Geçtiğimiz haftasonunda İstanbul’un stres yüklü yoğun temposundan kaçabileceğimiz ve aynı zamanda çok da uzak olmayacak sakin bir yer arayışı içindeyken, tam da isteğimize uygun bir yer olarak - bu yıl Uluslararası Cittaslow (Sakin Şehirler) Birliğine girmiş olan - Bolu’nun Göynük ilçesine gitmeye karar verdik. Ve daha, tan yeri dahi ağarmadan erkenden yola koyulduk. Biraz uykumuzdan fedakarlık ettik, ama sonrasında gördüklerimiz bu fedakarlığımıza değdi.
Böylelikle hem trafiğe yakalanmamış olduk, hem de gökyüzünü şölene çeviren gün doğumunu anbean izlemiş olduk. Kapkaranlık gecenin içinde yol alırken, trafiksiz rahat bir sürüşün ardından gece yavaşça aydınlanırken, güneş kendinden önce gülleri serpiştirdi gökyüzüne. Bulutlar perde perde gül rengine boyandı. Ardından günün baş solisti olarak güneş sahnede ki yerini aldı.
Keyifli geçen yolculuğumuzun ardından, yaklaşık 3 saat sonra Göynük’e vardık. Göynük sakin bir şekilde karşılarken bizi, Osmanlı mimarisine özgü; cumbalı ve kafesli pencereleri, ilginç kapı tokmakları, süslemeli çatı alınlıkları ve alaturka kiremitli küçük kutu gibi evleriyle buram buram tarih kokan bir şehre geldiğimizi anladık. Bu da demektir ki; eski mahalleler içinde dolaşırken biz, geçmişe uzanacak ve bir kez daha nostalji yaşayacağız. Şehre girer girmez karşılaştığımız panorama, bunun bir işareti oluyor.
Bolu’nun güneybatı bölgesinde yer alan Göynük, iki tepe arasında kalan bir vadiye kurulmuş muhteşem bir konuma sahip. 700 yıldır bozulmamış tarihi dokusuyla bir Osmanlı yerleşimi.
Göynük’ün eski adı Koinon Gallicanon’dur. İlçenin bugünkü adına dair çeşitli söylemler bulunuyor. Bazılarına göre, "olgunlaşmış, göynümüş", bazılarına göre ise "keçi kılından yapılan torba, heybe" anlamındadır. Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce, Beylikler zamanında Umurbey Han Beyliği merkezini Göynük olarak seçmiş. Bizanslılar ve Umurbey Han Beyliği ile çıkan savaşta Göynük, Bizanslıların eline geçmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk yıllarında ise tekrar geri alınmış.
Anadolu tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Göynük, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet’in Hocası Akşemseddin’in memleketi. 1389 yılında Şam’da doğan ve Göynük’ten geçerken burayı çok beğenerek tüm yaşamını ölünceye değin bu ilçede huzur içinde geçiren Akşemseddin’in mezarı da yine bu ilçede bulunuyor. Bu yüzden Göynük, Diyar-ı Akşemseddin adı ile de anılıyor. Öğrendiğimize göre, her yıl Mayıs ayı sonunda Akşemseddin’e özel ilçede bir de şenlik düzenleniyormuş. Bunu da aklımızın bir köşesine yazıyoruz. Çünkü burası öyle tahmin ediyorum ki, bahar mevsiminde de çok güzel olur ve bir de şenlik zamanında gelmek, daha da şenlikli olur .)
Göynük’ü keşfedeceğiz ama öncesinde ‘bu erken saatte kahvaltı yapacak yer bulabilir miyiz?’ derken, hemen merkezde, Akşemseddin Camii’ne çok yakın bir yerde, kahvaltı yapacağımız bir yer buluyoruz. Bu arada ilçenin sessiz ve ulvi görüntüsü kısa bir süre sonra, bir grup yerli turist ve fotoğraf gezginleriyle renklenmeye, hareketlenmeye başlıyor.
Yöresel bir doku içinde Göynüklü kadınların servisiyle kahvaltımızı yaptıktan sonra; karnımız tok, sırtımız pek bir şekilde artık bu küçük ve şirin Osmanlı mahallesini dolaşmaya başlayabiliriz.
