14 Haziran 2019 Cuma

Nice, Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki tarihi ve mavi şehri

https://izlerveyansimalar.blogspot.com/

Fransız Rivierası olarak da bilinen Cote d'azur, Fransa'nın Akdeniz kıyısında yer alan turistik bir bölgesi. Tatilimizin ilk gününde Monaco’yu gezdikten sonra ikinci gününde, Cote d'azur’un en popüler ve Avrupa jet sosyetesinin cazibe noktalarından biri olan Nice’i geziyoruz.

Cote d'azur bölgesinde, harika manzaralar eşliğinde yol alırken dağlara yayılmış olan şirin köyler görüyoruz. Bu köylere Fransızlar “Kartal Yuvası Köyleri” diyorlarmış. 9. -14. Yüzyıllar arasında korsanlardan korunmak için böyle yüksek tepelere kurmuşlar köylerini.

Monaco’ya yarım saatlik mesafede olan Nice şehri, Fransa’nın İtalya sınırına da oldukça yakın. Ve keyifli geçen yol seyrinin ardından Nice’e ulaşıyoruz. Yaklaşık 3 saatlik Nice gezimiz, eski kent merkezinden, Nice’in kalbi Massena Meydanı’ndan başlıyor.


MASSENA MEYDANI

Nice’in en hareketli ve en büyük meydanlarından biri Massena Meydanı. Törenlerin, protestoların, etkinliklerin, mitinglerin yapıldığı meydan burası. Nice'de bütün yollar bu meydana çıkıyor. Massena Meydanı, 1832 yılında, Napolyon’un ünlü generallerinden biri olan Andre Massena’ya bir şükran borcu olarak yapılmış. Çevresindeki barok tarzında inşa edilmiş olan tarihi yapıların pek çoğu günümüzde kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılan galerilerle doldurulmuş. Parklar, bahçeler, güzel çeşmeler, müzeler, kütüphaneler yapılmış. Ve Nice güzel bir şehircilik anlayışı ile inşa edilmiş.

1850 ile 1914 yıllları ise "Güzel Zamanlar" olarak nitelendiriliyor. Ortaçağ şehirlerindeki surlar yıkılıyor ve büyük bulvarlar inşa edilerek şehirler nefes alacak bir ferahlığa kavuşuyor. Büyük arteller açılıyor. 1890'lı yıllarda dönemin ileri görüşlü ve aydın Valisinin çabalarıyla, şehrin ortasından geçen nehir yatağı şehrin dışına alınıyor.

Tramvay hattının da geçtiği Massena Meydanı birbirinden ilginç heykellerle donatılmış. Dikkat çeken duruşlarıyla 7 kıtayı temsil eden balmumu erkek heykeller, şehre gelen turistlere “hoş geldiniz” diyorlar. Heykeller İspanyol Mimar Jaume Plensa'ın imzasını taşıyor.


APOLLON HEYKELİ

Massena Meydanı’nın en görkemli heykeli ise Apollon Heykeli tüm ihtişamıyla karşılıyor bizi! Apollon Heykelini görünce, 7 düveli temsil eden Massena Meydanı'ndaki heykelleri gözümüz görmez oluyor :)) Ne de olsa karşımızda, mitolojide sağlıklı ve ideal bir erkek vücudunu temsil eden Apollon Heykeli var. Havuzun etrafında da yine mitolojiden esinlenerek düzenlenmiş olan;  Dünya, Mars, Venüs, Merkür ve Satürn’ü temsil edien heykeller grubu bulunuyor. Aynı şekilde 7 metre yüksekliğindeki Apollon heykelinin başındaki tacın üzerinde de dörtlü minik atlardan oluşan heykelcikler yer alıyor.


Rehberimizin verdiği bilgiye göre, Apollon Heykeli 1850'li li yıllarda erotik bulunduğu için kaldırılıyor ve uzunca bir süre depolarda tutuldukta sonra, Paris'te Beden Eğitimi Fakültesi'nin bahçesine konuyor. Zamanla dünya değişiyor, algılar ve sanata bakış da değişiyor. Ve Apolllon heykeli 20-25 yıl önce yeniden bu meydana getiriliyor. Apollon heykelinin etrafına ilave heykeller yapılıyor. 2007 yılında ise Massena Meydanı yeniden düzenleniyor. Bahçeler, havuzlar, yeşil alanlarla... bugünkü görünüme kavuşuyor.



