne bereketli topraklarımız var. Gördükçe bereket fışkıran topraklarımızı, dışa bağımlılığımıza akıl sır erdiremiyorum!.. Bu topraklarda çiftçilik desteklenmeli, toprağımız daha çok ekilip biçilmeli!. Kendimize yeteriz de artarız bile!.. diyerek iç geçiriyorum!
uçmak hissine kapıldığım, içimi ferahlatan bulutlar arasında!..
Ve... Sivas'ın ilçesi Gürün'den geçiyoruz. Gürün'de kaya oluşumları son derece ilginç. Otobandayız ve araç içinde ancak bu kadar görüntü alabiliyorum. Ama dikkatimi çeken bu göz göz oda görünümlü kayalıkları merak edip biraz araştırıyorum.
Bu mağara evleri M.Ö 2 bin'li yıllarda Hititler tarafından yapılmış, barınak, sığınak ve kale olarak kullanılmış. Hititlerden sonra da çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Karşıdan objektifimize takılan bu mağara evleri tıpkı 4-5 katlı ilkel bir apartman görüntüsünü andırıyor. Mağaraların küçük odaları ise kısa bir zaman öncesine kadar yöre halkı tarafından yiyecek saklamak amacıyla soğuk hava deposu olarak kullanılmış. Define avcıları da boş durur mu hiç! onlar da kaçak kazılar yaparak bu tarihi mağara evlerini harap etmiş. Temennimiz 4 bin yıllık yerleşimiyle, doğuyu batıya bağlayan yollarda önemli bir geçit üzerinde bulunan Gürün'ün, doğal ve tarihi güzelliklerinin korunarak bu bölgenin hak ettiği turizme kazandırılması olacaktır.
Malatya'nın '30 yapraklı gül şehri' Darende ilçesinin kıyısından geçiyoruz. Doğu Anadolu'nun batısında, Yukarı Fırat havzasının bir parçasını oluşturan bereketli ovası ve Tohma Nehri'nin aktığı Darende, muhteşem konumuyla sanki bize; "ama böyle transit geçmek olmaz ki!" diyor.
7 bin yıllık tarihiyle ipek yolu üzerinde olan Darende, Malatya’nın güzel bir ilçesi. Ona Malatya’nın giriş kapısı da diyorlar. İlginç kaya oluşumlarıyla çevrili olan Darende köklü tarihi ve doğasıyla özel olarak gezilip görülecek yerlerden. Bu defa transit geçiyor ama aklımızın bir köşesine Darende'yi yazıyoruz.
Tabi kayısının vatanı Malatya'dan kayısı almadan geçmek olmazdı!. Ne de olsa kayısı her derde deva!. Nereden alalım?! derken, tam da yerine denk geliyoruz. Rengârenk ürünleriyle iştahımızı kabartan 'Deniz Kayısı Büfesi'nde küfemizi iyice dolduruyoruz. Sağolsun Ali Bey ve oğlu İsmail Deniz bey, mahsulü bol, gönlü de zengin. Yaptıkları ikramlar yanında bir de yolluk paketi hazırlıyorlar bize. Güler yüzüyle paketi uzatırken; "mişmişler de benden" diyor Ali Bey. Ve ikramın yanında bir de 'mişmiş'in öyküsünü dinliyoruz kendisinden.
Malatyalılar'ın kayısıya 'mişmiş' dediklerini biliyorduk ama neden 'mişmiş' demişler onu da bu vesileyle öğreniyoruz.
Kayısının ömrü en çok 20-25 yıldır. Dikildikten dört beş yıl sonra meyvesini verir. En verimli yılı da dikildikten 10-12 yıl sonrası olur. Don ve dolu en korktuğumuzdur. Çok hassastır iyi bakılmaz, iklimden de zarar görürse kayısı ağacı küser, meyve vermez olur. Narindir kayısımız! "Dikilecekmiş, büyüyecekmiş, meyva verecekmiş, soğuk vurmayacakmış, dolu vurmayacakmış da, elimiz para görecekmiş... Mişmiş de! mişmiş!..." :))
Bu yüzden Malatyalı, oğluna yada kızına yapacağı düğün, ev-otomobil almak için daldaki kayısının sararmasını bekler. İşlerini nasıl, ne zaman yoluna koyacağı sorulduğunda da "mişmiş tutarsa!" dermiş. Hem ikramlara hem de bu hoş sohbete çok teşekkür ediyor, karşılıklı iyi dileklerde bulunarak yeniden yola koyuluyoruz.