Akşemseddin’in türbesi
İlk olarak Gazi Süleyman Paşa Camii’nin yanında yer alan Akşemseddin’in türbesini ziyaret ediyoruz. Türbe, 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa edilmiş. Altıgen şeklinde olan yapının içinde Akşemseddin’in ve 10 çocuğundan ikisi olan Emrullah Çelebi ve Sadullah Çelebi’nin mezarı da bulunuyor. Çevresinde bazı önemli şahısların mezarlarının bulunduğu türbenin yanında ise kızı Mahbübe, Fahrunnisa, Zeynep ve hanımının mezarları bulunuyor.
Göynük halkı, kendi toprağında yetişmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul'u kuşattığı zaman bilgisine olduğu kadar şahsına da büyük değer verdiği ak sakallı mutasavvıf ve din âlimi Akşemseddin’e olan sevgisini, saygısını nakış gibi her yere işlemiş. Göynük’ün girişinden itibaren yol boyunca Akşemseddin’in veciz sözleriyle karşılaşıyoruz. Bu vesileyle ben de, Akşemseddin’in insanlığa armağan ettiği birkaç öğüdüne sayfamda yer vermiş olayım.
"Dünyanın mutluluğuna mağrur olma. Kendini başkalarına mehtetme!"
"Kendini noksan gören kişi, olgunlaşmaya 10 atla koşar. Kendini olgun sanan ise bu zannı sebebiyle Allah’a ulaşamaz."
"Daima iyiliği adet edin. / Tembel olma. / Nimete şükür, belâya sabır et. "
****
Gazi Süleyman Paşa Camii
Türbenin hemen yanında bir cami ve hamam bulunuyor. Gazi Süleyman Paşa Cami, 1331 ile 1335 tarihleri arasında Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından yaptırılmış. Tek minareli ve ahşap kubbeli camii bölgedeki ilk Osmanlı eserlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Yıkılınca yerine II. Abdülhamit’in emri ile bugünkü cami yapılmış.
Bu cami ile ilgili olarak, bir de ilçe halkı tarafından anlatılan bir rivayete göre, cami yapımı sırasında bir işçinin çalışma şekli dikkat çeker. Çünkü işçi sürekli götürdüğü taşı koymadan geri getirmektedir. Daha doğrusu çalışıyor görünmektedir. Süleyman Paşa durumu fark eder ve bu yaptığının sebebini sorar işçiye. İşçi; suların çok soğuk olması nedeniyle sabah yıkanamadığını ve bu camiye taş koymayı reva görmediğini anlatır. Bunun üzerine Süleyman Paşa caminin yapımına bir süre ara vererek hemen yanında bulunan alana bir hamam yapılmasını emreder.
Yine Gazi Süleyman Paşa tarafından inşa ettirilen Müderrisoğlu Konağı’da bu küçük meydana bakıyor.
Göynük Evleri
Göynük evleri, Mudurnu’daki evler gibi 1 veya 2 katlı yapılardan oluşuyor. 137 adet tarihi konuta sahip olan Göynük, toplamda 158 tarihi mimari eseriyle kentsel sit alanı ilan edilmiş.
****
Tarihi Zafer Kulesi
Göynük’ün simgesi tarihi zafer kulesi. Zafer kulesi, 1923 yılında Cumhuriyet Dönemi’nin ilk kaymakamı olan Hurşit Bey tarafından yaptırılmış. Kurtuluş Savaşı başarılarının şerefine inşa edilen bu 3 katlı yapıya önce karşıdan selam veriyoruz. Ancak onu bir de yakından görmek istiyoruz. Çünkü Göynük’ü ve tarihi evleri şehre hakim bir tepeden kuşbakışı izlemek pek tabi ki güzel olacaktır :)
Bize sabah sporu oluyor bu. Tepeye ara sokaklardan kıvrıla dolana çıkarken, arada bir de nefes alma duraklarında geriye dönüp bakıyoruz. Osmanlı tarzı iki katlı ve cumbalı evlerin olduğu, Arnavut Kaldırımlı daracık sokaklarda aheste aheste dolaşıp, bol bol fotoğraf çekiyoruz. Ve elimizde kameralarla, etrafımıza bakına bakına çıkarken Zafer Kulesi’ne varıyoruz.
