Yeni yılı soğuk bir havayla ama her daim umutlarla karşılarken…
soğuk kış günlerinin vaz geçilmezi olan filmlerle de hafta sonumuzu hoş kıldık :) üstelik izlediğimiz filmlerin her biri de birbirinden değişik türde olunca…komedi
türünde kâh güldük, eğlendik… tarihi filmlerle geçmişe doğru uzandık
ve bilim kurgu ile uzayın derinlerine ve gelecek yüzyılların fantastik
yaşamlarına konuk olurken “bir gün gelecek, bunları bizler de yaşayacak mıyız
acaba!” diye de düşünmeden edemedik!..
İleri teknoloji harikası olan çözünürlüğü yüksek, kaliteli
ses ve 3D görüntülü HD tv.lerde seyrettiğimiz filmlerle artık hemen hemen her ev mini cep sinemasına dönüştü. Filmleri beyaz perdede izlemenin yeri elbette kıyaslanamaz. Ama evde olmanın rahatlığı da doğrusu göz ardı
edilemez. İstediğin an filmi durdur, istediğin an geri al.. Aralarda mini molalar,
çay servisleri ve yanında bir de sürpriz ikramlarla değmeyin keyfimize ama değil mi:)
hane halkına benim de tatlı bir sürprizim vardı .) filmin başlaması ile, fırına kondu kestaneler... ve... sonra aralardaki küçük molalarda servis hazırlandı..derken sürprizzzzzzzz :)) sıcacıkk kestaneleri hüpletirken .) "kestane kebap, yemesi sevap” diyerek içimizi de sıcak eyledik. (görsel burdan)
hane halkına benim de tatlı bir sürprizim vardı .) filmin başlaması ile, fırına kondu kestaneler... ve... sonra aralardaki küçük molalarda servis hazırlandı..derken sürprizzzzzzzz :)) sıcacıkk kestaneleri hüpletirken .) "kestane kebap, yemesi sevap” diyerek içimizi de sıcak eyledik. (görsel burdan)
Anlayacağınız evde kendi mini cep sinemamızda film izlemenin
rahatlığı ile yeni yılın ilk haftasını keyifli kıldık diyebilirim. İzlediğimiz filmlere gelince… İlki;
"Büyük Budapeşte Oteli"
2013 yılı Almanya ve İngiltere ortak yapımı olan film, Stefan
Zweig ’ın notlarından esinlenilerek sahneye uyarlanmış. Yönetmen Wes Anderson,
başrolde ise Ralph Fiennes rol almış.
Filmin Konusuna gelince: Filmin başlangıç sahnesinde
günümüzde bir genç kız mezarlıktaki bir yazar anısına yapılmış anıta yaklaşır.
Yazarın 1968 yılında Büyük Budapeşte Oteline yaptığı ziyareti anlatan
kitabı okumaya koyulur. Yazar, Alp Dağlarındaki kurgusal bir Avrupa ülkesi olan
Zubrowka Cumhuriyeti'nin savaş sonrasında yoksulluk ve bakımsızlıktan harap
durumda olduğunu görür. Bir zamanlar göz kamaştıran otel, adeta bir harabeye
dönüşmüş, ziyaretçileri de oldukça azalmıştır.
Yazar otelde bir akşamüstü Sıfır Mustafa ile
karşılaşır ve akşam yemeğinde buluşup sohbet etmeye karar verirler. Yemek
sırasında Mustafa otele nasıl sahip olduğunu ve onu neden kapatmak istemediğini
anlatır.
Hikâye 1932 yılında otelin şatafatlı günlerinin sonlarına yakın dönemde başlar. Bu dönemde Mustafa otelde karşılama görevlisi olarak çalışmaktadır. Zubrowka savaşın eşiğindedir ama otelin ünlü odacısı Gustave'ın umurunda bile değildir. Otelin zengin misafirlerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenen Gustave, diğer zamanlar da ise yaşlı ve sarışın zengin müşterilerle birlikte olmaktadır. Bu kadınlardan bir tanesi Madam Céline Villeneuve Desgoffe und Taxis otelden ayrıldıktan kısa bir süre sonra evinde esrarengiz şekilde ölü bulununca olaylar gelişmeye başlar.