Meydanın tam önünden geçen ve Nice’in en önemli caddelerinden birinin adı ise “Avenue de Phoenicians” yani 'Foçalılar Caddesi/Bulvarı. Çünkü, Nice’i ilk kuranlar bizim Foçalılarmış meğer!.

Yaklaşık 3000 yıl önce İzmir-Foça’dan yola çıkan denizci Foçalılar (Fenikeliler) ilk önce Marsilya’ya yerleşmişler, sonra da Nice’i ele geçirmişler. Tabi ki beraberlerinde kültürlerini, inançlarını, geleneklerini de taşımışlar buraya. Bu yüzden şehri kurduklarında görkemli bir şehir olsun istemişler. Ve şehrin adını da, Zafer Tanrıçası “Nike” e atfetmişler. Öncesinde “Nikaia” olarak bilinirken, sonradan adı “Nice” olmuş. ( “Nikaia” ismi bize de yabancı değil hiç! İznik’in antik çağlardaki adı da ‘Nikaia’.)

Barok mimarinin en görkemli yapılarıyla çevrili olan Massena Meydanı ile Küçük Foçalılar Bulvarı Nice'in en güzel yerlerinden biri. Güçlü kasları ve düzgün fiziği ile Apollon Heykeli önünde fotoğraf çektirdikten sonra eski Nice'in tarihi sokaklarını keşfetmek üzere rehberimizle birlikte yürümeye devam ediyoruz.


NİCE BELEDİYE BİNASI - Hôtel de Ville

1868' den beri Belediye Kurumlarına ev sahipliği yapan bina bugün hâlâ kullanılmakta!. Öncesinde Nice Kalesi'ne kurulmuş olan Meclis Binası daha sonra bugünkü yerine taşınmış. Ve 16. yüzyıldan bu yana hep aynı yerde Belediye hizmetini sürdürmekteymiş. Belediye Binası tarih içindeki misyonunu bugün de sürdürerek, kimi odaları 'Tahıl Deposu' ve 'Konuk Evi' olarak da kullanılmaktaymış. Bir zamanlar gemilerle uzak ülkelerden gelen zengin tüccarlar, kalantorlar, asiller... Belediye Binası'nın 'Misafirhanesi'nde ağırlanırlarmış. Bir çeşit Halk Evi olarak kulanılırmış. Dilimizde de kullanılan Hotel kelimesinin kaynağı Fransızca'dan geliyor.

Nice'in tarihi sokaklarında Cours Saleya'ya doğru yürümeye devam ediyoruz...


COURS SALEYA - SEMT PAZARI

Şanslı bir gündeyiz! Nice gezimiz, antika pazarının kurulduğu Pazartesi günü'ne denk geliyor.  Burada her Salı-Pazar arası dünyaca ünlü çiçek pazarı ile her Pazartesi günleri de "Brocante" yani 'ikinci el ve antika pazarı' kuruluyormuş. Tam bizlik:)

Antika eşyalar, taş plaklar, gramofonlar, porselenler, yağlı boya tablolar, armalar, yüksükler, biblolar, rengârenk Provence sabunlar, çiçekler ve zamanın çiçek çocukları arasında dolaşırken, biz de nostalji keyfi yaşıyoruz adeta. Tarihi Nice'in en renkli ve hareketli yeri semt pazarının kurulu olduğu alan Cours Saleya diyebilirim. Çünkü burası; şirin kafeler, bar ve restoranlar, İtalyan ve barok tarzında yapılmış olan mekanlar, kiliseler, küçük butikler ve sanat galerileriyle donatılmış.


Cours Saleya'dan sahil kesimine çıkan antik kemerli yol, tarihin izlerini taşıyor. Bu hareketli pazar yerine bakarken bir an gözümü kısıp, geçmişi Ortaçağ'daki Nice'i hayal ediyorum. Tabii ki o zaman böyle temiz ve düzenli bir şehir değil burası.


***


Küçücük bir liman kenti burası, limanın hemen kıyısındaki pazarda da, tacirler, köleler, korsanlar, dilenciler, fahişeler, hırsızlar, papazlar ve koşuşturan çocuklar, fareler kol geziyormuş. Binaların olduğu yerler de, limandan gelen ürünlerin depolandığı ambarlar olarak kullanılıyormuş. Demem o ki, Ortaçağ'da pek de tekin bir yer değilmiş burası!. Ama o çağlarda da yine çok renkli olduğu kesin!.

Neyse yine dönecek olursak günümüze bugün tertemiz ve pek sevimli, pek hareketli güzel bir pazar yeri burası. Biz de antikalar arasında keyifle ama bir hayli de hızlıca dolaşıyoruz.


Misericord Chapel – Nice Opera Binası / Cours Saleya 

Cours Saleya'dan ilerlerken sağımızda Nice Opera Binası solumuzda ise Misercord Kilisesi bulunuyor. Ve, pazar yerinden çıkıp yeniden eski Nice'in daracık arnavut taşlı sokaklarında yürümeye devam ediyoruz. 


ESKİ NİCE KONTLUĞU'NUN MECLİSİ 

Uzun yıllar Nice bir kontluk olarak yönetilmiş. Ve tarih boyunca da İtalya ile Fransa'nın himayesi altında yaşamış. Kâh İtalya'ya, kâh Fransa'ya sırtını dayamış. İki ülkenin paylaşamadığı şehir en sonunda 1860 yılında yapılan Tulin Anlaşması ile tamamen Fransa'ya katılmış. İşte iki ülke arasında gerçekleşen 'Tulin Anlaşması' bu tarihi binada gerçekleşmiş. 

Tulin Anlaşmasından sonra şehir bir hayli değişmiş, yenilenmiş. Şehrin alt yapısı hızlı bir şekilde gelişmiş. İngilizler ve Rus Aristokratlar da işte bu dönemde burayı keşfetmişler ve yazlık Saraylar yapmaya başlamışlar. 

Nice bugün Fransa'nın bir şehri olsa da uzun yıllar İtalya kültürüne sahip Savoy dükalığı sınırları içinde kaldığından şehir, İtalyan kimliğini de kaybetmemiş. Hem Fransız, hem İtalyan kültürünün harman olduğu Nice, bu yüzden oldukça renkli bir şehir. Burada tabelalar dahi, hem İtalyanca, hem Fransızca yazılı. Sokak aralarında dolaşırken buna sıklıkla tanık oluyoruz.


VİEUX NİCE
Kentin ilk kurulduğu yerde 'Vieux Nice'in tarihi sokaklarındayız!

Rengârenk taş evlerin, restoranların ve galerilerin olduğu 'Vieux Nice'in daracık tarihi sokaklarında yürüyoruz. Bir şehri keşfetmenin en güzel yolu yürümek, yürümek, yürümek!. Bu turda bol bol yürüyoruz biz de!. Gördüğümüz her karede yepyeni bilgiler de ediniyoruz. Hepsini hafızamızda tutamasak da muhakkak içlerinde kimi bilgiler yer buluyor kendine. Ve oracıktan hiç çıkmıyor. Genellikle de spontane ve sıradışı olaylar, yerler ve kişiler... en çok da bunlar unutulmuyor.


Akdeniz'in sıcak iklimine sahip olan Nice biraz da bizim Antalya'ya benziyor. Güneşin hiç eksik olmadığı Nice'in yaz mevsiminin de oldukça sıcak olduğu ve bu yüzden sokakların daracık ve taş evlerin de bitişik nizam yapıldığını görüyoruz. Böylelikle yazın çok sıcaklarda bu sokaklar birer hava koridori vazifesi görüyor. Ortaçağ aklı deyip geçmemek gerek! Ne ince hesaplar yapılmış. Bir de günümüze dönünce 'hangi çağ daha önde!?' kafası karışıyor ve  bazen de şaşırıyor insan!. Ayrıca güvenlik gerekçesiyle de (korsanların ve yan-kesicilerin kol gezdiği Ortaçağ'da) şehrin sokakları bu şekilde düzenlenmiş.


Benzer darlıktaki sokakları anımsıyorum Portekiz'de de görmüştük. Yürüdüğümüz bu cadde en genişi imiş!. daha da dar sokaklar görüyoruz! Bu caddenin genişliği, bir at arabası ve yanında da bir yayanın geçebileceği şekilde hesaplanmış. 

Burada dükkânlar pazartesi günleri kapalı oluyormuş.
Bu yüzden dükkânlar ve galeriler hep kapalı.
Cumartesi, Pazar, Pazartesi...
ohhh!!! haftada 3 gün tatil! Ne güzelmiş ama :))

Mayıs ortasında hava böyle sıcakken, mutlaka yazın çok daha sıcaktır.
Ama bu minik galerinin yeri, hava koridorunda, tam da benlik :)

O zaman burası benim Nice'deki galerim olsun  :)))


BARBAROS HAYRETTİN PAŞA'NIN ATTIĞI GÜLLE!

