25 Ekim 2013 Cuma

Altınoluk Köyü


Kuzey Ege seyahatimizi kaldığımız yerden anlatmaya devam ediyorum...
Kazdağları'nın eteklerinde, doğanın ve tarihin yamaçlarında kurulu bir köy 
Kazdağlarında gerçekleştirdiğimiz jeep safari turunun ardından geceyi Akçay’da geçirdikten  sonra ertesi gün Ayvalık’a doğru yola çıkacağız.. Ama önce Altınoluk’a giriyoruz ve burada sevgili halamızı görmeden geçmek olmaz diyoruz… kısa bir süre de olsa hala evinde hasret giderip keyifli dakikalar geçirdikten sonra vedalaşıp yola koyuluyoruz yine.. 
Uzun bir zaman olmuş Altınoluk’u gelip görmeyeli! Pek çok sahil beldesi gibi, Altınoluk’ta büyümüş, yapılar biraz daha çoğalmış ve gelişmiş..  Diğer beldelerimiz gibi Altınoluk’ta doğasıyla havasıyla çok güzel ve şirin bir belde ama hızlı büyüme endişe veriyor yine de.. Yoksa bu gidişle, tüm sahillerimiz yavaş yavaş belde olmaktan çıkıp kent havasına bürünmüş olacak.  Birileri acil dur demeli.. Böyle kalsın daha fazla kalabalık olmasın diyoruz..Gerçi biz gezimizi yaz sonu gerçekleştirdiğimiz için sorun yok. En güzel mevsimindeyiz gezmelerin.) Her yer ferah, her yer sakin.. Ege’nin ışıklı sahillerinde her yer ışıl ışıl..
Doğal güzelliği yanı sıra tarihsel birikeme de sahip olan ve Kazdağları'nın eteklerine kurulmuş olan Altınoluk’un eski köy yerleşimi en az sahil yakası kadar ve hatta biraz daha fazla merakımızı çekiyor.. Ayvalık’a hava kararmadan ulaşmak konusunda aceleci olsak dahi yine de engel olamadığımız merak bizi kentin kuzeyinde yer alan tepeye doğru yöneltiyor. 
Önce köyün hemen güney eteğinde yer alan ve SİT alanına dahil edilen, Altınoluk Antandros Amfi Tiyatrosu’nun önünden geçiyoruz.  
Çınaraltı Çay Bahçesi
Ve yavaş yavaş rampadan yukarıya tepeye doğru çıkarken ortada çınar ağaçlarından oluşan küçük bir meydanı, kır kahvehaneleri, çay bahçeleri ve yanında camisi ile gözümüze oldukça şirin görünen Altınoluk Köyü çıkıyor karşımıza.
Ulu çınar ağaçlarının gölgesinde ve tam köyün meydanına kurulmuş olan bu çay bahçeleri ve eski ağızla söylendiği gibi Altınoluk Köyü'nün kıraathaneleri konumu gereği pek bir güzel.. Çünkü karşılar leb-i derya.) Altınoluk sahilleri tüm ihtişamıyla gözlerinizin önünde… Taş oynayanlar, miskinlik edenler, doğanın seslerini dinleyenler, hasret giderenler, keyfe keyif edenler için birebir...Kazdağlarının kucağında, dinginlik ve ferahlık hepsi iç içe…

Arkada; Atatürk ve İnönü sohbet ediyorlar karşılıklı.. Peki ya köyün bu genç delikanlıları! hangi koyu sohbetin içine gömülmüşler acaba.)
Nasılda hararetli bir sohbettir böyle.) usulca çaktırmadan çekiverdim pozlarını.) zaten öylesine dalmışlardı ki sohbetin içine!.. Beni fark etmediler bile bilmem artık hangi devleti kurup, hangisini batırıyorlardı.) bu tematik fotoğrafı doğrusu çok sevdim ben de.) 
Altınoluk camii
Gökyüzünde pufidik pufidik bulutlar, güneş göz kırpıyor bize ara sıra.. çoğunlukla güneşli bir gün, ama yine de belli olmaz, güneşi, yakalamışken sokak sokak dolaşıp gözümüzün gördüğü güzellikleri kameramıza yansıtma zamanıdır şimdi. Önce köyün meydanında yer alan tarihi mekanların fotoğraflarını çekiyoruz..

Altınoluk tarihi hamamı 

Tarihi hamamdan geriye sadece bu kalıntılar kalmış..
Hakkında herhangi bir bilgiye rastlayamadık..



Tarihi kalıntıların yanında çiçekler tüm güzelliği ile
yaşama renk katıyorlar...
Köyün dik yamaçlı taşlı sokaklarından
yukarılara doğru çıkıyoruz.

