7’ den 70’e kadın, erkek toplumun her kesiminden insanının vazgeçilmez
giysisidir kot veya diğer adı ile blucin.
Her birimizin gardrobunda en az iki üç çeşit modeli bulunur. Her
ortamda, her koşulda giyebileceğimiz can simidi giysimizdir adeta. Kolay
kolay aşınmaz. Ütüsüz de giyilebilir. Pratik ve şıktır.
70’li yılların ortalarında, çocukluğumun kısa bir dönemini
geçirdiğim Almanya’da Levi’s ve Wrangler marka blucinlerin ne kadar revaçta
olduğunu ve ülkemizde yaşayan yakınlarımızdan ısrarlı bir biçimde sürekli
sipariş aldığımızı anımsarım. Özellikle Levi’s marka blucinlerin kırmızı
etiketli olması tercih edilirdi. Üzerinden yıllar geçti ve blucinlere
gösterilen ilgi hiç bitmedi ve hatta giderek daha da çoğaldı. Model yelpazesi
genişledi. Kullanım alanı daha da arttı. Sadece pantolonlar değil, etekler,
ceketler, yelekler ve daha pek çok giyside ve eşyada kot kullanılır oldu.
Peki hayatlarımız için bu kadar kullanışlı olan blucinin
hikayesi nedir isterseniz bir de buna göz gezdirelim?
Genel olarak bilgilerimiz, blucinin 1873 yılında maden
işçileri için üretilen pantolon ile tarihteki serüvenine başlamış olduğudur.Blucin pantolonlar, Alman göçmeni Levi Strauss ’un Fransa’dan gelen mavi renkli dayanıklı pamuklu “denim” kumaşı ile ürettiği pantolonlara, terzi Jacob Davis’in icadı olan dikişi ve bakır perçin ile tutturulan cepleri eklemesiyle doğmuş olduğudur…
20 Mayıs 1873 tarihinde patentini aldıkları pantolon,
önceleri işçilerin ve yoksulların giydikleri giysi iken daha sonraki yıllarda
hemen herkesin kullandığı giysilerin başında gelir. Ve Vahşi Batı’nın
kovboyları sayesinde de tüm ülkeye yayılıverir. Birbirine bakır perçinlerle
tutturulan blucinler, tüm ülkede işçinin, emekçinin üniforması haline gelir
kısa zamanda.
II. Dünya Savaşı sırasında fabrikalara sıkışıp kalan blucin,
artık sokağa taşmıştır. Ve çok kısa zamanda popüler kültürün bir simgesi haline
gelmiştir.
Özellikle düzene/sisteme karşı gelen asi gençler bu pantolonu tercih edince, birçok restoran, tiyatro ve benzeri elit yerde kot giyenlere “Arkadaşlar, yerimiz yok” muhabbeti yapılmaya başlar.
Özellikle düzene/sisteme karşı gelen asi gençler bu pantolonu tercih edince, birçok restoran, tiyatro ve benzeri elit yerde kot giyenlere “Arkadaşlar, yerimiz yok” muhabbeti yapılmaya başlar.
1950’lerde Marlon Brando, James Dean ve Elvis Presley gibi
yıldızların da tercih etmesiyle birlikte blucin yediden yetmişe tüm dünyada herkesin
gözdesi haline gelir. Rock yıldızlarından,
çiçek çocuklarına, hippilerden, anarşistlere,
işçilerden, zenginlere kadar herkesin üzerinde hep blucin vardır.
Ve artık blucin kıtaları aşmış, tüm dünyaya yayılmıştır…
Peki ama genç-yaşlı
her kesimin tercih ettiği bu giysiyi Türkiye'ye kim getirdi?
biliyor musunuz?
biliyor musunuz?
Türkçede ‘kot’ kelimesi, bu kumaşı ülkemize ilk getiren ‘Muhteşem Kot ‘ adlı işadamının soyadından gelir. Fransa'da görüp beğendiği blucini Türkiye'de üreten Muhteşem Kot’un, 1940’tan 1992 yılına dek süren hikâyesinin perde arkasına bakalım bir de.
'Muhteşem Kot'un Hikâyesi;
1940'lı yılların sonlarında işçi ve köylüye giydirebilecek
ucuz fakat dayanıklı bir ürün arayışına giren Kot, Fransa'ya yaptığı bir gezide
blucinle karşılaşır. Sağlamlığına ve dikim tarzına hayran kalan Muhteşem Kot,
bu kumaşı Türkiye'de üretmeye karar verir.
Muhteşem Kot kimdir ?
Muhteşem Kot kimdir ?