Dilimizde, damağımızda hep 'mişmiş' :))
Hediyeliklerimiz ve yollarda yemelik 'mişmiş'lerimiz ve iştah kabartan bir dolu organik lezzetle Malatya sonrası yolculuğumuz pek tatlı geçiyor :) zira kan şekerimiz düşmüştü, Malatya kayısıları ile kendimize geliyoruz. Kayısılar hem irice, hem de öyle lezzetliydi ki! Tek bir kayısı bile tatlı ihtiyacını gidermeye yetiyor!Şimdi şu satırları yazarken ben, kahvemin yanında bir tane mişmiş tüketmekteyim. :) Stoklarımızı tüketince de gönül rahatlığı ile siparişimizi vereceğim.
Ve..Malatya şehrinden geçiyoruz.
Malatya'nın sembolü kayısı heykeli alt geçitten geçerken kadrajımıza giriyor. Şehrin girişi oldukça güzel, caddeler geniş, bulvarlar çiçeklendirilmiş. Hemen her yerde görmeye alışık olduğumuz alışveriş mağazaları ve mimarisiyle benzer tarzdaki çok yüksel olmayan dört-beş katlı evleriyle ilk izlenimimiz pozitif oluyor. Ne yazık ki bu güzelim şehirden de transit geçiyoruz. Temennimiz pandemiden sonra bu coğrafyayı daha teferruatlı gezmek olacak.
(660 m)
Elazığ - Malatya kara yolundan ilerlerken Karakaya Baraj Gölü üzerinde olan ve Fırat Nehri geçişini sağlayan Kömürhan Köprüsü’nden ve bağlantı tünelinden geçiyoruz. Geçerken de dilimizde "Kömürhan Köprüsü Harput'a bakar" türküsü... (Fırat türküsü)
Köprü bu yıl (Ocak 2021’de) hizmete girmiş. Yeni yollar, yeni köprü ve tüneller... yoculuğumuzu konforlu kılıyor.
Sırtını dağlara dayamış Bingöl. Şehrin girişi geniş caddesiyle,
alçak yapılarıyla temiz ve ferah.
sanki bize 'yollar bizimdir!' diyor :))
her birini tuvallerime yansıtmak için hafızama nakşediyorum :)
ama yetmez, objektifimize de kaydediyorum!
yeter ki ömrümüz çok, sağlığımız yerinde olsun...🙏
Muş Ovası
güneş de son huzmelerini usulca bırakıyor ...
Sol şeritten Erciş - Ağrı Bitlis istikametine doğru ilerliyoruz.
Van'a doğru yol alıyoruz.
Ona 'göl' demek hafif kalır. İçindeki adalarıyla,
dantel gibi koylarıyla O, basbayı 'yüksek bir deniz' :)
Tatvan'dan Gevaş ve Edremit kıyı şeridinden ilerlerken
hava da bir hayli kararıyor.
Sabırsızlıkla kavuşmayı beklediğimiz
canlarımızla buluşmaya az kaldı...
Doğu Ekspresi ile Anadolu Manzaları
Doğu Karadeniz Gezisi
Doğu Ekspresi ile Erzincan Kemah'tan Kars'a
Batı Karadeniz Gezisi
maşallah maşallah valla ne güzel yaaa kutlarım. mart 2020 den beri, büyükada ya bile gitmedim, pandemi, deniz salyası, yangın filan, korkudan ve ülkenin durumu ile ilgili keyifsizlikten, evden çıkmış değilim daha ve hiçbir taşıta da binmedim. acaba ben de bunu kırıp bi yerlere mi gitsem, büyükada, bozcaada içimden geçiyor ama erken buluyorum daha, belki seneye diyorum :)
YanıtlaSilPandemi boyunca biz de hiçbir şekilde kalabalık ortamlara girmedik, toplu taşıt kullanmadık...klasik deniz tatillerini, seyahatleri rafa kaldırdık! Anadolu seyahatimizi de pandemi koşullarına göre ayarladık. Daha kapsamlı gezip, görmek istediğimiz şehirlere hep karşıdan baktık. Ama yollara çıkmak düşüncesi bile iyi geldi. Zor bir coğrafyada yaşıyoruz!. Gündem yine çok üzücü! Adalar çok kalabalıktır! akıl ve ruh sağlığını korumak için belki sakin bulabildiğin yerlere kaçabilirsin.
