Anadolu Kavağı İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e açılan
kapısı. Konumu gereği hem bir balık cenneti, hem de tarihi dokusuyla yerli ve
yabancı turistler için de nadide bir köyümüz. İster kara yolu ile isterseniz deniz yolu ile boğaz turu yaparak Anadolu Kavağı’na ulaşın. Denizi sakin ve havayı da güneşli gördüğünüz an ille de yazın gelmesini
beklemeyin. Mis gibi orman ve iyot kokusunu içinize çekmek ve manzarayla
bütünleşmek için koyulun yola! kendiniz için en
pratik yolu uygulayın ve soluğu alın Anadolu Kavağı’nda.
Anadolu Kavağı ve Rumeli Kavağı, her ikisi de karşılıklı
boğazın kenar süsleri. Bu tarihi
yapıların bulunduğu yer isimlerine neden ‘kavak’ eklenmiştir? bunu hiç düşündünüz mü! Buradaki ‘kavak’
kelimesinin elbette kavak ağacı ile bir ilgisi yoktur. Bu iki kardeş mahallenin
adlarındaki ‘kavak’ ismi savunma amaçlı yerlerde bulunması ile ilintilidir.
Osmanlı döneminde savunma ya da denetim işlevleri olan askeri korunaklara
‘kavak’ denirdi. O dönemde Boğaziçi’nin Karadeniz’e yakın kesiminde her iki
yakada karşılıklı birer denetim noktası oluşturuldu. İşte Anadolu ve Rumeli
Kavağı’ndaki ‘kavak’ isimleri buradan
geliyor. Çünkü İstanbul'un tarihi boyunca güvenliği, karadan daha çok denizden
gelecek tehditlere açık olmuştur. Binlerce yıl boyunca güvenlik, Kale
dediğimiz, sağlam, yüksek, gösterişli binalarla sağlanmış. Ve her iki kalenin
de tam Boğaz'ın Karadeniz ile birleştiği stratejik noktada olmasının önemli
rolü vardır.
Anadolu Kavağı uzun yıllardan beri balıkçı köyü özelliğini
koruyor. Balık ve midye buranın birer simgesi adeta. Aslında Anadolu Kavağı tek bununla kısıtla
değil.. Yakın çevresinde de önemli tarihi yapılar, mesire alanları bulunuyor.
Ayrıca suyu ve inciri ile meşhur olan Anadolu Kavağı, “şifalı” olarak nitelenen birçok güzel su kaynağına ev sahipliği yapıyor.
Tarihi camileri ve çeşmelerinin arasında, Anadolu Kavağı’nın şirin sokaklarında yürümek… ve bir yandan iştahınızı kabartan ızgara ve tavada pişmiş balıkların kokuları eşliğinde fazlaca açılamadan bir solukta kendinizi balık-ekmek, yanında da mevsim salatası yerken buluvermek… ve sonra doymuş mideleri tavşan kanı çaylarla bir ferahlatmak isteğini…. Nerede mi gidermek gerek!.. şöyle nefis boğaz manzarası karşısında meşhur Yoros Kalesi’nde elbette… işte şimdi burada performans gösterip biraz yokuş tırmanmanız gerekecek.. sonra yedikleriniz nasıl eriyecek!..
Tepeye yürüyerek çıkmak için deniz kıyısından yaklaşık 110 metre yüksekliğe kadar tırmanmanız gerekiyor. Ama bu tırmanışı göze alamam derseniz de sorun değil, buranın yolu izi var nasılsa, tepeye arabayla 3-4 dakikada çarçabuk da çıkabilirsiniz.
Belli
noktaya kadar aracınızla gidebilir ya da biraz tempo yapıp yürüyerek bu
yapılara ulaşabilirsiniz. Yürüyüşünüzü asfalt yol yerine kafeteryaların arasındaki kestirme yoldan da yapabilirsiniz.
*****
J
Vardığınızda tepeden göreceğiniz manzara bu zahmetinize değecektir inanın bana.
*****
*****
*****
*****
YOROS KALESİ ya da ‘Ceneviz Kalesi’
İstanbul'da Anadolu kavağı sırtlarında bulunan Yoros
kalesi, Doğu Roma döneminden kalma bir kaledir. İmparatorluk zayıf düştükten
sonra Cenevizlilerin eline geçmiş ve uzun süre onların elinde kalmıştır; bu
yüzden bir 'Ceneviz Kalesi' olduğu inancı doğmuştur. Kalenin kapladığı alan
İstanbul çevresindeki diğer bütün kalelerin kapladığı alandan çok daha
büyüktür. İç kesimdeki kulelerin bazıları hâlâ iyi durumdadır ve duvarlarda
Yunanca yazıtlar göze çarpar. Adının nereden geldiği kesin olarak
bilinmemektedir. "Kutsal yer" anlamına gelen Hieron'dan geldiği
görüşü oldukça yaygın olmakla birlikte, antik çağ tanrılarından Zeus'un sıfatı
olan "uygun rüzgarlar" anlamına gelen 'ourios'tan geldiği de iddia
ediliyor. Ayrıca 'Yoros' adının doğrudan doğruya "dağ" anlamındaki 'oros'tan geldiği de düşünülmektedir.
