4 Mart 2020 Çarşamba

Lozan'dan tarihi ve panoramik yansımalar


Elegant Avrupa turumuzun, Cenevre'den sonraki destinasyonu ekstra kapsamında yer alan; Lozan - Montrö - Chillon Şatosu oluyor. Bu destinasyonları görmeden İsviçre'den geçmek olmazdı, zira her üçü de ziyaret etmeyi fazlasıyla gerekli kılıyordu. Hem tarihi dokusuyla, hem de muhteşem manzaralarıyla, "iyi ki gittik, gördük!" dediğimiz bir ekstra oluyor bizim için. Elegant Avrupa seyahatimizi sırasıyla kaldığımız yerden anlatmaya devam ediyorum.

Cenevre Bölgesi sınırlarında konakladığımız oteldeki kahvaltımızın ardından, sabahın erken saatlerinde Lozan'a gitmek üzere yola koyuluyoruz. Bir yanımızda Alp'ler, bir yanımızda üzüm bağları, sevimli küçük köyler ve Cenevre Gölü'nün içimize ferahlık katan panoramik görüntüleri eşliğinde, bıraksalar bıkıp usanmadan saatlerce seyir halinde olmaya razı bir ruh hali içinde yol alıyoruz.


Bu manzaralar her açıdan şahane kartpostallık görüntüler sunuyor bize! "Ah otobüs, tam da şurada bir duruverse!" dediğimiz, öylesine müthiş manzaralarla karşılaşsak da, yolun durumu buna müsade etmiyor. Biz de hayranlıkla, bir o yana, bir bu yana bakınıyoruz. Ola ki aracımız kısacık da olsa bir trafik lambasında dursa, bunu fırsat bilip, o dakikalarda denklanşörlerimize heyecanla basıyoruz. Açılar istediğimiz gibi olmasa da, pür telaş halde, biraz da çocukça muzipliklerle çektiğimiz fotoğrafları gösteriyoruz birbirimize :) fotoğraf karelerinde manzaradan çok selfi için uzanan kolları görmek güldürüyor hepimizi. Anlayacağınız keyfimiz yerinde, bu anları yaşadığımız için de 'şükür' hep dilimizde! Velhasıl "gezmek güzel şey!." diyoruz.


Düzgün bir şekilde ekilmiş yemyeşil tarlaları görüyoruz ve geleneksel yöntemle dizilmiş üzüm bağlarını. Asmaların hepsi öylesine muntazam ki, sanki bir çizgi üstüne çekilmiş gibi, her biri aynı hizada. Sarıkızlar ise adeta bir heykel gibi! hiç kıpırdamadan duruşları "hayat burada durgun akar, sakin seyreder" der gibiler!. Biliyorsunuz İsviçre, cins sarıkızlarıyla da meşhur :) belki de bu yüzden kendilerini ağırdan satıyorlar kim bilir? öyle bir eda içindeler ki! beden dilinden; "benim etim de, sütüm de özeldir." diyorlar:))

Ya Alp Dağları'na ne demeli! hem, heybetli duruşuyla -biraz tepeden bakar gibi-  hem, kollarını açmış, sanki bizi kucaklar gibi! Varlığını fazlasıyla hissettiriyor. Yön tabelaları ise Lozan'a yaklaştığımızın sinyalini veriyor bize.

Rehberimiz her zaman olduğu gibi, seyir halindeyken bizleri, yeni destinasyonumuz hakkında bilgilendiriyor. Ben de hem rehberimizin anlattıkları, hem de kendi okuyup araştırdığım derlemelerimle Lozan hakkında edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum size.