SilFotoğraflar çok güzel:) Bahar ayları olduğundan yeşili daha bir canlı.Malatya'nın ağaçları kayısısız şimdi.Kömurhan tüneli konforlu ama kıvrımlı yolları ile fırat ve dağların muhteşem manzarasından mahrum kalmak üzdü beni.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Havalar henüz bu kadar sıcak değildi, uzun zaman sonra bize de bu yolculuk çok iyi geldi. Kömürhan tüneli yeni yapılmış, biz de bu bölgeyi karadan ilk kez geçiyoruz. Coğrafya muhteşemdi...
SilSayenizde gezmiş kadar olduk... Yolda olmak güzeldir.
YanıtlaSilÇok sağolun. Kesinlikle 'yollarda olmak' iyi geliyor. Esenlikle...
SilSınırları zorlayan bir gezi; içinde çok emek var; yaşama dair...
YanıtlaSil@GÜVEN SERİN,
SilBu yolculuğu uzun zaman bekledik, kısmet pandemi günlerineymiş! Kısıtlı da olsa Anadolu yollarında olmak güzeldi. Bu post sadece görsel bir akış, devamı daha doyurucu oldu. Teşekkür ederim Güven. Esenlikle...
Hayatımın çocukluktan bugüne en keyifle seyahat edilmiş, en çok anı biriktirilmiş güzergahı, sen isimleri yazdıkça bende anılar akıp gitti; üstelik babanne ve dedeyle trenle, anne babayla da karayoluyla, dura dura, özellikle su başlarında... Hafızaya didik didik kaydedilmiş yerler, yerleşimler. Sonrasında elbette kendi kullandığım arabalarla... Muş tepedeki haliyle masal gibi gelmişti ve ne yazık ki Van Gölü'nün bu yakasından, Tatvan'dan, gölü izleyip Van'a nasılsa bir gün gideriz diyerek Muş'a geri dönülmüştü:) Sonra ötesine de gidildi ama o sırada ben başka bir coğrafyayı tercih etmiştim. Van hedefte, çünkü ülkenin o yakasındaki Ağrı ile iki eksik taş:) Tabii ben işin içine treni katınca, Hekimhan falan da dahil olunca bir yol ayrımı geldi aklıma, adı pek sevimli gelirdi çünkü orada, gecenin bir yarısı trenden iner başka bir trene aktarma olur ve Elazığ'a varırdık. Yolçatı idi adı. Ne iyi ettiniz de gittiniz ve yazdın Sevgili Esin, bir çocuk okurken ne kadar mutlu oldu bilsen:)
YanıtlaSil@buraneros,
SilHepimizin şu zorlu günlerde; 'bir çocuğun tren camından bakarken gördüğü manzaralar karşısında hissettiği o güzel duygulara tutunmaya öyle ihtiyacı var ki!.' (Malüm ülke gündemi duygularımızı karma-karışık ediyor!) Anadolu 'kimsesizlerin kimsesi'. Dağıyla, taşıyla, ovasıyla, nehirleriyle...ne güzeldi. İlk kez gördüğüm coğrafyada Bingöl'ün karlı dağlarına ve Muş Ovası'na hayram kaldım. Kıyısından geçtiğimiz Elazığ, Malatya...hepsi ayrı güzel, hepsi bizim yurdumuz, bizim insanımız!. Şehirlerden hep transit geçmek durumunda kalsak da, yine de bu yolculuk bize iyi geldi, yüreğimize sur serpti. Çok teşekkür ediyorum Sevgili buraneros. Arkadaşlarım mutlu olunca ben de mutluyum :) Sevgiyle, esenlikle..
Bu seyahatinizi okumayı dört gözle bekliyordum. Bayıldım, bayıldım. Sayende memleketimin başı pare pare karlı/dumanlı dağlarını, yemyeşil ovalarını, nehirlerini, barajlarını, tünellerini gördüm. Gözüm gönlüm açıldı Esinciğim. O fotoğrafların güzelliği ne öyle. Bayıldım, bayıldım...
