Sonsuzluk
diye bir şey yok!.. Sonsuzluk diye bir şey var!
Hayat kimine gülden demetler
sunuyor, kimine o sert tokadı daha yolun başındayken atıyor. Hayatın zorluklarla
dolu meşakkatli, kederli yüzüne defalarca 'engelli' imişçesine takılan bu
insanlar bazen de onca acılara inat, O’nları büyük kitlelerle buluşturacak bir
yola yelken açıyorlar. Kaderin bir cilvesi midir bu! kör talihin pusulasını
şaşırması mı! yoksa tesadüfler midir!..bilinmez.. insanın yaşamı sürprizlerle dolu ve
bazı insanların yeryüzündeki misyonları çok başka başka...
Ülkelerin içinde bulunduğu ‘siyasal-sosyal-kültürel’
durumların ve yaşam koşullarının bireylerden başlayarak, halklar ve toplumlar
üzerindeki etkilerinin sanata yansımaları, bu özel sanatçıların varlığı ile önem kazanır. Özellikle ülkemizde 80’li
yıllara değin süren ve 80’lerden sonra yaşanan bir kırılmayla, ‘hayata tutunabilmenin
ince çizgisinde’ cebelleşen insanların; masumiyetin, acıların, isyanların, kederlerin
tufanında nice idol ve kendi dallarında ekol olacak sanatçıları da bu
dönemlerde yaratmıştır. Yakın bir tarihte kaybettiğimiz Neşet Ertaş gibi!.. İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Neşe Karaböcek
ve daha pek çok sanatçı çıkmıştır bu dönemde.
Çıktığı anda yankı bulan ve geniş kitlelerce çok ses getiren, farklı algılara, değerlendirmelere neden olan bu sanatçıların üretimlerinin; toplumların kalkınmışlık, gelir düzeyi ve
eğitimle, kültürle, coğrafyanın -zorlu-şartlarıyla hep ilintisi olmuş, birbirlerini etkilemiş ve üretimin tercih edilebilirlik süreci de bu paralellikte gelişmiştir. Tarzlar farklıdır belki ama dertler
ortaktır çoğunlukla!.Hepsi -bu- toplumun içinden çıkmıştır. Ve sanatçı hislerimize tercüman olurken kendi dilince,
yorumunca bir anlamda; “Seni anlıyorum” demektedir. Tıpkı paylaşınca dertlerin
azaldığı ve sevgilerin çoğaldığı gibi... Hele ki bu iletişim doğru zamanda doğru kitleyle, karşılığını bulduğunda çok büyük bir potansiyele dönüşür ve sanatını icra eden sanatçı büyük halk kitlelerinin de sevgisini çokça kazanır.
Nice sanatçılar, politikacılar ve bazen de yaşarken değeri yeterince bilinmeyen nice büyük İNSANLAR geldi geçti bu hayattan!..O'nlar göçüp gitseler de bu hayattan, içimizden asla çıkmayacak olan; öncelikle insan duruşlarıyla, şerefleriyle, şahsiyetleriyle, namuslarıyla, vatan ve insan sevgisiyle, insanlığa bıraktıkları hizmetleri ve nice eserleriyle... yüreğimizde taht kurarak sonu olan bir yaşamda! sonsuzluk rüzgarları estirerek ayrıldılar aramızdan!..
Ardında bu güzel düşünceler bırakan insanlara ne mutlu!..
Müslüm Gürses
( 07.05.1953 - 03.03.2013 )
( 07.05.1953 - 03.03.2013 )
Bugün yine bir başka yıldız daha
kaydı yeryüzünden!.. Gerçek bir adam. Mütevazi bir İNSAN! büyük halk kitlelerinin yüreğinde “Müslüm
baba” lâkabı ile anılacak kadar da insanların sevgisini kazanmış bir büyük
sanatçıyı kaybettik!..