3 yaşındayken Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç edip Edremit'e
yerleşen, ilk ve orta öğrenimden sonra terzi çıraklığına giren Kot, kendini
mesleki olarak geliştirmek için dönemin en iyi terzilik okullarından biri
sayılan La Deveze Derrox'ta eğitim görür.
Türkiye'ye döndüğünde orada görüp tanıdığı bu kumaşı
üretmeyi başarır ve 1960 yılına gelindiğinde günde 200 adet üretim yapacak
seviyeyi yakalar. Bu kumaş o dönemde özellikle köylüler ve işçiler tarafından
çok tutulur ve 1960 yılında KOT adını markalaştırır.
Ancak 80'li yıllar yani Özal dönemine gelindiğinde serbest
piyasa ekonomisiyle kapılar açılır ve yabancı markaların yerli piyasaya
girmesiyle o günlere kadar birinci sırada olan Kot marka blucin artık 2. sınıf
olur. Böylece satışları düşen firma 1992 yılında üretimi durdurur.
Diğer yandan Kotun dünyadaki gelişimine baktığımızda Türkiye
izlerine rastlamak mümkündür. Çünkü blucinin kumaşının ilk olarak Anadolu'da
üretildiği üzerine tezlerde mevcuttur. Böylece aklımıza;
‘Kotun anavatanı
Türkiye olabilir mi?’ sorusu gelir..
Her ne kadar kotun doğum yeri ABD olarak kabul edilse de
Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre ‘kotun anayurdu Türkiyedir’ demektedir. Bu teze göre kot kumaş, ilk olarak Batı
Anadolu’da üretilmiştir:
“ 15-17. yüzyıllar
arasında, Denizli ve Akhisar yöresinde çok fazla pamuk yetiştiriliyordu. Türk
pamuğu ince elyaf değildi. Dolayısıyla yapılan kaba pamuklu elbiseleri, köylü
ve fakir insanlar kullanırdı. Daha sonra pamuklular Hindistan’dan gelen mavi
boya (çivit) ile boyanmaya başlandı.”
İnalcık’a göre İzmir’e
getirilen bu kaba mavi pamukluların ilk ihracatı 16. yüzyılda Fransa’nın
Marsilya kentine olmuş: “Buradan İspanyollar tarafından Amerika’daki
kolonilerine götürülüp çiftliklerde çalışan Afrikalı kölelere giydirildi. Amerika’nın
başarısı ise kot pantolonu bir sanayi haline dönüştürmekte oldu.” demektedir.
Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa'ya, oradan
İspanya'ya ve Amerika'daki kolonilerine gider ve Amerika'nın San Francisco
şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayılır.
Terzi Jacob Davis
ürettiği pantolonlardaki dikişleri perçinlerle sağlamlaştırır. Kumaşı aldığı
toptancısı Levi Strauss'a ortaklık
teklif eder ve kıyafet tarihine damgasını vuracak süreç başlar.
18 ay içinde 200 adet satan pantolonlar hem yumuşacık hem ölesiye sağlamdır. Çok geçmeden vaziyete uyanan terzileri gören Davis telaşlanır ve 68 dolarlık patent masrafını ödeyerek patenti alır.
1940'larda reklamlarda blucin Vahşi Batı imajıyla özdeşleşir.
Levi's'ın 50 yıllık standart bileşenleri, sol cebin kenarına asılan "Red Tab" etiketi 1936'dan
beri var;
Kırmızı zemin üzerinde büyük, beyaz harflerle LEVI'S yazısı, hakiki pantolonu rakiplerden ayırır.
Kırmızı zemin üzerinde büyük, beyaz harflerle LEVI'S yazısı, hakiki pantolonu rakiplerden ayırır.
Bir de Kotla ilgili
çok az bilinen gerçekler vardır;
* Kot yapımında kullanılan ‘denim’ kumaşının adı,
Fransa’nın Nimes kentinden gelmiştir. Blucin ise ‘Bleu de Genes’ yani ‘Cenova
Mavisi’ tabirinden türemiştir.
* Uzun bir süre erkekler tarafından giyilen
blucin, 1950’lerde unisex bir kıyafet haline gelmiş. Ancak o zamanlar
kadınların fermuarı aşağıya doğru değil, yana doğru, enlemesine açılırdı.
* ABD’li bir kadının dolabında ortalama yedi,
erkeğinkinde altı kot pantolon asılıdır. Ancak kadınların yüzde 70’i,
erkeklerin ise yüzde 40’ı hâlâ uygun kotu bulamadığını düşünmektedir.
