“ Ruhi Su, ana sütü gibi saf, dibi görünen denizler gibi temiz, türküler gibi yalansız dolansız, onurlu, inançlı, ödünsüz kişiliği, yalın ve tok duruşuyla bize ışıktır. ”
100. Yıldönümünde “Ruhi Suyüz Sergisi” ile büyük Ozan Ruhi Su’nun yaşamına ve hayatının toplamına dair pek çok şeyi bir arada görebilme fırsatını yakaladım. (16-30 Mayıs 2012) Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Ruhi Su Kültür Derneği’nin birlikte hazırladıkları Sergi, Tophane-i Amire, Tek Kubbe Salonu’nda Ruhi Su’nun kişisel eşyalarının, albümlerinin, anılarının, notalarının ve ağırlıklı olarak da fotoğraflarına ev sahipliği yaptı.
Bugün ‘Tophane-i Amire’ bu değerli insanlarımızı, aydınlarımızı, sanatçılarımızı onurlandırmak için kapılarını açarken, geçmişte tarih sahnesindeki yerinde hiç de öyle misafirperverlikte bulunmamış!.. geçmişe döndüğümüzde resmen bir zulümhane imiş bu mekanlar!.. Taşların dili olsa da konuşsa keşke!.. Bu yüzden gerçekleştirilen sergilerin bu tür mekanlarda yapılması da tarihin “garip bir cilvesi” olarak da nitelendirilebilir. -Her ne kadar kendisi o dönemde Sansaryan Han’da yatsa da -
Burada küçük bir parantez açıyorum: Kısa bir süre önce doğumunun 100. Yılında anılan Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz ile yapılan bir röportajında Aydın Ilgaz; “ (…) Attila İlhan’ın Rıfat Ilgaz’a ait olan ‘Sınıf’ şiirini okurken yakalanıp Sansaryan Han’da 15 gün kaldığını (…) “ belirtiyordu.
Üstelik başka kimler geçmemiş ki Sansaryan Hanının hücrelerinden? Nazım Hikmet'ten Ruhi Su'ya, Şefik Hüsnü'den Mihri Belli' ye, binlerce aydın, düşünür ve sanatçımız Sansaryan Hanı'nın işkence-hanelerinden geçmişler…. Tophane-i Amire’de ise Rıfat Ilgaz hapis yatıyor. Üstelik eni 80, boyu 150, yüksekliği ise 150 cm. bir kişinin bile içinde ne yatması ne de ayakta durabilmesi mümkün olmayan tabutluklarda tutsak ediliyor. O ve daha pek çok isim…
Aydın Ilgaz röportajın devamında; “ (…) Babam ‘Yarenlik’ adında bir şiir kitabı çıkardığında, bu kitap çok önemsendi. Sonra yazdığı şiirlerden dolayı evde bir hareketlilik oldu. O zamanlar 4-5 yaşlarındaydım. Sonra Sınıf şiir kitabını yazdı, ardından da tutuklandı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez olan bir şeydi. Bu şiir kitabının içinde 19 şiir vardı, 17 si öğrencilerle ilgiliydi. Ama adının ‘Sınıf’ olması ve kitap kapağının kırmızı olması yüzünden babam, 141-142’den yargılandı… Bugün sergi ve etkinlik binası olarak kullanılan, Tophane-i Aliye’de bir dikey tabutta, başında 1000 watlık bir ampul, 18 gün tutuklu kaldı babam, 6 ayda toplam hapis yattı. O dönemde söz konusu yer Sıkıyönetim Komutanlığı’nın hapishanesiydi. Yıl 1944’tü(…)” (*) bunları söylemiş!... O dönemlerde kitap okumak dahi suç ve yasak!.. ötesini düşünün artık siz!..
Yani bugünün kültür merkezi bir zamanların zulümhanesi!.. mekanın geçmişi böylesine sabıkalı!.. Günümüzde ise ‘ durum daha da bir vahim! ‘ değişen pek bir şey yok aslında… makyajın stilleri değişti sadece… Şimdi tekrar açtığım parantezi kapatıp sergiye dönüyorum…))
Sergide büyük Ozanın hayatı kronolojik olarak öne çıkarken, aslında bir anlamda Türkiye’nin gerçek tarihine de tanıklık ediyorsunuz.