Heykeltraş: Clelia Bettua - Éole / Rüzgar Gülü 1994
Lozan, İsviçre'nin Vaud Kantonu'nda ve Cenevre Gölü kıyısındaki başkenti ve Uluslararası Olimpiyat Komitesinin de merkezidir. Ama Lozan'ın bizim için, ulusal tarihimiz için önemi çok daha başkadır elbette. Lozan demek, ülkemizin tam egemenlik ve bağımsızlığının, Türkiye Devleti'nin toprak ve hak bütünlüğünün ve sınırlarının kesin kez belirlendiğinin tüm dünya milletlerine, tabiri caizse '7 düvele' tasdik ettiren siyasi zaferin şanlı ve şerefli bir vesikası demektir. İşte o vesikanın imzalandığı yer Lozan'dır. Bunu sağlayan da İsmet İnönü'nün kararlı, istikrarlı, inançlı siyasi duruşudur. 
Bu yazı serisini hazırlarken öncesinde, Lozan kitabını okudum. Kitapta İnönü'nün diplomatik müzakerelerde gösterdiği adil ve eşitlik esasına dayanan tutumlarından öylesine etkilendim ki!. (Bilahare Lozan kitabını yazımın sonuna kaynak ve öneri kitap olarak ekleyeceğim.)  

Tekrar dönecek olursam Lozan'a dair bilgilere... Lozan tarihi açıdan da oldukça eski bir yerleşim. Öyle ki tarihi, Roma dönemine kadar uzanıyor. Bir zamanlar - 12. yy.'da - piskoposluk şehriymiş. Şehir Ortaçağ'da ekonomik olarak çok gelişmiş. 15. yüzyılın başlarında ise daha sonra üniversiteye dönüştürülen akademinin kurulmasıyla Lozan, entellektüel açıdan da önemli bir yer haline gelmiş. Daha sonra (1874'ten itibaren) Federal Mahkemelerin de merkezi olmuş.


Ve...harika bir yol seyrinin ardından Lozan'a giriş yapıyoruz.

İsviçre’nin en küçük yerleşimlerinden biri olmasına rağmen, üniversiteleri, müze ve sanat galerileri ile Lozan, İsviçre’nin refah seviyesi oldukça yüksek ve en gelişmiş şehirlerinden biri. Yemyeşil parklarıyla, trafiğin sessizce aktığı temiz ve sakin sokaklarıyla...daha şehire girer girmez Lozan; "burası huzurun adresidir" diyor bize. 




Lozan, eski şehir ve kıyı şehir 'Ouchy' olmak üzere iki farklı bölgeye ayrılmış. Biz turumuzu, Cenevre Gölü kıyısındaki Ouchy'den başlatıyoruz. Burada, kafe ve restoranlar, parklar, dinlenme alanları...ve lüks oteller yer alıyor.



Lozan'ın en hareketli bölgesi olsa da, hareketlilikte bir telaş hali yok yine de!. Yemyeşil çiçeklerle ve sanat eserleriyle donatılmış olan parklar ve kıyısında beyaz kuğuların süzüldüğü, karşıda ise tepeleri karlı Alplerin gölgesinde muhteşem manzaralar sunan bir Göl, en zarif haliyle karşılıyor bizi.


Ve daha fazlasını görmek üzere Ouchy'de göl kıyısında aracımızdan iniyoruz. 
Artık görseller eşliğinde Lozan'ı gezebiliriz.


***


Pırıl pırıl bir gökyüzü, masmavi berrak bir göl,
kuğular ve ördekler güneşin keyfini sürmekte, ahenkle yüzüyorlar. 


Halen sabah saatlerindeyiz.. Gün aydınlık, caddeler tertemiz ve sakin.
Sabah sporunu yapanlar, yürüyüşe çıkanlar ve yeni yeni kepenk kaldıran
kafe-bar tipi küçük işletmelerde hafif bir kıpırdanış var sadece,
bir de şehre giren birkaç tur kafilesinin oluşturduğu bir hareketlilik.
Grubumuzla birlikte kıyı şeridinde yürüdükten sonra
yaklaşık bir saat kadar da, serbest turumuz oluyor.


Tarihi bir çeşme
-1905- 


Ve meşhur Şato Otelin ana yola bakan cephesi,
göle bakan yüzü ise alttaki fotoda yer alıyor.


Château d' Ouchy 
Şato -Uşi- Hotel (Ouchy Kalesi) 

Günümüzde üç katlı ve 40 odalı bir Otel olarak kullanılsa da
aslında burası Ortaçağ'da Kale olarak inşa edilmiş.

