26 Aralık 2022 Pazartesi

'Ressam Esin Bozdemir' Röportajı Mecmua İstanbul'da


·        “Ressam Esin Bozdemir” sanatı ve sanatçıyı nasıl tanımlar?

Sanat, en yalın anlatımla duyguyla tasarlanmış yaratıcılık ve hayal gücünün kişisel bir üslupla dışa yansımasıdır.

“Yüzünüzü görmek için aynaya, ruhunuzu görmek için ise sanat yapıtlarına bakarsınız” der George Bernard Shaw

Görünmez olanı görmek, söylenmeyeni işitmek; sesleri, renkleri ayırt etmek, yani farkında olmak, algıda seçicilik gerektirir.  Tam farkındalık bizi ‘gerçeğin parıltısı’ ile buluşturur. Bunu ortaya çıkaranlar ve toplumu ileriye taşıyanlar gerçek sanatçılardır.

Zihnimizin gözleri ne kadar açıksa, farkındalıklarımız da o kadar çok olacaktır.

 İşte sanatçı, herkesin bakıp da göremediği o ayrıntılardaki gizleri, kendi yorumuyla, üslubuyla ortaya koyan; hayatın içinde biriktirdiklerini, özgün kimliği ve duruşuyla, içsel zenginliği, duygusuyla farkındalık yaratan insan olmalıdır.  

Sanatçı yarattığı eserleriyle -konseptine uygun olarak- izleyicinin duygu ve düşün dünyasında bir pencere açabilmelidir. Güzel duygular yanında düşündürmeli, yerine göre muhalif de olmalıdır.

Müzeleri ve sanat galerilerini gezerken bazen sanata ve tarihe dair, kitaplardan dahi daha çok şey öğrenebilirsiniz. Tabloları veya heykelleri, ya da bir objeyi incelerken onu doğru okumak,  ayrıntılara dikkat etmek oldukça önemlidir. Sanatçı ne anlatmak istemiştir? Ve bunu nasıl anlatmıştır? Tüm bunlar bize, sanatın, hayatımızda ne denli önemli bir yere sahip olduğunu, olması gerektiğini göstermektedir.

·        Sanat yaşamınızı nasıl tanımlarsınız? Bize sanata dair çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Öncelikle beni ‘ressam’ sıfatı ile değerlendirmenize teşekkür ederim, çok zarifsiniz. Yeteneğimin tek başına yeterli olmayacağının farkında olarak, aldığım eğitimlere paralel çok çalışarak iyi ve doğru resim yapmaya gayret ediyorum, bu beni ne kadar ‘ressam’ yapar, bunu resimlerimi izleyenlerin takdirine bırakıyorum.

Herkes resim yapabilir, resim yapmayı öğrenebilir. Genel tanımı ile “doğanın, eşyanın veya insanın resimlerini kendi algıladığı şekli ile soyut veya somut bir yaklaşımla yansıtan kişiye  ‘ressam’” deniyor. Peki her resim yapan ressam olabilir mi?

Ancak aynı şeyi ‘sanatçı’ kavramı için söylemek mümkün değil. Atatürk’ün dediği gibi; “ Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatçı olamazsınız.” Sanat uzun bir yol, sanatçı olmak ise herkesin harcı değil!

Yaklaşık 12 yıldır ‘izler ve yansımalar’ adı ile açtığım bloğumda; seyahat, kültür - sanat ve yaşama dair yazılar yazıyorum. Farklı coğrafyalarda gezmek, farklı kültürler ile buluşmak, değişik insan manzaraları görmek, hikâyelerini dinlemek…  doğal güzellikler, ziyaret ettiğimiz müzeler, sanat galerileri ve bu mekânlarda gördüğüm eserler, okuduğum kitaplar, izlediğim filmler… hepsi, beni ben yapan, hayatıma kattığım zenginliklerdir. Birikimlerimi bloğumda okurlarla paylaşırken aynı zamanda resimlerimle de başka bir boyut kazandırmak istedim. Çünkü çocukluğumdan bu yana kendimi en iyi ifade ettiğim alanlardan biri de resim yapmaktı. Babamdan miras bir sanat yatkınlığım hep vardı. Ancak hayat beni bambaşka alanlarda, farklı meslekler içinde yoğururken bu yeteneğimi geliştirmek ilerleyen zamanlara kalmıştı. Profesyonel iş hayatımı noktaladıktan sonra 2012’den bu yana farklı resim atölyelerinde alanında yetkin ustalardan sanatsal eğitimler aldım. Son dört- beş yıldır resim çalışmalarıma hız kazandırdım. 2019’dan bu yana ise dünyaca ünlü pastel üstadı Javad Soleimanpour atölyesinde ve rehberliğinde resim çalışmalarımı sürdürmekteyim. Pandemi dolayısıyla çalışmalarım sanal ortamda sürerken, ev aynı zamanda bir atölyeye dönüşmeye başladı.