Mehmet Ruhi, Su 1912’de Van’da dünyaya gelir.1. Dünya Savaşı yetimlerindendir O. Önce yoksul bir aile yanında Adana’ya gider. Çocukluğu güçlüklerle geçer. Adana Öksüzler Yurdu, İstanbul’da Askeri Okul, Adana Öğretmen Okulu’ndan sonra ' Müzik Öğretmen Okulu’nu kazanır. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde müzik öğretmenliği yapar.
Çocukluğundan itibaren türküler söyler. İlkokul 4.sınıfta keman çalmaya başlamıştır.
1935-36 yıllarında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda görev alır. Kemanı bırakıp şana yönelir. 1942 yılında konservatuarın şan bölümünü bitirir. 1942-1945 yılları arasında Ankara Radyosu’nda düzenli olarak türküler söyler.
“Bas Bariton Ruhi Su"1952 yılına kadar Devlet Operası’nda ‘Bastien und Bastienne’ (Mozart), Madama Butterfly (Puccini), La Boheme (Puccini), Satılmış Nişanlı (Smetana), Fidelio(Beethoven), Maskeli Balo (Verdi), Yarasa (Strauss II), Figaro’nun Düğünü(Mozart), Rigoletto (Mozart) ve Aşk İksiri’nde (Donizetti) başarılı roller üstlenir. Son olarak, 1952’de Menotti’nin Konsolos Operasının provasındayken gözaltına alınır ve tutuklanır.
Beş buçuk yıl ceza alır. Tutukevinde de türküler söylemeyi sürdürür.
‘Mahsus Mahal’,‘Bu Nasıl İstanbul’ hapisteki çalışmalarındandır.
Tutukluluk bitince Çumra’ya sürgüne yollanır.
‘Mahsus Mahal’,‘Bu Nasıl İstanbul’ hapisteki çalışmalarındandır.
Tutukluluk bitince Çumra’ya sürgüne yollanır.
1960 yılında İstanbul’a yerleşir. 1966’dan başlayarak “İmece” adı ile dörder 45’likten oluşan 16 plak yayınlar. 1970’den itibaren her yıl, ‘Seferberlik Türküleri ve Kuvayı Milliye Destanı’ ile başlayan 11 uzun çalar yayınlar.
1975’de Dostlar Korosu’nu kurar.
Bunlar; “Pir Sultan Abdal”, “ Yunus Emre”, “Karacaoğlan”, “Şiirler– Türküler”, “El Kapıları”,“Çocuklar, Göçler, Balıklar”, “Semahlar”,“Köroğlu”,“Sabahın Sahibi Var” ve “Zeybekler” uzun-çalarlarıdır.
Bunlar; “Pir Sultan Abdal”, “ Yunus Emre”, “Karacaoğlan”, “Şiirler– Türküler”, “El Kapıları”,“Çocuklar, Göçler, Balıklar”, “Semahlar”,“Köroğlu”,“Sabahın Sahibi Var” ve “Zeybekler” uzun-çalarlarıdır.
Dostları ve arkadaşlarıyla birlikte...
Özel eşyaları... Oğluna yazdığı mektuplar...notlar...
20 Eylül 1985’te aramızdan ayrılana kadar koroyla
‘El Kapıları’, ‘Sabahın Sahibi Var’ ve ‘Semahlar‘uzunçalarını kaydettirir.
Ruhi Su’nun ölümünden sonra koro adının başına hocasının adını ekledi.
Ruhi Su Dostlar Korosu bu gün de çalışmalarını sürdürmektedir.
Ruhi Su Dostlar Korosu bu gün de çalışmalarını sürdürmektedir.
Ruhi Su’yu anlatmak satırlara sığmaz… Çünkü Ruhi Su dediğimiz anda Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre’de hemen O’nun yanında yer alır. Ruhi SuYüz Sergisi ile sadece Ruhi Su'nun yaşamına değil, Türkiye’nin 100 yıllık tarihine ve o tarihi süreçteki bir başka yüzüne de tanıklık edilmekte aynı zamanda!..
Ozan’ın kişisel eşyaları, fotoğrafları, bağlaması ve mektuplarına bakarken… bir an düşünmeden edemiyor insan! insanlık için umut olan, kardeşlik ve barış türküleri çalan, söyleyen bu güzel insanlara neden bunca haksızlıklar, zulümler yapılır!.. ve neden yaşarken hak edilen değer verilmez !..
Ruhi Su'nun sanat anlayışı
“Toplum bir savaşımın içindeyse sanat da, sanatçı da o savaşıma bir katkıda bulunmalıdır. İşlevi koşullara bağlı olarak, böylece gelişir. Karşılıklı etki-tepki konularına da bağlıdır bu. Koşullar değiştikçe toplumu, sanatı da değişir. Bu ilişki karşılıklı olarak birbirini daima değiştirerek, geliştirerek sürer.”
“Toplum bir savaşımın içindeyse sanat da, sanatçı da o savaşıma bir katkıda bulunmalıdır. İşlevi koşullara bağlı olarak, böylece gelişir. Karşılıklı etki-tepki konularına da bağlıdır bu. Koşullar değiştikçe toplumu, sanatı da değişir. Bu ilişki karşılıklı olarak birbirini daima değiştirerek, geliştirerek sürer.”
* * * * * * * * * *
........................
bu ne çapraz gidiş hey bekleroğlu
bu ne çapraz gidiş hey bekleroğlu
........................
damarı pir sultan damarı
damarı robson damarı
gelir uğul uğul yeraltı nehirlerinden
gelir ve bulur yüreğimizi
damarı kavga damarı
bu ne biçim düzen hey bekleroğlu öfkesi sesinden büyük sesi ününden kocaman ruhi su’yu
şu benim her dalı bin dert açan çıraçakmak ülkemde
şu benim yürekleri çıraçakmak tutuşanlarım değil
İstanbul
sosyetesi
alkışlar
damarı pir sultan damarı
damarı robson damarı
gelir uğul uğul yeraltı nehirlerinden
gelir ve bulur yüreğimizi
damarı kavga damarı
bu ne biçim düzen hey bekleroğlu öfkesi sesinden büyük sesi ününden kocaman ruhi su’yu
şu benim her dalı bin dert açan çıraçakmak ülkemde
şu benim yürekleri çıraçakmak tutuşanlarım değil
İstanbul
sosyetesi
alkışlar
“gelin canlar bir olalım
tevekkel tü taalâllah “
tevekkel tü taalâllah “
Hasan Hüseyin 'Kızılırmak' , 1973
* * * * * * * * * *
Ve sözlerimi,
Ruhi Su’yu anlatan bir yazı ile noktalamak istiyorum....
Ve sözlerimi,
Ruhi Su’yu anlatan bir yazı ile noktalamak istiyorum....
“ (…) Ruhi Su ismi sadece müzik alanında değil, ülkemizin toplumsal yaşamında da özel bir yere sahiptir. Hem ulusal, hem uluslararası alanda tanınan Ruhi Su, aynı zamanda gerek sanatta, gerekse yaşamda inandığı ilkelerden hiçbir zaman sapmamış, yaşamını örnek bir kararlılık ve titizlikle sürdürmüş, çeşitli yalpalamalara uğramamış, bu ilkeleri geliştirmiş ve içinden geçtiğimiz çalkantılı dönemlerde düşünce namusunu korumuş bir sanatçımız olarak da dikkat çekiyor. Elbette ülkemizin son otuz-kırk yılını izlemek (şu ana göre son 50-60 yılını!)olanağını bulanlar bu söylediklerimin ne anlama geldiğini kolayca kavrayacaklardır. Ama ben inanıyorum ki ülkemizde, genç kuşaklar için örnek yaşamlara ihtiyaç vardır. (…) “ (Söyleşi: Onat Kutlar – 16, Mart 1982)
Büyük Sanatçı Ruhi Su’yu
100. Yılında Saygıyla Anıyorum…
Esin Bozdemir
100. Yılında Saygıyla Anıyorum…
Esin Bozdemir
Not: Ruhi SuYüz Sergisi 30 Mayıs (bugün sona erdi)
Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Etkinlikleri için Bkz.
(*) AYDINLIK- ‘Aysel Sağır’ 21 Mayıs 2012 -
Röportajın bazı bölümlerinden alıntıdır.
Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Etkinlikleri için Bkz.
(*) AYDINLIK- ‘Aysel Sağır’ 21 Mayıs 2012 -
Röportajın bazı bölümlerinden alıntıdır.
Genç kuşakların bu örnek yaşam(lar) dan yararlanmasına aracılık eden bu güzel paylaşım
YanıtlaSilçok değerli gerçekten. Ruhi Su sesini pek çok kez dinlediğim, uğradığı haksızlıklara da kısmen tanık olduğum aydınımız.
Bilmediğim ne çok ayrıntı varmış meğer.
Çok teşekkürler, sevgiler...
@Asuman Yelen,
Sil"Her müzik kendi benliğini koruyarak evrenselliğe açılmalıdır" diyen.. Ruhi Su gibi değerli Ozanlarımızdan öğreneceğimiz çok şeyler var. Bu değerli Ozanları iyi anlatmak ve aktarmakta bir nebze de olsa vesile olabiliyorsak ne mutlu bize..
Ben teşekkür ederim Asuman Hanım..
Esenlikler, sevgiler dilerim..
Ezgili yüreklerin diyarı ülkemizin yetiştirdiği nadide sanatçıların tanıtımına yaptığınız bu yeni post için öncelikle -genç kuşaklar adına- teşekkür ederim Esin hanım.
YanıtlaSilÖz'den kaybetmeden nesnel evrensel değerlere açılım yapan Ruhi Su'yu 100. Yılında bir kez daha saygıyla anıyoruz.
Tekrar teşekkürlerimle esen kalın.
MEHMET OSMAN,
SilMüziğini, halkından, özünden kopmadan, ulusallığa, ulusallıktan evrenselliğe taşıyabilmiş değerli Ozan Ruhi Su'nun (ve daha pek çok sanatçı ve aydınımızın) doğru ve iyi anlaşılabilir olması çok önemli.Özellikle -genç kuşaklar- için...
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Mehmet Bey,
İyi bir haftasonu dilerim..
Esenliklerimle..
Gözün kör olsun zulüm!
YanıtlaSil@Bolat,
SilZalimin zulmü bitmez!"kör parmağım gözüne!"de denilse kapanmıştır bir kere görmez!..
Güzel bir paylaşım olmuş..mekanı cennet olsun.
YanıtlaSilHaklısınız, şehir ortamından kaçmak, temiz yiyecekler, meyvalar, temiz hava içinde yaşamak güzel..bir de yalnız olunmazsa.. İstanbula gitmiştim 5 günlüğüne, dün döndüm, uyku bile ne kadar değişiyor bir bilseniz.
@MAVİ TUTKU,
SilTeşekkür ederim. Doğanın içinde doğayla bütünleşmek insana farklı bir yaşam enerjisi veriyor. İst. yoran bir şehir.Zinde kalkmak ve tertemiz bir havada güne başlamak önemli.bulunduğunuz ortamın keyfini sürün...
Teşekkürler, iyi bir kaynak olmuş. Çok sayıda blogcunun okumasını dilerim. Onat Kutlar Cumhuriyet' ten tanıyıp sevdiğim biriydi.
YanıtlaSil@ali zafer sapci,
SilDeğerli yorum ve dilekleriniz için ben teşekkür ederim Ali Bey..Yayınlarımız herkese açıktır..Bende Onat Kutlar'ın Cumhuriyet ve Doğan Kardeş Dergisindeki yazılarını takip ederdim..(30 Aralık 1994’te The Marmara otelinin pastanesine koyulan bombanın patlaması sonucu yaralanmış , 11 Ocak 1995’te yaşamını yitirmişti.)
Hazin bir olayla yaşamını yitiren Onat Kutlar'ı da bu vesile ile saygıyla anıyorum...
Esenlikler dilerim..
Araştırmacı gazetecilerin belgeselleri niteliğinde bir post hazırlamışsın.Ellerine sağlık.Bilmediğim bir sürü anekdotum oldu ustaya dair.en sevdiğim türkülerdendir éevlerinin önü Mersin..." emeğine ve paylaşımlarına sağlık.Sevgiler.
YanıtlaSil@İzDüŞümLer,
SilTeşekkür ederim sevgili İzdüşümler...Evet güzel bir türküdür "Evlerinin önü Mersin..." Davudi sesi ve yorumu ile Ruhi Su'da çok güzel okumuş bu türküyü...
Sevgilerimle...
iyi bi başvuru yazısı hazırlamışsın.
YanıtlaSilarada bakmalı.
:)
Ben bu sergiyi nasıl atlamışım! Yazını okuyunca çok çok mutlu oldum, gitmiş kadar oldum çünkü gerçekten :) Çok teşekkürler :)
YanıtlaSil