Hepimiz çocuktuk bir zamanlar… Güle-ede, düşe-kalka oyunlar oynardık birbirimizle!.. masumiyet yüreklerimizden taşar, samimiyet hallerimize yansırdı!.. hesap-kitap nedir, bilmezdik… hayatı da masallardaki gibi zannederdik!.. Olur olmadık şeylere gülerdik, bazen de kızardık birbirimize, en fazla saçlarımızı çekerdik öfkelenince! canımız acımışsa eğer o zaman ağlar ardından da hemen oracıkta arkamızı dönerdik… küsmek olurdu bu çocuk aklımızca..
Ve küskünlüğümüzü ifade etmenin en pratik yolu da “hadi uzat serçe parmağını ” demek olurdu!. serçe parmaklarımızı karşılıklı olarak üs-tüste getirirdik ve ; “sen de küssssssss hadi!”… der “küstüm tamam!” diyerek karşılık verirdik...bu bir tarafın kırgınlığını diğerinin onaylaması anlamına gelirdi… böyle çocuk aklımızla küsmeleri de oyun haline getirirdik!..
Kısa bir süre sonra, ne olduğunu, neden olduğunu dahi bilemeden ve anlayamadan, aslında buna da hiç gerek kalmadan küskünlüğümüzü unutuverirdik!.. öyle günlerce sürmezdi küskünlükler… bu duygu bizi esir almadan ve bizim içimizi kemirmeye dahi fırsat vermeden en küçücük şeyde gider birbirimize sarılır ve sonra parmağımızı tekrar uzatarak “hadi şimdi, düzelt” derdik… parmaklar yeniden eski duruşuna döner bu da - barıştık artık biz! - demek olurdu… ardından hemen sarılırdık birbirimize ve oyunumuza devam ederdik kaldığımız yerden, güle oynaya:) zaten incir çekirdeğini doldurmayacak şeydir o küskünlük ve incir çekirdeği kadar bile içte tortulanmasına zemin bırakmadan hemen geçerdi kırgınlıklar!.. biraz da oyun gibiydi bu küçük sitemkar küslükler…
Sonra düşe kalka büyüdük… her birimiz başka başka yollara doğru ilerlerken, kimimiz kök saldık!.. kimimizin örselendi yürekleri çokça!.. kimimiz daha yolun başında yorgun düşmüş, kimi yolun ortasında savrulmuş bir yana! kimimiz erkenden varmış yolun sonuna!.. kimi de yara bere içinde çakıl toplamakla meşgul hala o dikenli yollarda!…
Kısa bir süre sonra, ne olduğunu, neden olduğunu dahi bilemeden ve anlayamadan, aslında buna da hiç gerek kalmadan küskünlüğümüzü unutuverirdik!.. öyle günlerce sürmezdi küskünlükler… bu duygu bizi esir almadan ve bizim içimizi kemirmeye dahi fırsat vermeden en küçücük şeyde gider birbirimize sarılır ve sonra parmağımızı tekrar uzatarak “hadi şimdi, düzelt” derdik… parmaklar yeniden eski duruşuna döner bu da - barıştık artık biz! - demek olurdu… ardından hemen sarılırdık birbirimize ve oyunumuza devam ederdik kaldığımız yerden, güle oynaya:) zaten incir çekirdeğini doldurmayacak şeydir o küskünlük ve incir çekirdeği kadar bile içte tortulanmasına zemin bırakmadan hemen geçerdi kırgınlıklar!.. biraz da oyun gibiydi bu küçük sitemkar küslükler…
Sonra düşe kalka büyüdük… her birimiz başka başka yollara doğru ilerlerken, kimimiz kök saldık!.. kimimizin örselendi yürekleri çokça!.. kimimiz daha yolun başında yorgun düşmüş, kimi yolun ortasında savrulmuş bir yana! kimimiz erkenden varmış yolun sonuna!.. kimi de yara bere içinde çakıl toplamakla meşgul hala o dikenli yollarda!…
Zamanın çetrefilli kollarında, ne yollar ne de yolculuklar bitmez imiş!..
adım başı duraklarda inen de çok binen de!..
adım başı duraklarda inen de çok binen de!..
Kimi zaman; sevmiş sevilmiştir, incinmiş kederlenmiştir, gülmüş ağlamıştır… türlü türlü duygularla tanışmıştır…Gördüğü her başka yürekte ve düşüncede onun da duyguları ve çocuk yüreği kanamış ve giderek değişmiştir!.. Artık yavaş yavaş büyümektedir!.. büyüklerin dünyasını gördükçe ürkmüş ve sevmemiştir bu dünyayı pek!.. Aklın(ın) içine daha çok şeyler girmeye başladıkça ve bilgileri çoğaldıkça - insana ait - bu anlam veremediği tuhaf duyguların önemi giderek zayıflamaya başlamıştır..