Abdullah Efendi Konağı
Yokuşun başında küçük bir meydana bakan önünde nar  ve çam ağaçlarıyla yeşillendirilmiş ve restore edilmiş çok güzel bir tarihi yapı çıkıyor karşımıza… Bu tarihi mekanın kapısındaki levhada; Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği Merkezi yazıyordu..
Ama günlerden P.tesi olduğu için dernek kapalıydı. Bu yüzden içerisini ne yazık ki göremiyoruz. Oysa tahta merdivenlerinden çıkacak, yüzyıllık eşyalarına bakıp, geçmişi yeniden yaşayacaktık. Bir daha ki sefere özellikle günlerden p.tesi olmamasına dikkat edeceğiz.. 
Abdullah Efendi Konağı’nın geçmişi, 150 yılın üzerinde bir tarihe dayanıyormuş. Konağın ilk sahibi o tarihte var olan Papazlık Kilisesi’nin rahibi imiş. 
1.Dünya Savaşı sonu ve Kurtuluş Savaşı öncesinde rahibin Midilli Adası’na göç etmesi ve mallarını Midilli Adası’ndan Abdullah Efendi ile değiş tokuş yapması nedeni ile konağın sonraki sahibi Abdullah Efendi olmuş ve konak, o tarihten sonra Abdullah Efendi Konağı olarak anılmış.

Nar ağacı bu tarihi mekanı bir başka güzel kılmış..
Konağın Osmanlı Mimari üslubu temel alınarak Rum ve Türk ustalara yaptırıldığı sanılmaktaymış. Bu yüzden yapının dekorlarında Osmanlı yanında Avrupa etkilerinin izleri de görülüyor. Dış yüzeydeki tahta kaplamalar, pencere sistemleri ( özellikle en üstteki aydınlatma birimleri – fener pencereler) ve cumba altındaki kalem işlemeleri dikkate değer. Bakımsızlıktan tekrar harap olan ve içinde zeytin işçilerinin kaldığı konak, Kültür Bakanlığı tarafından Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği’nin çalışmaları dikkate alınarak dernek merkezi ve kültür evi olarak kullanılmak üzere derneğe verilmiş. bkz 
Çeşmeli Konak
Altınoluk Köyünün mimarisi de tıpkı Adatepe Köyü’ndeki gibi Osmanlı ve Rum mimarisinden örneklerle dolu. Yalnız buradaki taş mekanlar biraz daha farklı bir tarzda inşa edilmiş. Öğreniyoruz ki bir zamanlar burada papazlar yaşamaktaymış.. İşte bu yüzden köyün adı 1927 yılına kadar, “Papazlık” olarak geçiyor.


Bir yanda Papazların yaşadığı Rumların taş evleri..
diğer yanda Osmanlı konakları…ve Türk evleri
Köye ait ilk veriler 16 yy. başlarında Kanuni Sultan Süleyman’ ın (1520-1566) saltanatının ilk yıllarında yapılan sayımlara kadar uzanıyormuş. Buradan yola çıkarak Papazlık’ ın kuruluşunun 450 yılı aşan bir geçmişe dayandığını söyleyebiliriz.
Karşı tarafta yer alan taş evlerin olduğu sokağa geçerken bir de sevgi çeşmesi çıkıyor karşımıza..
Yolumuz ' Sevgi Çeşmesi 'nden geçiyor.)
Çeşmeyi görünce köyün adı geliyor aklımıza. Altınoluk ismini acaba nereden almış! Merak ediyoruz tabi ki, mutlaka bir nedeni olmalı diyoruz… bunu da yerinde öğrenmeli diyerek soruyoruz yerlisine. Sorumuza soruyla yanıt veriyorlar. Buranın altını nedir ‘zeytin’   köyümüz zeytiniyle ünlü hal böyle olunca, zeytinyağı da “ altın oluktan akar diyorlar. Köyün adı Altınoluk  oluyor böylece.

bir de kuru dallar arasında
çatlamış narları görüyoruz.)
 
Rumlar buraya Yunanistan’ ın Midilli adasından 1820’ li yıllarda çalıştırılmak üzere gelmişler. Zamanla burada çoğalıp, iskan yapımı da artınca, doğal olarak ibadetleri için bir de kilise yapmışlar. Eski Altınoluk Köyü Papazlık adını bu yüzden almış. 

