21 Aralık 2016 Çarşamba

"Savaş Sanatı" kitabından yaşama dair...


Zor günlerin içinden geçerken, yaşadığımız endişe ve korkular, bilinmezliğe doğru sürüklenişimiz ve en kötüsü de çaresizce olup bitenleri seyretmek sizi bilmem ama inanın, benim kalbimi acıtıyor artık! Hatta zaman zaman nefes alamayacak kadar kendimi boğulmuş ve huzursuz hissediyorum! hele ki hava böylesine puslu ve kasvetli olunca!. Ne, yağmur şöyle bardaktan boşalırcasına yağıyor, ne de kar, ipek gibi lapa lapa yağayım diyor!. Yağsa da bir ferahlasak. Mevsimlerin bile tadı kalmadı.

Üst üste gelen ve ardı arkası kesilmeyen bombalar, şehit haberleri, yangınlar!.. tam biri bitti derken hadi bir daha, yine şehitler!..yine bombalar!.. nereye baksam dört bir yanımızdan kan damlıyor...Tüm bunlar yaşanırken, hiç bir şey olmamış gibi yapamıyorum! hal böyle olunca, yapacağım işlere de ne mümkün o-dak-la-na-mı-yo-rummm! kafayı yemek işten değil..

Tv'de haberleri dinlerken her an 'son dakika' yazısı çıkacak diye ödüm kopuyor. Yüreğim ağzımda, gözlerim faltaşı, endişe ve kaygı diz boyu, öylece izliyorum kanım çekilmiş bir halde! kalbimin 'küt küt' atan sesi, beynimin içinde balyoz gibi patlıyor. Ne ruhumuz ve psikolojimiz dayanacak bu gidişata, ne de zihinlerimiz. Ama dayana -bili-yoruz işte. Aferin bize. Ne de olsa Tanrı'nın sevdiği kullarıyız ya biz!. çelik gibiyiz maşallah bize!. Bu gidişle, korkarım ki insan olduğumuzu da unutacağız.

Aslında bugün Doğu Karadeniz gezimizi kaldığım yerden anlatmayı düşünüyordum size, ama hiççç havamda değilim. Zorlamak yok, geç olsun da yeter ki güç olmasın değil mi! Sonra, nicelik değil niteliktir bizim şiarımız. İşte böyle anlarda ve böyle haller içindeyken can yeleği gibi yetişiyor kitaplar imdadıma. Hem de elimde 3 kitap birden. Biri bitmek üzere, diğeri ortalarda, bir diğeri ise tam da bugün jet gibi giriverdi hayatıma;) 

Bu kitap kütüphanemin bir köşesinde dururdu, bildiğim, methini hep duyduğum bir kitaptı o, kitabın adı ise 'Savaş Sanatı' bendeniz bugüne kadar hep 'savaşla' ne işim olur benim' der, yan gözle bakar geçerdim yanından. Bir de dilimizde pelesenk olmuş, tutturmuşuz hep 'barış olsun', 'kardeşlik olsun' dedikçe, birileri de yok illa 'savaş olsun' deyip duruyor.  Sonra biz değil miyiz ki, yaşamın manâsına bile 'yaşam savaşı', 'yaşam kavgası' diyen!.. Aslında hayatın her zerresinde alabildiğine bir savaş hakimdir de bunu görmezden geliriz. Üstelik son zamanlarda Çin'in ünlü bilgesi Sun Tzu'da pek anılır oldu!. Hal böyle olunca, aldım kitabı elime ve yaklaşık 2.5-3 saat içinde bir çırpıda okudum.
Efendim kitabımız Çinli filozof Sun Tzu'nun günümüzden 2.500 yıl önce yazdığı "Savaş Sanatı" adlı eseri oluyor. 13 Bölümde toplanan ve tam 384 savaş teorisinden oluşan kitap her ne kadar savaş teorileri üzerine yazılmış olsa da aslında kitapta yer alan bu teorilere temel oluşturan ilkeler savaş alanında olduğu kadar ekonomik ve sanayi savaşlarına da kılavuzluk ederek, Ekonomist ve Politikacılara yol göstermiş hep.  
Tüm strateji uzmanlarının ve Harp Akademilerinin temel kaynak kitabı olan 'Savaş Sanatı' kitabında ana prensip "SAVAŞMADAN KAZANMAK" tır. Savaş ve rekabette üstünlük kazanma yollarını bulmak için fiziki unsurları, psikolojik faktörleri ve politikayı doğru bir şekilde analiz etmek gerekir-miş.
Kitap eski bir Çin öyküsü ile başlıyor. Aslında bu öykü 'Savaş Sanatı'nın bir özeti niteliğinde diyebilirim. 
Eski bir Çin öyküsüne göre, bir zamanlar bir Çin soylusu, zamanının en ileri bilim adamlarından olarak kabul edilen üç kardeş otacıdan en gencine, aralarından en üstün olanın kim olduğunu sormuş. 
Otacı cevap vermiş, "En büyük ağabeyim, hastalıkların ruhunu görüp, daha ortaya çıkmadan yok ettiği için, şöhreti evinin duvarlarından dışarı çıkmaz." 
"Ortanca kardeşim, hastalıkları ortaya çıktığı anda yok eder, bu nedenle onun şöhreti de yaşadığı mahallenin dışına çıkmaz." 
"Bana gelince, ben damarları açar, şuruplar hazırlar, masaj yaparım. Bu nedenle şöhretim her yere yayılır."
"Şimdi size sorarım hangimiz en üstün?" 
Bu konu üzerine yorum yapan bir Ming dönemi bilgesi, "İşte, liderler, komutanlar ve ülkeyi yöneten tüm yöneticiler için bundan daha önemli bir kıstas bilmiyorum" der. 
Yaşlı otacının sözlerine paralellik gösteren Sun Tzu'nun felsefesi de, aynı şekilde elinden geldiğince çatışmayı gereksiz kılmaya yöneliktir. 
Ve "Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır" 
Yine aynı otacının söylediği gibi Sun Tzu'ya göre de, savaşmanın çeşitli seviyeleri vardır. * En usta komutan, düşman tuzaklarını boşa çıkartır, * ondan daha az deneyimlisi, düşmanın destekçilerini yok eder; * daha sonra geleni, düşmanın askeri güçlerine saldırır; * en kötü komutan ise surlarla çevrili kentleri kuşatmaya kalkar. 
Öyküdeki en büyük kardeşin hastalıkları önceden tedavisi nedeniyle kimse tarafından tanınmaması örneğinde olduğu gibi, Sun Tzu da, eski çağlarda yaşamış en değerli savaşçı ve komutanların savaşları, aslında daha savaş başlamadan önce kazanmış olmaları nedeniyle tarihçiler tarafından yeterince bilinmediklerinin, bu nedenle de tarih tarafından gerektiği kadar değerlerinin anlaşılarak, ödüllendirilmediklerinin altını çizer.
Savaş konusuna duygusal olmaktan çok akılcı bir yaklaşım gösteren Sun Tzu bizlere, savaşmanın nedenlerinin doğru anlaşılmasının savaş sorununu ne şekilde çözüme kavuşturabileceğini, hatta çatışmaların daha ortaya çıkmadan ne şekilde önlenebileceğine kılavuzluk etmektedir. 
Askeri Bilge'nin doğru ve bir o kadar da düşündürücü sözlerinden bazıları.
  • Düşmanı ve kendinizi iyi biliyorsanız, yüzlerce savaşa bile girseniz sonuçtan emin olabilirsiniz. Kendinizi bilip, düşmanı bilmiyorsanız, kazanacağınız her zafere karşın yenilgiyle de tanışabilirsiniz. Ne kendinizi ne de düşmanı biliyorsanız, sizin için gireceğiniz her savaşta yenilgi kaçınılmazdır.
  • Kusursuzluğun doruk noktası, bin savaşta bin zafer elde etmek değildir. Kusursuzluğun doruk noktası, düşman güçlerine savaşmadan boyun eğdirmektir.

  • Dövüş ustası olanlar öfkelenmezler, kazanma ustası olanlar korkmazlar, akıllılar dövüşmeden kazanır, cahiller kazanmak için dövüşürler.

