20 Ekim 2010 Çarşamba

Kemalettin Tuğcu'yu hiç unutmadım ki !



Çocukluk yıllarımızın vazgeçilmez ismiydi o !

O'nun acıklı ve hüzünlü hikayelerini, kimsesizlerin iç burkan yaşamlarını, sokak çocuklarını, yoksulluğu, kendi duygu yüklü iç dünyası ile romanlarına yansıttığı kahramanları öylesine sarıp  sarmalardı ki beni.. Her romanını büyük bir tutku ile okur, gözümde canlandırdığım o acıklı yaşamların etkisinden uzunca süre kurtulamazdım.

Öyle ki, popülerliğini koruduğu o yıllarda yarattığı kahramanlar ile daha sonraları yaşamlarımıza özdeşleştirdiğimiz nice Kemalettin Tuğcular’ ın da yaratıcısı olacaktır adeta!

Çocukluğumda gözyaşlarımı tutamayarak okuduğum hüzün dolu romanlarındaki acı hayatları öylesine gerçekçi anlatan bir yazarın, acaba gerçek yaşamı nasıldı? diye kendi kendime sorduğumda, nedenini anlamam hiç de zor olmayacaktı…


Kemalettin Tuğcu, 27 Aralık 1902’de İstanbul, Çengelköy’de iki ayağı sakat olarak yaşama gözlerini açar. Babası kendisinden 16 ay büyük olan ağabeyi Nurettin'e ders verirken o da okuma yazmayı öğrenir. Sakatlığı yüzünden okula devam edemez. Bir süre Galatasaray Lisesi'ne devam etse de ailesinin her şeyini kaybedip yoksul hale düşmesi yüzünden bunu da sürdüremez. Yirmi yaşındayken bir ayağındaki sakatlık için ameliyat olduysa da sonucun olumlu olmaması bir yana, çok canı yandığı için diğer ayağının ameliyatından da vazgeçer. Bu olumsuz durum onu daha da yalnızlığa iter.

Okumayı yazmayı hep kendi kendine öğrenir. Hatta Fransızca'yı dahi kendi gayretleri ile öğrenmeyi başarır. Ama okula gidemeyişinin ezikliğini ömrü boyunca içinden atamaz.

Bedensel engelli olması, onun daha çok içine kapanarak yazdığı romanlarıyla kendisine yeni bir dünya kurmasına neden olur.

Bir söyleşide şunları söyler: "Yirmi altı yaşıma kadar münzevi bir hayat yaşadım. Ne mektebe gittim, ne de gençlik hayatı yaşadım. Yalnızlığın bana verdiği can sıkıntısıyla yazmaya başladım. On üç yaşımdan beri yalnız yazı yazdım, beni bu yazılar avuttu, yazdıklarımla yaşadım."

Roman yazarlığı dışında Türkiye Yayımevi İdare Memurluğu, Ev-İş Kadın Gazetesi Sekreterliği, Doğan Kardeş Yayınları Müdürlüğü, Hayat Dergisi Arşiv Şefliği gibi işler yapar. Yaşamını "Sırça Köşkün Masalcısı" adlı kitapta anlatan, yeğeni Gazeteci Yazar Nemika Tuğcu, şu yargıya varıyor:

"Hiçbir kitabında cinayet yoktur Kemalettin Tuğcu'nun; tecavüz, işkence yoktur. Gaddar üvey babalar ve kötü ruhlu üvey anneler vardır; çocuklar dayak yer, evden kovulur, ama hikâyelerin sonlan iyi biter. Hak yerini bulur; çalışan, dürüst olan kazanır." (Can Yayınlan, 2004, S. 86).

Yoksulluk ve zenginlik, iyilik ve kötülük, Tuğcu'nun kitaplarının ana eksenini oluştururken yazar, çocukların dünyasında yer etmeyi, onları etkilemeyi ve okuma alışkanlığı edindirmeyi başarmıştır.
1940'lardan 80'li yıllara kadar onu tanımayan çocuk, kitaplarını okumayan ve onun kitaplarından uyarlanan bir filmi izlememiş kişi hemen hemen yok gibidir. Ayşecik (Yön. M. Ün, 1960), Kolsuz Bebek (Yön. M.H. Egeli, 1961), Yüz Karası (Yön. Y. Atadeniz, 1964) filmleri ve Üvey Baba TV dizileri yapıldı.

