Siz, hiç eşikten döndünüz mü! Ya da kaç kez eşikten atladınız hayatınızda! bir adım atsanız belki İleri, uzağa, sonsuzluğa, boşluğa…. Atlayacak, at-lat-acaksınız!.. ya da bir adım geriye atsanız adımınızı belki de tam tersine içeri, yakına, varlığa, bolluğa, ferahlığa….sonsuz örnek verebilirsiniz bu duruma (…) hedefinize ulaşacaksınız!.
Peki hiç eşik/te kaldınız mı! atlamaya dahi cesaret edemediğiniz oldu mu !..Ne bir adım ileri, ne de bir adım geri!.. gitmekle-kalmak arasında öylece kala-kaldınız mı hiç!.. kim bilir ne çoktur! buna en iyi yanıtı verecek olan sizsiniz!..
Ya nesneler!.. yaşayan her canlı eşik/te olmanın ne demek olduğunu bilir de nesneler bilmez mi hiç!.. Zaman nesneleri de tüketir!.. işlemez ve kullanılamaz olur bir zaman sonra!.. işlevi biteni çoğu kez atmaya kıyamaz insan!.. bir müddet yenisini bekler, yeni de ertelenir durur nedense!.. nedeni bellidir de belli edilmez eskiyenin yüzüne!.. yüzü değişir bir süreliğine, idare edilir edilebildiğince!.. yıllara ne çok tanıklık etmiştir de o eşya, eliniz varmaz onu alıp bir yenisi ile değiştirmeye… mekan da, eşyalar, objeler de ve diğer yaşayan, yaşamımıza dokunan canlı-cansız pek çok şey!.. Elbet bir gün zamana yenik düşer her şey gibi!
Eve yeni aldığınız mobilyaları düşünün! atarsınız belki atmaya eskilerini…ama kapının önünde duran o yadigâr koltuğunuza gider gelir bakarsınız sıkça…eliniz onu dışarı atmıştır ama yüreğiniz belki de kıyamamış içinizden atamamışsınızdır halâ!... kim bilir, o koltuk atım ekiplerince alınacak, yakılacak belki geri dönüşümle yeniden hayat bulacak, yada uzunca bir süre halâ işlevini sürdürebilmek adına direnecektir…ve eşik-te öylece kalacaktır bir müddet daha!..
Sadece canlı-cansız objeler midir eşikte olanlar!.. duyguların, düşüncelerin de bir eşiği yok mudur!.. her tür zorluğa, her tür yıkıma, tacize, yıpratılmaya karşın… onurlu duruşundan ödün vermeden, dimdik ayakta kalmak, direnç göstermekte önemli bir eşik değil midir insanın yaşamında!..
O eşikler yaşamlarımız boyunca hep çıkar karşımıza!.. çok önemli kararların arifesinde, düşüncelerin, duyguların orta yerinde, arafta sallandığımız çok olmuştur!.. her zaman dümdüz gitmez yollar…aşağı, yukarı, inişli çıkışlı… kimi zaman yatay da gider yollar, tersine de döner dünya!.. ve işte olduğun ve bulunduğun o noktadan atlayarak eşik/ten geçebilirsin ancak.. ve eşiğin artık senin kırılma noktandır!.. onu göze almadan çıkamazsın kendi arafından...
Tüm bunları ‘niye irdeliyorum ben?’ diye soracak olursanız eğer… kısa bir süre önce gittiğim Tophane-i Amire’de sadece Rönesans’ın 3 büyük ustası değildi ziyaret ettiğim… mekanın diğer salonu K.S.M. TEK KUBBE’ de bambaşka bir sergi ile de buluştum… Ve açıkça söylemek gerekirse VOLKAN KIZILTUNÇ’UN ‘’EŞİK[TE]’’ Fotoğraf Sergisi’nden de oldukça etkilendim.
Bu sergide, Volkan Kızıltunç ‘ geçmiş ile gelecek arasında kalmış eşik[te]’ki durumların görsel kanıtlarının peşinde, insanların arkalarında bıraktıkları gerçekliğin izlerini aktarıyor.’
Tarihi Tek Kubbe’ye adım atar atmaz, derinden gelen –deniz-dalgaların(ın) sesleri 100 yıllık mekanın taş duvarlarında yankılanıyordu!..
‘ Son işleriyle uluslararası fotoğraf enstitüsü ISSP’nin uluslararası fotoğraf projesine seçilen Volkan Kızıltunç, tarihi tek kubbe binası içerisindeki ‘’27375 kez dalga ve 27375 kez ateş’’ isimli video yerleştirmesinde ise bir yanda art arda gelen görüntülerin sinemayla fotoğraf arasında duran eşik[te]’ki durumu üzerinde oynarken diğer yandan da işlerin başlıklarındaki anlamları ikilik içerisinde algılatıyor: Ortalama insan ömrünün 75 yıl olduğu ülkemizde bir insanın yaşayabileceği gün sayısından yola çıktığı işiyle bize hem akıp giden günün kayda geçirilmesi hem de günün akıp gidiyor olması üzerinden sorular sorduruyor.’
