21 Nisan 2014 Pazartesi

Blucin ve ‘Muhteşem Kot’un hikâyesi


7’ den 70’e kadın, erkek toplumun her kesiminden insanının vazgeçilmez giysisidir kot veya diğer adı ile blucin.  Her birimizin gardrobunda en az iki üç çeşit modeli bulunur. Her ortamda, her koşulda giyebileceğimiz can simidi giysimizdir adeta. Kolay kolay aşınmaz. Ütüsüz de giyilebilir. Pratik ve şıktır.
70’li yılların ortalarında, çocukluğumun kısa bir dönemini geçirdiğim Almanya’da Levi’s ve Wrangler marka blucinlerin ne kadar revaçta olduğunu ve ülkemizde yaşayan yakınlarımızdan ısrarlı bir biçimde sürekli sipariş aldığımızı anımsarım. Özellikle Levi’s marka blucinlerin kırmızı etiketli olması tercih edilirdi. Üzerinden yıllar geçti ve blucinlere gösterilen ilgi hiç bitmedi ve hatta giderek daha da çoğaldı. Model yelpazesi genişledi. Kullanım alanı daha da arttı. Sadece pantolonlar değil, etekler, ceketler, yelekler ve daha pek çok giyside ve eşyada kot kullanılır oldu.

Peki hayatlarımız için bu kadar kullanışlı olan blucinin hikayesi nedir isterseniz bir de buna göz gezdirelim?
Genel olarak bilgilerimiz, blucinin 1873 yılında maden işçileri için üretilen pantolon ile tarihteki serüvenine başlamış olduğudur.
 
Blucin pantolonlar, Alman göçmeni Levi Strauss ’un Fransa’dan gelen mavi renkli dayanıklı pamuklu “denim” kumaşı ile ürettiği pantolonlara, terzi Jacob Davis’in icadı olan dikişi ve bakır perçin ile tutturulan cepleri eklemesiyle doğmuş olduğudur…


20 Mayıs 1873 tarihinde patentini aldıkları pantolon, önceleri işçilerin ve yoksulların giydikleri giysi iken daha sonraki yıllarda hemen herkesin kullandığı giysilerin başında gelir. Ve Vahşi Batı’nın kovboyları sayesinde de tüm ülkeye yayılıverir. Birbirine bakır perçinlerle tutturulan blucinler, tüm ülkede işçinin, emekçinin üniforması haline gelir kısa zamanda.
II. Dünya Savaşı sırasında fabrikalara sıkışıp kalan blucin, artık sokağa taşmıştır. Ve çok kısa zamanda popüler kültürün bir simgesi haline gelmiştir.

Özellikle düzene/sisteme karşı gelen asi gençler bu pantolonu tercih edince, birçok restoran, tiyatro ve benzeri elit yerde kot giyenlere “Arkadaşlar, yerimiz yok” muhabbeti yapılmaya başlar.

1950’lerde Marlon Brando, James Dean ve Elvis Presley gibi yıldızların da tercih etmesiyle birlikte blucin yediden yetmişe tüm dünyada herkesin gözdesi haline gelir.  Rock yıldızlarından, çiçek çocuklarına, hippilerden,  anarşistlere, işçilerden, zenginlere kadar herkesin üzerinde hep blucin vardır.
Ve artık blucin kıtaları aşmış, tüm dünyaya yayılmıştır…
Peki ama genç-yaşlı her kesimin tercih ettiği bu giysiyi Türkiye'ye kim getirdi?
biliyor musunuz?

Türkçede ‘kot’ kelimesi, bu kumaşı ülkemize ilk getiren ‘Muhteşem Kot ‘ adlı işadamının soyadından gelir. Fransa'da görüp beğendiği blucini Türkiye'de üreten Muhteşem Kot’un, 1940’tan 1992 yılına dek süren hikâyesinin perde arkasına bakalım bir de.

'Muhteşem Kot'un Hikâyesi;
1940'lı yılların sonlarında işçi ve köylüye giydirebilecek ucuz fakat dayanıklı bir ürün arayışına giren Kot, Fransa'ya yaptığı bir gezide blucinle karşılaşır. Sağlamlığına ve dikim tarzına hayran kalan Muhteşem Kot, bu kumaşı Türkiye'de üretmeye karar verir.