Sun Tzu'nun 'Savaş Sanatı'nda, Doğu Asya'da gerek psikolojinin gerekse bilim ve teknolojinin temelini oluşturan 'Taoizm'den önemli ölçüde etkilendiği gözleniyor. Bu kitaptan çıkaracağımız en önemli ana fikri, kitabı Türkçeye çeviren Adil Demir yapıyor;
Çin tarihi boyunca Taoizm, insan düşünce ve davranışlarındaki dalgalanmaların belirleyici gücü olmuştur. Yaşamın birbiriyle sürekli çelişen güçlerin karışımı olduğunu öneren Taoizm, maddesel ve zihinsel gelişmeyi öne çıkarır, teknolojik gelişmeyi vurgularken aynı gelişmenin yaratacağı tehlikelere de dikkat çeker; sürekli olarak insanlığın maddi ve manevi yönlerinin dengelenmesine çabalar. Siyaset alanında da Taoizm aynı şekilde, hem yönetenin, hem de yönetilenin yanında durarak zamanın ihtiyaçları çerçevesinde iktidarların oluşmasına ya da yıkılmasına destek olmuştur. 
Bu nedenle Tao düşüncesini yansıtmakta olan "Savaş Sanatı", sadece savaşın değil aynı zamanda barışın da kitabıdır.
Ne diyelim, 21. yüzyılda bugün bu kadar çok katmanlı, girift ve alengirli hayatın içinde eğer ki barış istiyorsak her birimiz, barış ki, hayatın her zerresinde (evde, işte, sokakta, durakta, trafikte ve nefes aldığımız yaşadığımız her yerde...) öncelikle kendimizle barışık olacağız...kendimizi geliştireceğiz, algılarımız ve zihnimiz daima açık olacak, aklı kullanmak için de onu çalıştırmak gerek, yani çok çalışacağız, çok okuyacağız.Yaşamak bir sanat ise eğer, yaşamımızın tasarımcıları da yine biz olacağız. Seçimlerimize dikkat edeceğiz, hayatımızı bir sanat eseri gibi tasarlarken de, onu dikkatlice işleyeceğiz... bu arada asla başkalarıyla değil, yarışacaksak eğer, daima kendimizle yarışacağız. Kendimizi bilgiyle, beceriyle donatacağız ve kendi kendimize yetmeyi öğreneceğiz...kendimize güveneceğiz, maddi ve manevi hayatı dengeleyebilmeyi bileceğiz. Sağlıklı bireyler, sağlıklı kurumlar, sağlıklı toplumlar yaratmak elimizde. Savaşmadan kazanmanın ve barışa ermenin yolunun hayata dair bu öğretiler olduğu kadar daima sevgiden geçtiğini hiç ama hiç unutmayacağız.

Yani malumunuz 'vechile' ;)  halâ' barış barış ' deyip, bir türlü barışı yakalayamamışsak eğer, görülen o ki zaten; içeride, dışarıda, işte, sokakta.. hemen her yerde kavgalar, çatışmalar, savaşlar hüküm sürüyorsa eğer!.. demek ki daha çokkkk fırın ekmek yememiz lazım, çokkkk çalışmamız!..

Tüm bunları, öncelikle bir kez daha kendime söyledim, sonra da ortaya karışık, -dileyen dilediğini alabilir- dedim. Aslında ismine takılıp bu kitabın yalnızca bir savaş stratejisi olduğunu düşünmeyin, bizi ilgilendiren tarafı yaşam kavgasındaki stratejimizde bize yol göstermesidir bunu da bilin istedim:)


 Esin Bozdemir
©İzler ve Yansımalar

11 yorum:

  1. Eski çağların önemli bir bilge adamı. Pek çok sözünü paylaştım. Henüz kitabı okumak kısmet olmadı. Okuma listem o kadar kabarık ki, nasıl bitecek bakalım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Evet özellikle 'sözler' bloğunuzda 'haftanın sözü' etiketi ile Çin'li filozoflara yer verdiğinizi anımsıyorum. Kitap tanıtımlarınızdan, sizin nasıl iyi bir okur olduğunuzu ve son derece istikrarlı bir şekilde okumalarınızı sürdürdüğünüzü görüyor ve sizi hep takdir ediyorum Bilgehan Bey...

      Sil
  2. Biraz önce Sun-Tzu resmini görünce face'de bütün arşivimi taradım. Ben de okumuş ve birkaç yıl önce paylaşmıştım, ancak size vereceğim linki bulamadım. Görmüş müydünüz? Mao, Stalin gibi ve onlardan eski bir çok doğulu liderin esinlendiğini ve verdiği stratejileri uyguladığını biliyorum. Benim okuduğu kitap daha değişik bir yayınevine aitti, galiba...

    Ayrıca, içinde bulunduğumuz şartlarda ben de hiç bir şeye doğru dürüst odaklanamıyor-um. Bir an önce eski durumuza gelmemiz isteğim ile, güzel bir akşamda olmanızı dilerim. Esenlikle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Osman Çağlar,
      Sun-Tzu hayata dair derin düşünceleri ve özlü sözleri ile adını sıklıkla duyduğumuz bir bilge. Bloğunuzda ya da face'de paylaşımınızı görmüş olabilirim Mehmet Bey. Evet, geçmişinden ders alan, okuyan, araştıran bu liderler kesinlikle dövüş sanatlarının ustaları olan Uzak Doğu'lu filozoflardan, bilgelerden etkilenmişler, onların stratejilerini uygulamışlar.

      *Aaa!!! :(( şimdi yorumunuza yanıt vermek üzereydim ki, tv. de yine 'son dakika' haberi ve yine 14 şehidimiz var!.. :(((Allahım yine ocaklara ateş düştü!.
      Çok üzgünüm :(( Ah ki ne ah!..
      Tüm bunların bedellerini kimler ödüyor!!gencecik fidanlar toprağa giriyor !! :((
      Şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine de sabırlar diliyorum!!..

      Ben de size ve ailenize 'iyi akşamlar' dilerken (artık hepimiz bu koşullarda 'iyi olabilmeyi' nasıl becerebilecek isek!..) temennilerinize de yürekten katılıyorum Mehmet Bey. Esenlik ve barış dolu günler dileği ile..

      Sil
  3. Bizim yaşadıklarımızın ne savaşla ne sanatla ilgisi var Esinciğim. Bilge insanların işiymiş o görüldüğü gibi. Uzakdoğu dövüş sporları bile selamlaşarak, nezaketle başlıyor. bizde ise hain pusular, canlı bombalar, gözünü nefret bürümüş suikastçılar var başrollerde. Savunmasız bir adamı arkasından kalleşçe vurup öldüren beyni yıkanmışlar! Bunu yaparken ''Allahü ekber!'' diye bağırıyorlar bir de. Ne dense boş, atı alan Üsküdar'ı geçmiş artık. Çok büyük bir çaba ve temizlik gerekli. Umut tazeleyebileceğimiz en ufak bir neden bırakmadılar. Kendimi gördüm sende. Hayattan zerre kadar zevk aldığım yok bu ara. Yazmak? Terörden bahsedebildim son yazımda. 24 saat geçmeden beyni yıkanmış o suikastçi çıktı, bugün 14 şehit haberi :(( Gidişat tahammül edilir gibi değil artık. Kanıksansın isteniyor adeta. Kaç ocak oldu ateş düşen??é!!!
    Durumdan nemalananlar var elbette. Ha, bir de ortalık yangın yeriyken saç tarayanlar var!!! Deli olmak işten değil!
    Yaz yaz bitmez ki Esincim. Birileri çıkıp yol gösterse, tam bir birliktelik sağlasak. Kurtuluş mücadelesi benzeri organize olsak. Vardır çaresi mutlaka. Mucize gibi bir şeydir belki ama vardır.
    Dilerim en kısa zamanda silkelenip aydınlığa ulaşmak kısmet olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      İçeride ayrı bir kavga ve kuşatma, dışarıda ayrı bir kavga ve kuşatma altındayız. 21. yy. da bugün yaşamda hiç bir karşılığı olmayan politikalarla yönetilen bir ülkede; Atatürk'ün (Gençliğe Hitabesi'nde) söylediği gibi; " gaflet (yanılgı), dalalet (sapkınlık) ve hatta hıyanet(ihanet) içinde olununca emperyalizmin tuzağına düşmek şaşırtıcı bir durum değil zaten!. Ayrıca, senin de altını çizdiğin gibi bizim bu yaşadıklarımızın Uzakdoğu’lu bilge savaşçıların savaş anlayışlarıyla da uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok. Her geçen gün daha zalimce, daha sinsice ve daha kalleşçe bir savaş hakim!.
      Sun Tzu'ye göre ''Gerçek zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir. Gerçek önder ise savaşmadan kazanan önderdir.' Şu yaşadıklarımıza en iyi örnek oluşturacak sözü ise; “Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen, bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikedesin.” ‘pardon bizi kandırmışlar! yanılmışız’ demenin bedeli 15 Temmuz’da yitirdiğimiz canlar ve bugüne gelinceye kadar binin üzerinde ki can kayıplarıdır!. İşte bu yüzden ne yazık ki bizler, hem tehlikeli hem de çok zor günlerin içinden geçiyoruz. Milletçe sarsıntı üzerine sarsıntı!. Ama umarsızlar da yok değil elbette! ta ki kendi canı yanınca anlayacak. Mehmetçiklerimiz sınırlarımızda vatan savunmasında… her can kaybında bizim de canımız yanıyor, tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun, Allah ailelerine sabırlar versin. Ve şimdi iş yine millete düşüyor, içine düştüğümüz koşullar bizleri yeniden tavır almaya yöneltiyor.

      Ne diyelim Zeugmacığım, diliyorum birileri toparlayıcı olur şu millete yol gösterir de, tıpkı Kurtuluş mücadelesinde olduğu gibi organize oluruz. Gün, farklı ideolojik söylemlerle didişme, ayrışma günü değil, birlik ve beraberlik ruhu içinde ‘VATAN’ cephesinde birleşme günüdür!. Öyle ki; "Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur!"

      Barış ve huzur dolu günler görebilmek ümidi ile… esenlikler dilerim.

      Sil
  4. Asıl savaş kendimizle diyebiliriz:) Kendimizi sürekli geliştirmeliyiz. Bu tarz kitaplar okumuştum ve hepsi de hayata dair çok güzel bilgiler içeriyordu. Ben de alayım bu kitabı bir ara. Teşekkürler bilgilendirme için. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Kesinlikle, önce iç huzur, içeride barış lazım bize. İnsan, kendine yabancı, kendine düşman kendisiyle kavgalı olursa neye, kime hayrı olabilir ki!. Çevreye, doğaya, insanlığa ne kadar zarar veren insan türü varsa mercek altına alındığında bunların, sorunlu, ruhen hasta, beyinleri yıkanmış ve en önemlisi kör cahil oldukları ortadadır. En büyük eksiğimiz eğitimsizliktir. Güçlü (devlet, kurum, insan..) olabilmek için kendini geliştirmek şarttır. Kitabı tavsiye ediyorum.. Ben teşekkür ederim. Esenlikle..

      Sil
  5. Mevsimler birbirine karıştı. Haberler can yakıyor. Karamsarlık herkesi sarmış. Her şeye rağmen hayat devam ediyor.
    Çinli düşünürlerin hayata dair deyişleri insana ne çok şey anlatır. Kitap isabetli bir seçim olmuş.Yaşama sanatı bir bakıma yaşama savaşı değil mi? Belki savaş sözcüğü itici geliyor ama mücadele etmeden yaşam sürdürülemiyor ki. Silahsız bir savaş ama bir uyum çabası, mantığın, aklın, sağduyunun yaşamla mücadelesi.
    Canlara kıymadan, yıkmadan, tahrip etmeden, zarar vermeden bu mücadeleler sürse keşke.Kitabı okumayı isterdim.
    Blogda sağ tarafta "Prévert ile ilgili eski bir yazınızı gördüm. Benim de çok sevdiğim bir şair. Kızımın önerisiyle blogda "Bir kuşun resmini yapmak" adlı şiirine uzun zamandır sağ köşede yer vermiştim.
    Esenlikler diliyorum. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Mevsimlerin birbirine karıştığı, acılarla yüklü garabet günlerin içinden geçerken, bizler de alt üst oluyoruz bu çok doğal!..olmayanların insanlığını sorgulamak gerek zaten!. Bizler bir şekilde hayat gailesi içinde tutunduğumuz, bizi hayata bağlayan şeylerle yolumuza devam edeceğiz ama bir gerçek var ki, ocağına ateş düşenlerin hayatı bundan sonra aynı olmayacak!. Ne diyelim, 'yönetmek' hayatı yönetmek, kitleleri yönetmek, orduyu yönetmek...konjonktürü bilmek ve doğru okumak.. ciddi bir iş!. bilgi ve birikim ister..Ne yazık ki .... bedelleri ödeniyor. Artık söz bitti! Şimdi göz bebeğimiz Mehmetçiklerimiz vatanımızı savunuyor. Allah yardımcıları olsun. Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum.
      Keşke silahsız, öldürmeden, kırıp dökmeden insanca konuşarak, aklın, mantığın, sağduyunun birikimi ile anlaşabilmek mümkün olsa.. Kitap önemli detaylarla dolu.

      Ve Prévert, sevdiğim bir şair, yazar. Evet, anımsıyorum...bir ara paylaşıyordunuz bloğunuzda.Sanat iyi ki var. Dövüşmeden, daha insanca, daha yumuşak bir dille duyguları, düşünceleri yansıtıyor."Bir kuşun resmini yapmak" bu şiirini de çok beğenirim.
      Benden de esenlikler, sevgilerle...En büyük temennimiz barış ve aydınlık günlere yeniden kavuşabilmektir.

      Sil
  6. Kitabi okumadim ancak yorumunuzdan sevecegimi düsünüyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil