30 Nisan 2014 Çarşamba

Bir tuğla da siz koyun!



Türkiye’nin en donanımlı ONKOLOJİ HASTANESİNİ tamamlamak için
bu çağrıya lütfen kayıtsız kalmayınız.

Avrupa'nın ilk onkoloji kenti için LÖSEV'in başlattığı
bu kampanyaya bir tuğla ile destek olabilirsiniz.
 
#‎BirTuğladaSenKoyarmısın‬

Tugla yaz 3406 ya yolla
(1 SMS 1 Tuğla = 10 TL)
 

29 Nisan 2014 Salı

Yeni Foça ve Dibek Kahve'nin Adresi Kozbeyli


Kuzey Ege Gezimizin son durağı Yeni Foça'dayız...

Taş evleri, dar sokakları, faytonları, kıyısında tekneleri, balık restoranları, kafeleri ve Ege’nin meltemlerini doyasıya içimize çekip…  tarihe yolculuk yaptığımız Eski foça’da günün tatlı yorgunluğunu;  ay ışığının altında harika deniz manzarası eşliğinde Foça’nın sahil restoranlarının birinde nefis deniz ürünleriyle gerçekleştirdiğimiz ziyafetin ardından, Yeni Foça ve dibek kahvesi ile meşhur Kozbeyli Köyü var sırada…
Yaz sonu gezimizin son bölümünü uzuuuun bir aradan sonra nihayet el çabukluğu ile anlatmak istiyorum.. zira tatil mevsimi kapıda yaz ha geldi, ha gelecek ben eski yılı bitiremedim halâ .)

25 Nisan 2014 Cuma

CAMILLE CLAUDEL'in dramı ve Rodin'in heykelleri...


Topluma mal olmuş, kimi yaşarken değeri bilinmemiş, kimi ise haksız övgülerle taçlandırılmış, kimi hayata veda ettikten sonra değeri anlaşılmış kayıp giden nice hayatlar vardır… Onlar ki sanatçılardır, dehalardır, liderlerdir… Ve bu sıra dışı insanların hayatları, sizleri bilmem ama benim son derece ilgimi çekmektedir.  Çünkü onlar farklı bakış açıları, dahiyane düşünceleri ile geleceği aydınlatmışlar, ardından unutulmaz izler bırakmışlardır.

Bu yüzden biyografi üzerine yapılmış, inceleme -araştırma kitapları ve romanları okumak ve ayrıca  tiyatroya ve sinemaya uyarlanmış görsel izlenceleri seyretmek en keyif aldığım anlardır.
Güneşin olmadığı soğuk ve puslu havalar ki, ben onları keyifsiz günlerden diyorum… işte öyle bir gündü dün! hava belki çok soğuk değildi ne de olsa bahar ayındayız, ama yağmur öncesinin iç sıkıntılı, kara bulutlu havası beni; ‘işte tam da zamanıdır film izlemenin…’ moduna getirdi..

21 Nisan 2014 Pazartesi

Blucin ve ‘Muhteşem Kot’un hikâyesi


7’ den 70’e kadın, erkek toplumun her kesiminden insanının vazgeçilmez giysisidir kot veya diğer adı ile blucin.  Her birimizin gardrobunda en az iki üç çeşit modeli bulunur. Her ortamda, her koşulda giyebileceğimiz can simidi giysimizdir adeta. Kolay kolay aşınmaz. Ütüsüz de giyilebilir. Pratik ve şıktır.
70’li yılların ortalarında, çocukluğumun kısa bir dönemini geçirdiğim Almanya’da Levi’s ve Wrangler marka blucinlerin ne kadar revaçta olduğunu ve ülkemizde yaşayan yakınlarımızdan ısrarlı bir biçimde sürekli sipariş aldığımızı anımsarım. Özellikle Levi’s marka blucinlerin kırmızı etiketli olması tercih edilirdi. Üzerinden yıllar geçti ve blucinlere gösterilen ilgi hiç bitmedi ve hatta giderek daha da çoğaldı. Model yelpazesi genişledi. Kullanım alanı daha da arttı. Sadece pantolonlar değil, etekler, ceketler, yelekler ve daha pek çok giyside ve eşyada kot kullanılır oldu.

14 Nisan 2014 Pazartesi

NatürKöy'de bahara merhaba

Bu haftasonu İstanbul’a yaklaşık 1-1.5 saat mesafede olan, Sapanca'nın Mahmudiye Köyü'nde yeşilin binbir türlü dokusunu barındıran bir vadinin tam ortasında, şelaleler, küçük göletler arasında 'NatürKöy’ de 'bahara merhaba’ dedik.   
Samandağları'ndan akıp gelen kar sularının mevsim yağmurları ile beslendiği Mahmudiye Deresi, yeşilliklerle bezeli doğal güzellikler içerisinden akarak Sapanca Gölü'ne dökülüyor. Baharla birlikte doğanın uyanışı, davetkâr renkleri, kokusu bizleri de kendi iklimine çekiyor zahmetsizce.  

11 Nisan 2014 Cuma

Penceremde sardunyalar açsın, petunyalar coşsun...


Güneşin en renkli zamanıdır Nisan. Ilık bir rüzgâr esintisi ve bahar çiçeklerinin mis kokusu insanın içinde kelebekler uçurur. Nedeni bilinmeyen heyecanlara sebep olan bir coşku ve mutluluk hali sarar tüm benliğimizi.. 
Özlemini duyduğumuz çiçek kokuları kapımızı çalıyor birer birer. Parklar, bahçeler renklendi. Laleler, sümbüller, papatyalar, erguvanlar… bu görsel zenginlikleriyle adeta; ‘siz karanlıklara bakmayın! Burada biz varız heyyyy!'dercesine umudu, coşkuyu, yenilenmeyi, güzellikleri gösteriyorlar bize. 

4 Nisan 2014 Cuma

Martin Luther King ve Hayali!


“Vicdanların Kimliklere Yenik Düştüğü Bir Ülkede Kimse Özgür Değildir..”     (*)
1 aralık 1955 Cuma günü, Alabama’nın Montgomery şehrinde, siyah terzi bir kadın, şehir fuarındaki işinden akşam 6’da çıktı. Çok yorgundu ve bir an önce evine ulaşmak istiyordu. Otobüsün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu. Yasalara göre ilk 10 sıra beyazlarındı. Siyahlar ise en arka bölümde yolculuk etmek zorundaydılar. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Beyaz sıralar dolduğunda ya da şoför gerekli gördüğünde siyahlar bu koltukları boşaltmak zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa otobüsten inmeleri gerekiyordu.
Birkaç durak sonra otobüsün beyazlara ayrılan kısmı dolup 4 beyaz yolcu ayakta kalınca şoför değişken koltuklarda oturan 4 siyah yolcudan yerlerini boşaltmalarını istedi. 3 erkek siyah yolcu itirazsız arka tarafa geçti. Ancak adı Rosa Parks olan kadın, artık iyice yorulmuş bir insana özgü kayıtsızlıkla hiç hesapsız hiç plansız o anda yerinden kalkmayı reddetti. Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı. O güne kadar tek bir anında bile politika düşünmemiş, evine birkaç kuruş götürmekten başka derdi olmayan emekçi Rosa Parks tutuklandı. Haber şehir sakinleri arasında hızla yayıldı. Siyahlar ve insan hakları savunucuları nasıl bir tavır alacaklarını tartıştılar. Pazar günü bir kilisede ortaya çıkan otobüs boykotu fikri benimsendi.