İlya Repin ” İşte Enginlik!” 1903 Tuval üzerine yağlıboya
Resim kendi içinde başlı başına bir dil. Usta bir sanatçının tuvalinden çıkan bir resim hayata dair neler anlatmaz ki.
Sanatın yegâne misyonu da bir anlamda hayata ışık tutmak değil midir!. Günümüzde çağdaş sanat ortamını anlayabilmek için, tarihsel bir yolculuğa çıkmakta ve sanatın bugün geldiği noktanın uzunca bir süreçte şekillendiğini bilmekte fayda vardır. Günümüz çağdaş sanat ortamının kökleri 20.'nci yüzyılın başlarına dayanıyor. Pablo Picasso, 1912 yılında, resim sanatına boya dışındaki malzemeleri de uygulamaya başlayarak, ilk kolaj yapıtı 'Bambulu Ölüdoğa' yı yaptı. Geleneksel sanat anlayışı o günden bu güne bir hayli değişime uğradı. Marcel Duchamp 1917 yılında yaptığı bir pisuvarı işlevsizleştirerek sanat eseri olarak ortaya attığında, geleneksel sanat anlayışına da ağır bir darbe vurdu. İtalyan fütürist sanatçılar ise 1910 yılından itibaren insanları tiyatro ve konser salonlarına toplayarak provokatif, tiyatral bir şekilde manifestolarını anlatarak, bugünkü performans sanatının öncüsü oldular. II. Dünya Savaşı ise sanat tarihinde bir kırılma noktası oldu. Ve II. Dünya Savaşı'ndan önce var olan 'Modern Sanat' akımı yerini savaş sonrası dönemde 'Çağdaş Sanat' anlayışına bıraktı.
Son 20 yılda ülkemizde de çağdaş sanat anlayışı kendine hissedilir bir yer edindi. Sanatçılarımız, kendi öz çabalarıyla uluslararası platformlarda varlık gösterdiler ama ne yazık ki kendi ülkemizde az bir kitle dışında genel olarak insanımız, sanatı da sanatçıyı da yeterince anlayamadı. Çünkü sanat tarihi hayatın içinden ve birbirlerine tepki içeren akımlardan, dönemlerden etkilenir. Ve bu diyalektik uçsuz bucaksız bir süreçtir. Hayat var oldukça, yaşam ve insan var oldukça, dünya döndükçe sürecektir. Temennimiz çağdaş sanatın gittikçe hızlanan bir dinamizm içinde ülkemizin gündeminde daha fazla yer alması olacaktır. Çünkü, sanat, insanı daha bir insan yapan, insanı en iyi anlatan, 'o'na dokunan en naif birer araçtır. Barış da, sevgi de, hoşgörü de, estetik zenginler de hep sanat ile var olup, çoğalacaktır.
Her sanatçının kendini ifade ediş biçimi farklıdır. Severek yapılan her üretimde, üretenin öncelikli hedefi hiç bir zaman maddiyat olmamıştır. Sanatçının en büyük motivasyonu sanatına gösterilen ilgidir, değerdir. Verdiği mesajın karşılığını bulabilmesidir. Bu denge sağlandığında sanatçı da zaten manevi olduğu kadar maddi olarak da elde ettiği kazanımla, sanatını daha istediği bir seviyeye ulaştırabilecektir. Toplumda sanata ve özellikle resim sanatına gereken ilginin istediğimiz ölçüde var olabilmesi, elbette ciddi bir eğitim politikası ile olacaktır ama tek başına bu da yeterli değildir. Resim sanatına ilgi duyan ve resmi seven bir insan olarak, fırsat buldukça resim sergilerine gidiyor ve bunları sayfamda sizlerle paylaşıyorum. Tarihe imzasını atmış sanatçılar olduğu kadar, keşfedilmeyi bekleyen nice mütevazi sanatçılar da vardır. Bundan böyle ‘resmin anlattıkları’ etiketi altında, yerli ve yabancı bazı ressamların tanınmış ya da yeteri kadar bilinmeyen ama ilgimi çeken eserlerine sayfamda yer vereceğim.
19.Yüzyıl Rus Klasikleri'nin sergilendiği ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler’ (2011) Sergisi’ne gittiğim zaman birbirinden değerli sanatçıların orijinal tablolarını yakından inceleyip görme şansına sahip olmuştum. Bu sergi gerçekten çok özel bir sergi idi. 19.Yüzyıl Rus Klasikleri sergisi, dönemin Rusyası'nı farklı yönleriyle anlatırken, ele aldığı konular ve tiplemeleriyle, 'hayatın değişik gerçeklerinden, dramından yoksulluğundan odaklandıkları savaş, zorla evlendirilen kadınlar, toplumdaki kokuşma yozlaşma, fakir fukara ama bir o kadar da saygılı duruş, resimsel anlamda gerçekçilik ve modern resmin avangartlığını verecek kadar fırçasından ışığından, kompozisyondan çözülebilen', örnekler mevcuttu.
Ve bu tablolar öylesine usta işi öylesine gerçek idi ki, kendini ifade edebilen, okunabilen resimler, günlük yaşamdan kesitler capcanlı karşımızda duruyordu. Bu tablolar içinde özellikle Repin’in ‘İşte Enginlik’ tablosu ilgimi çeken tablolar arasındaydı. Bu tabloda Repin pastel renkleri kullanmış, az renkle oldukça derin bir anlatım ve yoğun bir duygu halini tuvaline yansıtmış.
'İşte enginlik!' Tabloya baktığımızda; Cesurca, dalgalara karşı duran, başları dik ve yaşam coşkusu içinde alabildiğine mutlu genç bir çift görüyoruz.
Dalgalarla dans ediyorlar ve sanki; 'hey hayat, bak biz buradayız, korkmuyoruz!'der gibi.
Repin'in anlatımı tek kelime ile muhteşem. Yorum sizin bakış açınızla çok daha farklı bir anlam bulacaktır elbette ama bakın bu resimle ilgili sanat eleştirmenlerinin yorumu nasıl.
Repin bu eseriyle, halka inancını kaybeden Rus Liberal entelektüellere sesleniyordu. Sanatçı Finlandiya Körfezi'ndeki Kuokkala'da doğal bir görünümden esinlenmişti. Eser bir dizi farklı yorumu da beraberinde getirdi. Çağdaşları, fırtınaya tutulmuş olan genç kız ve delikanlının imgelerini gizli bir alegori olarak yorumladılar.
Rus Sanat Eleştirmeni Vladimir Stasov bu eserin "büyük güçlükler karşısında bile cesur beklentilerini ve mutlu ümitlerini yitirmeyen Rus gençliğini" betimlediği yorumunu yapar.
Repin'in özgürlük duygusundan esinlenmiş yeni kuşak genç insanların ruh halini somutlaştıran bu eseri, iktidarın eylemlerinden hoşlanmayan ve daha iyi bir geleceğe inanan Rus entelektüellerinin düşüncelerini yansıtmaktadır. - Pera Müzesi Sergi Notlarından –
Repin’in ‘İşte Enginlik!’ tablosunda sanatçının verdiği mesaj, seçime sayılı günler kala hepimiz için son derece anlamlıdır. Aydınlık günlerin geleceğine olan umudumuz ve inancımızla… Repin’in ‘İşte Enginlik’ tablosunda olduğu gibi, Biz de ‘Engin ol gönül,' diyoruz..Engin ol!..Güzel günler bizimdir!.
Esin Bozdemir
Görseller: izler ve yansımalar
Pera Müzesi 'Çarlık Rusyası'ndan Sahneler' Sergisinden
*****
İlya Repin: 5 Ağustos (eski takvimle 24 Temmuz) 1844, Çuguyev, Rus İmparatorluğu günümüzde Ukrayna'da dünyaya gelir. 29 Eylül, 1930, Kuokkala, Viipuri Eyaleti, Finlandiya günümüzde Rusya'da hayata vede eder.