Öfke, gevşeklik ve tembellik ! ” (*)
Nasılsa kimse kimseyi anlayamamaktaymış!.. hayat değişmiş, değişim içinde sonsuz renklerle donatılan hayatlar da, bireylerin birbirlerini anlayabilmelerine artık yetmez olmuş!.. anlamaya çalışmak yerine, daha fazla önem kazanmaya başlamış, başka başka renkler, başka yeniler ve yeni hevesler !…
şimdi artık, vakit- nakit olmuştur bir kere!..
vakit harcamak yok! ama vakti harcamak çoktur!..
vakit harcamak yok! ama vakti harcamak çoktur!..
Ve diğer yandan sevgiden ve hoşgörüden yoksun….nedensiz küskünlükler ya da nedeni dahi bilinmeden gittikçe artan bir öfke ile birbirinden uzaklaşmalar giderek artmış!.. gördüğü her yerde, her ortamda öfke, şiddet, hoşgörüsüzlük ve saygı/sızlık hep daha da çoğalmıştır…
“Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır.” (*)
Bilmez... tutunduğu dalı kesmekte olanın kendi elleri olduğunu...
“Öfke kendi kendinden hoşlanan, kendi kendini şişiren bir hırstır.” (*)
Bilmez... tutunduğu dalı kesmekte olanın kendi elleri olduğunu...
Artık kolay kolay dinmemekte imiş öfkeler!.. öyle ki kimileri, neden olduğunu dahi bilemeden birbirine kırgın ve küskün dahi ayrılıyormuş bu fani dünyadan!..
Oysa bir zamanlar çocukken, söze bile gerek kalmadan beden dillerimizle konuşabilirdik biz!
ağlarken bir yandan, küçücük bir hareketimizle güler-geçerdik J) zor gelmezdi hiç, yeniden sarılıp kucaklaşmalarımız!.. Bu kadar kolaydı her şey…
Oysa bir zamanlar çocukken, söze bile gerek kalmadan beden dillerimizle konuşabilirdik biz!
ağlarken bir yandan, küçücük bir hareketimizle güler-geçerdik J) zor gelmezdi hiç, yeniden sarılıp kucaklaşmalarımız!.. Bu kadar kolaydı her şey…
Çocuk aklımızla büyük dünyalar kurardık!
Şimdi;
Şimdi;
Yazı : Esmir - izler ve yansımalar
Görsel: buradan (*) Denemeler - Montaigne
merhaba blogunuz çok şeker...
YanıtlaSiltakibe aldım sizi...
sizde beni takibe alırsanız sevinirim...
paylaşımın çok güzeldi...
kocaman sevgiler...
@Gurme Şirine,
SilŞeker bulduğunuz bloğuma hoşgeldiniz..
sitenize şöyle bir bakındım, renkler arasında kayboldum!
Siz de pek şirinmişsiniz doğrusu:)sözleriniz için teşekkür eder ben de bilmukabele derim..
esenlikler...
Sevgili Esmir,
YanıtlaSilKeşke bizler o saf bakışlı, sevgi dolu, yaratıldığımız kadar melek çocuklar olarak kalabilseydik, yaşam böyle hırpalayıp, yıpratmasaydı. Küslükler dargınlıklar bir "boz" ve bir " düzelt" arasında silinir giderdi.
İyi-kötü, güzel-çirkin,bir yığın şeyi geride bırakıp belli bir olgunluğa erişince, kibir de ego da bünyeyi terkedip gidiyor ama, öz saygısı olan, haksızlık edene, arkadan iş çevirene ve ne bileyim, çocuğa, hayvana eziyet edene öfkelenmeden edemiyor. Bunları affedemiyor. Böylelerinden hızla uzaklaşıp kaçmak istiyor. Ve bu tip insanların sayıları da gittikçe artıyor maalesef. Keşke daha iyimser bir yorum yapabilseydim ama...
Tek tesellim sizin kastettiğinizin daha çok kibire ve egoya dayalı anlamsız dargınlıklar olduğunu biliyor olmak. Temennim de haksızlığın, işkencenin iki yüzlülüğün yer almadığı bir dünya:)
Sevgiyle kalın...
@Asuman Yelen,
SilHayatın içinde her çeşit renk ve o renkleri kendisine yakıştıran her tür canlı var!..siyah beyazın karşıtı, kötü iyiliğin..iyi ise bir insan kötülüğü taşıyamaz!..kötüler de iyiliği...
Yaşamlarımıza dokunan ve dokunduğumuz insanlarla aramızda şaşılası anlaşılamamalar olabiliyor bazen!.. nedenini öğrendiğinde yaşanılan şaşkınlıklar ise bir zaman sonra -insana dair hiç bir şeye şaşaırmamak gerektiğini!- öğretiyor...insan değişken!..değişebilen, büyük bir karmaşa!.tanımak o denli zor!..yıllar her zaman tanımak için referans olamayabiliyor..
Kısacası sizin de dediğiniz gibi Özsaygının yitirilmemesi gerek!.canını yakan ve hırpalayan ilişkilerden de uzak durmak!..Temennilerinize yürekten katılıyorum..
Çocukluk güzeldi!. çocuk kalabilmeyi -kısmen de olsa!-başarabilen Dünyaya güzel bakan, yüreği aydınlık, güzel insanlarla yollarımız, yolculuklarımız olsun hep Asuman Hanım...
Sevgilerimle...
ah sevgili esmir, ne güzel yazmışın, ne güzel bir konuya değinmişin. hep düşünürüm çocukken herkesin sahip olduğu o güzel, temiz, saf yönümüze ne oluyor, nasıl bu kadar değişime uğruyor. umutsuzluğa çok kapılıyorum çok ..
YanıtlaSil@Buket,
SilŞimdiki çocuklar da aslında cin gibiler.)
sanki her geçen kuşak biraz daha fazla inli-cinli oluyor:))çocukluk güzel..o çocukluğu güzel yaşayabilmek ve muhafaza edip zaman zaman da olsa yaşatabilmek çok önemli...yoksa hep o büğyüklerin gözünden dünyaya bakmak çok yorucu ve keyifsiz!..
Sevgili Esmir yine nasil guzel dokulmus kelimeler elinden :)
YanıtlaSilKeske dedigin gibi kuskunluklerimiz kirginliklarimiz da hep cocukluktaki gibi kalsa, kalabilseydi. Keske yaralarimiz da oyle cabuk kabuk baglasa simdi...
@A-H,
SilBildiğimiz güzellikleri, güzel olan değerleri, kavramları..
bize öğretilen ananevi minik kuralları bile yaşamımıza geçirip,
İlkeli olmayı -samimiyetsizlik adletmeden- saygıyı, hoşgörüyü ve sevgiyi besleyebilsek.. daha kolay olurdu hayat! O'nu zorlaştıran da biz, kolaylaştıran da..
ben çizime bayıldım... çocuk kalsa bir yanımız belki o zaman büyür yeniden dünyamız. ;)
YanıtlaSil@Evren
SilAslında konuyla bağlantılı bir başka resim vardı aklımda..ama bu şirinlerin çizimine bayıldım ben de ve yazıma iliştirdim.)keşke kalabilse bir yanımız ve yine öyle çocuk gibi bakabilse gözlerimiz:))
"sensizzzzzzzzz durur önümde resminn..bakar bana gözlerin..çocuk gibi bakan, güneş gibi yakan hep içimde saklasan..." ;)
Çocuklara bundandır belki büyüdükçe imrenir hale gelmemiz.
YanıtlaSil@K.C.S.
SilArtık,dünyayı da verseler yerimiz de dar!..yenimiz de!..
büyüyünce, -çocuğun- gözü açıldı bir kere!..
Tıpkı bu yazıyı okurken olduğu gibi çocuk dünyamızda yaşadığımız o günlere hayal dünyamızda bile olsa dönmek öyle iyi geliyor ki sevgili Esin...
YanıtlaSilİçimizdeki çocuk da bu yüzden yaşıyor ve zaman zaman ortaya çıkmak istiyor belki...
Ellerine sağlık.
Sevgiler...
@Zeygma,
SilHayaller ve anılar, dünyalarımıza soluk aldıran duraklarımız onlar!. Güzel anıları ve hayalleri canlı tutmak için zaman zaman da olsa yaşamak ve yaşatmak gerek... İçimizdeki çocuğu da incinmişse eğer, yaralarını sarmak, iyileştirmek ve gülen yüzünü göstermesine izin vererek..yaşatmak gerek...
Ben teşekkür ederim sevgili Zeugma..
Esenlikler, sevgiler..
çok tatlı anlatmışsın.
YanıtlaSil:)
ama bence büyümemek mümkün.
isteyen çocuk kalabilir.
umutları hayalleri vardır.
örselenmez kirlenmez.
bence istek konusu bu.
:)
deeptone,
SilÇocukluk ve çocuk olmak,
tatların en güzeli zaten.)
isteyince büyümek ve
isteyince küçülmek
keşke sadece kişinin kendi
insiyatifinde olabilse!.
çiçeklerin üzerine 'basmayınız' denildiği halde, basar yine de birileri!..ve boynu bükülür çiçeklerin...