Yaptığı müziğin arabesk müzik
olduğuna dem vurulan, ama sonrasında en çok da bu söylem içinde olanların
diline takılan ‘Oryantalist Müziğin’ temsilcisi ve halkın taşıdığı bir sanatçıydı
O!.. Gürses yaşamın içinden, Anadolu’nun bağrından kopup gelmişti... sokakta
akan hayatı umursayan ve her şeyi ile
gerçeği yansıtan bir halk sanatçısıydı!.. Milyonlarca fanatiği vardı..Doktora
tezleri yapılacak kadar geniş bir sever kitlesi. Hatta sosyologları dahi
ilgilendirecek bir düzeyde bazı hayranlarının davranışlarıyla sıradışı etkiler yaratan bir sanatçıydı. O -jiletli-
fanatiklerinin! bu davranışlarını müziğindeki değişimle ortadan kaldırmak -Pop
sanatçılarının eserlerini kendi üslubuyla farklı bir tarzda yorumlayarak- önüne
geçmek istedi hep. Çünkü o halkı, O’nu bir yerlere getiren halkını hep çok
sevdi ve önemsedi... Bu değişimin olumlu etkileri daha sonraki çalışmalarında
ve yaptığı konserlerinde gözlendi...
O acılarla yoğrulmuştu!.. Müslüm (Akbaş) Gürses 7
Mayıs 1953’te Urfa’nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde dünyaya gelir. Ufak
yaştan itibaren bağlamaya ilgisi olan Müslüm Gürses, 14 yaşındayken Adana Aile
Çay Bahçesi’nde düzenlenen yarışmaya katılarak birinci olur.
Albüm çıkarmak için, taşı
toprağı o vakitlerde altın olan İstanbul'un yolunu tutar ve ilk plağıyla üç yüz bin satararak şöhret
basamaklarının ilkini başarıyla tırmanarak... sanatçı adaylığına doğru yol alır.
Defalarca kıyısında dolaşır
ölümün!.. O yıllarda çıktığı bir turnede kaza geçirir ve hatta öldü zannedilir! Müslüm
Baba verdiği röportajda o anları şöyle anlatır:
“O kazada şoför öldü… Beni de öldü sanmışlar zaten… Sonra alıp
hastaneye götürmüşler… Ben ölümü yaşadım aslında!. Bana göre yeniden hayata
dönmüş olmam, Allah’ın bir lütfudur. Alın kemiğim un ufak olduğu için en küçük
bir darbede ölebilir ya da kör kalabilirim…
Ameliyatta alnıma beynimi koruyacak plaka gibi bir şey taktılar… O
korkunç kazadan sonra koku alma duyumu yitirdim… Hiçbir kokuyu alamıyorum ne
yazık ki şimdi… Çok kuvvetli parfümler ispirto kokusu veriyor bana… Ayrıca
işitme duyumu da yüzde elli yitirdim… Çok ağır işitirim… Neyse, buna da şükür, yaşıyoruz
işte…’’
Müslüm Gürses'in geçmişinde
çok büyük aile trajedileri de var. Gerçek hayattan çok filmlerde rastlanabilecek
korkunç bir olaylar da yaşar. Babasıyla hiç görüşmez. Bunun nedeni ise, ağabeyi öldürülen
Müslüm Gürses ailesinden ayrılıp İstanbul'a gelir. Ailesi de
memleketi olan Şanlıurfa'dan Adana'ya göç eder. Ancak Adana'da başlarına
beklenmedik bir trajedi gelir.
Müslüm Gürses'in babası Mehmet Aktaş, Adana'da
eşini yani Müslüm Gürses'in annesini öldürür! Bu olayın ardından baba-oğul uzun
yıllar boyunca yanyana gelmezler. Aradan geçen sürede baba Karataş, cezasını
çekip demir parmaklıklar ardından çıkar ve Şanlıurfa'ya dönüp yeniden evlenir.
Çocukluğunda filmlerini
kaçırmadığı ve hayranlık duyduğu bir sanatçıyla birgün yolları kesişir!.Sinema oyuncu Muhterem Nur'la bir turneye
birlikte çıkar ve bu yolculuk O’nu hayatının aşkı ile buluşturur. 1985 yılında
hayatını Muhterem Nur Hanım'la birleştirir.
O’nu hep müzik dünyasında ve
elinde mikrofonu ile hatırlasak da 1979 yılında 'İsyankar' ile ilk kez kamera
karşsısına geçen
Gürses’in, küçümsenmeyecek bir sayıda 38 sinema filminde de rol aldığını söylememiz gerekir.
“Yenik düştüm kendi kendime...gurur saydığım aslında kendimdim..” / “İnadına yenilmeden aşık olmadan gel! / “Sigaramda duman duman”, “Adını Sen Koy”, “Seni öpmeye kokmaya doyamadım” / “Sen üzülme iki gözüm sakın küsme..ben ağlarım ikimizin yerine..” ve daha pek çok... / “Bir çok giden, memnun ki yerinden...Çok seneler geçti çok seneler geçti!..dönen yok seferinden” dedi... kendine has yorumuyla...
Gürses’in, küçümsenmeyecek bir sayıda 38 sinema filminde de rol aldığını söylememiz gerekir.
“Yenik düştüm kendi kendime...gurur saydığım aslında kendimdim..” / “İnadına yenilmeden aşık olmadan gel! / “Sigaramda duman duman”, “Adını Sen Koy”, “Seni öpmeye kokmaya doyamadım” / “Sen üzülme iki gözüm sakın küsme..ben ağlarım ikimizin yerine..” ve daha pek çok... / “Bir çok giden, memnun ki yerinden...Çok seneler geçti çok seneler geçti!..dönen yok seferinden” dedi... kendine has yorumuyla...
Ve Müslüm Baba’da sonunda yenik düştü hayata!. dillerde sevilen, gönüllerde taht kuran yüzlerce şarkılarıyla... bir yıldız daha kaydı!...Hasta yatağından bu son sözleriyle bir anlamda sevenlerine veda ediyor Müslüm Baba!..
“Hayat bana zordu ama güzeldi.
Herkesten tek isteğim var, haklarını helal etmeleri."
Herkesten tek isteğim var, haklarını helal etmeleri."
Tüm sevenleri adına bizde;“ Helal Olsun " diyoruz...
Işıklar içinde uyu... Güle Güle Müslüm Baba...
Işıklar içinde uyu... Güle Güle Müslüm Baba...
Kolajlar: izler ve yansımalar
Sevenlerine başsağlığı dilerim.
YanıtlaSil@ali zafer sapci,
SilTekrar;
Sevenlerine, en yakınlarına sabırlar ve
başsağlığı diliyorum...
Gerçek bir beyefendi ve müzik insanıydı...Mekanı cennet olsun !
YanıtlaSil@ÇOBAN YILDIZI,
SilSanatçı yönünün yanısıra insan duruşu ne kadar önemli!
Ve ardından böylesine güzel anılmak...
Mekanı cennet olsun..
Riyasız, yalansız, polemiksiz, egosuz, özetle, pek eşine rastlanmayan mütevazılıkta bir kişilik, çok yönlü bir sanatçıydı.
YanıtlaSilAllah rahmet eylesin.
Özenli, ayrıntılı, resimlerle, hak ettiği gibi, çok güzel
bir anma yazısı olmuş. Ellerinize ve yüreğinize sağlık...
@Asuman Yelen,
Silİnsanlık çok önemli gerçekten..Pek çok sanatçıyı duyarız medyadan ya da tanık olmuş kişilerden işitiriz...Sanatçı yönleri başarılıdır ama sözünü ettiğiniz türden davranışlarında ne yazık ki aynı olgunluları, mütevazilikleri göremeyiz..Hem sanatı hem de kişiliği ile düzgün insan olabilmek mühim.
Tekrar Allah Rahmet eylesin..Değerli düşüncelerinize çok teşekkür ederim Asuman Hanım..Sevgilerimle..
mekanı cennet olsun.. hakkımız yok ama helal olsun.
YanıtlaSil@fethi kahraman,
SilHümanist olan insan o hakkı sahip olduğu her şeyde görür!.
O öyle arzu etmiş..tüm sevenlerinin hakları helal olsun...