YanıtlaSilKayısının hikâyesini anlattığın ne iyi oldu. Çok bilgilendirici oldu ve çok ilginçmiş ''mişmiş''. Demek ömrü çok uzun değilmiş ağacının. Bir kayısısever olarak üzüldüm doğrusu. Keşke zeytin ağacı gibi asırlık ağaçlardan olsaydı:( Bingöl de bal merkeziymiş demek. Bence çok lezizdir oradaki ballar. Gelirken bagajı sıkılamışsınızdır zaten:) Sarıkızlar da otobanlara pek yakışmış, ne diyeyim. Hindistan ruhu taşıyor olabilirler:)
Keyifle okudum yazını Esinciğim, pandemide şahane bir iş yapmışsınız bence. Kendi imkânlarınızla bu kadar uzun yol gitmek harika olmuş. Blogda yerini alması ayrı harika. Okumak bizler için de sıra dışı oldu Ellerine, emeklerine sağlık ve sevgilerimle...
@Zeugma,
SilÇok teşekkür ediyorum Zeugmacığım. Yol fotoğraflarımızın çoğu araç camından çekildi. Bazılarında yol müsaitti daha rahat görüntü aldık. İyi ki gitmişiz, anılarımıza yenileri eklendi. Sonra bir gördüğünü bir daha aynı şekilde görememe ihtimali var bu coğrafyada:( ne yazık ki!.Yıkılıyor, yakılıyor, tahrip ediliyor...// şu bir haftadır içimizi yakan gündem karşısında resmen dağıldık hepimiz!.sönsün, bitsin, dinsin artık bu yangınlar!...diliyorum!! umut ediyorum!. //
Mişmiş'in hikayesi ilginçti. Anadolu insanınımızın geçimi, hayvancılık, çiftçilik olunca, iklim koşullları önemli doğal afetler çok etkileyici tabi.
Ah evet ya! o sarıkızların görüntüsü Hindistan ruhu taşıyordu :)) Tebessüm ettirdi :)
Ziyaretine ve değerli yorumuna çok teşekkür ediyorum Zeugmacığım. Senin de yüreğine sağlık. Esenlikle kal. Sevgilerimle...
Merakla bekliyordum bu yazıyı Esinciğim, muhteşem. Adım adım izledim yine, görmeyi çok isdiğim yerler. Diliyorum yakın zamanlarda... Gezinin devamını bekliyorum yine merakla. Teşekkürler, selam ve sevgiler.
YanıtlaSil@Arzu Sarıyer,
SilArzu Öğretmenim, ziyaretiniz ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim. Dilerim siz de en kısa zamanda gidersiniz. İçimizi yakan gündem, biraz elimi kolumu bağladı. Arayı fazla açmadan devamını yazmak istiyorum. Benden de çok sevgiler, selamlar...
Selam uzun zamandır buralarda yoktum yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim. Rica etsem sizde bloguma bi göz atıp takip eder misiniz ? :)
YanıtlaSil@Can Uzunyol,
SilYeni bloğunuz hayırlı olsun.
Pandemi de muhteşem şekilde gezmişssiniz. Bütün fotoğraflar içimi açtı. Hayat var her fotoğrafta insanı içine çekiyor :)
YanıtlaSil@ESRA KAFKASLI,
SilPandemide uzun karantinaların ardından Anadolu yollarında olmak güzeldi. Teşekkür ederim.
Harika sayfalarınız aynen devam ediyor. Bir merhaba diyeyim dedim. Eski mahalleme uğradım. Sıkıntılı günler içindeyim. Sağlıklı günler diliyorum.
YanıtlaSil@Mehmet Bilgehan Merki,
SilMerhaba Bilgehan Bey, uzun bir aradan sonra sizi burada gördüğüm için çok mutlu oldum. Ben de eskisi kadar çok sık bloğuma giremiyorum. Resim çalışmalarım zamanımın pek çoğunu alıyor. Bu yüzden aylık olarak bazen de birkaç aylık biriken güncelerimi tek bir yazıda topluyorum. Her şeyin başı sağlık. Dilerim sıkıntılarınız tez zamanda geçer. Bunu tüm kalbimle diliyorum. Size ve ailenize sağlık, huzur ve esenlik dolu güzel günler temenni ederim. 🙏
Beautiful blog
YanıtlaSil@Rajani Rehana,
SilThank you very much 🙏