1995 yılında Tüyap Kitap Fuarı’nda Çocuk Romancısı olarak Onur Ödülü alır. İlk ve tek ödülünü aldığında 93 yaşındadır. Ödülden bir yıl sonra, 18 Ekim 1996’da aramızdan ayrılan Kemalettin Tuğcu, Türk basınının en verimli yazarlarından biri oldu.

Yeğeni Nemika Tuğcu'nun yazdığı ve Kemalettin Tuğcu'nun ilginç yaşam öyküsünün anlatıldığı; "Sırça Köşkün Masalcısı" kitabında verdiği listeye göre 94 yıllık yaşamında, kaleme aldığı 312 kitabı, 5 de çeviri kitabı bulunuyor.


“Ben yazdığım kadar yaşarım!” diyen...

Çocuk edebiyatının usta yazarı Kemalettin Tuğcu’ yu
aramızdan ayrılışının 14. Yılında Saygıyla Anıyorum…


Esin Bozdemir


Kolaj Resim: izler ve yansimalar
Kaynak: * “Sırça Köşkün Masalcısı”,
* Nemika Tuğcu-Can Yayınları, 2004. S.256
* kemalettintugcu

13 yorum:

  1. Okumadığım kitabı yok sanırım.
    Geçen yıllarda birileri çıkıp medyada şöyle demişti ''Kemalettin Tuğcu kitapları çocukları bunalıma ve ezikliğe itiyor''
    Bizler onun kitaplarıyla büyüdük. Ders alınacak öyle çok hikayeler vardır ki, insanın okuduğunda hayata bakışı değişir.
    Daha bi sıkı sarılırsın yaşama ve daha kötüleri varmış deyip şükredersin.
    Halen kitaplığımda durur ''Yalnız Adam, Kapı Yoldaşları, Karanlıkta Bir Çocuk, Eskicinin Köpeği, Babamın Çilesi, Boş Beşik, Dilenci Baba, Küçük Kambur, Bir evlatlığın Hatıra Defteri''...
    Çocuklarımın okumaları için bekliyorlar.

    YanıtlaSil
  2. Ne iyi ettin de hatırlattın Kemalettin Tuğcu'yu Esinciğim...
    Okumadığım hiçbir kitabı kalmamıştı sanırım.
    Çocuk yaşlarda toz pembe sandığımız dünyada ne tür acılar yaşandığını anlatırken bir yandan da ailemize daha sıkı sarılmamızı sağlardı bence... Önemli bir misyondu bu bana göre. Tüm kitapları mutlu sonla biterdi yine de, yaşamı sevmeye devam etmemizi isterdi yine de. Bu yüzden de kitapları bizlerin hayata karşı duruşunu sağlamlaştırıyordu, temkinli olmamızı da ..
    Velhasıl, gerçekten çok severdim onu okumayı...
    Eline sağlık canım...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Newbahar, bizim kuşağın kitaplığında en az 3-5 kitabı mutlaka vardır...Her biri unutulmaz izler taşıyan...

    İnşallah çocuklarınız da bir gün okurlar...Unutulmaya yüz tutan pek çok güzelliği de yaşatarak...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Birçok kitabını okuduğum bir yazara ait bilmediklerimi öğrendim sayenizde. teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Zeugmacığım,

    O yıllar,ülkenin en çalkantılı, en zorlu ve çoğu ailelerde tıpkı arabesk denilen bir yaşamın orta yerindeydi..Göçler, ayrılıklar, acılar, kırık kalpler, yokluklar dönemiydi...bizden 2-3-4 jenersayon elbet çok daha ağır bedeller ödemişlerdi..Savaş ve yeniden yapılanan Cumhuriyet dönemlerinde...Ama bu değerli yazarlar bu izleri fazlasıyla yaşadıkları için yazılarına yansıttıkları duygularda böylesine hüzünlü ve dramatik oluyordu. Ama her birinde de sevgiyi, kardeşliği, dostluğu da ön plana çıkarmayı ihmal etmiyerek...