Sakarya Zaferinin
anısına ilçeye hakim bir tepeye
yapılmış olan Zafer Kulesi'nin yanındayız.
Bu kule onarımlardan
geçmiş ve saat kulesi olarak da kullanılmış.
Tarihi Zafer Kulesi vakur bir eda içinde
zarif duruşu ile ilçeye nostaljik bir hava katmış.
Zafer Kulesi'nin bulunduğu tepeden
farklı açılardan görüntü alıyoruz.
Ve bu defa vadinin arka tarafından inişe geçiyoruz.
Karşımıza semaverde çay içeceğimiz salaş bir mekan çıkıyor.
Bu ortamda açık
havada, küçük bir mola vermek cazip geliyor.
Semaverde demlenen çayımızı yudumlarken
bir yandan öten horozların,
kuşların sesini diniliyor bir yandan da temiz
havayı soluyoruz...
Oh misss! Stres falan kalmıyor üzerimizde, bu sakinlik iyi
geliyor bünyemize.
Bu dingin havayı, depolayabildiğimiz kadar depoluyoruz.
****
Bıçakçı Ömer Dede (Ömer Sikkin)
Türbesi
Bıçakçı Ömer dede, Hacı Bayram Veli'nin Müritlerinden olup Göynük’te bıçakçılık yaparak geçimini sağlar. Bu yüzden kendisine 'Bıçakçı' Ömer Dede derlermiş. Akşemseddin ile aynı dönemde yaşamış. Miladi 1475 yılında vefat ettiği rivayet ediliyor, yani İstanbul'un fethinden 22 yıl sonra. 'Bıçakçı' lakabına yönelik bir de rivayet anlatılmaktadır.
Rivayet odur ki; Bir Cuma günü namazdan sonra Akşemseddin Hazretleri cami’de zikir halkası kurar. Bıçakçı dede halkaya katılmayarak bir köşede sohbete başlar, bunun üzerine Akşemseddin Hz. “halkımıza katılmaz ise Hacı Bayram Veli Hz.’nin tacını ve hırkasını alırız” der. Bunun üzerine Bıçakçı dede’de meydana bir ateş yaktırarak” “keramet tac’da ve hırkadaysa biz yanarız, bizdeyse onlar yanar” diyerek yanıtlar. Ve, Bıçakçı dede ateşten sapasağlam çıkar.
Biraz da Göynük'ün dere boyundaki
mahalleleri arasında yürüyoruz.
Bulunduğumuz noktadan Zafer Kulesi işte böyle görünüyor.
***
Ne zaman ki bir şehre, bir yere veya nesnelere böyle farklı açılardan baksam hemen o an aklıma John Berger'in "Görme Biçimleri" üzerine yapmış olduğu tespitleri geliyor.
“Karşıdaki tepeyi gördüğümüzü kabul edersek o tepeden görüldüğümüzü de kabul etmemiz gerekir. Görüşün iki yanlılığı konuşmaların iki yanlılığından daha baskındır. Çoğu zaman karşılıklı konuşma bu görme-görülme işlemini dile getirme çabasıdır."
Bu sessiz, sakin ve aynı zamanda ulvi havası olan tarihi ilçeyi ben
biraz da 'Şehzadeler Şehri' Amasya'ya benzettim.
****
İçinden nehirlerin, çayların geçtiği yerleşim birimleri hep güzeldir. Bu yüzden ortasından çay geçen Göynük’ün konumu da çok güzel ve doğal bir sit alanına sahip. Her ne kadar burada çayın suyu bir hayli çekilmiş olsa da, yağışın bol olduğu mevsimlerde mutlaka dolacaktır suyla. Bu yüzden çayın kenarlarında pek çok kafe ve restoranlar görüyoruz.
Göynük'ün ayvası meşhur. Her yerde ayva ağaçları.
****
*****
Göynük küçük bir ilçe, tepeye çıkıp, çevresini ve merkezi dolaştıktan sonra ayrılmadan önce, hatıralık birer küçük magnet ve organik ürünlerden alıyoruz. Ancak İstanbul’a dönmek için henüz erken, daha vaktimiz var. Göynük’e çok yakın mesafede Sünnet Gölü ve Çubuk Gölü bulunuyor. Yöredeki esnafın önerileri doğrultusunda bu defa Çubuk Göl’e gitmeye karar veriyoruz.
Ve keyifli geçen yol seyrimizin ardından, yaklaşık
20 dakika sonra Çubuk Gölü'ne ulaşıyoruz.
Çubuk Gölü
Çubuk Gölü muhteşem bir manzarayla karşılıyor bizi. Sırtlarında yel değirmenleri ve doğal karaçam ormanları arasında pastoral bir görüntü içinde, zümrüt bakışlı bir göl.
Göynük'ün 14 km. kuzeyinde 15 hektarlık bir alanı kaplayan göl, kayabaşı tepesinden inen heyelanın vadiyi tıkaması sonucu oluşmuş. Tamamen doğal bir göl olan Çubuk gölünde yoksa yolumuzu gözleyenler mi varmış! :)))
Biz aracımızla dolaşıp, görüntü alıyoruz. Şanslı bir günümüzdeyiz çünkü hava bahardan ödünç almış gibi, oysa sonbahara veda etmeğe hazırlandığımız ve kışa merhaba diyeceğimiz günlerin içinden geçiyoruz. Ancak yine de hava çok güzel ve pırıl pırıl bir günü yaşıyoruz.Çevresinde yürümek için ince patika yollar bulunuyor.
Göl ile aynı adı taşıyan Çubuk Köyü, kendi halinde,
küçücük ve şirin bir köy.
küçücük ve şirin bir köy.
****
***
Zamanın durduğu yer burası olmalı!.
Dupduru bir göl ve aynasında;
göğün maviliği, ormanların yeşilliği ve yel değirmenlerinin
sarı sıcak renklerinin sudaki yansımaları...
bir rüya gibi! bir masal gibi!
Burası özellikle ilkbaharda ve sonbaharın en renkli olduğu Ekim ve Kasım aylarında daha da güzel olur. Ayrılmadan önce bir hayli uzun olan listemize Çubuk Gölü’nü de ekliyor ve ‘kısmet olursa biz yine geliriz’ diyoruz…
Artık dönüş yoluna hazırız ama hemen İstanbul’a gitmek yok!. Çünkü daha vaktimiz var. Sonra atalarımız; “ erken kalkan yol alır!” diye boşuna dememiş. Biz de aynen bu sözü doğrularcasına, çok erken çıktık yola ve bir güne tam 3 yer sığdırdık. Dolu dolu bir gün yaşamış olduk. Bu defa yolumuz yine tarihi bir beldeye olacak. Ancak hepsini bu yazıda anlatmayayım. Devamı yakında.
Herkese iyi haftasonları dilerim..
Esin Bozdemir
TARAKLI
Böyle yerde stres dur dur okunduğu gibi yazıcağım :))sitres mitres kalmaz arkadaş:)))
YanıtlaSilGöl çok güzel, hele o muhteşem kediyi nasıl da yakalamışsın, yalnız dere kurumuştu sanırım:((gözümden kaçmadı:( Rizeliler bile HES derelerimizi kuruttu diyormuş eh akıllar başa gelecek ama çok geç olacak:( lafı dağıttım, evler kutu gibi çok güzel, çok teşekkürler bilgiler ve resimler için.:)
Sevgiler....
@bücürükveben,
SilBoşuna "sakin şehir" demiyorlar adına..Büyük şehirlerin kaosundan kaçmak isteyenler için güzel bir alternatif Göynük. Biz de ilk kez geliyoruz Sevgili Müjde. Stresimizi attık, dopingimizi aldık...ve daha İstanbul'a girerken dahi yine aynı temponun içine daldık. Ama yakıtımız tamamdır, enerjimizi aldık. Bir hafta idare eder bizi. Evet, dereler gördüğün gibi her yerde kuruyor artık. Değerli yorumun için çok teşekkür eder, güzel bir hafta dilerim. Sevgilerimle...
@Berfin
SilMemleketimi başka gözlerden ve sözlerden bakmak ne güzel. 👍
@Berfin
SilYorumunuzu yanıtlarken bilemediğim bir nedenle bir anda silindi. Bu yüzden gmail üzerinden tekrar yayınladım.
Bu arada ilk gez gittiğimiz Göynük'ü çok beğendik. Bahar mevsiminde yine gitmek istiyoruz.
Harika bir yerde yaşıyorusunuz. Sakini dingin...ve çok güzel. Eski mahalleler giderek kaybolmakta, bu yüzden bu geleneksel yaşamı sürdüren yerler çok kıymetli.
Değerli yorumunuz için çok teşekkürler. Esenlikle..
Fotolara hayran kaldım. Gezdiğiniz güzel yerleri ne kadar güzel yansıtmış. İçim açıldı.
YanıtlaSil@hüznün tadı
SilAslında sabah çektiğimiz fotoğraflarda ışık yeterli değildi, bu yüzden biraz karanlık çıktılar. Ama öğleden sonra, güneş yükselince görüntüler de aydınlandı..Özellikle Çubuk Gölü'nde ışık harikaydı. Çok teşekkür ederim. Hepimizin sıkıcı gündemlerden dolayı içi yeterince kararıyor, bu yüzden beğenmenize ve içinizin açılmasına sevindim.
Sevgilerimle...
Geçen bahar bizde Taraklı, Göynük gezisi yapmıştık .Tadı damağımda kaldı.umarım hiç bozulmaz. Biz sünnet gölüne gittik.Oradaki tesis lavabolar filan felaketti doğası ise muhteşem .Yazının devamını merakla bekliyorum selamlar.
YanıtlaSil@Canan İnanir
SilMuhteşem doğa harikası yerlerimizden biri Göynük, Taraklı ve çevresi. Hem tarih hem de coğrafi olarak çok güzel, haftasonu için de İstanbul'a yakın oluşu önemli. Sünnet Gölü'ne gitmedik. Bu tür yerlerde, konaklama ve yeme-içme-ihtiyaç tesisleri'nin öncelikle hijyen olması çok önemli. Bu da bir kültür meselesi tabi ki. Dikkat etmek, gereken uyarıları da yapmak gerekiyor. Göynük'te tesisler ve genel olarak çevre son derece temizdi. Çubuk Gölü'nde sadece panoramik bir tur yaptık...bir sıkıntı yoktu.
Değerli ziyaretiniz ve yorumunuz için çok teşekkür ederim Canan Hanım. Yazının devamı hemen geliyor. Esenlikler dilerim.
Merhabalar,
YanıtlaSilÖncelikle belirtmek isterim ki bloğunuzu geç keşfetmiş olmaktan dolayı oldukça üzgünüm. Çünkü böylesine güzel fotoğraflar ve açıklayıcı bilgiler veren nadir blog bulunmakta. Ama geç olsa da bundan sonra sıkı bir takipçiniz olacağım hiç şüphesiz...
Nereye gitsek diye düşünmeyi bir tarafa bırakıp sizin gibi değerli insanlar sayesinde bu düşünceden kurtulmuş oluyoruz. Paylaşımlarınız o kadar güzel ki. Ülkemizin dört bir tarafı zaten Cennet. Ama bilinmeyen gidilmeyen görülmeyen o kadar çok saklı kalmış yer var ki. Hele hele şu Göynük'ü görüp de ben gitmem diyecek birini düşünemiyorum. Doğal dokusunu kaybetmemiş yerleri her zaman sevmişimdir. Tüm yaşanmışlıkların birer parçası olan evler, sokaklar... Herşey çok güzel.. İnşallah ben de yakın bir zaman diliminde eşimle birlikte burayı görmeyi çok isterim. Güzel paylaşımlarınız için çok teşekkürler, sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle...
@Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL,
SilEski bloggerlardanım, ancak blog camiası oldukça büyük. Bir şekilde karşılaştığımıza ben de memnun oldum. Bloglarımız bir çeşit sanal-hanelerimiz bizim. Bu yüzden sayfama hoş geldiniz :)
Sizin de değindiğiniz gibi, ülkemizin dört bir yanı cennet. Bu ülkede yaşayıp da halen görmediğimiz ne çok yer var. Bizden önce dünyanın bir ucundan kalkıp ülkemizin nadide köşelerini keşfetmek için gelmiş sayısız turist ve gezgin var. Yerin altı, katman katman kültür ve uygarlık fışkırıyor. Her yeni gördüğümüz yer, ayrı bir heyecan duymamıza neden oluyor. Göynük hep görmek istediğimiz yerler arasındaydı. Biz çok beğendik. Kendine has bir dokusu, bir ruhu olan nadide yarlerimizden. Her mevsim ayrı güzeldir burası. Kışın karlar altında da eminim çok güzel olur Göynük. Eski geleneksel mahalle hayatı..tarihi dokusunu kaybetmemiş evler, sokaklar..Dilerim siz de eşinizle ziyaret edersiniz. Şimdiden keyifli gezmeleriniz olsun.
Değerli düşünceleriniz için çok teşekkür ederim.
Ben de size güzel günler dilerim..Sevgiler, esenlikler...
stresim gitti..🙂 fotograflar ve mekanlar harika..👍 ülkemin her tarımı muhteşem..emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSil@Ertuğrul Yıldırım,
SilFotoğrafların, stresinizi almış olmasına sevindim.
Doğanın içinde olsanız daha da bir hafiflersiniz.
Beğenielriniz için çok teşekkür ederim. Esenlikle...
ayyyy ne güzel evlermiş. hiç duymadım bi bakıyom, orta avrupa gibi sanki :)
YanıtlaSil@deeptogerçekten deepciğim :)
SilKarlar altında da çok güzel olur manzarası Göynük'ün, Çubuk Gölü'nün.
sıcacık o tarihi konaklarda bir haftasonu geçirmek de güzel olur..
kar yağmaya başlar yakında..Sen de git olur mu :) sevgilerle..
Çubuk Gölüne bayıldım... Fotoğraflarından bile huzuru içime çektim ♥
YanıtlaSilGöynük ziyaretimizde Zafer kulaesine yağıştan dolayı çıkamamıştım ve çok üzülmüştüm. Şimdi senin gözünle görünce mutlu oldum :) Birde Göynük'te de Kültür Evi avrdı diye hatırlıyorum. İyi ve bakımlıydı... Keşke orayı da ziyaret etseydin. Bir dahaki gidişine aklında bulunsun ♥
Öpüyorum seni :)
@Oytunla Hayat,
SilŞebnemcim, şimdi sen yazınca baktım ben de web ortamına. Göynük Kadınlarını Kalkındırma Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği tarafından Kültür Evi olarak hizmete sunulan yapı, GÜRCÜLER KONAĞI imiş. Güzelmiş gerçekte. Progmasız spontane gelişen bir haftasonu gezisiydi. Göynük'ün dört bir yanını dolaştık ama demek ki bir tek Kültür Evi'nin olduğu sokağa girmemişiz :) Aklıma yazdım, bir daha ki sefere gidersek eğer ziyaret ederiz mutlaka Kültür evini. Çok teşekkür ederim. Ben seni çok öpüyor, güzel bir haftasonu diliyorum. Sevgilerimle...
Hepsi güzel ama özellikle Zafer Kulesi'nin olduğu fotoğrafa bayıldım.
YanıtlaSilGöynük'te evler yarım yamalak restore edilmiş gibi değil, görsellik şahane. Vallahi bravo.
@sezer eser perker,
SilZafer Kulesi'nin bulunduğu Hisar Tepe'den Göynük panoraması çok güzeldi Sezer'cim.
Göynük'te Osmanlı mimarisine uygun konak tipi evler Taraklı'ya göre daha iyi görünüyordu. Daha iyi korunmuş ve yenilenmiş pek çoğu. Hemen fark ediliyor. Burayı annen beğenebilir Sezer'cim, buradan da Çubuk Gölü'ne giderseniz bir de şahane olur. Ben sizin için rota çizdim bile :) Öpüyorum canım. Sevgilerimle..