Muhteşem Kot kimdir ?
3 yaşındayken Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç edip Edremit'e yerleşen, ilk ve orta öğrenimden sonra terzi çıraklığına giren Kot, kendini mesleki olarak geliştirmek için dönemin en iyi terzilik okullarından biri sayılan La Deveze Derrox'ta eğitim görür.
Türkiye'ye döndüğünde orada görüp tanıdığı bu kumaşı üretmeyi başarır ve 1960 yılına gelindiğinde günde 200 adet üretim yapacak seviyeyi yakalar. Bu kumaş o dönemde özellikle köylüler ve işçiler tarafından çok tutulur ve 1960 yılında KOT adını markalaştırır.
Ancak 80'li yıllar yani Özal dönemine gelindiğinde serbest piyasa ekonomisiyle kapılar açılır ve yabancı markaların yerli piyasaya girmesiyle o günlere kadar birinci sırada olan Kot marka blucin artık 2. sınıf olur. Böylece satışları düşen firma 1992 yılında üretimi durdurur.
Diğer yandan Kotun dünyadaki gelişimine baktığımızda Türkiye izlerine rastlamak mümkündür. Çünkü blucinin kumaşının ilk olarak Anadolu'da üretildiği üzerine tezlerde mevcuttur. Böylece aklımıza;
‘Kotun anavatanı Türkiye olabilir mi?’ sorusu gelir..
Her ne kadar kotun doğum yeri ABD olarak kabul edilse de Prof. Dr. Halil İnalcık’a göre ‘kotun anayurdu Türkiyedir’ demektedir.  Bu teze göre kot kumaş, ilk olarak Batı Anadolu’da üretilmiştir:
“ 15-17. yüzyıllar arasında, Denizli ve Akhisar yöresinde çok fazla pamuk yetiştiriliyordu. Türk pamuğu ince elyaf değildi. Dolayısıyla yapılan kaba pamuklu elbiseleri, köylü ve fakir insanlar kullanırdı. Daha sonra pamuklular Hindistan’dan gelen mavi boya (çivit) ile boyanmaya başlandı.”
İnalcık’a göre İzmir’e getirilen bu kaba mavi pamukluların ilk ihracatı 16. yüzyılda Fransa’nın Marsilya kentine olmuş: “Buradan İspanyollar tarafından Amerika’daki kolonilerine götürülüp çiftliklerde çalışan Afrikalı kölelere giydirildi. Amerika’nın başarısı ise kot pantolonu bir sanayi haline dönüştürmekte oldu.”  demektedir.
Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa'ya, oradan İspanya'ya ve Amerika'daki kolonilerine gider ve Amerika'nın San Francisco şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayılır.
Terzi Jacob Davis ürettiği pantolonlardaki dikişleri perçinlerle sağlamlaştırır. Kumaşı aldığı toptancısı Levi Strauss'a ortaklık teklif eder ve kıyafet tarihine damgasını vuracak süreç başlar.

18 ay içinde 200 adet satan pantolonlar hem yumuşacık hem ölesiye sağlamdır. Çok geçmeden vaziyete uyanan terzileri gören Davis telaşlanır ve 68 dolarlık patent masrafını ödeyerek patenti alır.

Patenti alınan ‘işçi tulumu’, bakır perçinli modern efsanenin doğumu olur. Üretildiği denim özel mavi kumaş ise 18. Yüzyılda Hindistan, Anadolu ve Fransa'dan geçen bir yolculuk yapar.


1940'larda reklamlarda blucin Vahşi Batı imajıyla özdeşleşir. Levi's'ın 50 yıllık standart bileşenleri, sol cebin kenarına asılan "Red Tab" etiketi 1936'dan beri var;

Kırmızı zemin üzerinde büyük, beyaz harflerle LEVI'S yazısı, hakiki pantolonu rakiplerden ayırır.
Bir de Kotla ilgili çok az bilinen gerçekler vardır;
* Kot yapımında kullanılan ‘denim’ kumaşının adı, Fransa’nın Nimes kentinden gelmiştir.  Blucin ise ‘Bleu de Genes’ yani ‘Cenova Mavisi’ tabirinden türemiştir.
* Uzun bir süre erkekler tarafından giyilen blucin, 1950’lerde unisex bir kıyafet haline gelmiş. Ancak o zamanlar kadınların fermuarı aşağıya doğru değil, yana doğru, enlemesine açılırdı.
* ABD’li bir kadının dolabında ortalama yedi, erkeğinkinde altı kot pantolon asılıdır. Ancak kadınların yüzde 70’i, erkeklerin ise yüzde 40’ı hâlâ uygun kotu bulamadığını düşünmektedir.