Koruma altına alınmış olan bir yapı daha...
Köyün ilk sakinleri, Osmanlı Devleti’ nin vergi muhafiyeti sağlayarak, derbentçi kaydettiği ve Papazlık’ a yerleştirdiği Söğütlü yörükleri oluyormuş. O dönemde Türk yerleşiminin, Hıdırlar, Kadirler ve Sakarlar olarak anılan ailelerden oluştuğu bilinmekte imiş. Bkz.
Altınoluk’ ta geçmişten beri süren yaşamın
günümüze uzanan izlerini görebilmek için
tepeye kurulmuş olan köyün taşlı
dar sokaklarını merakla geziyoruz.
Arada sırada da dinlenip arkamıza baktığımızda...
Altınoluk tüm ihtişamıyla karşımızda!
hüüüüüüüüü!! :))) ne kadar tepelere çıktığımızı uzaklardan bize bakan Altınoluk sahilini görünce daha iyi anlıyoruz..  
Biz buradan kıyıları görebiliyorsak eğer, kıyılarda bizi görüyordur mutlaka!.. diyerek el sallıyoruz uzaklara…
' Görüşün iki yanlılığı konuşmaların iki yanlılığından
daha baskındır'
diyor John Berger
 
ve bir anda bakın karşımıza kim çıkıyor.. kim karşılık veriyor salladığımız ele!
Şu gördüğünüz sevimli kız.) okul çıkışı köyün taşlı, dik patika yollarında sırtında çantası elinde dosyası ile kelebek gibi pır pır.) hiç zorlanmadan yamaçtaki evlerine çıkıyordu. Bu tatlı şirine ile ayak üstü konuşuyoruz. Okulunu, öğretmenini derslerini çok sevdiğini ve köylerinde yerli turistler görmekten son derece hoşnut olduğunu söylüyor. Biz de o’na misafirperverliği ve öğrenci olmaktan duyduğu sevgisinden ötürü teşekkür edip, derslerinde başarılar dileyerek yanından ayrılıyoruz. Bu defa uzaklara değil yakınımızdaki sevimli öğrenciye el sallıyoruz.
Ve bulunduğumuz noktadan köyü farklı açılardan kameramıza yansıtıyoruz.

Köyün bir hayli tepesindeyiz...
Biraz daha çıkalım bakalım .)

 Bir de dile gelip konuşsa şu taş evler...
neler gördüler kim bilir neler!.

Kültürel birikimimizin en önemli tanıkları olan Rum ve Türk sivil mimarlık örneklerini gördükçe… hem hayranlığımız hem de endişelerimiz artıyor..  Pek çok yapı tescillenmiş ama acil olarak restore edilmeyi bekliyor!.  Allahtan koruma planı gereği yeni yapılaşmalar ancak SİT koşullarına uygun gerçekleşiyormuş.. 
Her an üzerinize yıkılacakmış gibi duran ahşap mekânlar ya da onca ihmale karşın yıllara meydan okuyan taş yapılar gözümüze çarpıyor. Ve bir de Ulu Önder Atamızın resmini görüyorum ya şu cansız taş yapıda! Taş mekan daha bir büyüyor gözümde!..

Ne senden vazgeçeriz ne de eserinden Atam!..
İzlerin her yerde ve sen daima içimizdesin...

1991 yılında Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından Kentsel SİT ilan edilen Altınoluk köyünde böylesine değerli 36 adet yapı tescil edilmiş. Köyün önemli bir kısmını kapsayan Koruma amaçlı imar planı, 1994’ ten beri uygulanmaktaymış. Yine de şükürler olsun ki köy sit alanı !. Ama gereği de yapılsın ve bu evler restore edilsin ki.. aynı zamanda köy canlı bir müze gibi yerli ve yabancı turistlere tarihi yaşatırken turizmden yeterli geliri de elde edebilsin.

Farklı açılardan köye baktığımızda,
yeni yapılmış olan evleri de görüyoruz.
Kazdağlarının eteklerine kurulmuş olan, eşsiz bir doğaya, 450 yıllık geçmişe ve kentsel Sit alanına sahip olan Altınoluk’ un en önemli kültürel zenginliği özellikle tarihi “Antandros” kentidir. Yaklaşık 2800 yıllık geçmişe dayalı bu Arkeolojik zenginliğe ev sahipliği yapan Altınoluk ve geçmişten geleceğe kent ve yaşam kültürümüze ışık tutan Antandros bu coğrafyayı özel kılan antik kenttir. 
Biz ne yazık ki bu gezimizde Antik kent Antandros’ a gidemedik.. Ama bir daha ki sefere hem Kazdağları’nda jeep safari ile diğer güzergâhları tamamlamak hem de Antandros kentini görmek için  yine bu güzelim diyarlara gelmeyi  aklımızın bir köşesine yazıyoruz. İlla ki atladıklarımız oluyor. Ömür biter yollar bitmez!  Bizim acaba kaç kırlangıç ömrümüz vardır bilinmez!. Yettiğince patikaları yol edip yürüyüşümüzü sürdüreceğiz bakalım.)