Şu an gerçekçi resimler yapıyorum. Farklı üsluplar, teknikler de deneyebilirim. Yeniliklere her zaman açık oldum. Yeniliklerin bizi geliştirdiğine inanıyorum. Tekniklerini öğrendikçe, soft pastel ile resim yapmak ayrı bir keyif oldu benim için. Ne kadar çok üretirseniz kullandığınız malzemeye ve tekniğe o kadar çok hakim oluyorsunuz.  Zihnimizdeki yaratıcı yazılım, onu çalıştırdıkça açılır. Bu derin ve gizemli alan heyecan verici ve sonsuz.

Ben, ruhumdaki sanatçıyı besliyorum şu an!  O, ne kadar yol alır, nasıl bir kimliğe bürünür! bunu zaman belirleyecek. Şu an sadece büyük bir aşkla, sabırla, emekle resim yapıyorum.

Tabi ki bu bir süreçtir. Önce biriktiririz, sonra biriktirdiklerimizi dönüştürmek -aldıklarımızı vermek- isteriz. Küçücük de olsa bir iz, bir ‘eser’ bırakmak, tecrübelerimizi bu sanata ilgi duyanlara aktarmak benim de arzumdur.

·        Eserlerinizde ki renk ve temalarınız izleyicinin dikkatini çekiyor. Türk Resim Sanatında eserlerinizi nasıl bir yerde görüyorsunuz? Genelde hangi temalarda eserler üretiyorsunuz?

Her toplum kendi insanını, kendi kültürünü oluşturur. Biz ise öylesine renkli bir kültüre sahibiz ki! Medeniyetler beşiği Anadolu’muz büyük bir hazinedir bizim için.

Atatürk der ki; “İnceleme ve araştırmalarımıza zemin olarak çoğu kez kendi yurdumuzu, kendi tarihimizi, kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve gereksinimlerimizi almalıyız.”

Yerel olamadan evrensel olamayız.  Ben de bu düşünceyle öncelikle resimlerimde, kendi kültürümüzü, tarihimizi, geleneklerimizi, eşsiz doğamızı ve insanımızı yansıtmak istedim. 

·        Göz nuru


Geleneksel Türk motifleriyle bezeli, el dokuması peşkir ve bakır ibrikli ‘Göz nuru’ natürmort çalışmam buna güzel bir örnektir. Objeler Safranbolu gezimizdendir. Yine el dokuması heybe ve organik kurutulmuş meyvelerin yer aldığı ‘Otantik’ natürmort çalışmam, Doğu Karadeniz gezimizde Trabzon Uzun Göl’den aldığım hatıralıklar eşyalardan; kilim desenli heybe, organik kurutulmuş ürünler ve altın otlarıyla oluşturduğum kurgusal bir çalışmadır.

Çalışmalarımda yer alan bu objeler Anadolu’nun renkli kültürünü yansıtır. Renklerin canlılığı hayatın dinamizmini anlatır. İnce ince işlenen peşkirler, kilim desenli dokumalar el emeği göz nurunun değerini gösterir bize. Detaylarda, toprağını seven, emeğini ortaya koyan insanımız vardır. Kadının hayata dokunan, hayatı renklendiren elleri vardır. Ben, bizim öz kültürümüzü tuvallerimde yaşatmak istedim. Her iki natürmort çalışmam 2019, Euro Expo Art,  Vernice  Art Fair’de sergilendi.

·        Cumalıkızık evi

Uludağ’ın yakın çevresindeki konumuyla ve günümüze kadar ulaşabilmiş, Osmanlı sivil mimarisi örnekleriyle bezeli  -kuruluş hikayesi 1300’lü yıllara uzanan- tarihi dokusuyla da UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Cumalıkızık, görülmesi gereken yerlerden biri.  Gerçekleştirdiğimiz gezilerin birinde, dikkatimi çeken bu evi tuvalime de yansıtmak istedim.  

·        Munzur’da Çocuk Çoban

Anadolu sevdalısı, Munzur aşığı fotoğraf sanatçısı Yusuf Ziya Ademhan’ın çektiği bu kare ve sanatçının hazin hikayesi beni çok etkiledi. Fotoğraf çekmek için Erzincan Kemah’da Munzur dağlarına gidip bir daha geri dönmemesi ve orada sonsuzluğa karışması; tutkusunun peşinden giden ve ömrünü bu sanata adayan ustaya bir saygı olarak bu resmi yaptım.