* En pahalı kot, arka cebi elmaslarla işli olan ‘Secret Circus’ marka kot ve Fiyatı ise; 1.3 milyon dolardır. ‘Dussault Apparel Thrashed Denim’ın bedeli ise 250 bin dolardır.
* Dünyanın en geniş kot pantolonu 60 metre uzunluğunda, 35 metre genişliğinde ve üç ton ağırlığındadır. Çin’de üretilen bu pantolon rekorlar kitabına girmeyi başarmıştır.
* Ve acı ama gerçek olan bir şey var ki o da kotların taşlanması sırasında havaya karışan kum tozlarının, işçilerin akciğerine dolarak silikozis isimli bir hastalığa neden olmasıdır.. Ve ülkemizde sadece 2009–2011 yılları arasında 50’ye yakın işçi bu hastalıktan hayatını kaybetmiştir!

Geçmişi Orta Asya’ya kadar uzanan oldukça geniş ve binlerce yıllık köklü bir tarihe sahip olan Türklerdir. O halde blucinin ana vatanının da Türkler’in ait olduğu coğrafya olması ihtimali de kuvvetle muhtemeldir.

Ve kısaca blucinin tarihi için biz diyebiliriz ki;

Blucinin kumaşı ilk olarak Anadolu’da üretildi. Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa’ya, oradan İspanya’ya ve Amerika’daki kolonilerine gitti. Amerika’nın San Francisco şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayıldı. Blucini Türkiye’de ilk üreten isim Muhteşem Kot’tur. Kot'un soyadı ise Türkçe’de blucinin adı oldu.
Ama biz o’nu dünya markası haline getirmeyi başaramayıp pamuklu kumaşı, Levi's a kaptırmışız. Kazanan hep ‘akıl’dır! Gözünü açan ve gemisini yürüten de ‘kaptan’! Yani demem o ki, bu markalaşmış ürünleri bizler şimdi yüksek bedeller ödeyerek ayağımıza geçirdiğimizde pek bir havalı oluyoruz ya hani! aslında düşününce tereciye tere satanlar asıl hava atıyorlar değil mi… peki biz ne oluyoruz!.. Onun yanıtını sizler çok iyi biliyorsunuz…
Şimdi artık sadece blucinleri değil, her şeyi bize giydirmekteler!
farkında mısınız!!!
 Esin Bozdemir
Yardımcı Kaynak: NTV TARİH ve Atlas Tarih (Sayı.19) 'Kot'un DoğuşHikayesi' Oğul Aytaç Koç ile yapılan Röportaj için bkz. 
Görseller:
İnt. Medyası ve
buradan

6 yorum:

  1. Çok ilginç bilgiler. güzel bir araştırmanın ürünü olduğu belli. Keyifli bir okuma oldu. Teşekkürler. Yalnız herhalde ben, Türkiye'de kot (veya blucin) giymeyen sayılı insanlardan biriyimdir. 1970'lerin başında bu "kot" amerikan malı olması be Amerika'ya olan tepkimizin belirtisi olarak başlattığım kişisel boykotumu hiç kesmeden bugünlere kadar sürdürdüm. Sanırım ileride de almayı düşünmeyeceğim. Yine de emeğiniz ve güzel yazınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Bireysel tepkiniz ve boykotunuz bizi sömüren Amerikan emperyalizmine karşı yerinde bir davranış. Fakat dikkat etti iseniz denim kumaşın, 'Kotun' ilk çıkış yeri anavatanı da Batı Anadolu'dur(Pr. Dr. Halil İnancık'ın yazısında olduğu gibi..Yukarıda belirtmiştim)

      Blucinin kumaşı ilk olarak Anadolu’da üretildi. Beyaz ve mavi pamuklu kumaşlar önce Fransa’ya, oradan İspanya’ya ve Amerika’daki kolonilerine gitti. Amerika’nın San Francisco şehrinde blucine dönüşüp tüm dünyaya yayıldı. Blucini Türkiye’de ilk üreten isim Muhteşem Kot’tur. Kot'un soyadı ise Türkçe’de blucinin adı oldu.

      Türk halkı olarak Sayın Muhteşem Kot'un yerli malı ürettiği Kotu giymek sadece bireysel tercih olarak değil kitlesel olarak da çok daha anlamlı bir tepki olurdu fikrimce...Ama genel olarak kompleksli bir halkız, kendi öz üretimlerimize ne dense aynı ilgiyi göstermiyoruz. Sahip çıksa idik şirket kapanmaz.. Kot markası dünyaya hakim olabilirdi.