Ve Köyün sokaklarını fotoğraf karelerine yansıttıktan sonra, bir de şöyle manzaraya karşı çay içmeden ayrılmayalım diyoruz Altınoluk'tan.. Çaylarımızı içtikten sonra son bir kez daha Altınoluk’a bakıp… yolcudur abbas diyerek yola koyuluyoruz…
Kazdağları'na yolunuz düştüğünde ya da Edremit Körfezindeki sahil beldelerinin birine geldiğinizde, mutlaka Altınoluk'un eski yerleşimi olan (Papazlık)  Altınoluk köyünü de görmelisiniz ve köyün Sevda Tepesinden kuşbakışı bakıp muhteşem manzaranın keyfini siz de doya doya yaşamalısınız.Bundan sonraki istikametimiz Ören!.
Esin Bozdemir 


devam edecek...
Kazdağları Jeep Safari Turu
Fotoğraflar: izler ve yansımalar

10 yorum:

  1. Çok yararlı bir post daha. Özellikle fotoğraflarınız nereye bakmamız gerektiğiniz gösteriyor. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @ali zafer sapci,
      Baktıkça görebildiğimiz; fotoğrafın gerçeği öylesine güzel ki !.O anları yaşarken
      biz de hangi yöne bakacağımızı şaşırıyoruz.
      Ben teşekkür ederim.

      Sil
  2. Altınoluk'u beş-altı yıl kadar önce ''içinden geçerken'' görmüş, inip yarım saatliğine bir dolaşmıştık...
    Çünkü o yıllarda ''oksijeni bol havasının bizde uyandırdığı aşkla'' oradan bir yazlık alma fikrine kapılmıştık.
    Lakin fiyatlar el yakıyordu, vazgeçmiştik :)
    Bu aralar fiyatlar fena değil, ne yapsak acaba? Senin etkinle enikonu düşünmeye başladım Esincim ;)

    Yine, gezmekle görüp öğrenemeyeceğim kadar detay öğrendim sayende...
    Yine yeniden teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Dağlarımız, taşlarımız, ovalarımız, denizlerimiz artık elmas değerinde Zeugmacığım..Fiyatları ne durumdadır bilmiyorum ama özellikle Kazdağları'nın etekleri düşünülebilir..
      Yolun yarısından sonra bizi dinç ve daha bir genç tutacak
      oksijen takviyesi yapmamız lazım:)

      Bilinmeyen yolların, detayların, maceranın 'hastayız' biz.)
      Ben teşekkür ederim Zeugmacığım.
      İyi hafta sonları dilerim..
      Sevgiler...

      Sil
  3. Ben bu posta bir yorum atmıştım sanki :\

    YanıtlaSil
  4. Valla ne diyim anlatımla fotoğraflar bu kadar uyum içerisinde olur.Gerçekten emek verilmiş.Yüreğinize elinize sağlık diyorum.Tek eksik konaklamada, onuda ben kapatarak konunuza katkıda bulunayım.
    Önereceğim adreste altınolukta kalınacak otel ve pansiyonların bir listesi yer alıyor.
    Adres: http://www.altinoluk-altinoluk.com

    YanıtlaSil
  5. Daha önce okumuş ve fotoğraflara bakmıştım Esinciğim. Yıllardır gideriz Altınoluk köyüne.. Yazdıkların ve fotograflar köye, sadece gittiğimizi bir kez daha hatırlattı. İnşallah bu yaz daha detaylı gezeriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @benim elimden,
      Önemli bulduğum bazı post.larımı zaman zaman tekrar yayınlıyorum face.de.. Altınoluk köyü'ndeki o tarihi konağı biz gezemedik, sanırım p.tesi idi ve kapalıydı. Bu yaz benim yerime de gezersin :) ve gittiğiniz zaman Abdullah Efendi Konağı'nı da gezersin Semra ablacım.. Mutlaka otantik araç gereçler sergileniyordur.. Sevgiler..

      Sil
    2. İnşallah Esinciğim..Gezgin ruhlar(arkadaşlar)bulmam lazım çünkü bizimkilerine gezmek zor geliyor..:))

      Sil
  6. Burası benim köyüm💕 Has, öz Altınolukluyum.. Ve bunun için çok mutluyum.. Mezarlığı bile o kadar güzel olurmu bir memleketin.. Burdan ev sahibi olmak isteyenler,orada bulunan mecit dedenin kabrini ziyaret etsin ve caminin altındaki çeşmenin suyundan avucla su içip dualarda bulunsun.. Bi çeşit tılsımdır bu ve kim yaptıysa genelde gerçekleşti.. Altınolukta yaşamak bir ayrıcalık💕

    YanıtlaSil