O, “Uzun ince
bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece” dedi ve “Benim sadık yârim kara
topraktır“ diyerek ekledi sonuna!
"Dünyaya gelmemde
maksat ne idi: bir sadık dost." diyen Veysel’in aramızdan ayrılışının
üzerinden tam 41 yıl geçti. O Türk tarihinin en büyük ve çağının en devrimci ozanlarından biri oldu.
Veysel Şatıroğlu veya bilinen adıyla Âşık Veysel, 25 Ekim
1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya geldi. Aşık Veysel kendisi ile yapılan bir söyleşi de hayatını
şu sözlerle dile getirir:
Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda bir gözünü kaybeder. Diğer gözünü ise bir değneğin batması sonucunda kaybeder. Dünyanın tüm gerçeğini kalbiyle gören Aşık Veysel, 7 yaşında gözlerini kaybedişini ise şu sözlerle ifade ediyor:
İki gözü de görmeyen ve karanlığa bürünen ozanın annesi ve babası, bu duruma çok üzülüyor ve diğer kardeşlerinin bakamayacağını düşünüp evlendirmek isterler. Akrabaların kızı olan Esma hanım ile evlendirilen sanatçının peşini olumsuzluklar bırakmıyordu. Yeni doğan erkek çocuğunu kaybeden ozan, daha sonradan anne ve babasını da kaybederek, hayata küsmüştür. Bunun üstüne eşinin başka biri ile kaçması ile perişan olan sanatçı, kendini türkülere vermiştir. Eşi terk ettiğinde iki aylık kız çocuğu ozanın yanında kalmıştı. Fakat kız çocuğu da erkek evladı gibi hayatını yitirmiştir. Acı dolu hayatını şarkılara döken ozan, yanık yanık türkülerini sevenleri ile paylaşarak, bir nebzede olsa acılarını dindirmiştir.
“Hayatım, herkes gibi değil. Hayatım, öyle bir doğuş ki,
annem koyun sağmadan gelirken yol üzerinde dünyaya gelmişim. Orada kadınlar
çarşafla, şununla, bununla sarmış, eve getirmişler beni.”
Âşık Veysel, 7 yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sonucunda bir gözünü kaybeder. Diğer gözünü ise bir değneğin batması sonucunda kaybeder. Dünyanın tüm gerçeğini kalbiyle gören Aşık Veysel, 7 yaşında gözlerini kaybedişini ise şu sözlerle ifade ediyor:
“7 yaşıma kadar ben de herkes gibi koştum, seğirttim,
güldüm, oynadım. 7 yaşımda, 12. ayın içiydi, anam bana bir entari dikmişti
giydirdi. Beni çok seven bir kadın vardı, Muhsine. Annemin emmisinin karısıydı,
ona sevinerek göstermeye gittim. Kadıncağız beni sevdi, okşadı. Akşamüzeri
namazdan evvel döndüm geliyordum, yağmurlu bir gündü. Ayaklarım kaydı, çamurun
içine düştüm. O sevinerek giyindiğim entari boydan boya çamur oldu. İşte o
akşam geldim, çiçek hastalığına yakalanmışım, sabahleyin kalkmadım, dünyayı son
görüşüm o oldu. Ondan sonra da babam rahmetlik, başka şeyden ümidi kesince bir
saz bulmuş getirdi, onu çalmaya devam ettim. 10-12 yaşıma kadar
çaldım. Sağ gözüm ziyai görüyordu, sol gözüm o çiçek hastalığından akmış
gitmişti. Doktorlar bana baktılar, sağ gözüm biraz gördüğü için pus var açılır
dediler, bir gün tayin ettiler, Akdağ madenine getir dediler babama. O arada,
ineklere saman dökerken inek kafasını sallayınca tam sağ gözüme vurdu
boynuzunu, o da aktı gitti.”
İki gözü de görmeyen ve karanlığa bürünen ozanın annesi ve babası, bu duruma çok üzülüyor ve diğer kardeşlerinin bakamayacağını düşünüp evlendirmek isterler. Akrabaların kızı olan Esma hanım ile evlendirilen sanatçının peşini olumsuzluklar bırakmıyordu. Yeni doğan erkek çocuğunu kaybeden ozan, daha sonradan anne ve babasını da kaybederek, hayata küsmüştür. Bunun üstüne eşinin başka biri ile kaçması ile perişan olan sanatçı, kendini türkülere vermiştir. Eşi terk ettiğinde iki aylık kız çocuğu ozanın yanında kalmıştı. Fakat kız çocuğu da erkek evladı gibi hayatını yitirmiştir. Acı dolu hayatını şarkılara döken ozan, yanık yanık türkülerini sevenleri ile paylaşarak, bir nebzede olsa acılarını dindirmiştir.
Çocuklarının ölmesi ve eşinin bırakması ile birlikte memleketini
terk eden sanatçı, arkadaşları ile birlikte başka bir köye yerleşirler. Beş
parasız geçen zorlu günlerin ardından 1931
yılında yapılan Halk şiirleri bayramı ile hayatı bir anda düzelir, maddi manevi
güzellikler yaşamaya başlar. Ve Gülizar adlı bir bayan ile hayatını
birleştirir.
Gözlerini kaybedişiyle aldığı can yoldaşını çalmaya
başlayan Aşık Veysel, 1933 yılında tanıştığı Ahmet Kutsi Tecer’in teşvikiyle
kendi sözlerini duyurmaya başladı.
Televizyonun olmadığı zamanlarda sesini memleketin
her köşesine yayan Aşık Veysel’i Radyoda dinleyen Atatürk kendisiyle tanışmak
istedi. Ancak aksilikler dolayısı ile Atatürk ile tanışamadı. Aşık Veysel,
Ata’sına özlemi içinde yıllar boyu sazına söz katarak nesilden nesile
türkülerini aktardı.
Âşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı.
1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler düzenlenmesi bir gelenek haline geldi.
Cumhuriyet dönemi ozan ve ozanlık geleneği içerisinde Âşık Veysel’in büyük bir yeri vardır. Onun adı Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle birlikte anılır.
Âşık Veysel şiire bir görev yüklemiştir. Gözleri görmez, ancak Kurtuluş Savaşı sırasında Sivas Kongresi içindeki Atatürk karşıtlarının oyunlarının “bulanık fikirler” olduğunu söyleyecek kadar da sezgisi kuvvetlidir.
Esin Bozdemir
Âşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı.
1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970'li yıllarda Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler düzenlenmesi bir gelenek haline geldi.
Cumhuriyet dönemi ozan ve ozanlık geleneği içerisinde Âşık Veysel’in büyük bir yeri vardır. Onun adı Cumhuriyet ve Atatürk devrimleriyle birlikte anılır.
Âşık Veysel şiire bir görev yüklemiştir. Gözleri görmez, ancak Kurtuluş Savaşı sırasında Sivas Kongresi içindeki Atatürk karşıtlarının oyunlarının “bulanık fikirler” olduğunu söyleyecek kadar da sezgisi kuvvetlidir.
Tasavvuf anlayışı içinde yetişmesine karşın, yönelimi
Cumhuriyet’ten yana olmuştur. Âşık Veysel ülkemizin seferberlik ve Kurtuluş Savaşı'nın en fırtınalı dönemlerinde gençliğinin en delikanlı çağını yaşamış. Ancak gözlerinin görmemesinden dolayı savaşa katılamamış, kurtuluş mücadelesi içinde kendisinin olmamasını şiirlerine de yansıtmıştır.
“İsterim hayatta düşmanla savaş /Milletime kurban olaydı bu baş /Nasıp değilmiş şehitlik kardaş/İmanım, niyetim bana kafidir." Sevda
şiirlerinin içinde ise bir hazine saklıdır sanki. Bu hazine insanlığın sevgi
felsefesidir. “Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” sözü
sıradan bir söz değildir." Saklarım
gözümde güzelliğini/ Her nereye
baksam sen varsın orda / Kalbimde
saklarım muhabbetini / Koymam
yabancıyı sen varsın orda"
Veysel eserlerinde Türkçe'yi yalın, dili ise ustalıkla kullanır. Yaşama
sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa,
toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de
vardır. Şiirleri, Deyişler (1944) , Sazımdan Sesler (1950) , Dostlar Beni
Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri
(1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.
Türkiye’nin en önemli ozanı Aşık Veysel 21 Mart 1973
tarihinde aramızdan ayrıldı.
Halk şiirimizin bu güçlü ozanı yarım yüzyılı aşkın bir
süre yazdıklarıyla, sazıyla çalıp söyledikleriyle çevresine ışıklar saçtı. O sadece çağımızın
değil, bizden çok sonra yaşayacakların da; “Dostlar Beni Hatırlasın” , “Uzun İnce Bir
Yoldayım”, ve daha pek çok şiirleriyle unutamayacağı
bir ozan olarak daima rahmetle anılacaktır.
Bir başka usta şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan da Ozan Aşık Veysel için bu güzel dizeleri yazmıştır.
Doldurulmaz yerin senin / Dostlar seni unutur mu?/ Hiç sönmezdi nurun senin/ Dostlar seni unutur mu?/ Tertemiz bir özün vardı/ Apaydınlık yüzün vardı/ Söylenecek sözün vardı/ Dostlar seni unutur mu?/ Şiirde sağlam temeldin / İnsanlıkta en güzeldin / Biz bir ÜMİT sen VEYSEL’DİN / Dostlar seni unutur mu?
ve
Doldurulmaz yerin senin / Dostlar seni unutur mu?/ Hiç sönmezdi nurun senin/ Dostlar seni unutur mu?/ Tertemiz bir özün vardı/ Apaydınlık yüzün vardı/ Söylenecek sözün vardı/ Dostlar seni unutur mu?/ Şiirde sağlam temeldin / İnsanlıkta en güzeldin / Biz bir ÜMİT sen VEYSEL’DİN / Dostlar seni unutur mu?
ve
Kızılırmak boylarından Doğu Ekspresi ile geçerken
Büyük Usta’yı Anmamak mümkün mü!
Büyük Usta’yı Anmamak mümkün mü!
Aramızdan ayrılışının 41. yılında
büyük ozan Aşık Veysel’i saygıyla anıyoruz.
büyük ozan Aşık Veysel’i saygıyla anıyoruz.
Şiirleri ve türküleri ile büyüdük. Allah mekanını cennet eylesin.
YanıtlaSilOlumsuzluklarla, acılarla, kayıplarla dolu bir yaşam öyküsü... Ama o kötü kadere rağmen kendini kanıtlayabilmiş bir büyük yetenek. Küçük bir yerde koca bir dünya yaratmış. "Uzun ince bir yolda" ne çok yol katetmiş.
YanıtlaSil"Dostlar beni hatırlasın" diyordu. Hiç unutulmadı ki...
Ne güzel, yararlı bilgiler derlemişsiniz, elinize sağlık.
Selam-sevgiler.
Çok ama çok severim. Nur içinde yatsın.
YanıtlaSil