Ve bu sokağın bizim için en önemli detayı, tarihin izini taşıyan, şu üstte gördüğünüz gülledir. Bu bir Osmanlı güllesidir. Osmanlı İmparatorluğunun ilk kaptan paşası ve Kaptan-ı Deryası olan Barbaros Hayrettin Paşa, Akdeniz'de Osmanlı Donanmasını Nice'e kadar götürür. Barbaros Hayrettin Paşa'yı burada; Villefranche ve bağlı olduğu Nice'de herkes tanırmış. Ve O'na kızıl renkli sakallarından dolayı  "Barbarossa" yani "Kızıl Sakal" diyorlarmış..

Çünkü O, 400 yıl boyunca, Fransızlar ve Romalılar arasında sürekli el değiştiren Nice'i 1543'te kutsal Roma İmparatorluğu'nun elinden alıp, burayı Fransızlar'ın himayesine verir ve Nice'in tarihine adını büyük harflerle yazdırır. Nice 100 yılı aşkın bir süre Fransızlar'ın elinde kalır. Bu yüzden Nice gezimizin bizim tarihimiz açısından - unutulmaması gereken- en önemli ayrıntılarından biridir bu, diğeri de ilk kuranların Foça'lılar oluşudur. Bu bilgileri aklıma mıh gibi çiviliyorum.

Ve..biraz da güneşli, liman yolunu dolaşıyoruz...



PROMANADE DES ANGLAİS - İNGİLİZ GEZİNTİ YOLU

Palmiye ağaçlarıyla çevrili, pırıl pırıl bir Akdeniz ve masmavi gökyüzünün buluştuğu  upuzun bir kordon boyu burası.  'İngiliz Gezi Yolu' olarak adlandırılmasının nedeni ise, adı üzerinde İngilizlerle bağlantılı elbette. Nice'i ilk turizme açanlar İngilizler'dir. İngiltere coğrafi konumuyla soğuk, puslu ve bol yağışlı bir ülkedir. Bu yüzden 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren burayı keşfeden İngiliz Aristokrasisi kışı Nice'de geçirerek sahil boyunca panoramanın tadını çıkarırlar. Ve, 1820'de sahil boyuna 7 km.lik yol yaparlar.  Güzel şemsiyeli kadınlar, centilmenler bu yolda yürüyüşler yapar, denize karşı oturup dinlenirler. Yerel halk aileleriyle, çocuklu kadınlar bebek arabalarıyla, sporcular, bisikletliler derken...'İngiliz Yolu' günümüze kadar bu özelliğini korur. 

Cote d'azur bölgesi yüzyıllar boyunca sanatçılara ilham olmuş. Akdenizin yumuşak iklimi ve havasını solumak için Rus aristokrasisinden, İngiliz burjuvazisine dünyanın en zengin ve en meşhur sanatçıların gözde sayfiye yeri olmuş. Bugün Nice ve özellikle 'İngiliz Gezinti Yolu'nun bulunduğu lokasyon, aristokrat ailelerin, şöhretlerin ve zenginlerin malikaneleriyle doluymuş.

Kraliçe Victoria, Winston Churchill, Lord Mountbatten, İskoç yazar Robert Louis Stevenson, Agatha Christie, Virginia Woolf, Picasso ve Matisse... hayatlarının bir bölümünü Cote d'azur' da geçirmiş.


Kıyı şeridinde harika beach clublar görüyoruz. Buradaki plajların hepsi halka tahsis edilmiş. Anlayacağınız hiç bir işletmenin tekelinde özel bir plaj yokmuş Nice'de. Neredeyse yılın 12 ayı denize girilebiliniyormuş Nice'de. Nice'in iklimi biraz da Antalya iklimine benziyor. 



Yolun karşı tarafında ise mimarileriyle dikkat çeken lüks Oteller, harika cafeler ve restoranlar görüyoruz. Özellikle zarif mimarisiyle pembe kubbeli yapı, 5 yıldızlı Hotel Negresco 1920'lerden kalma nostaljisiyle hemen fark ediliyor. Art-Deco tarzdaki Palais de la Mediterranee'de yine dikkat çeken yapılar arasında. Ayrıca iki sanat müzesi; Musée Masséna ve Musée des Beaux Arts'da merkezin en güzel malikaneleri arasında yer alıyor.


Massena Müzesi

19. yüzyılın lüks villalarından biri olan Massena Müzesi, Nice'in Fransa'ya dahil edilmesiyle kronolojik olarak düzenlenmiş; Fransız Riviera Sanatı ve tarihine ışık tutan eserler ve mobilyalarla donatılmış. Napolyon'un ölüm maskesi, Josephine'in sedef tacı, İmparatoriçe'ye bağışlanan altın, inciler renkli taçlar gibi...özel bir koleksiyona sahipmiş. İçini gezebilme fırsatımız olamasa da, sizin aklınızda bulunsun. Massena Müzesi oldukça merkezi bir yerde. 


İngiliz Gezi Yolu'nun en simge objesi ise, yerel heykeltıraş Sabine Geraudie’nin imzasını taşıyan La Chaise de SAB isimli eseri. Sıra dışı görünümü ile turistlerin ilgisini çeken 'Mavi Sandalye' devasa boyutlarıyla "burası sadece gezi yolu değil, aynı zamanda denize karşı oturup, manzaranın keyfini sürme yeridir" der gibi! :)


Ah yeterli zamanımız olsaydı da, şu meşhur mavi sandalyelere oturup güneşin batışını izleyebilseydik!. Gözlerimizi alamadığımız derin bir mavilik, bir ışıltı, bir dinginlik içinde o anları aheste aheste, sindirerek çekebilseydik içimize! Güzel olurdu elbette.  Ama sizin aklınızda bulunsun...buraya daha geniş zamanlarda gelirseniz eğer, bizim yerimize de bu keyfi sürün isterim.

20. Yüzyılın en büyük ressamlarından Matisse, Cote d'azur aşkını " her sabah uyandığımda bu harika manzarayı görebilseydim, ağzım kulaklarıma varırdı". diye tarif etmiş. Ve "bir santimetre kare mavi ile aynı mavinin bir metre karesinin aynı şey olmadığını, alanın yaygınlığının tonu nasıl değiştirdiğini..." anlattığı şey işte gördüğümüz bu manzara olmalı!.. 


Sabine Geraudie’nin  La Chaise de SAB isimli eseri önünde
bir hatıra fotoğrafı çekmeden ayrılmak istemiyoruz 'İngiliz Gezi Yolu'ndan.

Bu arada rehberimizin uyarısıyla, fotoğraf çekerken kadrajımıza, devriye gezen Fransız askerlerinin girmemesine dikkat ediyoruz. Çünkü 14 Temmuz 2016'da, Bastille Günü'nü kutlayanlara karşı -kasıtlı- yapılan saldırıda 86 kişi ölür, 200'den fazla insan yaralanır. Bu yüzden o günden itibaren Fransa'da 'Ohal' halen devam etmekte. Artık terör dünyanın her yerinde insanlığı tehdit ediyor!. Bir yandan güzel hayatlardan, güzelliklerden bahsediyoruz, diğer yandan dünyayı kana bulayan vahşetten, gözyaşı ve kederden de pay(ımızı) alıyoruz!.. Hayatın içinde hepsi var...


İngiliz Gezinti Yolu'nda yürüdükten sonra tekrar yolun karşı tarafına geçiyoruz. 
Serbest saatlerimiz dolmak üzere, biraz da Yeni Nice'i 
fazlaca açılmadan dolaşmak istiyoruz. 


Yüzüncü Yıl Anıtı

Promanade das Anglais'te yer alan Anıt, Nice'in 1793'te Fransa'ya 
 ilhak edilmesinin anısına 1893'te
 Cumhuriyet'in 100. yıl kutlamalarında dikiliyor. Ve
4 Mart 1896'da törenle açılıyor.


Anıt, Fransız bayrağına sarılmış Zafer Tanrıçası Nikea'yı temsil eden
bronz bir kadın heykel ile altta ince beyaz mermer piramidin üzerine oturtulmuş
iki kadın heykelden oluşuyor. En altta da bir yazıt bulunuyor.

Yazıtta Fransız Devrimi ve Cumhuriyetin 3. yılına dair bilgiler mevcut. 
Nice'in Fransa'nın bir parçası olduğunu ilan eden kararnameden alıntılara yer evrilmiş.

100. Yıl Anıtı'nın konumu da çok güzel. Promanade das Anglais'te ve Massena Meydanına
 oldukça yakın bir yerde, sevgiyle ve özenle korunmuş güzel bir anıt.

***

Biraz da yeni şehirde dolaşıyoruz. 


Avenue Jean Medecin Caddesi ve Meşhur Lafayetta

Galery Lafayette’in hemen önündeki cadde Jean Medecin Caddesi

Nice'in kalbi, Massena Meydanı'ndan Galeri Lafayetta'ya doğru ilerliyoruz. 
Burası şehrin en dinamik olduğu yer. 


Zone Pietonne - Yaya Yolu

Jean Medecin Caddesi'ni arkamıza alarak sağ taraftan yaya yoluna giriyoruz. 
Alışveriş mağazaları, küçük butikler, restoranlar, kafe barlar... pizzacılar...
sokak sanatçıları, kültür ve sanat galerileri ile dolu. 
Her yer renkli, capcanlı ve hareketli...


La Taverna Massena'da akşam için hazırlıklar yapılıyor.  


***


Vee buluşma vaktimiz geliyor.
Yaklaşık 3 saatte Nice'i bu kadar gezebildik. Elbette görülecek daha pek çok 
yer var ama yine de zamanımızı iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum.

Belki birgün yine geliriz kim bilir? Şimdi veda zamanı!..

Nice, pırıl pırıl ışığıyla, azur mavisi deniziyle, güneşiyle...
ve tatlı meltemiyle, yüzümüze gülücekler konduran zarif ve alımlı bir şehirdi!
Nede olsa o, Zafer Tanrıçası Nike'nin şehriydi!. 



4 yorum:

  1. Elegant Avrupa'nın ''elegant'' nitelemesini sonuna kadar hak eden bir kenti gerçekten. Çok şık, temiz, düzenli, sanatla iç içe. Apollon Heykeli'ni hep arkadan çekmişsin ya, epey gülümsettin beni. Neyse başındaki desenleri göremeyecektik yoksa:) Foçalılar olayı çok ilginçmiş. Bravo valla. Evlerin arasındaki o daracık sokakların hava koridoru görevi üstlenmesi iyi, güzel de, acil bir sağlık problemi olduğunda ambulans nasıl girecek diye düşündüm. Ya da itfaiye. Belki ona göre sistem geliştirmişlerdir, kim bilir..

    Çok güzel bir tanıtım olmuş. Merakla ve keyifle okudum, birçok şey öğrendim. Ellerine sağlık Esinciğim.
    Teşekkür ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Avrupa’nın cazibe merkezlerinden olan Cote d'azur Bölgesi gerçekten çok güzeldi. Sırf bu bölgeye, merkezine Nice'i, Cannes'i veya Monaco'yu alarak bir tatil programı gerçekleştirilebilinir. Biz 3 saatte yine de iyi gezdik. Çünkü Nice‘te gezilip görülmeye değer yerlerin büyük bölümü, Vieux Nice ile Promenade des Anglais arasında yer alıyor. Ama, Nice Kalesi'ne çıkmayı ve oradan panoramik açıdan Nice'e bakabilmeyi, ünlü ressam Matisse'nin zengin resim koleksiyonu ile bulaşacağım Matisse Müzesi'ni ve Notre Dame de Port Kilisesini görebilmeyi ve Villefrance Koyu'na tekne gezisi yapabilmeyi de doğrusu çok isterdim. Tabi bunlar 3 saate sığamaz ;) Buna da şükür elbette! Artık bizim göremediğimiz yerleri de sevgili gezgin dostlarım tamamlasınlar, gezip anlatsınlar :)

      Eski Nice’in tarihi sokakları evet çok daracıktı. Ama aklımda kaldığı kadarıyla Massena Meydanı’nı merkez olarak alırsak şehirleşme hac şeklinde düzenlenmiş. Ve aralarda da ana yollar daha bir genişti, etrafı paralel ve bitişik nizam bir yapılaşma vardı. Üstte Vieux Nice’in tarihi sokakları görselinde kaleye çıkılan yolu gösteren cadde geniş örneğin. Apollon heykeli, 3/2’lik açıyla sanki böyle daha gizemli :) Ziyaretine ve değerli yorumuna ben teşekkür ederim Zeugmacığım. Sevgilerimle…

      Sil
  2. Ne güzel bir şehirmiş, içim açıldı resimlere bakarken. Sizin gezi yazılarınızı seviyorum 🙂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Derya,
      Çok teşekkür ederim Sevgili Derya. Nice çok güzeldi. Dilerim siz de görmeği çok istediğiniz yerlere gidersiniz. Sevgilerimle...

      Sil