      Gelelim bu güne!.. düşünecek olursak artık elimize aldığımız ve kullandığımız hemen hemen her şey yabancı menşeili.. elektronik aletlerden, gıda sektörüne, tekstilden hammaddeye kadar.. üstelik bizi sömüren ve tüketen kapitalist düzen bizi sona doğru götürmekte!.. ekonomik kriz de kapıda!.. bu anlamda yabancı hiç bir malı TÜKETMEMELİ ' ve asıl ÜRETEN BİZ OLMALIYIZ.

      Yorumunuz adına ben teşekkür ederim Mehmet Bey..
      Esenlikler...

      Sil
  2. Son cümlene bayıldım...
    Evet, aynen öyle. Tüm dünyanın üzerinde elleri var!
    Kendi üretimimiz olduğu sürece sorun yok diyorum. Örneğin MAVİ JEANS bir dünya markasıydı epey bir süre...
    Geçen yıl ''Markayla Bütünleşmek'' diye bir post yapmıştım.
    Bir bloger arkadaşın yorumuyla öğrenmiştim ben de Muhteşem Kot'u :))
    Önce şaka zannettim, yalan yok. Bir de baktım ki gerçek!
    Adam Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç etmiş ve 1960'lı yıllarda kot (!) üretimine başlarken soyadını bu ürünle tescil ettirmiş:) Bizim Levi Strauss'umuz olmuş yani :D
    Seyahatte, piknikte büyük bir rahatlıktır blue jean. Kırışmaz, ütü istemez, kirlendiğinde çabucak belli etmez.
    Zaten sanırım blue-jean'in kumaşının asıl adı ''denim'' ve maden işçileri için üretilmiş ilk kez.

    Son derece detaylı ve anlamlı bir post çıkmış ellerinden yine Esinciğim...
    Emeğine sağlık diyor, sevgiler gönderiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Araştırmalarım sırasında ben de aynı şaşkınlık içinde oldum.. Muhteşem Kot'u sanki 'harika kot' der gibi.. algıladım. meğer soyadını bu ürünle tescillendirmiş ama gel gör ki!.. güvenmiyoruz kendi ürettiklerimize!.. şimdi bu yorumu yazarken düşündüm birden bire!.. acaba biz neden güvenmiyoruz kendi ürettiklerimize! O'nu üreten insanımıza!..
      ve hiç zorlanmadan nedeninin ne olduğunu anladım kolaylıkla!.. güvenip başımıza 'getirdiklerimiz' taç ettiklerimiz!!! :))), sonra kutu kutu pense elmamı yerse!..yaptılar... yediler de, hem de nasıl yediler!.. yalanla, dolanla, talanla.. İşte bu yüzden güvenmiyoruz dedim kendi kendime..

      Neyse konumuza gelecek olursak, daha iyi düşünen bir başka akıl bu kotun/blucinin ne denli kullanışlı olduğunun ayırdına varmış.. her bütçenin, her ortamın en rahat giyeceği ve artık vazgeçilmezimiz..

      Ben teşekkür ederim Zeugmacım..
      Sevgilerle...

      Sil
  3. "Her şeyi bize giydirmekteler" tezinde önemli bir tespitim ve içime dokunan bir durum var. Bu akşam yazacağım.
    Okuması çok keyifli bir yazı olmuş. Muhteşem Kot'u daha önce duymadığıma inanamıyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker,
      '23 Nisan törenleri'nin ardından'' yazını okudum.. Tespitlerin çok doğru ve aynen katılıyorum Sezer'cim. Düşüncelerimizi içselleştirmedikten ve hayata geçirmedikten sonra anlamı olmuyor sözlerin. Ülkenin içinde bulunduğu bu kaotik duruma düşmesinde en kolay yoldur kişileri hedef almak.. Suçlu aramak.. Eğer ki suçlu varsa bu suç hepimizindir.. Tercih eden ve seçen biziz çünkü!. Başarıda da, başarısızlıklarda da özne kitlelerindir, halkındır..

      Biz istersek en iyisini üretebiliriz. Biz yapabiliriz! Bunun için bereketli topraklarımız da, insan gücümüz de var... En büyük tehlikemiz ahlâkî zafiyetlerimiz ve özgüven eksikliklerimiz.. Doğrulukla, bilgiyle, özgüvenle birleştirdiğimiz aklımızı doğru kullanırsak ve zamanımızı tuzaklara kapılıp didişmek yerine, gelişmeye ayırırsak her şey yoluna girecektir.

      Sil