26 Mayıs 2010 Çarşamba

Şiir tadında...



Güneşle Ört Kendini

"Söylenmemiş tümcelerle bak ufuk çizgilerine.
Ağarmamış günlerinle doğ ruhunun saçak altlarına."

"Say ki imkansızı istedin.Oltasız yakalanan balık,
kementsiz tutulan vahşi at, kuyruksuz akrep,
karada yaşayan deniz kızı...

Düşlerince çoğalt, eşitle kendine imkansızı.
Zirveye beş kala, geride bıraktığın böcek izlerine
gül kahkahalarla." 

(*)



(*) Yedi Yeşil Fil  "Güneşle Ört Kendini" - Gönül Çatalcalı (Öykü)

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Atatürk'ten Son Mektup!


Atatürk'ten Son Mektup

Siz beni halâ anlayamadınız.
Ve anlamayacaksınız çağlarca da...
Hep tutturmuş “Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u”diyorsunuz.
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemâl' i anlamak bu değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Uzaktaki yakın sesler!

 

Taş Devri'nden kalma binlerce yıllık kaya resimleri ve oymaları ile günümüze değin gelen 2.000 yıllık küçük kil heykelciklerden dünyanın en güzel tunç heykelleri ve büstlerine kadar, en zengin oyma ve heykel sanatı ürünlerinin yer aldığı…Yaban ve vahşi hayatın yanında, umut coşku ve hüznü de yaşayan, sıcacık insanlar ve hayat fışkıran renkleriyle içimizi ısıtan keşif ve aşkı uyandıran topraklarıyla Afrika KıtasıVe coğrafyaya özgü aletlerle çalınan geleneksel müziği karmaşık ritmiyle harmanlayan, dinlemekten çok çeşitli ritimlere uygun pek çok dans biçimini, köle ticaretiyle Amerika'ya taşınan, müziği bugün bütün dünyada beğeniyle dinlenen soul, jazz, blues, reggae ve benzeri müzik türlerinin de kökeni olan Afrika Müziği 'ne olan hayranlığım gün geçtikçe beni daha da etkiliyor...

11 Mayıs 2010 Salı

" Yazmasam deli olacaktım "

Sait Faik Abasıyanık
18 Kasım 1906 - 11 Mayıs 1954

“...Niyetim yazı yazmak bile değildi. Balığa çıkacaktım. On kuruşa kahve, yirmi kuruşluk köylü cigarası içecektim. Kaybettiğim her şeyi; insanlığı, cesareti, sıhhati, iyiliği, saffeti, dostluğu, alın terini, sessizliği yeniden bulacak; belki yeniden bir adam olmasam bile bir temiz hayatın içinde hayran, meyus ve mahcup ölümü bekleyecektim. Aklıma ara sıra esen yazı yazmak arzusunu değil, kötü huyunu, bu tek kötü huyu muvaffakiyet, şöhretler düşünmeden ve ‘ düşünürsem Allah canımı alsın!’ düşüncesiyle yeniden bulabilirsem, kalemsiz kâğıtsız dağlara fırlayacak balığa çıkacaktım. Yazmayacaktım.

*****

“ Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”

*****

“ Hikayeyi böylece bitirebilirim. Benim bitirişlerimden biri olur. Olmasına olur ama hayır. Ne çarşıya çıkıyor, ne bembeyaz kahveye giriyor, görmek istemediğimin karşısına geçiyor, ne de kahveci ile konuşuyorum.

Evimde, odadayım. Çarşıya inemem. Otuz dokuz derece ateşim var. Üşüyor, titriyorum. Bir ara yanıyorum. Anam sirke koyuyor. Okuma artık yat, diyor. Işığı söndürüp gidiyor. Etrafı dinliyorum. Kaşık adanın köpeği hala havlıyor. Rüzgar camları dövüyor ve kapıları sarsıyor. Işığı yakıyorum…

Bu da bir bitiriş şekli ama bu da değil. Değil, bu da değil. Çarşıya inemem, o kadar.”
(*) Sait Faik Abasıyanık


Yorumsuz !
Bu olağanüstü güzel ifadelerin üzerine başka ne söylenebilir ki…

56. Ölüm Yıldönümünde büyük usta Sait Faik Abasıyanık’ı saygıyla anıyorum.

 


 

55. Yıl Anısı : Tesadüf a canım!
(*) Haritada Bir Nokta (1952) Sait Faik Abasıyanık
Fotoğraf: Ara Güler

9 Mayıs 2010 Pazar

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Bazen bir kuşun kanadında!


Dün,
Bütün gün ne yaptıysam şu üzerime çöken vinç kadar ağır, uyuşuk mu uyuşuk ve tembel kedi gibi miskin halimden bir türlü kurtulamadım. Yetmeyen bir uyku ile güne uyanınca insan sanki başka birine dönüşüyor. Bu beden bu huzursuz ruhun içine bir türlü sığamıyor.

Gün boyu söylenip durdum kendi kendime şikayet ettim her şeye…

Küçücük masum aksaklıklar dahi gözümde büyüdü de büyüdü! İçim daraldı. Bir kavanoz dolusu suyun içinde boğulmadan nefes almaya çalışıyor gibiydim! Balık gibiydim! Sudan çıkmış balığa benzer halim nasılda garip ve tuhaf geliyor bana…

Hiçbir şey yapmadım, yapamadım! Oysa ne çok şey vardı yapılacak. Elim hiçbir işe uzanamadı. Böyle sıkıntılı, tuhaf ve miskin halime hiçbir anlam veremeyerek kızdım durdum kendime! Garipsedim kendimi! Kendime yabancı gelen bir ben vardı benden çok uzak! O ben gitmiş, bir başka ben gelmiş gibi!

Aslında ben kıpır kıpır coşkulu, heyecanlı, koşturan….

Oysa biliyorum bu ruh çabuk değişir, gel-geç olur, gelir-gider hemencecik. Yarına da hiçbir şey kalmaz şaşırtır beni.

İnsan ne anlaşılmaz varlık böyle! Ne karmaşa, ne bilinmezlerle dolu. Halden hale giren, renkten renge dönüşüp duran! ”Kendi kendine dahi şaşırıp kalırken kendinden öte olup bitene şaşırmak niyedir ki! ” demeden edemiyorum.

Hayat bazen öyle, bazen böyle şaşırtıyor bizi! İnsana dair ne varsa, her şey!

Böyle düşüne ede, dala çıka bir o yana bir bu yana savrula dura! Geçirdim tüm günü.

Bu sabah,
Yepyeni bir güne merhaba derken, dünden bir eser yok bende! Pırıl pırıl bir günü kucaklamaya hazırlanırken, perdemin arkasından yansıyan siluetleriyle saksılarıma yerleşen sevimli misafirlerim! Güzel geçecek bir günü bana müjdelercesine tebessüm ettiriyor yüzümü…

Dünde kalan hüzünlerim, rüzgarlara savrulup uzak diyarlara gitmiş, yerini yüzüme vuran meltemlerin hafif serinliği içinde, yüreğime su serpilmişçesine tüy kadar hafifliğe teslim ediyor beni. Dingin, sakin ve huzurluyum bugün…

Ah şu parıldayan güneş, baharın renkli çiçekleri, balkonuma gelen misafir kumrular, öten kuşlar, içimi coşkuyla ferahlatan duygular…

Aydınlanan yüreğim ve sislerden arınmış aklımla, nefes alan bedenim pusulasını güneşe doğru uzatarak yolunu bulmaya çalışıyor şimdi…

Çünkü insan umutla, kendisini gülümsetecek ve yaşadığını hissedecek güzel şeylere tutunmak zorunda!..

Bazen gökyüzünün berrak maviliğine, bazen bir çocuk kahkahasına, bazen mis gibi bir bahar kokusuna,

Bazen de bir kuşun kanadında!....
Uçmak....


Esin Bozdemir


Fotoğraf & Video: izler ve yansımalar
( Video; daha önce yayınladığım Dumanlı Dağlar bölgesindeki çekimlerimizden oluşturulmuştur.)