17 Ekim 2010 Pazar

Benim yönüm mutluluğun resmi !

  
" Mutluluk, bizi zorlayan kadere karşı kazanılan zaferlerin en büyüğüdür." (*)  
Stresin oldukça yoğun yaşandığı büyük şehirlerdeki yaşamlarımız, gün geçtikçe daha da çekilmez bir hal almakta. Keşmekeş haline gelen trafik, o hummalı kalabalıklar, hava kirliliği ve günden güne çoğalan o ruhsuz bakan yüzlerle karşılaşmak bizleri, metropollerden uzaklaştırmaya fazlasıyla yetecek unsurlar… 
Çoğumuzun hayalidir, emeklilik geldiğinde trafiğin daha az yaşandığı küçük sahil kentlerinde yaşamak düşüncesi… Belki daha mütevazi ama mutlaka küçücük de olsa bir yanında bahçesi olan bir evde, doğal ürünlerle haşır neşir olacağımız, hatta kendi ürünlerimizi kendimizin yetiştireceği ve ekip biçmenin keyfini huzurunu taşıyacağımız bir yaşamın özlemini duymak… 
Bahçemizin bir köşesinde hamakta yapacağımız küçük bir şekerlemeyi, akşam gün-batımını romantizmin kucağında yakalamayı… sevdiklerimizle birlikte doğa ile iç içe yapacağımız sohbetlerin keyfini; denizin, dağların ve ormanların eşliğinde yaşamayı arzu eder dururuz… 
Yaşamımızı büyük şehirlerde ikame ettirirken; bir yandan yetiştirmeye bir yandan da hayallerimizi gerçekleştirmek için ‘biriktirmeye’ çalışırken, hiç ümit etmediğimiz bir anda, bir de bakıyorsunuz ki, sizi tehdit etmeye başlayan sağlık sorunlarıyla boğuşur bir vaziyette, karşı karşıya gelmişsiniz...
Ne, sağlığımızın, ne çalıştığımız işlerin, ne de, yaşamamızın güvencesi varken! Ve böylesine hızla akıyorken zaman, insanın hayallerini gerçekleştirebilmek garantisi var mıdır! Beklediğimiz nedir ? Bizim için doğru zaman ne zamandır?

Tüm bunlar daha mutlu bir yaşam içinse, mutluluğun resmini çizmek o kadar mı zor ? 
Belki şimdi yeterli paramız yok ama sağlığımız yerinde ise, yarın ise paramız olacak ama sağlığımız; isteklerimizi ve hayallerimizi doyasıya yaşayacak güçte ve enerjide olamayacak şekilde bizi tehdit edecek ise!.. Beklemek büyük bir hata değil midir ki!.. 
Hayallerimiz ve umutlarımız olmalı elbet, olmaya devam etmeli ama bunları çok uzun vadelere yayarak ne olacağını hiç bilemeyeceğimiz geleceğe havale etmek büyük bir yanılgı olur… 
" Talih insana bütün nimetlerini versede onları tadabilecek bir ruh gerekir. Bizi mutlu eden şey, bir şeyin sahibi olmak değil onun tadına varmaktır. " (**) 
İnsan geriye dönüp baktığında, yaşadığı, gördüğü, tanıdığı, kucaklaştığı, her güzel şeyin yanına kâr kaldığını anlıyor… 
Çok fazla muhasebe yapmaya, sürekli yaşamla hesaplaşmaya ve kavga etmeye gerek yok! Gün bugündür!  Kazandıklarımız, kazanırken ödediğimiz bedeller ve karşılığında ise elimize geçenlerdir! Aslında göz ardı ettiğimiz; kazandık zannettiğimiz ama çoğunlukla kaybettiklerimizdir geriye kalanlar! 
Asıl önemli olan hesaplaşmanın; para hesabı değil de yaşam hesabı olduğunun farkında olmalıdır insan! 
“Mutluluğun resmi” her insanın hayattan beklentilerine göre değişecektir elbet… Yeterli param yok belki ama çok şükür …, …, … var !” diyebilmelidir insan.

Yaşarken hissetmenin, o an’da olabilmenin coşkusunu, heyecanını hissetmektir önemli olan. Mesela en son ne zaman dalından bir elmayı koparıp şöyle burnuna yaklaştırdığını ve o mis gibi kokuyu duyabildiğini, en son ne zaman gözlerini kapatıp; kuş seslerinin, çiçeklerin, toprağın kokusunu, doğanın seslerini dinlediğini düşünmenin muhasebesini yapmaktır asıl olan…

Aslında; hayatı seçmek, şekillendirmek, tüm hesap-kitap ve muhasebeyi yarına ertelemeden bugünden yapmak elimizde!.. 
Bunun için öncelikle elimizdeki mevcut değerlerin kıymetini bilerek ve sevgiyi çoğaltarak, farkına vararak yaşamayı seçmek gerek. Sevdiğimizi zannettiğimiz, ama sevmeyi çoğunlukla bilemediğimizi düşünerek, gerekirse sevmeyi yeniden öğrenmeyi deneyerek… 
İçimizdeki en doğal ve en gerçek olan duygularımızla, birbirimizi daha iyi anlayarak ve severek yaşamanın farkına varabiliriz. İşte o zaman nerede olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım, bulunduğumuz her ortam meşhur ressamların elinden çıkmış harika manzaralar kadar renkli ve bir o kadar da anlamlı olabilir…

Esin Bozdemir

Okumanızı önereceğim bir blog yazarı arkadaşımın yazısı :Çınar : "Hep Mutlu Ol"
Resim: 1x Paulo Santos(*) Albert Camus(**) Monteigne

7 yorum:

  1. Ne kadar doğru ve ne kadar herkes için geçerli bir yazı yazmışsın esin.. Emekli olduğumda sabah erken kalkıp caddenin köşesindeki pastanede oturup yudum yudum çayımı içerken, çayını bile içemeden işlerine yetişmek için koşturan insanları seyredip mutlu olacağım demiştim sadistçe bir duygu ile!!!... Bir gün bile yapamadım bunu.. O bahsettiğin trafiği olmayan sessiz kıyıda bir yerlerde bahçesi olan evleri de, bırak hayal etsin herkes.. Emekli olunca ya parası yetmez almaya,
    ya da ömrü!
    Ama sağlık yeterince yerinde olursa, sadece hayalini kurmak bile mutlu edebiliyor insanı.

    YanıtlaSil
  2. Esinciğim;
    Hep bir şey çıkacak, ertelemek için, illa bir şey..Oysa ne kadar önemli ki bu neden? Aza tamah etmeli, sağlık ve gençlik eldeyken insan canı ne isterse yapmalı...
    Mutluluğun parayla satın alınabilen bir şey değil olmadığını unutmadan..

    Yaşamı tüm acımasızlıklarıyla irdelediğin bu güzel yazı sonrası telkinlerin de son derece yerindeydi canım..
    Gerçekten hatırlamalı bunları sık sık...
    Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  3. Okuduğum zaman her satırına evet kesinlikle, diye yanıt verdim iç sesimle.
    Çok haklısın,bugünün hakkını vererek yaşamak en doğrusu...

    YanıtlaSil
  4. Hayatı hakkıyla yaşayabilmek...
    Bazen bahsettiğin kalabalığın içinde olayım istiyorum.Tek yönlü bir yolda sabah ot kokusuyla okulun yolunu tutarken...
    Küçük evlerde insanların mutlu olduklarını görüyorum.Beklentileri az olduğu için insanın daha çok mutlu olduğunu anlatıyorlar bana yaşamlarıyla...
    Ve sağlık...
    Sevdiklerimin canlarının acıdığını gördükçe,sabaha sağlıklı bir şekilde uyanmanın ne kadar muhteşem bir şey olduğunu düşünüyorum...
    Her şey güzel olacak.İnandığım bu...

    YanıtlaSil
  5. Eğer hiç okuldan kaçmasaydık, ağaçlara tırmanıp dalından elma erik yemeseydik, tam günü ve zamanıyken türlü bahanelerle davet edildiğimiz pikniğe gitmeseydik bugün çok pişman olacaktık.En güzeli herşeyi ertelemeden ve sağlığımız yerindeyken yapabilmek.Kuş seslerini, çiçeklerin toprağın kokusunu, ağustos böceğinin serenadını çok şükür ki hala duyabiliyoruz.Senin yazdığın bu yazıyı kelime atlamadan sindire sindire okuyabiliyorsak, gönülden gönüle iletişim kurabiliyorsak da, ne mutlu bizlere.Yüreğine sağlık canım sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  6. Aynı anlarda sen bende ben de sendeymişim anlaşılan.Ama benim yorumum daha yayınlanmamış???

    YanıtlaSil
  7. @ Hasretsenfonileri; Sevgili Hocam, elbette her şeyin başı sağlık...Sağlık olmayınca neyin önemi olabilir ki!Hayallerimiz hiç bitmesin...sevgilerimle hocam...

    @ Zeugmacığım; Önemli olan da seninde bahsettiğin gibi aza kanaat getirmek, para gerekli elbet ama her şey demek değil!eldeki mevcutlarla da mutlu olabilmeyi başarabilmek lazım değil mi:) sevgilerimle

    @ Bugğday tanesi; Bugün varsak, sağlığımızda yerinde ise yaşanılan her anın hakkını vermeli insan...

    @ Ezgilimelodi; Öncelikle sağlık konusunda endişeler taşıdığın sevdiklerine acil şifalar diliyorum canım...Sağlığın kıymeti hastalıklar yaşanmadan hep bilinebilse keşke!

    belki de halkısın çok daha yakından gözlemleme fırsatı bulduğun o küçük yerlerdeki insanların (daha az beklenti içinde )kendi mütevazi dünyalarında; metropollerde yaşayan insanlara kıyasla daha mutlu oldukları doğru olabilir ezgiciğim...

    Neye inanıyorsun onu yaşarsın...her şeyin daha iyi olmasını temenni ediyorum sevgili ezgi... sevgilerimle...

    @Sufi ; Sözlerine katılmamak mümkün değil sevgili sufi..her şeyi geciktirmeden ve sonraya ertelemeden sağlıkta elveriyorsa anında yaşamak en doğrusu.. Ve ne mutlu bizlere ki bak anında karşılıklı konuşur gibi düşüncelerimizi paylaşabiliyoruz...

    Sevgilerimle...

    Not: kalp kalbe karşıymış a...baktım ki gerçekten aynı anda birbirimize yorum yazıyormuşuz:)tam sitemi kapatmak üzereyken fark ettim! telepati olsa gerek:)

    YanıtlaSil