Doğal güzellikleri ve çevresindeki sayısız antik kentleri ile
özel şehirlerimizden biridir Muğla. Ege ve Akdeniz’in kesiştiği noktada yer
alan Muğla’ya tabiat ananın hünerli
elleri dokunmuştur adeta. Mavi bayraklı plajları, kristal koyları, Bodrum,
Dalaman, Köyceğiz, Dalyan ve Milas gibi eşsiz tatil destinasyonlarının hepsi
burada toplanmıştır. Bu yüzden boşuna değildir, Muğla için ‘yeryüzü cennetidir’
demek.
Dantel gibi girintili çıkıntılı koylarıyla çevrili bölge
bugün olduğu gibi geçmişte de hep itibar görmüş ve pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Tarihi MÖ 3 binli yıllara kadar uzanan bu topraklarda vaktiyle, Hititler, Karyalılar, Lidyalılar hüküm sürmüş. Özellikle Milas şehri Karya’nın (Karia) en eski yerleşim yerlerinden biri olmuştur.
Ancak burada ilk yerleşimin ne zaman olduğuna dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte önemli kaynaklar burada ilk olarak Hititler’in yerleşmiş olduğunu belirtir. Şehrin Türkler’in hâkimiyetine girmesi (1284 yılında) Menteşe Beyliği döneminde olurken, Osmanlı hakimiyeti ise (1391’de) Yıldırım Bayezid döneminde başlamıştır.
Tarihi MÖ 3 binli yıllara kadar uzanan bu topraklarda vaktiyle, Hititler, Karyalılar, Lidyalılar hüküm sürmüş. Özellikle Milas şehri Karya’nın (Karia) en eski yerleşim yerlerinden biri olmuştur.
Ancak burada ilk yerleşimin ne zaman olduğuna dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte önemli kaynaklar burada ilk olarak Hititler’in yerleşmiş olduğunu belirtir. Şehrin Türkler’in hâkimiyetine girmesi (1284 yılında) Menteşe Beyliği döneminde olurken, Osmanlı hakimiyeti ise (1391’de) Yıldırım Bayezid döneminde başlamıştır.
Bütün bu medeniyetlerin izlerini bugün şehrin dört bir
yanına yayılmış olan onlarca antik kent ve ören yerlerinde sürebilmeniz mümkün.
Bu yüzden Ege’ye gerçekleştirdiğimiz gezilerde sadece popüler olan beldeleri
değil, sessizce keşfedilmeyi bekleyen diğer antik kentleri de görmeyi gönüllü bir vazife edindik kendimize. Binlerce yıllık geçmişe uzanan o taşların
sırlarını çözmeye çalışmak gizemli bir yolculuğa çıkmak gibidir! hissettirdiği gizemli
duygularla antik kentler, mıknatıs gibi çeker sizi adeta, bu duyguyu yaşamaya görsün insan bir defa. Yürüdüğünüz o zorlu patikaların sonunda karşılaştığınız manzara ve dokunabildiğiniz taşlar birer hazine değerindedir!..
Hele ki ülkemiz arkeoloji cenneti; dağların tepelerinde,
ormanların arasında, koyların kıyılarında, mağaraların yakınlarında… akla
hayale gelmeyen yerlerde sayısız antik kent var. Bir de, gün yüzüne çıkarılmayı
bekleyen kim bilir daha nice kentler var! ve daha neler neler! ne sırlar?
Muğla’nın çevresindeki antik kentlerde geçmiş medeniyetlerin izlerini görebilmeniz mümkün. En bilinenleri; Kaunos, Letoon, Knidos, Tlos antik kentleri, Bodrum Antik tiyatrosu ve Halikarnas Mozolesi’ni sayabiliriz.
Ve bugün Ege’deki antik kentler gezimizde Karyalılar’ın izlerini sürmeye devam ediyorum.
Daha önce; Euromos Antik Kenti'ni, İasos Antik Kenti'ni ve Halikarnassos’u gezmiştik. Bu defa bir başka tarihi kentte olacağız. Karya Kenti; MİLAS' ta.
Muğla’nın tarih ve kültür zengini ilçelerinden biri olan Milas (Mylassa) en az 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Vaktinde Karya uygarlığının en önemli kenti olan Milas’ın, çevresindeki antik kentlerde (İasos, Labranda, Euromos ve Herekleia) yapılan kazılarda pek çok tarihi eser bulunmuştur. Bu eserler bugün Milas Müzesi’nde sergilenmektedir. Ancak biz kapalı olduğu için ne yazık ki müzeyi ziyaret edemiyoruz.