Hikâye 1932 yılında otelin şatafatlı günlerinin sonlarına yakın dönemde başlar. Bu dönemde Mustafa otelde karşılama görevlisi olarak çalışmaktadır. Zubrowka savaşın eşiğindedir ama otelin ünlü odacısı Gustave'ın umurunda bile değildir. Otelin zengin misafirlerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenen Gustave, diğer zamanlar da ise yaşlı ve sarışın zengin müşterilerle birlikte olmaktadır. Bu kadınlardan bir tanesi Madam Céline Villeneuve Desgoffe und Taxis otelden ayrıldıktan kısa bir süre sonra evinde esrarengiz şekilde ölü bulununca olaylar gelişmeye başlar.
Çok esprili, zekice kurgulanmış olan filmin akışı çok yerinde ve oyunculuklar da oldukça başarılı. Film sizi germiyor, sıkmıyor, elbette bir konu ve konunun getirdiği aksiyon örgüsü var ama her dakikası çok güzel geçtiği için bir sonraki sahne gelsin artık dedirtecek bir telaş haline sokmuyor sizi. Hayli içten bir anlatımı olduğundan da izleyene neşe veriyor. Akıcı ve masal tadında bir film olmuş. Hele ki dekorlara ve müziklere bayıldım. Bu filmi izleyin derim.. Filmin Fragmanına bkz. (üstte)
Film, 1944 yılı 2. Dünya savaşında İtalya cephesinde geçiyor. Tuscany Bölgesinde konumlandırılmış 92. Buffalo Bölüğüne mensup dört Amerikan askeri, içlerinden birinin yaralanmış birçocuğu kurtarabilmek için hayatını tehlikeye atmasının ardından düşman hattının arkasında kalırlar. Birliklerinden ayrı düşen bu dört asker, ıssız bir köyde savaşın zaferlerini ve acılarını aynı anda yaşayacaklardır.
James Mc Bride'in çok satan romanından uyarlanan ve gerçek hikâyeden esinlenilerek yapılan film sınıf ve ırk farklılıklarını aşarak insanî duyguları ön plana çıkarıyor.. İçinizdeki iyiliğe olan inancınızı pekiştirmek için seyretmeniz gereken bir yapım... (Fragmana bkz.)
*****
İkinci film; ‘Miracle at St. Anna’ - St. Anna Mucizesi.. Bir kardeşlik ve Cesaret Öyküsü -
Film Abd-İtalya ortak yapımı; Film hangi kategoride derseniz eğer; Bu bir aksiyon filmi ama içinde tarih var, savaş var ve dram da var.. Ağırlıklı olarak tarih öğeli diyebiliriz. Süre olarak 160 dakika..
Film Abd-İtalya ortak yapımı; Film hangi kategoride derseniz eğer; Bu bir aksiyon filmi ama içinde tarih var, savaş var ve dram da var.. Ağırlıklı olarak tarih öğeli diyebiliriz. Süre olarak 160 dakika..
Film, 1944 yılı 2. Dünya savaşında İtalya cephesinde geçiyor. Tuscany Bölgesinde konumlandırılmış 92. Buffalo Bölüğüne mensup dört Amerikan askeri, içlerinden birinin yaralanmış birçocuğu kurtarabilmek için hayatını tehlikeye atmasının ardından düşman hattının arkasında kalırlar. Birliklerinden ayrı düşen bu dört asker, ıssız bir köyde savaşın zaferlerini ve acılarını aynı anda yaşayacaklardır.
James Mc Bride'in çok satan romanından uyarlanan ve gerçek hikâyeden esinlenilerek yapılan film sınıf ve ırk farklılıklarını aşarak insanî duyguları ön plana çıkarıyor.. İçinizdeki iyiliğe olan inancınızı pekiştirmek için seyretmeniz gereken bir yapım... (Fragmana bkz.)
Filmdeki savaş sahneleri çok inandırıcı idi. Özellikle Nazilerle iki çatışma sahnesi var ki çok gerçekçi olmuş. Irkçılık ön plana çıkarılarak dramatik bir konuda işlenmiş. Final sahnesi tamamen duygusal. Savaş gerçekçi bir şekilde işlenirken diğer yandan ‘İnsanlık ‘, ‘Vefa’, ‘iyilik’.. gibi erdemlere de farklı bir bakış açısı sunan filmi bu tarz film sevenlere tavsiye ederim. Güzel bir savaş ve tarih filmiydi diyebilirim.
*****
Üçüncü film ise;
Aksiyon, Macera, Bilim - Kurgu türünde olan; "Guardians Of The Galaxy" - Galaksinin Koruyucuları - Ülkemizde 01 Ağustos 2014 tarihinde vizyona giren filmin süresi: 121 dakikadır.
Aksiyon, Macera, Bilim - Kurgu türünde olan; "Guardians Of The Galaxy" - Galaksinin Koruyucuları - Ülkemizde 01 Ağustos 2014 tarihinde vizyona giren filmin süresi: 121 dakikadır.
Konusuna gelince; Kendisine Star-Lord lakabını takan maceracı Peter Quill, esrarengiz bir küreyi
çalınca güçlü, hırslı ve ihtiraslı bir kötü adam olan Ronan'la başı derde
girer. Ronan'ın tek amacı küreyi ele geçirmektir ve bu hayali tüm evreni tehdit
altına alabilir. Quill, ondan kurtulmak isterken bir anda kendisini birbiriyle
hiçbir ilgisi olmayan uyumsuz bir ekibin içerisinde bulur;
Tehlikeyi yok etmek isteyen Star-Lord, silahlı bir rakun olan Roket, Rakun’un yoldaşı olan ağaç kılıklı Groot, ölümcül yeşil kadın Gamora ve gözünü intikam hırsı bürümüş Yokedici Drax ile işbirliği içerisine girer. Galaksinin Koruyucuları olarak anılan bu beşli, evren için gerçekten tehlike arz eden bu kürenin gücüne ve peşindeki düşmanlarına karşı ne yapacaktır?
Marvel'ın "Guardians Of The Galaxy" adlı çizgi romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Slither ve Super filmlerinin yönetmeni James Gunn üstlenirken başrol ve seslendirme kadrosunda Chris Pratt, Vin Diesel, Bradley Cooper ve Zoe Saldana gibi isimler bulunuyor.
Dijital olarak ileri teknoloji ile harikalar yaratılmış olan filmi 3D gözlükleri ile izlemek heyecan vericiydi. Rocket karakterinin esprilerine bayıldım. Aksiyon sahneleri oldukça başarılı, müzikler harikaydı.. ve görsel olarak da süper bir filmdi. İzlemiş olduğumuz bu filmler içinde en çok hangisini beğendiniz !!derseniz eğer.. her biri kendi türünde güzel ve izlenmeye değer diyebilirim.
İşte böyle sevgili okur... önümüz kış ve görülen o ki, bu sene her tür mevsim değişikliklerine rağmen yine de kış, kışlığını yapacak gibi.. Öyleyse tam da bu soğuk kış günlerinde, sinema filmlerini de izleme vaktidir şimdi .)
Esin Bozdemir
Tehlikeyi yok etmek isteyen Star-Lord, silahlı bir rakun olan Roket, Rakun’un yoldaşı olan ağaç kılıklı Groot, ölümcül yeşil kadın Gamora ve gözünü intikam hırsı bürümüş Yokedici Drax ile işbirliği içerisine girer. Galaksinin Koruyucuları olarak anılan bu beşli, evren için gerçekten tehlike arz eden bu kürenin gücüne ve peşindeki düşmanlarına karşı ne yapacaktır?
Marvel'ın "Guardians Of The Galaxy" adlı çizgi romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Slither ve Super filmlerinin yönetmeni James Gunn üstlenirken başrol ve seslendirme kadrosunda Chris Pratt, Vin Diesel, Bradley Cooper ve Zoe Saldana gibi isimler bulunuyor.
Dijital olarak ileri teknoloji ile harikalar yaratılmış olan filmi 3D gözlükleri ile izlemek heyecan vericiydi. Rocket karakterinin esprilerine bayıldım. Aksiyon sahneleri oldukça başarılı, müzikler harikaydı.. ve görsel olarak da süper bir filmdi. İzlemiş olduğumuz bu filmler içinde en çok hangisini beğendiniz !!derseniz eğer.. her biri kendi türünde güzel ve izlenmeye değer diyebilirim.
İşte böyle sevgili okur... önümüz kış ve görülen o ki, bu sene her tür mevsim değişikliklerine rağmen yine de kış, kışlığını yapacak gibi.. Öyleyse tam da bu soğuk kış günlerinde, sinema filmlerini de izleme vaktidir şimdi .)
Esin Bozdemir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder