18 Haziran 2023 Pazar

Kapadokya Zelve Vadisi ve Paşabağları'ndan izler ve yansımalar

3. Gün

Sabah nefis bir kahvaltının ardından güneşi kaçırmadan Zelve Vadisi ve Paşabağları'na gitmek üzere yola koyuluyoruz. Göreme - Avanos karayolundan 2 km içeride olan Zelve, peribacalarının en yoğun olduğu ören yerlerinden biri. Ürgüp, Avanos ve Göreme üçgeni içerisinde yer alan Zelve Vadisi Aktepe Dağı’nın yamaçlarından Avanos tarafına doğru uzanıyor.

4. ve 13. yüzyıllarda Hıristiyanlığın önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biri olan Zelve'de; Balıklı, Üzümlü, Geyikli kiliseleri vadinin birer sembolü haline gelen yapıları arasında yer alıyor. 

Milli Park ve Ören yerlerine girişler pek tabi ki ücretli, ancak her zaman olduğu gibi 'müze kart' her yönüyle avantajlı. Bu yüzden süresi dolan müze kartlarımızı burada yeniliyor ve Zelve Ören Yeri'ne 'müze kart'ımızı göstererek giriş yapıyoruz. 

1950'lili yıllara kadar yerleşim yeri olan Zelve’de vakti zamanında Hıristiyan ve Müslümanlar bir arada yaşamışlar. Yaşam alanları ise Kapadokya’nın her köşesinde olduğu gibi, Zelve Vadisi’nde de peribacalarının ve büyük kaya kütlelerinin içine oyularak oluşturulmuş. 

1954 yılında ise güvenlik nedeniyle köy tamamen boşaltılmış. Köy sakinleri, buradan çok da uzakta olmayan, Ürgüp - Avanos karayolu üzerindeki Aktepe köyüne taşınmış ve halen yaşamlarını bu köyde devam ettirmekteler. Zelve Vadi ise 1967 yılında açık hava müzesine dönüştürülmüş. 

Zelve Açık Hava Müzesi

Aktepe’nin dik yamacına kurulan Zelve üç vadiden oluşuyor. Zelve Vadisi'nde sivri uçlu ve geniş gövdeli yüzlerce peribacasını bir arada görüyoruz.

Zelve Vadisinde uzun ve kısa olmak üzere iki adet yürüyüş parkuru yer alıyor. Yön işaretlerini takip ederek vadiler arasında gezintimize başlıyoruz. Büyük kayanın bir yanından, birinci ve ikinci vadiye geçiliyor. İkinci vadi ise ortada kalıyor. Diğer yanından ise üçüncü vadiye gidiliyor. Burada bazı yollar şeritlerle kapatılmış. Vakit sorunu olmayan maceracılar aralardaki patikalarla vadilerin tamamını gezebilirler tabi ki.  


***


Burada bulunan peribacalarının gövdeleri bir hayli geniş ve uçları sivrilerek yükseliyor. Öyle ki bir zamanlar Anadolu’yu incelemekle görevlendirilen, Fransız gezgin Paul Lucas, peribacalarından “piramit evler” diye bahsetmiş.


'Piramit Evleri' biraz da masallarda okuduğumuz evlere benzettim ben :)
hani şu pamuk prenses ve 7 cücelerin yaşadığı dönemlerde
hayalimizde canlandırdığımız şapkalı evlere... ;)


***

Zelve'nin ikinci vadisindeki yaşam yerleri ve mutfaklar bir hayli ilginç. Kayadan oyma evlerin üzerindeki işçilikler dikkat çekici. Mağaralarda freskler, hayvan ve insan figürleri yanı sıra geometrik şekillere de rastlıyoruz. 

***

İkinci vadi ile üçüncü vadi arasında yaklaşık 30 metrelik bir tünel uzanıyor. 
Bu alanda kayalara oyulmuş çok sayıda yerleşim yeri ve 
Kutsal Haç kilisesi bulunuyor.

Kutsal Haç Kilisesi, Zelve

Kiliselerin iç kısımlarında kabartma haç motifleri, duvarlarında ise
büyük 
nişler ve zemininde mezarlar görülüyor. Bu mezarların ise
 kilise görevlilerine ait olduğu...
Ana kapısının üzerindeki kitabede ise;

  "Günahları arındıran, güçsüzlerin mukavemeti,
milletlerin duası, nefretleri donduran yenilmez silah,
Allah'ın işareti, İsa'nın simgesi, Kutsal Haç, İsa Allah adına,
himmetini sana doğrultmuş, yöneltmiş! Nicetas yazıtı bulunmaktadır. "
yazılmış.

Zelve Camii

Zelve'nin köy olarak kullanıldığı zamanlardan kalma camisi ve
köy meydanı da üçüncü vadide yer alıyor.  

Caminin mihrabı kayaya oyulmuş ve duvarları yöresel kesme taş kullanılarak, Osmanlı döneminde inşa edilmiş. Bu vadide caminin tam karşısında ise kubbeyi andıran bir kaya kütlesinin içine oyulmuş halde manastır ve bir de Direkli Kilise bulunuyor. Buradaki yerleşim alanı oldukça büyük.


O yılları bir an gözümde canlandırıyorum. 
Bayram törenlerini, düğün alaylarını...
kim bilir nelere tanıklık etti bu köy meydanı!. 


Manastırların içleri ziyarete kapatılmış. Ancak dışarıdan manastırın yuvarlak bölümünde oyuk odalar, tüneller bulunuyor. Bazı bölümlerini görmek içinse kaya oyuklarına tırmanarak çıkmak gerekiyor.  Vadiler arasında kır çiçekleri, kuş sesleri ve yeşillikler arasındaki patikalarda yürümek pek keyifli oluyor...

Değirmen Taşı, Zelve

Vadide dolaşırken yaşam alanlarının birinde objektifimize bir de değirmen taşı giriyor. Adına 'seten' denilen buğday öğütme taşı günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş. Bir zamanlar dövme işi, buğdayın kabuğunu soymak için dibek ya da soku denilen, içi oyuk taşlarda  yapılırmış. İnsanlar bu taşların etrafına dizilir, ellerindeki tokmağı, içinde buğday olan bu taşlara sırayla vururlarmış. Günümüzde eskisi kadar kullanılır olmasa da, halen daha Kapadokya’daki bazı eski evlerde bu taşları görebilmemiz mümkün. 

Bu tür öğütücü taşı daha önce ben de  dibek kahvesiyle meşhur, 'Şakir'in Yeri'nde, Foça'nın Kozbeyli Köyü'nde görmüştüm. Şakir bey geleneksel yöntemle kahveyi içi çukur 'dibek taşında' öğüterek yapmış, bunu özellikle bizlere göstermişti. bkz  

Ayrıca çok yüksek kayalara oyulmuş ve kimi mağaraların girişleri taşlarla kapatılarak oluşturulmuş güvercinlikleri görüyoruz Zelve Vadisinde. 

Kapadokya'da pek çok yerde karşılaştığımız bu güvercinliklerin yapım tarihi 19. ve 20. yüzyılın başlarına uzanıyor.  Güvercinliklerin dış cepheleri ise çoğunlukla bereketi temsil eden süslemelerle donatılmış. Anlaşılan o ki bir zamanlar Kapadokya güvercin cennetiymiş. Bereketi bol güvercin gübresi de toprağa can verirmiş. Eskisi kadar olmasa da bu gün de güvercinler Kapadokya halkı için hâlâ çok önemli.

Zelve Ören yerindeki gezimiz süresince güneş hep bizimleydi. Kır çiçeklerinin arasında patikalarda dolaşıp, kaya oyuklarına girip çıkmak keşif duygumuzu perçinlemek kadar keyifli bir spor oluyor aynı zamanda.. 


***


Zelve'yi arşınladık, şimdi şenlik sırası midelerimizde!  Zelve'ye gelirken ören yerinin girişinde salaş bir çay bahçesi görmüştük...artık burada tavşan kanı çay içmek bize farz oluyor, üstelik bir de kokusu ta uzaklardan iştahımızı kabartan, otlu gözlemeler  de olunca yanında... ne demeli; "yemeyelim de yanında mı yatalım! " :))) afiyetle gözlemelerimizi  hüpletiyor, tavşan kanı çaylarımızı da peş peşe yudumluyoruz. 

Zelve'ye gelmeden önce niyetimiz öncelikle Paşabağları'na girmekti, çünkü Zelve Vadisi ile Paşabağları aynı lokasyonda bulunuyor ancak öylesine kalabalık bir turist kafilesi ile karşılaşınca, kararımızı değiştirip rotamızı Zelve'ye çevirmiştik. Herhangi bir tura bağlı kalmadan gezmenin de böyle hoşlukları oluyor. Kafamıza göre takılıyoruz. Bakalım yarın hangi planı uygulayacağız. Zira  meteoroloji yine yağışlı bir hava olacak diyor... ya nasip ;)  

4. Gün

Yine havada kara bulutlar ve sulu-septi yağışlı bir güne, merhaba derken.... yağmurun hızının biraz olsun yavaşlamasını bekliyor, günü önce Paşabağları'nda, daha sonra Çavuşin Köyü'nde geçirmeyi planlıyoruz. 

Genellikle öğle saatlerinde hava, parçalı-bulutlu oluyor...yağmur nispeten daha az atıştırıyor... işte o dakikaları olabildiğince verimli kılmaya gayret ediyoruz. 

Ve... umduğumuz gibi olmuyor!. anlaşılan o ki, yağmurun dineceği yok!  daha fazla beklemeye de gerek yok! diyor... rotamızı Paşabağları'na doğrultuyoruz. 

 Paşabağları (Keşişler Vadisi) 

Paşabağları Ören Yeri

Zelve Ören Yeri’nin 1 kilometre yakınında bulunan Paşabağları geçmiş dönemlerde 'Keşişler' ya da 'Rahipler Vadisi' adlarıyla tanımlanmaktaymış. Nedeni ise tıpkı Zelve'de olduğu gibi, burası da Milattan Sonra 9 ve 13.  yüzyıllarda Hıristiyanlar için önemli bir dini ve yerleşim merkezi olur. Keşişlerin de inzivaya çekildikleri bir bölgedir. 

Bölgede, Aziz Simeon adına inşa edilmiş kaya yapıları ile şapeller, günümüze dek gelebilmiştir.  Paşabağları (Keşişler Vadisi) içerisinde Geyikli, Üzümlü ve Balıklı kiliseleri, en önemli yapılardan. 

Vadide ayrıca camiler, değirmenler, tüneller, yerleşim yerleri de yer alıyor. Bu bakımdan bölge, birçok kültürün adeta birleşme noktasındadır.  Burası konumu itibarıyla da peri bacalarını en iyi izleyebileceğimiz bir bölge.  

Burada da müze kartlarımızı göstererek Paşabağları Ören Yerine giriyoruz. 

Veee yağmur da diniyor! mutlu oluyoruz. ;)


***


***

Bir zamanlar burada yaşayan insanlar, peribacalarının kolay şekillenme özelliğini kullanarak taşları oymaya ve yaşam alanları oluşturmaya başlamış. Bölgenin en sakin yerlerinden biri olan Keşişler Vadisinde  kendilerini dış dünyadan soyutlanmak amacıyla daha çok iç taraflara yapılan odalar arasında mutfaklar, duvarlarında freskler bulunan şapeller de bulunuyor.


***


***

Konik gövdelere sahip bu oluşumlar, vadi yamaçlarından akan sel sularının ve rüzgârın da şiddetli etkisiyle tüflü yapıların aşınması sonucunda bu şekilleri almış. Tepe kısımları itibariyle bir çatıyı ya da bir mantarı anımsatan bu yapıtların üst kısımlarında bulunan kaya bloklarının çapları  yaklaşık 1 metre ile 15 metre arasında. Üst kısımlarında bulunan şapka ise daha az aşınan ve şeklini koruyan bir görünümde. Tüflerin geçirimsiz olması sonucunda sürekli aşınarak yüzyıllar içinde bu görünümü alan peri bacalarına en belirgin şekilde Rahipler Vadisi’nde görüyoruz. 


***

***

Hafif bir sağanak yağışa tutuluyoruz. Ancak bu bizi hiç endişelendirmiyor, tam tersine yağmurdan ıslanan ağaçlar pırıl pırıl parlıyor, her yer kır çiçekleriyle bezeli...hele ki iğde ağaçlarının kokusu öylesine güzel ki! Ağaç altlarında kısa bir mola veriyor ve o dakikalarda çisil çisil yağan yağmurları ve yağmurlara eşlik eden kuş seslerini dinliyoruz. Paşabağları Vadisi öylesine huzur verici ki!. İnzivaya çekilmek için boşuna seçmemiş keşişler ve münzeviler burayı... 

***



***

Yeniden yağmur çiselemeye başlıyor! ama ne gam, Paşabağları ören yerindeki gezimizi içimize ferahlık katan bu harika doğanın içinde geçirdik ve ziyaretimizi tamamladık nasılsa... 

Artık yeniden yola koyulma vaktidir....

Esin Bozdemir


***

Kapadokya Rehberi 
1. ve 2. Gün - Kapadokya'da baharı yaşamak tıklayınız

9 yorum:

  1. Kapadokya'yı en güzel mevsiminde görmüşsünüz, bahar başka güzel o coğrafyada. :)
    Nice güzel gezilere...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @EKMEKÇİKIZ,
      Gezilerimizi genellikle bahar mevsiminde gerçekleştiriyoruz. Her bakımdan geziler daha konforlu oluyor. Ziyaretinize ve temennilerinize çok teşekkür ediyorum. Esenlikle kalın...

      Sil
  2. Merhabalar.
    Yıllar önce gezdiğim ve gördüğüm bu yerleri tekrar sizin kaleminiz eşliğinde ve o güzel görsellerinizle birlikte gezmekten çok büyük bir keyif aldım ve çok mutlu oldum inanın. Fotoğrafları çok harika çekmişsiniz. Yani profesyonel bir fotoğrafçının deklanşöründen karelere yansımış bu fotoğraflardan bazılarını izin verirseniz kopyalayıp arşivime almak bile isterdim.
    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Recep Altun,
      Böylesine özel topraklarda yaşadığımız için gerçekten ne şanslıyız!. Biz de uzun yılların ardından gittiğimiz Kapodakya'yı yeniden gördüğümüz için çok mutlu olduk. Her yer kır çiçekleriyle bezeliydi. Flora da, fauna da çok güzeldi.
      Fotoğrafları eşimle birlikte çekiyoruz. Profesyonel çekimler eşime ait. Elbette, / blog adını ve Fotoğraflar: Esin & Abdullah Bozdemir notunu düşerek / arşivinize alabilirsiniz. Ziyaretinize ve değerli yorumunuza çok teşekkür ederim Recep Bey.
      Ben de size ve ailenize sağlık ve esenlikler dilerim.

      Sil
  3. Yine müthiş fotoğraflar ve anlatım. Gitmiş kadar oldum ama daha önemlisi iştah açıcı bir yazı oldu. Coğrafya bize çok uzak değil aslında, günübirlik bile gidilebilir, daha uzaklara giderken neden hep düşünüp de gitmedik ki diye düşündüm okurken... ve konuyu sıcak gündeme aldım, hayırlısı diyelim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      Çok teşekkür ederim. Kapadokya'yı yeniden gündeminize alın bence de, hele ki bu mevsimde harika olur. Amasya'dan Çorum'a ve oradan Kapadokya'ya. Güzergâh şahane... Bakalım kısmetse, bayram münasebetiyle biz de şöyle bir uzanacağız Erzincan'a... rotamıza da ara konaklama Amasya'yı aldık. Bakarsın bir yerlerde karşılaşırız :) yada "bunlar blogger dostumun ayak izleri olmasın!" diye de bilirsiniz ;) kulaklarım çınlarsa anlarım ben :)) hayırlısı olsun. Hayat her an bayram olamasa da, biz onu bayram etmeye çalışırız nasılsa ;) Sağlıkla, esenlikle...şimdiden keyifle gezmeler olsun hepimize ;)

      Sil
  4. Tüm övgüleri hakeden anlatım ve fotoğraflar...Adeta bölgeyi tekrar gezmiş oldum. Biz spor-gezi kulübümüzle gittiğimizden kısıtlı zamandan dolayı bölgenin tamamını gezememiştik. Göremediğim yerler olduğundan hep hayıflanmışımdır. Sizin bireysel olarak gitmeniz isabet olmuş. Sindire-sindire, programı kendiniz belirleyerek gezmenin hissi bambaşkadır. Sizin adınıza çok sevindim.
    Kapadokya bölgesi, dünyanın en görülmesi gerekenlerin başında geliyor bence. Büyülü, çekici atmosfere sahip bu bölge hakkındaki yazınız için tebrik ediyorum. Emeğinize sağlık olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Nazlı'nın Gezi Dünyası,
      Zarif düşüncelerine ve değerli yorumuna çok teşekkür ederim Sevgili Nazlı. Bağımsız gezmenin de kendine has güzellikleri var. Elbet göremediğimiz, eksik yerler mutlaka kalıyor. Onlar da bir kez daha gelebilmemiz için birer bahane oluyor bize. Hava koşullarından dolayı, içine binemesek dahi, yine de göklerde olan rengârenk balonları göremedik mesela!. Kiliselerin içlerine de aşırı yağışlardan ıslak ve kaygan zeminlerden dolayı kapalı olduğu için göremedik...yine de bahar kokuları arasında, tarihi peri bacaları içinde dolaşmak çok heyecan vericiydi. Geriye güzel anılar kaldı. Sevgiyle, esenlikle kalın....şimdiden iyi haftalar dilerim.

      Sil
    2. İyi hafta sonları dilerim :))

      Sil