İlk olarak 1170 yılında Lozan Piskoposu tarafından Léman Gölü kıyısında bir kule inşa edilir,  bir asır sonra ise yeniden yapılandırılarak bu defa  Guillaume de Varax Piskoposları için müstahkem bir rezidansa dönüştürülür. Ayrıca hapishane olarak da kullanılır. 15. yy.da yakılıp yıkılır.  Vaud kantonu Bernesesleri'n ayrılmasından sonra 18. yy. da araziyi Jean-Jacques Mercier alır. Sadece kuleyi bırakarak, tüm yapıyı (1889 ve 1893 yılları arasında)  yeniden neo-gotik tarzda inşa eder. Yenilenen yüzüyle bu tarihten sonra otel olarak kullanılır. 

Bu arada Ouchy yani 'Uşi' derken burada çok önemli bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Tarihimizde bir değil, iki Lozan Anlaşması vardır. İlki, 18 Ekim 1912'de İtalya  Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanmıştır. Bu antlaşma, İtalyan tarihinde Trattato di Losanna yani 'Lozan Antlaşması' olarak geçmektedir. Oysa Türkiye tarihinde Lozan'da bir diğer anlaşma da 24 Temmuz 1923 tarihinde gerçekleşmiştir. Ve Lozan Antlaşması olarak tarihimize geçmiştir. İşte bu yüzden anlam karışmasını önlemek için, 1912'de yapılan anlaşma, bizim tarihimizde Uşi (Ouchy) Antlaşması olarak anılmaktadır.

Château d' Ouchy Lobideki Plaket: 
Şato Otelin lobisinde 1923 Lozan Anlaşması'nın Plaketi'nin yer aldığını biliyoruz. Ancak bu plaket sizi yanıltmasın. Lozan Antlaşması bu binada yapılmamıştır. İsviçre hükümeti, görüşmeler için Leman Gölü kıyısındaki Ouchy Şatosu’nu tahsis etmiş. Levhada ise, burada yapılan görüşmelere katılan ülkelerin adları yazılmış. Lozan Konferansı komisyon görüşmelerinin yapıldığı büyük toplantı salonu ise o günkü özelliklerini koruyacak şekilde yeniden restore edilmiş.

Şimdi gözlerimizi kapayalım ve bir an için, Lozan Konferansı'nın ilk başladığı tarihe doğru uzanalım.


Lausanne Train Station

Bundan tam 98 yıl önce, 11 Kasım 1922'de İstanbul’dan hareket eden Şark Ekspresi diğer yolcularla birlikte İsmet Paşa'yı, kentin yamaçlara yayılmış mahallelerini Ouchy Limanı’na ve göl kıyısına bağlayan Lozan'a taşır. Şark Ekspresi’nin getirdiği İsmet İnönü’yü, Lozan Garı’nın kapısında karşılayanlar arasında; Fransa Konsolosu, Lozan Belediye Başkanı ve Polis Müdürü ile Türk Konsolosu vardır. Türk ve Mısırlı öğrenciler ise büyük bir heyecan ve sevinçle, Türk heyetine alkışlarla "hoşgeldiniz" derler. (Görsel: buradan)


Lausanne Palace

İsmet Paşa ve beraberindekiler, bu sevinç gösterileri arasında alkışlarla, gara en yakın bir otele, Lozan Palas’a yerleştirilir.(Görsel: buradan)


Mont Benon Gazinosu

Lozan Konferansı 20 Kasım 1922'de sahil kentin en güzel binalarından biri olan Mont Benon Gazinosu'nun geniş konferans salonunda başlar. (Görsel buradan)

Konferansa, Birleşik Krallık, (Büyük Britanya) Fransa, İtalya ve Türkiye (İsmet İnönü başkanlığında TBMM temsilcileri) katılır. 1. Lozan Konferansı süreci bir gün değil, beş gün değil...tam onbir hafta sürer. Müzakereler ise çoğunlukla Ouchy Şatosu'nda olur. Katılımcılar Lozan'ın en prestijli Otelleri'nde, kimi göl kenarındaki Beau Rivage'de, kimi Lozan Palas'ta, bazı heyetler de diğer şehir merkezindeki otellerde  konaklar.


 Beau Rivage Palace 

Konferans, İtilaf Devletleri'nin Türk temsilcilerine tepeden bakan tavrıyla açılan, bunun yanında emrivakilere boyun eğmeyen Türk heyetinin haklı tavrıyla kesintiye uğrayan ama asla taviz vermeyen çetin diplomasi dersi olarak da okunabilecek, zorlu müzakerelerle sürerken masaya; sınırlar, boğazlar, kapitülasyonlar, imtiyazlar, tahvil ve senetler...yatırılmıştır.


Lozan Üniversitesi - Rumine Sarayı 
Günümüzde Üniversite kütüphanesine, güzel sanatlar, 
doğa ve tarih bilimleri müzelerine ev sahipliği yapıyor. (Görsel: buradan)

Zorlu süreçlerin ardından 11 haftanın sonunda görüşmeler, temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te kesintiye uğrar. 

İkinci Lozan Konferansı; 23 Nisan 1923'te tekrar başlar. Savaş tehdidiyle barış ümidinin defalarca karşı karşıya geldiği, aylarca süren uzun, sert, yorucu tartışmaların ardından nihayet taraflar 24 Temmuz 1923'te Lozan Üniversitesi'nin Rumine Sarayı'nda Lozan Antlaşmasını imzalarlar. 
İmza günü Türk heyeti öylesine büyük bir törenle karşılanır ki. Türk heyetinin kaldığı Lozan Palas renk renk bayraklarla donatılır. Otelin en göze çarpan giriş holüne dostluk belirtisi olarak, kırmızı beyaz Türk armasıyla, mavili beyazlı Yunan Arması takılır. Otel sahibi ve garsonlar pür telaşlıdır. Otelin önü alabildiğine kalabalıktır. Herkes gran tuvalet giyinmiş vaktin gelmesini beklemektedir. Davetiye kartını alamayanlar rica minnet "aman bir bilet" demektedirler.  
Öğlen  ikiye doğru Lozan Palas'ın kapısından Mont Benon Parkı'nın önündeki heykele kadar iki sıra otomobil dizilmiş, kapının önü mahşer gibi...delegelerin otomobillere binişini, inişini izlemektedirler. Birkaç dakika sonra, küçük Türk bayrağı takılı otomobil, kalabalığın arasından Üniversite'nin bulunduğu meydana kadar ilerleyecektir.  
Evlerin pencerelerine, sarayın etrafındaki bahçelere, damlara, yollara, Ripon Meydanı'nın etrafına yığınla insan seli yağmış, Üniversitenin merdivenlerinde ise polisler sıralanmış...İsmet Paşa'nın Sarayın kapısına gelmesini beklemektedirler.  
 
Herkesin gözü İsmet Paşa'nın üzerindedir. Barış Anlaştması'nın imzalanacağı salon, yüksek tavanlı ve mahkeme kürsüsünü andıran bir oturma düzeni içinde, delegelere ayrılmış büyük bir masanın üzerinde, antlaşma metinleri ve protokollerle.. hazır edilmiştir.   Veee Türkiye'yi temsil eden 'İsmet Paşa  tek başına, her zamanki vakur, ciddi duruşu ile, istediğini yapmış, hakkını almış bir insanın sukunet ve soğukkanlılığıyla, 7 düveli karşısına alarak; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisine gönderdiği tarihi kalemle -24 Temmuz 1923- tam saat üçü dokuz geçe, siyasi zaferin şanlı ve şerefli bir vesikası olarak Lozan Barış Antlaşması'na imzasını atar. 
Lozan'da sadece savaşın değil, barışın da aylar süren ne büyük bir mücadele olduğunu asla unutmamalıyız. İsmet Paşa'nın attığı bu imza ile, ülkemizin tam egemenlik ve bağımsızlığının, Türkiye devletinin toprak ve hak bütünlüğünün ve sınırlarının kesin kez belirlendiğinin tüm Dünya Milletlerine tasdik ettirirken aynı zamanda 9 yıllık genel Avrupa ya da  Dünya Savaşı da o imzanın atıldığı anda artık sona ermiş oluyordu. Böylece Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Asırlık Hesaplar" görülmüş ve yeni bir devlet, büyük fedakârlıklarla elde ettiği “istiklalini” bütün dünyaya kabul ettirmişti.