2007-2012 yılları arasında İstanbul ve Londra başta olmak üzere pek çok Avrupa şehrinden kaydettiği fotoğraf ve video çalışmalarından oluşan sergisinde Volkan Kızıltunç, ‘ şehirlerin topografik gerçekliğinden çok, insanların arkalarında bıraktıkları gerçekliğin izlerini aktarıyor. Deyim yerindeyse şehrin fenotipik bir sakini ve her şeyin üzerinde hassas bir gözlemcisi olan genç sanatçı her zaman fotografik anın biraz ötesinde durmayı tercih ediyor.'
' Sonu belli olan, ancak süresi bilinmeyen, geçmiş ile gelecek arasında sıkışıp kalmış Eşik[te] ki durumların görsel kanıtlarının peşinde; zaten anlatmak istediği hikayenin ne olduğuna karar vermiş olarak, şehir keşiflerinde bulunuyor.’
*****
* * * * *
7-16 Haziran tarihleri arasında Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Tek Kubbe Salonu’nda gerçekleştirilen Eşik[te] sergisi ile Volkan Tunç; Türkiye’de yükselmekte olan genç nesil fotoğrafçılar arasında şimdiden kendine yer edineceği kesin gözü ile bakılan bir sanatçı.. Biz de genç sanatçıyı tebrik eder başarılı çalışmalarının devamını dileriz…
VOLKAN KIZILTUNÇ biyografi ve
sergileri hakkında bakınız
Dip Not: Bloğumda kullandığım - dalgalar - videosu, sergideki; ’27375 kez dalga ve 27375 kez ateş’’ isimli video yerleştirmesinin orjinali değildir. İnternet medyasında bu isimde bir video kayıt bulamadığım için; Sergideki atmosferi ve ambiyansı bir nebze de olsa sizlere yansıtabilmek adına, onun yerine kullandığım bir ‘you tube’ videosudur…
sergileri hakkında bakınız
Dip Not: Bloğumda kullandığım - dalgalar - videosu, sergideki; ’27375 kez dalga ve 27375 kez ateş’’ isimli video yerleştirmesinin orjinali değildir. İnternet medyasında bu isimde bir video kayıt bulamadığım için; Sergideki atmosferi ve ambiyansı bir nebze de olsa sizlere yansıtabilmek adına, onun yerine kullandığım bir ‘you tube’ videosudur…
* * * * * * * * * *
ÖNEMLİ BİLGİLEREspas nedir?
Resim Sanatında Çizgi – Espas Etkileşimi
Espas; aralık, boşluk, mesafe, uzay boşluğu, mekan, derinlik, atmosfer, perspektif v.b. birçok kavramı işaret etmektedir. Resim diline sonradan kazandırılan bu kavram, bir kütlenin çevresini saran boşluk olarak ifade edilmektedir. Boşluk, uzay boşluğu evrenin ana gerçeğidir. Boşluk kütleyi tanımlayan, kütleye mekân oluşturan ve Evrenin bütününü oluşturan bir kavramdır. Maddeyi ve kütleyi ise uzay boşluğundan ayrı tanımlamamız mümkün değildir. Bu konu; bizim, yani insan varlığının, bir parçası olmasıyla, yüzyıllar boyunca bilim adamları, sanatçılar ve düşünürlerin inceleme alanını oluşturmuştur. Düşünürler ilk çağlardan itibaren bu konuda araştırmalar yaparken, değişen fikir dönemleri doğurmuşlardır.
Descartes (1596-1650, Fransız matematikçi, bilim adamı ve filozof) mekan ve uzay kavramlarını şu şekilde değerlendirmiştir;
“Uzay ya da iç mekan ile, bu uzayın içinde yer alan cisim ancak düşüncemizde birbirinden ayırt ediyoruz. Çünkü uzayı oluşturan uzunluk, genişlik ve derinlik olarak uzam, aynı zamanda cismi de oluşturur.”
“Uzay ya da iç mekan ile, bu uzayın içinde yer alan cisim ancak düşüncemizde birbirinden ayırt ediyoruz. Çünkü uzayı oluşturan uzunluk, genişlik ve derinlik olarak uzam, aynı zamanda cismi de oluşturur.”
İşin içine cisim girdiğinde, boşluk içerisinde ortaya çıkan bir başka yaklaşım bizi ilgilendirir. Bu da; cisimler arasındaki boşluk, yani mesafe ve aralık kavramlarıdır. Bunlar, evrenin ve hayatımızın gerçekleridir. Bu ‘gerçekler’ resim sanatında da karşılık bulmaktadır. Bir resim ister soyut, ister klasik (natüralist-doğalcı) bir yaklaşımla yapılsın, espas kavramını, çözüm alanı içine dahil etmektedir. Nesneleri resmederken, derinlik ve perspektif arayışı içinde elde edilmeye çalışılan espas etkisinin dışında, soyut resimde de farklı bir espas anlayışı vardır. Soyut ya da somut, espas; nasıl olursa olsun, resim yüzeyinde derinlik etkisi dışında, mesafe ve aralık olgularını da şekillendirmekte ve bunları kompozisyon bütünlüğü içinde kurgulamaktadır.
Resimde; hareket, ritim, armoni-uyum, kompozisyon bütünlüğünü her zaman şekillendirebilen ve kompozisyon düzeninin, somut ögelerinden birisi olan espas kavramını genel olarak anlayabilmemiz için ise; her zaman olduğu gibi bizim algı şeklimizi belirleyen, en önemli unsurlardan biri olan göz faktörünü de değerlendirmemiz gerekmektedir. Göz, yapısal olarak, objelere olan uzaklığımız arttıkça derinlik algısını azaltarak, görme şeklimizi belirlemektedir. Bu durumun tersinde ise, derinlik algısı artmaktadır.
Bunu şu şekilde örneklendirebiliriz; bir odanın içindeyken, pencereden, dışarıda bulunan tam cepheden gördüğümüz –ya da farklı bir konumdaki- bir binaya baktığımızda, gördüğümüz görüntü ile yerimizi değiştirdiğimizde, yani odaklandığımız nesne ile aramızdaki mesafeyi azalttığımızda, pencerenin yanına gelip aynı binaya baktığımız zamanki görüntü arasındaki derinlik algısı farklıdır. Pencereye yaklaştığımızda gördüğümüz nesne ile, daha önceki konumumuza göre, aramızdaki mesafeyi azalttığımızda gördüğümüz nesne-bina, bize önceki konumundan daha uzaktaymış gibi görünür. Yani, bina ile aramızdaki mesafe ölçüsel olarak azaldığında, derinlik algısı ters orantılı bir biçimde artacaktır. Gözümüzün bahsettiğimiz algısal özelliği, böyle bir örnekle açıklanabilir…
Resim sanatında çizgi-espas etkileşimi ve
yüzey tasarımında kullanımı, ’Ceren İlyasoğlu'
Kaynak: Belgeler - daha fazlası için tıklayınız..
Paylaşım için teşekkürler..Hafta sonu ordayım..Harika
YanıtlaSil@Beyaz Sayfa,
SilBen teşekkür ederim..Tophane-i Amire'de art arda önemli sergiler düzenleniyor bu yıl..
Teşekkürler.
YanıtlaSil@ali zafer sapci,
SilBen teşekkür ederim.
Fotoğraf konusunda bir şeyler söylemek, bir değerlendirmeye girişmek haddim değil.
YanıtlaSilİnsanın yaşama (ve ölüme) dair duygu, düşünce ve tesbitlerini, ya da herhangi bir konuda görüşünü sanatın bir dalıyla ve büyük emeklerle ifade etme çabası ve böyle güzel sunması mükemmel olan.
Yine bir teşekkür benden paylaştığınız için...
@Asuman Yelen,
SilAmatörce başladığım fotoğraf çekme merakım gezdiğim sergilerde, görsel sanatların içinde; resim de, heykel de ve profesyonel fotoğrafçıların sunumlarında her geçen gün yeni bir şey öğretiyot bana da!..sanatçı bakışın farkındalığı içinde hayatı algılayışlarım/ız da o denli derinleşiyor. YAŞASIN SANAT!VE O'NA HAYAT VEREN SANATÇILAR!..
Ben teşekkür ederim...
Çok bilgilendirici bir yazıydı. Sonuna kadar ilgiyle okudum. Yeni yeni öğrenilen bilgiler insanın düşünceleri gibi algılarını da değiştiriyor. Sanırım tek gerçek değişim. Biraz daha fazla fotoğraf koyabilseydin keşke.TEŞEKKÜRLER...
YanıtlaSil@Defne Soysal,
SilDeğerli yorum ve düşünceleriniz için teşekkür ederim. Herakleitos' un sözündeki gibi; "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" ..
Çektiğim fotoğraflar mekanın ışığı yeterli olamadığı için çok net değildi. Sergideki fotoğrafların, orjinal görüntüleri sanatçının kendi bloğunda mevcut. Yazımda verdiğim linkten bakabilirsin sevgili Defne...
volkankiziltunc.blogspot.com