Rusya'nın önde gelen ressam ve heykeltıraşlarındandır. Peredvijniki (Geziciler) sanat okulunun bir üyesi olan Repin, çalışmalarının önemli bir bölümünü, doğduğu memleketi olan Ukrayna'ya adamıştı. Gerçekçi eserlerinin çoğunda büyük bir psikolojik derinlik vardır ve mevcut sosyal düzenle olan gerilimi yansıtırlar. 1920'lerin sonlarında hakkında ayrıntılı eserler yayınlanmış ve yaklaşık on yıl sonra bir Repin tutkusu gelişmiştir. SSCB'deki "Sosyalist Realist sanatçılar tarafından örnek alınması gereken model bir "ilerici" ve "gerçekçi" olarak övülmüştür.
Eserleri: Repin tablolarında Ukrayna ve Rusya'daki gündelik hayatı resmetmiş ve sosyal haksızlıkları sergilemiştir.
Daha sonraki eserleri tarihî konular hakkında veya meşhur Rus besteci ve yazarların portreleri olmuştur. Eserlerinde renk ve ışık oyunlarını ustaca kullanması Empresyonizmin bir etkisi olarak yorumlanmış, sunduğu insan portreleri ise duyguları yansıtmasıyla öne çıkmıştır. (detaylı bilgi: burda)
Bayılırım İlya Replin'in resimlerine. Birkaç sene önce bazılarını Pera Müzesi'nde görme fırsatım olmuştu neyse ki... Ben de bir yazı düşünüyordum sanatçıyla ilgili ama ihmal ettim, teşekkürler bu güzel yazı için.
YanıtlaSil@sezer eser perker,
SilPera'daki Rus Klasiklerinin sergilendiği bu sergi gerçekten çok özeldi. Her biri orjinal tablolar ve gerçekçi resimler Rusya'nın en zorlu günlerini birebir yansıtan, zamanın tanıklarıydı. Sanat tarihine ilgi duyan bir insan olarak, keyifle okuyorum paylaşımlarını sezer'cim.. sevgilerimle..
''İşte Enginlik''...
YanıtlaSilFırtınanın tam ortasında, azgın dalgaların içinde dimdik ayakta durabilmek.
Başımız dimdik, umudumuz hiç yitmeden...
Bir sanatçının duygu dünyasından pes etmemeye dair kalıcı ve muhteşem bir mesaj.
Cesaret ve yitirilmeyen umudun resmi gerçekten de...
Replin gibi, sosyal haksızlıkları resmeden harika bir ressamla ilgili bu güzel tanıtım için teşekkürler Esincinciğim...
Zamanlaması da çok uygundu... Emeğine sağlık...
Yarından sonrası için fırtınaların ve azgın dalgaların artık sona erdiği, dinginlik ve huzur dolu apaydınlık günlerin ülkemizi sarıp sarmalaması dileğiyle... Sevgiler gönderiyorum...
@Zeugma,
Sil"İşte Enginlik", tablonun verdiği mesaj çok anlamlı... Ve seçimlerin ardından, bugün yaşadıklarımız!
Bir yanda sosyal haksızlıklara, adaletsizliklere karşı, dalgalarla boğuşan ve düşüncelerinden, ilkelerinden hiç bir ödün vermeden ayakta duran/durmaya çalışan onurlu insanlarımız!. ve diğer yandan; ne edep, ne ilke, ne vicdan! (dalganın kendisi olmuş) sürekli kıvıran, oynayan, gemisini yürüten kaptanlar var!.
Bu dümenin suyunda, bu gemi hep böyle gitmez! bir gün bir büyük fırtınayla, her şey alobora da olacak ve kendi girdabı içinde hepsi boğulacaktır, ama korkarım ki tek boğulan onlar olmayacaktır!. fatura kime çıkacak!. diğer yandan ümidini, umudunu yitirmeyenlerin engin çabaları ve onurlu mücadeleleri sürmeye devam edecektir!..
Sevgilerimle Zeugmacığım..
@Talha Ergen,
YanıtlaSilGündemimizde Kıbrıs'a seyahat etmek olduğunda, rotamızı oluştururken,
neden olmasın önerilerinizi değerlendirebiliriz.. Teşekkür ederim.