*****
Boğazın Karadeniz'e açılan en uç noktasında,
Asya'dan Avrupa yakasına, Avrupa'dan Asya yakasına uzanacak olan
3. Köprünün şantiye görüntüsü
26 Ağustos 2016'da hizmete açılan
Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün bu günkü görüntüsü
(Görsel nettendir)
***
YÛŞA TEPESİ
Anadolu kavağının diğer önemli simgelerinden birisi de Yûşa Tepesi’dir.
Kuzeyinde ise Yoros kalesi bulunmaktadır. Yûşa Tepesi Beykoz İlçesi'nde,
İstanbul'un denize en yakın ve en yüksek tepesidir. Zirvesi denizden 200 m
yüksekliktedir. Bu zirvede, Yuşâ Türbesi ve Camii bulunmaktadır.
Burası tarihin ilk dönemlerinden itibaren kutsal bir yer
olarak kabul edilmiş ve çeşitli uygarlıklar burada kendi dinlerinin mabet ve
tapınaklarını inşa etmişlerdir. İlk çağlarda ise burada Zeus tapınağının
bulunduğu ve Bizans döneminde bu tapınağın Hagios Michael adında bir kiliseye
çevrilmiş olduğu düşünülmektedir. Buradaki yapıları ve camiyi, 3. Osman'ın Sadrazamlarından 28. Çelebizâde Mehmet Said Paşa yaptırmıştır. Deprem ve yangınlar gören bu yapılar 1509 yılında yıkılmıştır. Günümüzdeki yapılar ise, 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından onarımı yaptırılarak, aslına uygun bir şekilde yenilenmiştir.
Yûşa Tepesi Camisi'nin Duvarındaki Tanıtıcı Kitabe
Türbede gömülü olan zatın Yuşâ (M. Ö. 1082-972) olduğunu
inanılmaktadır. Bu inanışı doğrulayacak hiçbir belge olmamakla birlikte, yine de halk arasında buraya büyük bir ilgi vardır.
Bugün Yûşa Tepesi’ndeki bu türbe her türlü sıkıntı ve dilek için ziyaret edilmekte ve adak adanmaktadır. Daha sonra dilekleri gerçekleşenler, adaklarını geciktirmeden yerine getirmektedir.
Yûşa Peygamber'in Türbesi
Avluda bulunan mezar normal insan boyu ölçülerinde olmayan
bir uzunluktadır!. Tepede Yûşâ Peygamber'e ait 17 metrelik mezarın niye bu kadar
uzun olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır. Kimileri bu uzunluğun nedenini,
Hz. Yûşa'nın bir peygamber olmasından dolayı kendisine duyulan saygı ve
sevginin göstergesi olarak açıklarken, kimisine göreyse, mezar manevi bir
keşifle bulunduğu için, Hz. Yûşa'nın tam olarak nerede yattığı kestirilememiş
ve belki isabet eder maksadıyla büyük tutulmuştur.
Eşsiz manzarası ve mânevî konumuyla ziyaretçisi eksik olmayan bu türbe hakkında çeşitli rivâyetler mevcuttur.
*Bir rivayete göre Hz Musa ile birlikte Mecmaul-Bahreyn'e (Boğaziçi) gelmiş olan Yûşâ (A.S.) vefat etmiş ve bu tepeye gömülmüştür.
*Başka bir rivayete göre ise tepe, adını Karadeniz'den ilk görünen en yüksek tepe olması sebebiyle “fenikeliler” tarafından “kurtarıcı” anlamına gelen “yesu” dan almaktadır.
*****
*****
Esin Bozdemir
Gene uzun ve emekli bir çalışmanın sonucu nefis görüntülerle bilgilendirici, eğitici, düşündürücü bir eser çıkmış ortaya. "Eser" demek daha doğru geldi bana. Sindirmek ve çok yönlü öğrenmek için birkaç kez incelemek gerekiyor.
YanıtlaSilElinize, emeğinize sağlık.
@Makbule Abalı,
SilDeğeli yorumunuz için teşekkür ederim Makbule Hanım.. Sevgi ve emek işin sırrı burada sanırım..
Sevgi ve esenlik dileklerimle...
Anadolu Kavağı'na varıldığı an, ulaşmak için çekilmiş zahmetler uçar gider.
YanıtlaSilEşsiz fotoğrafların eşliğinde bu gerçekten adım gibi emin oldum Esinciğim.
Manzara 'doyumsuz'muş tek kelimeyle... Nefis bir yermiş...
Verdiğin tüm değerli bilgiler için teşekkürler, sevgiler...
@Zeugma,
SilBen, birden fazla, her iki ulaşımı da deneyerek Anadolu Kavağı'na gittiğimi anımsarım Zeugmacı'ım.. özellikle yazın boğaz hattında pek çok limandan kalkıp (Eminönü, Beşiktaş, Kadıköy, Bostancı, Ortaköy vs..) Rumeli ve Anadolu Kavağı'na hareket eden gemiler var. Gemi ile ulaşım biraz daha zahmetsiz üstelik boğaz manzarası eşliğinde de oldukça keyifli... Varış, sonrasında biraz keşif turları, ardından balığı ile meşhur Anadolu Kavağı'nın lezzet durakları...derken... güzel bir programla bir tam gün geçirebileceğinizi size şimdiden taahhüt edebilirim.. İstanbul'da 'gezilecekler listesine' bu programı da alabilirsin .)
Ben teşekkür ederim, sevgilerimle...