Lozan Konferansı'na basın gözlemcisi olarak katılmış olan Ali Naci Karacan'ın aylar süren müzakere konferans sürecini belgelerle ve anılarıyla birlikte başka tanıklıklarla pekiştirerek yazdığı Lozan kitabı bir başyapıttır. Anlaşmanın tüm detaylarını bu kitap sayesinde öğrendim. Bir kez daha Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşları ile, Lozan Anlaşması'nın baş kahramanı İsmet İnönü'yü sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun. Kitapta emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Bu kitabı herkese öneririm. 

Çıktığımız bu tarihi yolculuktan sonra, yeniden dönelim günümüze ve başlayalım kaldığımız yerden Lozan'ı anlatmaya...

Biraz da Ouchy'nin kıyı şeridinde dolaşıyoruz.


***
  

İnce ve uzun parmaklı insan eline benzeyen bu ağaçlar bir hayli ilgimizi çekiyor. 
Hele güneşin yansıttığı  gölgelerde, dallar şekilden şekile girince...
ne hoş görüntüler oluşuyor.  


İsviçre demek 'saatleri ayarlama enstitüsü' demek!
Gördüğünüz Olimpiyat Saati ve süre işliyor :)


Port d'Ouchy 

Satranç taşları oyuncularını bekler :))


Heykeltraş Angelo Duarte'nin
Ouverture au Monde / Dünyaya Açılış adlı eseri


bir tatlı huzur almaya gelen, bir Lozan sakini!


***


Ouchy Limanı

Ouchy Limanı'ndan  kalkan gemiler; Vevey, Morges, Montreux,
Evian, Thonon, Nyon ve Cenevre'ye gidiyor.



akreple yelkovan her yerde karşımızda :)


***


Leman Gölü kıyısında yürüdüğümüz ve 
zaman dursun istediğimiz anlar...

Zaman akıp gidecek elbette...
o halde ânı, fotoğraf karesinde dondururuz bizde:) 


Leman Gölü kıyısında gördüğümüz bu plakalarda
Beau Rivage Palace Oteli'nde gerçekleşen Lozan Konferansı'na dair bilgiler yer alıyor.
(Otel de Gölün karşı tarafında)
Ayrıca 1861'de kurulan otelde günümüze gelinceye kadar konaklayan; 
Winston Churchill, Mikail Gorbaçov, Charlie Chaplin, Elisabeth Taylor 
gibi ünlü simaların isimleri ve imzaları da göl kenarındaki plakalarda sergileniyor.


İsviçre'nin en ünlü askeri: General Henri Guisan 
(21 Ekim 1874 - 7 Nisan 1960)

İkinci Dünya Savaşı sırasında İsviçre halkını ve ordusunu 1940 yılında 
Nazi Almanyası tarafından olası bir işgale karşı direnişe hazırlamak için, 
etkin bir şekilde seferber etmesiyle anılır. 
(Atlı bronz heykel, Beau Rivage Palace Oteli'nin önündeki parkta yer alıyor.)


Olimpiyat Müzesi
1993’te kurulan ve 1995’te Avrupa’da yılın müzesi seçilen 
Lozan Olimpiyat Müzesi'ni  ne yazık ki sadece karşıdan görebildik. 


İsviçre'li heykeltraş Nag Arnoldi'nin (1928) 
Olimpiyat bayrağını göklere doğru taşıyan 5 sporcunun 
stilize edildiği bronz heykeli Atamızın; 
"Bir milletin sporda gösterdiği azim onun geleceğini yükseltir."
 sözlerini anımsatıyor bize.
Heykel, Olimpiyat Müzesi Koleksiyonuna aittir.


Olimpiyat Müzesi'nin içini göremesek de
bahçesinden birkaç görüntü almayı başarabildik yine de...
Spor temalı heykeller oldukça ilginçti...


Lozan Quai de Belgique'de "Minnettar Belçika" heykeli.

1. Dünya Savaşı’nda Belçikalı Mültecilere kucak açan 
büyük hayırsever Mary Widmer anısına dikilmiş olan heykel.


Leman Gölü'ne hayran bakan bu güzel 'Gölün Bakiresi' imiş! 


Lozan gezimizde biz, hepi topu bir saat kadar sürede ancak Ouchy'de Leman Gölü kıyısında  dolaşabildik. Lozan'ın bir de tarihi şehri var tabi. Yerleşimin biraz tepede olduğu. Burada Lozan Katedrali, Tarih Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi ve özellikle Rumine Sarayı görülecek yerler arasında... Sizin aklınızda olsun Lozan'a geldiğinizde "tarihi şehri görmenin en pratik yolu nedir?" biraz araştırdım. Ouchy'den yerli halkın metro veya ficella adını verdiği fünikülere binerek 13. yüzyıldan kalma kilisenin etrafına inşa edilmiş tarihi alışveriş meydanına Place Saint François ve Bölgenin en iyi manzarasına hakim Lozan Katedrali'ne girip burada çan kulesine çıkabilir ardından; Katedralin yanından Lozan Tarih Müzesi'ni ziyaret edebilir...daha sonra Katedralin hemen alt tarafında ye alan ve Ortaçağ'dan bu yana pazar yeri olarak kullanılan Place de la Palud'u gezebilirsiniz. Pazar Yeri'nin en etkileyici görünüme sahip yapısı ise 17. yüzyıldan kalma çörtenler, saat kulesi ve kemerleriyle Hotel de Ville yani Belediye Sarayı imiş. Artık siz de buraları bizim yerimize gezersiniz.  

Bizim için en önemlisi, ulusal tarihimizde bir dönüm noktası olan 'Lozan Barış Antlaşması'nın yapıldığı coğrafyada üstelik en çok müzakere süreçlerinin yaşandığı lokasyonlarda tarihin izlerini sürmek... ve aynı zamanda hafızalarımızdan silinmeyecek güzelliği ile Aplerin ve Leman Gölü'nün muhteşem panoramasında o tertemiz havayı solumak...oluyor. Böylece anılar kervanımıza Cumhuriyetimizin en anlamlı yadigarlarından birini eklemiş oluyoruz.  

Artık Lozan'a veda etme zamanımız geliyor. Tarihi yolculuğumuz Montrö ile devam edecek. 
Takipte kalınız sevgili dostlarım...

Esin Bozdemir


ELEGANT AVRUPA TURU DESTİNASYONLARI

CENEVRE - ANNECY - MARSİLYA
ST PAULDE VENCE - CANNES - NİCE - MONACO MONTE CARLO

***

24 Temmuz 1923 yılında Lozan Antlaşması'na konulan ek protokolle 
zorunlu göçe tabi tutulan mübadillerin anısına yapılan 'Samsun Alaçam Mübadele Müzesi' Türkiye'nin ilk mübadil müzesidir. İlgili yazı buradadır

11 yorum:

  1. Lozan tarihimizin en önemli sayfalarındandır. İyice okuyup anlamak gerekiyor. Yoksa kulaktan dolma bilgilerle gerçek dışı şeylere inanılıyor. Çok güzel bir şehirmiş bu arada. Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Kesinlikle tarihimiz için bir milad sayılan Lozan Antlaşması etraflıca okunup anlaşılmalıdır. Ve Lozan'da sadece savaşın değil, barışın da ne zorlu bir süreç olduğunu, İsmet İnönü'nün, Türkiye'yi büyük bir savaşın dışında tutmayı başararak, hem ülkemiz hem de dünya barışına ne büyük bir hizmette bulunduğunun asla unutulmaması gerektiğinin, bilinmesi gerekir. Konferansa Basın gözlemcisi olarak katılan, Ali Naci Karacan'ın, Lozan Barış Konferansı anılarını, belgeler ve başka tanıklıklarla 1943'te kaleme aldığı "LOZAN" kitabını herkesin ama özellikle yeni jenerasyonun mutlaka okumasını öneririm. Bugünü anlamak için geçmişi iyi bilmek gerekir. Değerli yorumunuza ben teşekkür ederim.