    Bu arada bizde artık eskilerden söz etmeye başladık:)kafa kağıtlarımız bizimde yavaş yavaş eskimeye mi başlıyor nedir:)aldığımız pek çok güzel değeri ailelerimiz, öğretmenlerimiz ve özellikle okuduğumuz bu değerli yazarların kitaplarından aldık, öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz...

    Herbirine sonsuz saygı ve teşekkürler diliyorum bende...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  6. Sayın alizafersapcı,

    Öğrenilecek ve bilmediğimiz o kadar çok şey var ki! Hepimiz birbirimizden ne çok şeyler öğreniyoruz...

    Esen kalın...

    YanıtlaSil
  7. Sen aklı yüklü bir kadınsın Esin.. Ama hamalın küfesi gibi değil yüklerin.. değirmenin o koca hunisi gibi.. Sadece taşımıyorsun Öğütüyorsun!.
    Sana yürekten teşekkür ederim çocukluğumun yıllarındaki masalları ve etkisinden yıllarca kurtulamadığım romanları hatırlattığın için.

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Hasretsenfonileri,
    Değerli Hocam,
    Beni mahcup ediyorsunuz inanın.Değer verdiğinizden değer görmek de güzel elbet:) Bir güzel 2 çift söz daha duydum, öğrendim sizden şimdi.Aklı yüklü olmak:)siz ne güzel bir öğretmeniz ve iyi ki varsınız Hocam.Ben teşekkür ederim.Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  9. Değirmene buğdayı bırakmak herkesin harcı amma o buğdayı işleyerek un haline getirmekte değirmencinin harcı misali inci tanesi kelimelerle işlediğiniz yazınızı okuyunca çocukluğuma daldım..
    Babamız beş kardeşe çoğu zaman alamasa bile bazen ancak bir kitap alabiliyordu ve aldığı kitaplar arasında Kemalettin Tuğcu'nun kitapları özellik taşıyordu çünkü çocukların seviyesinde çocuklara hitap edercesine ve çocuk diliyle..
    Sayın Esmir her daim derim burda da yineliyorum blog okumak keyfe keder bir olay ama okuduğun blogdan bir şeyler öğrenebiliyorsan ne mutlu öğretene ve öğrenene derim ve her zaman olduğu gibi yine iyi ki varsınız ne mutlu size ki öğretiyorsunuz, öğrenmemize yardımcı oluyorsunuz.
    İyi ki varsınız.
    İnci taneleriyle işlenmiş yazılarınızı her daim özlemle okuduğumuzu bilin..
    Sonsuz sevgi ve saygılar sunuyoruz.
    Haykırış ve Eşi

    YanıtlaSil
  10. Haykırış Beyefendi,
    Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için. Elimin erdiği dilimin döndüğünce unumu işlemeye çalışıyorum:)

    Özelimizde; rutin hayatlarımızın dışında elimizden geldiğince günceli yakalayıp birbirimizle paylaştıkça, çoğalıyor ve hep birlikte yeni şeyler öğreniyoruz. Önemli olan doğru seçimler yapabilmekte!..

    İyi ki sizlerde varsınız Değerli Büyüğüm..

    Saygı ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  11. Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarını okur okur bunalıma girerdim.
    Ruhumu emerdi kitapları, fakat okumadan da edemezdim. ( Belki de o yüzden bu hale geldim. ehi. )
    Sonuçta; rahmetli soğurdu beni.
    Duygularımla oynadı bi de.
    Olsun, affediyorum.

    YanıtlaSil
  12. İHTİYARLAR - sadece bu kitabı vardı evimizde ama öyle bir tadı, lezzeti kalırdı ki damağımda yine yine okurdum, anne babam çalışırdı, yalnızdım evde hep, kemalettin tuğcu benim melankolik kişiliğimde mutlaka tesirler bırakmıştır, malum ağaç yaşken eğilir ... çok güzel hatırlatmışsınız esin hanım, teşekkürler..

    YanıtlaSil
  13. 10 yıl gecikmeyle okudum Esin'ciğim. Kabaca yaşamını bildiğim yazarı artık daha iyi tanıyor ve daha çok seviyorum.
    Kendisi bir kuşağa "insan" olmanın altın kurallarını gizlice veren çok değerli bir yazardı. Bir de sır vereyim mi? Bana ilkokul çağında bir kitap yazdırmıştır ayrıca :))

    YanıtlaSil