Bu defa merak ettiğimiz Gümüşkesen Anıtını görmek üzere yola koyuluyoruz yeniden. Önce aracımızla ilçede kısa bir tur atıyoruz ardından bizi Gümüşkesen Mezar Anıtı’na çıkarakacak olan kahverengi yol tabelalarını takip ederek, hafif bir rampayla yukarı çıkıyoruz… ve karşımıza çıkıyor Gümüşkesen Anıtı.
Çevresi yeşillendirilmiş bir park alanı içinde yer alıyor anıt mezar. Anıtın bulunduğu alanda çevreyi dolaştıktan sonra, her ne kadar bu geziye çıkmadan önce dersimizi çalışsak da yine de anıtın önündeki tabeladan Gümüşkesen Anıtı'na dair güncel bilgileri okuyoruz.
-Milas’ın bugünkü Gümüşkesen Mahallesi’nde, Antik Roma nekropolünün en gösterişli yerine yapılan anıtın kime ait olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, büyük bir olasılıkla kente yüksek hizmetleri geçen bir komutan, üst düzey bir yönetici veya soylu bir aileye ait olabileceği yönündedir.Mezar anıtı; Mezar yapım tekniği ve mermer süslemelerin karakteristik özelliğinden dolayı, M.S. 2. Yüzyılın ortalarına Antoninler Dönemi (Roma’nın Antoninler Sülalesi’nin hükümdarlık dönemi) tarihlendirilmektedir.
Sodra dağı ocaklarından çıkarılan gri damarlı mermerden insan edilen mezar yapısı, arazinin meyilli olması nedeniyle elde edilen düz bir platform üzerinde yükselir. Genel olarak gömülerin yapıldığı mezar odası, dinsel törenlerin yapıldığı, sütunlarla çevrili; Gömü odası olan alt kat, peristijli ikinci kat ve piramidal çatı olmak üzere üç bölümden oluşur.
UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” listesine girmeye aday olan
Gümüşkesen Anıtı önünde, hatıra fotoğrafı çektirmeyi de ihmal etmiyoruz :))
Alt katın duvarları düzgün yontulmuş büyük mermer bloklarla inşa edilmiştir. Duvar örgüsü Baltalı Kapı’nın duvar örgü tekniğiyle aynıdır.
Orta katın zemin döşemesinin, kuzey tarafında yer alan ve bir huni gibi aşağıya doğru daralan delik burada gerçekleştirilen dinsel törenler esnasında, mezar odasına kutsal sıvı ya da kurban kanı akıtmak için yapılmış olmalıdır?
Anıtın çatısı baştan sona kabartma bitkisel ve geometrik motiflerle bir nakış gibi işlenmiş.
Bu anıt genel form itibariyle, dünyanın yedi harikasından birisi olan Halikarnas’daki Mausoleum’u çağrıştırsa da kendine özgüdür, yakın benzerlerine daha çok D. Akdeniz ve Kuzey Mezopotamya (G.Doğu’da) rastlanır. -*
Roma dönemi eseri olan Gümüşkesen Mezar Anıtı, UNESCO’nun “Dünya Kültür Mirası” listesine alınması için girişimleri yapılmış. Umuyoruz bir gün kültürel miraslarımız hak ettiği değeri görecektir.
Milas'da ayrıca görülecek yerler içinde; Yakın bir tarihte gün yüzüne çıkarılan ve ilçe merkezinde yer alan Karia Kralı Hekatomnos’a ait Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı bulunuyor. Öyle ki bu anıt son yüzyılda bulunan en önemli tarihi eserlerden biri olarak kabul edilmiş, bu yüzden dünya mirasları kalıcı listesine girmeye aday oluyormuş. Hem mimari tasarımı, hem de heykeltıraşlık ve duvar resim sanatı açısından üst düzeyde bir eser. Restorasyon çalışmaları sürdüğü için göremediğimiz Hekatomnos Anıt Mezarı detaylı bilgi için bkz
Bunun dışında Milas'ta keşfedeceğiniz çok şey var. Tarihe ve mimariye meraklı iseniz eğer; Osmanlı eserlerinden Çöllüoğlu Hanı’nı, Ulu Camii, Belen Camii, Ağa Camii de ziyaret edilecekler listesine eklemeyi unutmayınız efendim. Tarih yüklü ahşap evlerin olduğu sokaklarda yürümek dahi size iyi gelecektir.
Esin Bozdemir
Karya Kentleri Serimiz
devam edecektir
Ne kadar muhteşem ve çok iyi korunmuş, bu arada manken gibi çıkmışsın maşallah diyorum:)
YanıtlaSilSevgilerimle...:)
@bücürükveben,
SilEvet, çok iyi korunmuş. Teşekkür ederim ancak bu foto/gezi 3-4 yıl öncesine ait,
ben de genellikle 3-4 kilo alıp veriyorum. Manken gibi görünmek için değil ama
sağlık adına formumu korumaya çalışıyorum ;)) Sevgilerimle .... :)
kesinlikle katılıyorum. yazılarınızın devamını diliyoruz.
Sil@gezilesiyer,
Silsayfama hoş geldiniz. Ben de iaeyi ziyaretinize geleceğim :)
bizi izlemeye devam ediniz..
Biz kendi topraklarımiz üstünde ki medeniyetin kıymetini bilsek ne güzel olur...
YanıtlaSil@bahce perim,
SilKesinlikle bahce perim, 'ÖNCE VATAN' der dururuz da..iş sadede geldiğinde, marifetmiş gibi
yaban elleri anlatmayı önceliğimiz sayarız. Hep birlikte kendi değerlerimize sahip çıkalım,
biz/ler kıymet bilerek örnek olalım..
Sayenizde buram buram tarih kokusu aldım. Ülkemizin her toprağı çok kıymetli cennet vatanımız diye boşuna demiyoruz. Çok isteyip de henüz gezmek nasip olmayan şehirler arasında yer alıyor Muğla. Oh oh madem bu seri devam edecek buradan bari yakın markaja alayım bu şirin şehrimizin güzelliklerini. Bu arada anıt mezar ne kadar da güzel korunmuş hele de çevresinin öyle yeşilliklerle bezenmiş olması çok dikkat çekici...
YanıtlaSil@Cocuklu Hayat,
SilÜlkemizin her köşesi cennet. Kesinlikle bu söz, içi boş bir söz değil! Kim bilir, bu topraklar keşfedilmeyi bekleyen daha nice gizli sırlarla dolu. Eşelendikçe, hazine değerinde bir mirasa sahip olduğumuzu görüyoruz. Sayısız antik kente gezilerimiz oldu, sırasıyla paylaşıyorum. Karya Kentleri serimiz devam edecek. İlginiz ve zyaretiniz için teşekkür ederim. Esenlikle...
Tarihi eserlerin doğanın içinde, yeşilliklerin arasında yer alması "tarihle doğa iç içe " anlayışını düşündürüyor.
YanıtlaSilSanki tarihi eserler o ortamlarda daha görkemli görünüyor.
"Tarih yüklü ahşap evlerin bulunduğu sokaklar" da bana çok rahatlatıcı geliyor dediğiniz gibi. Her ev bir tarih yazıyor bazen.
Sevgiyle...
@Makbule Abalı,
SilYaşadığımız yüzyılla kıyasladığımızda, eski çağların doğaya ne kadar önem verdikleri, yaşam alanlarını dahi doğayla iç içe olacak şekilde ve mimari açıdan da doğayla bütünleşmiş yapılardan oluştuğunu görüyoruz.
Giderek beton yığınları içine haps-olmuş hayatlarımızda; şehirden uzak, sakin kentlerin arasında, tarih yüklü ahşap evlerin bulunduğu sokaklarda yürümek bu yüzden terapi gibi geliyor insana. Esenlikler dilerim...
Göremediğim yerler çok fazla. Bir gün mutlaka gitmem lazım.
YanıtlaSilDeep tanıtmış sizi ve iyiki tanıtmış dedim.Ne güzel anlatmışsınız.Gitmiş kadar oluyor insan.Ne güzel izler taşıyor,ne güzel anlamlar barındırıyor bu toprakların her karesi.Emeğinize sağlık:)
YanıtlaSilCok guzel yerler buralar, fotograflar da cok guzel. Gitme istegi uyandi icimde. :) Tesekkurler paylasim icin. Bir de Deep sayesinde geldim ;)
YanıtlaSil