* En pahalı kot, arka cebi elmaslarla işli olan
‘Secret Circus’ marka kot ve Fiyatı ise; 1.3 milyon dolardır. ‘Dussault Apparel
Thrashed Denim’ın bedeli ise 250 bin dolardır.
* Dünyanın
en geniş kot pantolonu 60 metre uzunluğunda, 35 metre genişliğinde ve üç ton
ağırlığındadır. Çin’de üretilen bu pantolon rekorlar kitabına girmeyi başarmıştır.
* Ve acı ama gerçek olan bir şey var ki o da kotların
taşlanması sırasında havaya karışan kum tozlarının, işçilerin akciğerine
dolarak silikozis isimli bir hastalığa neden olmasıdır.. Ve ülkemizde sadece
2009–2011 yılları arasında 50’ye yakın işçi bu hastalıktan hayatını
kaybetmiştir!
Geçmişi Orta Asya’ya kadar uzanan oldukça geniş ve binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip olan Türklerdir. O halde blucinin ana vatanının da Türkler’in ait olduğu coğrafya olması ihtimali de kuvvetle muhtemeldir.
Geçmişi Orta Asya’ya kadar uzanan oldukça geniş ve binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip olan Türklerdir. O halde blucinin ana vatanının da Türkler’in ait olduğu coğrafya olması ihtimali de kuvvetle muhtemeldir.
Ve kısaca blucinin tarihi için biz diyebiliriz ki;
Blucinin kumaşı ilk olarak Anadolu’da üretildi. Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa’ya, oradan İspanya’ya ve Amerika’daki kolonilerine gitti. Amerika’nın San Francisco şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayıldı. Blucini Türkiye’de ilk üreten isim Muhteşem Kot’tur. Kot'un soyadı ise Türkçe’de blucinin adı oldu.
Ama biz o’nu dünya
markası haline getirmeyi başaramayıp pamuklu kumaşı, Levi's a
kaptırmışız. Kazanan hep ‘akıl’dır! Gözünü açan ve gemisini yürüten de ‘kaptan’! Yani demem o
ki, bu markalaşmış ürünleri bizler şimdi yüksek bedeller ödeyerek ayağımıza
geçirdiğimizde pek bir havalı oluyoruz ya hani! aslında düşününce tereciye tere satanlar asıl hava atıyorlar değil mi… peki biz ne
oluyoruz!.. Onun yanıtını sizler çok iyi biliyorsunuz…
Şimdi artık sadece
blucinleri değil, her şeyi bize giydirmekteler!
farkında mısınız!!!
farkında mısınız!!!
Yardımcı Kaynak: NTV TARİH ve Atlas Tarih (Sayı.19) 'Kot'un DoğuşHikayesi' Oğul Aytaç Koç ile yapılan Röportaj için bkz.
Görseller: İnt. Medyası ve buradan
Görseller: İnt. Medyası ve buradan
Çok ilginç bilgiler. güzel bir araştırmanın ürünü olduğu belli. Keyifli bir okuma oldu. Teşekkürler. Yalnız herhalde ben, Türkiye'de kot (veya blucin) giymeyen sayılı insanlardan biriyimdir. 1970'lerin başında bu "kot" amerikan malı olması be Amerika'ya olan tepkimizin belirtisi olarak başlattığım kişisel boykotumu hiç kesmeden bugünlere kadar sürdürdüm. Sanırım ileride de almayı düşünmeyeceğim. Yine de emeğiniz ve güzel yazınız için teşekkürler.
YanıtlaSil@Mehmet Bilgehan Merki,
SilBireysel tepkiniz ve boykotunuz bizi sömüren Amerikan emperyalizmine karşı yerinde bir davranış. Fakat dikkat etti iseniz denim kumaşın, 'Kotun' ilk çıkış yeri anavatanı da Batı Anadolu'dur(Pr. Dr. Halil İnancık'ın yazısında olduğu gibi..Yukarıda belirtmiştim)
Blucinin kumaşı ilk olarak Anadolu’da üretildi. Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa’ya, oradan İspanya’ya ve Amerika’daki kolonilerine gitti. Amerika’nın San Francisco şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayıldı. Blucini Türkiye’de ilk üreten isim Muhteşem Kot’tur. Kot'un soyadı ise Türkçe’de blucinin adı oldu.
Türk halkı olarak Sayın Muhteşem Kot'un yerli malı ürettiği Kotu giymek sadece bireysel tercih olarak değil kitlesel olarak da çok daha anlamlı bir tepki olurdu fikrimce...Ama genel olarak kompleksli bir halkız, kendi öz üretimlerimize ne dense aynı ilgiyi göstermiyoruz. Sahip çıksa idik şirket kapanmaz.. Kot markası dünyaya hakim olabilirdi.
Gelelim bu güne!.. düşünecek olursak artık elimize aldığımız ve kullandığımız hemen hemen her şey yabancı menşeili.. elektronik aletlerden, gıda sektörüne, tekstilden hammaddeye kadar.. üstelik bizi sömüren ve tüketen kapitalist düzen bizi sona doğru götürmekte!.. ekonomik kriz de kapıda!.. bu anlamda yabancı hiç bir malı TÜKETMEMELİ ' ve asıl ÜRETEN BİZ OLMALIYIZ.
Yorumunuz adına ben teşekkür ederim Mehmet Bey..
Esenlikler...
Son cümlene bayıldım...
YanıtlaSilEvet, aynen öyle. Tüm dünyanın üzerinde elleri var!
Kendi üretimimiz olduğu sürece sorun yok diyorum. Örneğin MAVİ JEANS bir dünya markasıydı epey bir süre...
Geçen yıl ''Markayla Bütünleşmek'' diye bir post yapmıştım.
Bir bloger arkadaşın yorumuyla öğrenmiştim ben de Muhteşem Kot'u :))
Önce şaka zannettim, yalan yok. Bir de baktım ki gerçek!
Adam Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç etmiş ve 1960'lı yıllarda kot (!) üretimine başlarken soyadını bu ürünle tescil ettirmiş:) Bizim Levi Strauss'umuz olmuş yani :D
Seyahatte, piknikte büyük bir rahatlıktır blue jean. Kırışmaz, ütü istemez, kirlendiğinde çabucak belli etmez.
Zaten sanırım blue-jean'in kumaşının asıl adı ''denim'' ve maden işçileri için üretilmiş ilk kez.
Son derece detaylı ve anlamlı bir post çıkmış ellerinden yine Esinciğim...
Emeğine sağlık diyor, sevgiler gönderiyorum...
@Zeugma,
SilAraştırmalarım sırasında ben de aynı şaşkınlık içinde oldum.. Muhteşem Kot'u sanki 'harika kot' der gibi.. algıladım. meğer soyadını bu ürünle tescillendirmiş ama gel gör ki!.. güvenmiyoruz kendi ürettiklerimize!.. şimdi bu yorumu yazarken düşündüm birden bire!.. acaba biz neden güvenmiyoruz kendi ürettiklerimize! O'nu üreten insanımıza!..
ve hiç zorlanmadan nedeninin ne olduğunu anladım kolaylıkla!.. güvenip başımıza 'getirdiklerimiz' taç ettiklerimiz!!! :))), sonra kutu kutu pense elmamı yerse!..yaptılar... yediler de, hem de nasıl yediler!.. yalanla, dolanla, talanla.. İşte bu yüzden güvenmiyoruz dedim kendi kendime..
Neyse konumuza gelecek olursak, daha iyi düşünen bir başka akıl bu kotun/blucinin ne denli kullanışlı olduğunun ayırdına varmış.. her bütçenin, her ortamın en rahat giyeceği ve artık vazgeçilmezimiz..
Ben teşekkür ederim Zeugmacım..
Sevgilerle...
"Her şeyi bize giydirmekteler" tezinde önemli bir tespitim ve içime dokunan bir durum var. Bu akşam yazacağım.
YanıtlaSilOkuması çok keyifli bir yazı olmuş. Muhteşem Kot'u daha önce duymadığıma inanamıyorum:)
@sezer eser perker,
Sil'23 Nisan törenleri'nin ardından'' yazını okudum.. Tespitlerin çok doğru ve aynen katılıyorum Sezer'cim. Düşüncelerimizi içselleştirmedikten ve hayata geçirmedikten sonra anlamı olmuyor sözlerin. Ülkenin içinde bulunduğu bu kaotik duruma düşmesinde en kolay yoldur kişileri hedef almak.. Suçlu aramak.. Eğer ki suçlu varsa bu suç hepimizindir.. Tercih eden ve seçen biziz çünkü!. Başarıda da, başarısızlıklarda da özne kitlelerindir, halkındır..
Biz istersek en iyisini üretebiliriz. Biz yapabiliriz! Bunun için bereketli topraklarımız da, insan gücümüz de var... En büyük tehlikemiz ahlâkî zafiyetlerimiz ve özgüven eksikliklerimiz.. Doğrulukla, bilgiyle, özgüvenle birleştirdiğimiz aklımızı doğru kullanırsak ve zamanımızı tuzaklara kapılıp didişmek yerine, gelişmeye ayırırsak her şey yoluna girecektir.