      Sil
  2. Ben bu kadar emek verilmiş, bu denli emek verilmiş, harika fotoğraflarla bezeli yazılara "yansımalar" gözüyle bakamacağım Esinciğim. Lozan'a dair başlı başına bir tanıtım kitapçığı niteliğinde, en kalitelisinden hem de;) Yine yeniden gelip okumalık olmuş. Bir defa asla yetmez sayın rehberim:)

    Ellerine sağlık diyor, teşekkürler ve sevgiler gönderiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma;
      Aydınlık dostlarım olmasa, benim izlerini sürdüğüm yansımalarım neye yarar ki:) Emeğe gösterdiğin değere ve güzel sözlerine çok çok teşekkür ederim Zeugmacığım. Ziyaretin beni her zaman mutlu eder. Benden de en içten sevgilerle...

      Sil
  3. Çok güzel bir şehirmiş Lozan. Fotoğrafları çekenin de hakkını da vermek lazım, çok güzel kareler... Bahsi geçen Lozan kitabını merak ettim, Lozan`la ilgili bilgim okulda öğrendiklerimle sınırlı işin doğrusu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mutlu Eller,
      Coğrafi güzellikleri yanısıra, refah seviyesi yüksek, dingin ve huzur dolu bir şehirdi Lozan. Fotoğrafları eşimle birlikte çekiyoruz. Ancak profesyonel çekimler eşime aittir. Teşekkür ederiz Semi. Tarih bilgilerimiz pek çoğumuzun okulda öğrendikleridir. Gerçekleştirdiğimiz bu geziler, tarihi bir kez daha derinlemesine öğrenmemde bir vesile oluyor. Yerinde görerek öğrenmek, anlamak kesinlikle çok daha kalıcı oluyor. Esenlikle...Güzel bir hafta sonu dilerim.

      Sil
    2. Bu arada 'Lozan' kitabını kesinlikle okumanı öneririm.

      Sil
  4. Güzel yazan kalem değildir, demişti; ben ilkokuldayken bana güzel, boyuma göre ve kaliteli bir dolmakalem alan amcam. İlk olarak da "güzel yazan kalem değildir," cümlesini yazdırmıştı o kalemle. O zamanlar dolmakalemle yazmak makbüldü, tükenmezle değil:) Yazıdan ne kadar alakasız bir yere geldim gibi değil mi?:) "Manzaralar şahane kartpostallık görüntüler sunuyor bize," demişsin ya, işte oradan... Mesele görmek, hissetmek, biriktirmek ve sevmek... Dolayısı ile sevdirmek:) Yine güzel bir gezintiydi:)

    Yazıyı geçen hafta okumuştum. İlk işim İş Bankası'na gidip kitabı almak olmuştu:) Bunun için de ayrıca teşekkür:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      Adam olacak çocuğu, gözünden anlamış olan amca, öngörüsünde de yanılmamış ve hediye seçiminde de tam isabette bulunmuş. Şimdi o çocuk, // satır aralarında dahi, zaman tünellerinde geziniyor // eline ne verirsen yazıyor! Mazereti yok, bahanesi çok! içi dolu :) Çünkü o da "görüyor, hissediyor, biriktiriyor, seviyor"...yazıyor da yazıyor :) İyi ki yazıyor!. Cümlelerine en güzel yanıtım kısaca 'bilmukabele' idi :) tutamadım kendimi ben de yazdım işte ;)

      "Lozan" kitabını eminim ilgiyle okuyacaksın. Gerçek tanıkların gözünden, belgelerle anlatılan tarihi olaylar çok daha doyurucu ve etkileyici. Ziyaretine asıl ben teşekkür ederim buraneros. Esenlikle...

      Sil