·        Gölyazı Leylekleri

 

Gölyazı gezimizde çektiğim bir fotoğraftı. Leyleklerin coşkusuna,  sevincine tanık olmak güzeldi. Gezmek ayrı bir keyif,  yaşam coşkusu veren bu görüntülere tanık olmak ayrı bir keyif. Bu kareyi de severek tuvalime yansıttım.

Şimdilerde ise yaklaşık 9 ay süren toz pastel portre çalışmalarımı daha ileriye taşımak üzere özgün portreler yapıyorum. Son yaptığım portre, çok sevdiğim bilim kadını, Cumhuriyetimizin çınarı, “Son Sümer Kraliçesi” Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a aittir.

Portre çalışmanın yarattığı duygu bir başka. Büyük bir emek, konsantrasyon gerektiriyor. Ancak o duyguyu, kullandığınız malzemenin de hakkını vererek çalışmanıza aktarabilirseniz eğer, bıraktığı etki de çok başka. Ben portre çalışırken çok etkileniyorum. Yavaş yavaş suret ortaya çıkarken, o suretle aramda adeta gizli bir bağ oluşuyor.  O duyguyu izleyiciye verebilmek ‘gerçekmiş’ kadar canlı kılmak istiyorum. Ve tabi ki bu oluşum uzun saatlerimi alıyor. Çok büyük bir sabır, sevgi, özen, dikkat gerektiriyor. Tutku olmadan, kendinizden geçmeden olmaz. Gerçekçi çalışıyorsanız bu gerekli.

Değerli ustalardan aldığım eğitimlerle ve özgün çalışmalarımla sanatın içindeyim bir şekilde. Sanat uzun bir yol. Bense yolun başındayım. Kendi yorumum ve kendi özgün kimliğimi oluşturmak için çok çalışıyorum, daha çok çalışmalıyım. Çalışmayı seven bir insanım. Sevdiğiniz uğraşlar içinde olmak ayrı bir mutluluk.  Kendi yolumu açmalı, kendi yolumda yürümeliyim. Severek sürdürdüğüm bu yolculukta, özgürleştiğim kadar kendim olacağım. İşte o zaman ben, “bu benim sanatımdır!” diyebileceğim. Şimdi bu sanatsal yolculuğumu keyifle sürdürmeye çalışıyorum.

·        Sanatın iyileştirme gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanatın iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum. Hayat sürprizlerle dolu, ne zaman ve nelerle karşılaşacağımızı hiç birimiz bilmiyoruz. Hele ki şu yaşadığımız pandemi sürecinde sanat başlı-başına bir terapi. Ruhumuzun bu dinginliğe ihtiyacı var. Çünkü hangi sanatın içindeyseniz, o an gerçek hayattan bir süreliğine de olsa kopuyorsunuz. Ve kendi yarattığınız dünyanın içinde başka bir pencereden bakıyorsunuz. Bu defa yolculuğunuz içe doğru oluyor. Orada kim bilir ne zenginlikler var! Bunu yaşamadan, deneyimlemeden bilemezsiniz. Bu yüzden her insanın mutlaka bir becerisi olmalı. Herkesin bir yeteneği vardır. Önyargılı olmadan o yeteneklerini keşfetmeli ve araladığı bu dünyada kendine nefes alma durakları yaratmalıdır.

 Frida Kahlo Portresi


·        Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz proje veya sergi var mı?

Bugüne kadar yaptığım ve oldukça biriken çalışmalarımı sergilemek istiyorum, ancak bu içinde bulunduğumuz süreçlerde, pek yakın zamanda olacak gibi görünmüyor! Öncelikle pandeminin bir an önce bitmesini diliyorum. Her şeyin başı sağlık. Pandemi kurallarına uyuyorum. Bu süreçte -online sergiler hariç- ne yazık ki sergi davetlerine olumlu cevap veremiyorum.  Ancak,  ‘esinbozdemir.art’ sitemde ve  sosyal hesaplarımı bir çeşit sunum alanı olarak görüyor ve her yeni çalışmamı buralardan paylaşıyorum.

Davetiniz için çok teşekkür ediyor, sanat camiasına katkı veren çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

 

Esin Bozdemir 



Bu Röportaj 11 Mayıs 2021 tarihinde Tülay Çağlar Kadı tarafından

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder