3 Aralık 2011 Cumartesi

Püf noktası

Testici amca serisi 1 :)

Püf noktası
‘Her kadının soğan doğrayışı farklıdır kızım!’ der annem, söz konusu yemek olduğunda hele ki beklenilen lezzet ile karşılaşmadığım(ız)da bunu hep anımsatır bana… En basit ölçeklerde ve makul malzemelerle yapılan yemeklerde bile farklılıklar görülür.. Türk mutfağının klasik bir yemeği olan kuru fasulye dahi her kadının sofrasında bambaşka bir tattadır!..
Elin kıvamı, bilgi ve deneyim(lemey)le tecrübe edinerek sevgi ve özenle de birleşince ortaya harikulade lezzetler çıkar, aynı zamanda ustalıklı kılar o yemeği sunan elleri de. Oysa tüm malzemeler aynı da olsa yine de her kadının sofrasındaki lezzet aynı değildir çoğunlukla! emek ve sevgi en sıradan yapılan şeylerde dahi fark yaratır…
Her insan yaptığı işte usta olamaz!.. hangi meslek olursa olsun! Bir vasatlar bir de ustalar vardır! Bazıları da çok çabuk ‘oldum ben’ der !.. oysa bilmezler öyle hemen usta olunamayacağını!! Usta olabilmek için; çok fırın ekmek yemek gerekir, çok çalışmak gerekir!.. bunu yaparken bir de başka ne mi gerekir ?..
Eski devirlerden bir hikâye  ile bunu anlatayım sizlere..
Rasim Usta, vaktiyle meşhur bir testi ustasının en cevval çırağı, söz dinler-iş bilir kalfası, tam karşılığıyla söylemek gerekirse -işi ateşle olduğundan mıdır bilinmez- ateş gibi bir delikanlıdır.. .
Son zamanlarda sık sık gözleri dalar, hatıralarını geçmişin puslu dehlizlerinde birbiri peşi sıra kovalar olmuştur. O gün de kendisini mazinin sorgulayan kucağında buluverir. Hafif bir mahcubiyet duymasına rağmen, aklına geleni def etmek istemez. Geçmişi, hataları ve kusurlarıyla kendisine ait değil midir! Kalfalığa geçtiği gün ustası Galip Efendi tarafından hediye edilen ve hayatı boyunca sakladığı el emeği-göz nuru iş önlüğüne bakarak, ustasının, “ İşin sen daha ‘püf noktası’nı öğrenmedin oğlum! ” sözünü hatırlar.

Desturrrrrrr !
Rasim, askerlik vazifesini yapıp atölyeye döndüğü gün ustasının elini hürmetle öpüp başına koyar ve “Usta, benim bu altın bileziği kazanmam senin sayendedir; ama vakit geldi ve artık ben de kendi atölyemi kurmak istiyorum. Kendi testilerimin çeşme başlarında ve evlerin sundurmalarında dizili durduğunu, kadınların omuzlarında dolaştığını görmek istiyorum. Helallik almaya geldim; ‘Destur’ ver gideyim...” der. Galip Usta da kalfasından gelen bu hiç beklemedik istek karşısında, “Oğlum, sen iyi bir çıraklık döneminden sonra çok kısa bir zaman zarfında kalfalığa geçtin! lakin, ustalık ve atölye idare etmek başka iştir. Bak bir daha söylüyorum: Sen daha bu işin ‘püf noktası’ nı öğrenemedin!” cevabını verir… ama kalfasının yanlış bir şey düşünmesini istemediği için, işi daha fazla uzatmaz ve “Peki, madem çok istiyorsun ve kendine güveniyorsun mesele yok o zaman. Hakkım helaldir sana; Allah yar ve yardımcın olsun!” deyip kapıya kadar da uğurlar ellerinde büyüyen çırak/kalfa Rasim’i...

Su Sızdıran Testiler...


Artık kendini “usta” olarak gören Rasim, ilk iş olarak çarşı içindeki bakırcıların yanında bir atölye yeri kiralar, eski mahallesinden bir tanıdığının yetim çocuğunu yanına çırak olarak alır ve kendi zevk ve becerisine göre testiler imal etmeye başlar... İşin garip tarafı, gerek şekil gerek ebat olarak her yaptığı ürün görenin aklında kalacak özelliklere sahip olmasına rağmen, her sattığı testi birkaç gün sonra geri gelir! Hep de aynı şikâyet üzerine: Rasim Usta’nın testileri su sızdırmaktadır!..
Halbuki, ustası Galip Efendi’yle beraber yaptıkları testilerde ne böyle bir problem yaşamışlar ne de başlarına böyle bir şey gelmiştir. Ne yapsa olmaz, bir türlü beceremez, en sonunda yolunu Galip Efendi’nin atölyesi istikametine doğrultur... Galip Usta, kalfasının mahzun halini görünce hemen vaziyeti anlar. Testilerin neden çatlak-patlak olduğunun ??.. sebebini anlatma vaktinin de geldiğini düşünmüş olmalı ki testi çamuruyla bulanmış koskocaman elini Rasim’in omzuna koyup duruma açıklık getirir:  “Bak evladım sen yıllardır dikkat etmedin, farkına varamadın! Ben, önümde dönen testiye/çanağa arada sırada “püfff” diye üflerim ve bu suretle zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatmış olurum. Püf lerken ağzım(ız)dan çıkan nem de buna yardım eder zaten. Hepsi bundan ibarettir. Başkaca da bir noksanın olduğunu sanmıyorum. Hadi bakalım, bundan böyle hiçbir işin ‘püf noktası’nı küçümseme!” der…
Kalfa Rasim, Galip Usta’nın elini büyük bir hürmet ve sevecenlikle öpüp başına koyar; kendi kendine kızarak -ama bir taraftan da bahtiyar bir edayla- kapıdan çıkıp atölyesine doğru dalgın dalgın yürür gider!..
Özel not: Rasim Usta, bir zaman sonra döneminin en büyük ustaları arasına girer; ünü memleketi aşar. " İşine gereken özeni gösterenlerin ve 'püf noktası' nı yakalamaya çalışanların önünde engel olmaz!.. " sözü  de bu yüzden boşuna söylenmemiş olsa gerek!
Hoş kalın… J

 
Hikayenin kaynağı: Kemal KırarGörsel: flickr - bkz.Testici amca
(Yaşar Usta/Konya-Sille)

21 yorum:

  1. Hikaye de fotograf da cok guzel, unutulmayacaklardan ;)

    YanıtlaSil
  2. hikaye ne güzel.
    kuru fasulye de herhalde türkiyenin en güzel yemeği.
    :)

    YanıtlaSil
  3. Her işin püf noktasını bilmek ne kadar da önemli, bir işi yapabiliyor olmak yetmiyor. İşe tam hakim olabilmek için püf noktasını da öğrenmek gerekiyor hikayedeki gibi. Nasıl ki; çok basit bir çorbaya bile lezzet katmak için her malzemenin tencere içine konması yetmiyorsa, miktarı ve ayrıca en önemlisi bir parça da sevgi katmak - yemekle pişmek- gerekiyorsa her işte de aynı kural geçerli. 'Pişmek' gerekiyor uzun zaman. Ki; testi yapmakla kalmayıp nerde üflenmesi gerektiği de öğrenilsin...

    Bu güzel hikaye ve yazı için teşekkürler

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. her işin püf noktasını bilmek başarının anahtarıdır.
    yemeklere katılan sevgi de lezzetin anahtarıdır.
    blogunun yeni yüzüne bayıldım..
    sevgiler....

    YanıtlaSil
  5. Ne güzelmiş hikaye...
    doğru, her işin bir püf noktası/noktaları var, maharet onu keşfedebilmekte...

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel! öyle kolay usta olunmaz'ın ve püf noktanın eskilerden kalma hikayeleri. Şimdilerde böyle ders verecek anlamlı hikayeler olmuyor nedense. İşte bu yüzdendir çok severim eski hikayeleri. Yüreğine sağlık ve teşekkürler.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  7. @beste;teşekkürler sevgili beste,
    püfff/lemekten adını alan "püf noktası":)bence de çok akılda kalıcı bir hikaye ile tasvir edilmiş...

    YanıtlaSil
  8. Buket,
    teşekkürler ve hoşgeldiniz sayfama...

    YanıtlaSil
  9. @deeptone, Kurufasulyesiz bir Türk mutfağı olamaz ama değil mi:)

    @Çınar, değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim...bazen çok özenirsin olmaz, olmayabilir, istisnalar olsa da!sevgi ve emek işin sırrı olmalı ve ardından da her işi bir püf noktası.)sevgiler

    YanıtlaSil
  10. @düşünce bahçesi,
    ne güzel ifade etmişsin, sevgi; tadı, tuzu yemeğin ve aslında hayattaki hemen her şeyin değil mi!yorum ve (Vincent van Gogh'un; Starry Night Over The Rhone, hazırladığımız resim/grafik alınlığı)beğenin için teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
  11. @nihansu,
    sanırım püf noktası keşifleri çok deneyimlemekle çalışmakla kendiliğinden oluşuyor zaten...dikkatle, özenle ve sevgiyle yapılan işlerde...

    YanıtlaSil
  12. YAŞAMIN KIYISINDA;
    Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz.Artık; 'ders verecek anlamlı hikayelerin olmayışı!'kimbilir belki de yalandan hikayecilerin çok fazla olmasındandır..herkes ayrı telden, hikaye çalıyor, gerçek hikayelerde ortaya çıkamıyor!..ne gerçek hikaye/ciler var ne de hikayeyi sunacak insan(lar) var!..:)kanımca.)
    teşekkürler, sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  13. Isınma turlarımda bu güzel püf noktasına merhaba...

    Esen kalın.

    YanıtlaSil
  14. ne zaman yazdın da ben bunu göremedim..??.. zannederim canımın derdine düştüğümden gezmelerimi azalttım o nedenledir.. Ben de bilseydim omuzun tendonlarının püf noktasını kopmasına sebep olmazdım.. :))
    Su gibi okudum ibret alınası yazını sevgili Esin..

    YanıtlaSil
  15. MEHMET;
    Maratonda mıyız yoksa:)her işin sırrı püf noktasında:)
    esenlikler...

    YanıtlaSil
  16. hasret senfonileri;
    Canın kıymetini bilebilmenin de bir püf noktası olabilseydi keşke Gülsen Hocam..omzunuzu dinlendirmelisiniz, sağlığınız çok daha önemli! hem sizin, hem de biz okurlarınız için sevgili Gülsen Hocam...

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  17. Demek Puf noktasi oradan geliyor. Zivanadan cikmak degiminin de benzeri bir hikayesi var.

    YanıtlaSil
  18. didem,
    sevgili didem bak bende o 'zivanadan çıkmak!' değiminin hikayesini bilmiyorum!belki paylaşırsın...

    YanıtlaSil
  19. Esinciğim senin hikaye anlatışına bayılıyorum :))

    YanıtlaSil